30 Nisan Salı 2024
2 yıl önce

Yeni Şafak: “Suriyelileri evlerine göndereceğiz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, mülteci düşmanlığını partisinin temel hedefi haline getirdi

Periyodik aralıklarla ısıtılan “Suriyeliler” konusu yine gündemde. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1945 yılında Türkiye’ye sığınan Azerbaycan Türklerini kurşuna dizmesi için Sovyetler Birliği’ne teslim eden partisinin tarihi kodlarıyla tartışmaya katıldı. “Avrupalılar bana söz verdi. Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz” diyen Kılıçdaroğlu, 3,5 milyon Suriyeliyi Esed rejmine teslim etse de milli güvenlik sorunu olarak gördüğü muhacirleri söküp atması imkansız. Çünkü Anadolu Suriyelilerden önce de milyonlarca mazlumun sığınağı oldu. KIRIM’IN YARISI ANADOLU’DA Arap’ından Çerkes’ine, Boşnak’ından Rus’una kadan birçok milletten milyonlarca insan Anadolu’yu vatan bildi. Anadolu’ya ilk büyük göç 1783’te Kırım’ın Rusya’nın eline geçmesiyle başladı. 1770’lerden itibaren Kırım’dan Osmanlı topraklarına doğru dalgalar halinde başlayan Kırım Tatar göçü 1920’lere kadar devam etti. 1783-1922 arasında Anadolu’nun da içinde olduğu Osmanlı topraklarına göç eden Kırım Tatarlarının sayısı 1 milyon 800 bine ulaştı. Hatta Osmanlı topraklarına sığınan Tatarların sayısının Kırım’da kalanlardan fazla olduğu belirtiliyor. 2,5 MİLYON ÇERKES GELDİ Aynı tarihlerde ikinci büyük göç dalgasına Çerkesler imza attı. Osmanlı’nın Çerkes bölgelerini kaybetmesinin ardından Anadolu’ya 1. Dünya Savaşı’na kadar 2,5 milyon Çerkes göçtü. Gemilerle, sandallarla çıktıkları Karadeniz’de en az 500 bin kayıp vererek Anadolu’ya ulaşan Çerkesler, bugün hala yaşadıkları Ordu, Samsun, Tokat, Balıkesir, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Sakarya ve Kocaeli’ye yerleştirilmişti. Anadolu’yu yurt tutanlar arasında Gürcüler de var. Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra başlayıp 1930’lara kadar süren göçle gelen 1 milyon Gürcü 14 ayrı şehre yerleşti. RUSLAR BİLE TÜRKİYE’YE GÖÇ ETTİ Bugün sadece işin uzmanları ve meraklıları tarafından bilinse de bu topraklar kitlesel Rus göçlerine de sahne oldu. 1917 yılında Bolşeviklerin darbe yapmasının ardından Çarlık yandaşları soluğu İstanbul’da aldı. 2 yılda 150-200 bin civarında Rus göç etti. Bu Rusların önemli bir bölümü daha sonra Balkan ülkelerine göçse de hala Türkiye’de yaşayan aileler var. Anadolu’ya Arap göçü ise İslam’ın yayılışı ve Osmanlı devrindeki savaşlardan sonra geri dönmeyip burada kalanlarla başladı. Baskı gören Araplardan bir kısmı Tarsus ve Adana çevresine yerleşmişti. Şerif Hüseyin’in 1916’da başlattığı Arap isyanı neticesinde Irak, Hicaz ve Suriye çevresinden 5 bin aile Batı ve iç Anadolu’ya yerleştirildi. Boraltan’ın utancı CHP’ye yeter İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda yaşanan Boraltan Köprüsü faciası, detayları fazla bilinmeyen bir olay. 1945’te Sovyetler Birliği’nin başındaki Josef Stalin, Ankara’daki büyükelçisi aracılığıyla Türkiye’ye sığınan 145 Azerbaycan Türkü’nün iadesini istedi. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP hükümetinin de kararıyla Türkiye’ye sığınan 145 kişinin teslim edilmesi için Aras Nehri kenarındaki sınır karakoluna telgraf çekip iadenin gerçekleştirilmesini istedi. Buna inanamayan karakol komutanı gelen emri defalarca teyit ettirdi. Durumu anlayan Azerbaycan Türkleri, “Bizi teslim etmeyin, bizi burada siz kurşuna dizin, kendi toprağımızda, bayrağımızın altında bizi öldürün” dese de karakol komutanı çaresizce bu insanları teslim etti. Boraltan Köprüsü’nü geçen Azerbaycan Türkleri, sınırın hemen karşısında Türk askerlerinin gözleri önünde, elleri bağlı vaziyette infaz edildi. Türkiye, CHP’nin neden olduğu Boraltan katliamının utancını uzun süre üstünden atamadı. Selanik göçüyle 384 bin kişi geldi Anadolu’ya göç hareketleri Cumhuriyet’in ilanından sonra da sürdü. 1923’ten 1997’ye kadar Türkiye’ye 1,6 milyondan fazla göçmen geldi. Cumhuriyet’ten sonra ilk göç hareketi Yunanistan’dan oldu. Lozan Antlaşması’nın mübadele maddelerine dayalı olarak 1922-38 arası 384 bin kişi Türkiye’ye göçtü. Bu kitlesel hareket halk arasında “Selanik göçü” olarak adlandırıldı. Makedonya’dan ilk göç 1924’te ülkedeki Türklerin Anadolu’ya göçü ile başladı. İkinci dalga 1936’da, üçüncü ise Türkiye-Yugoslavya arasında serbest göç anlaşması imzalandıktan sonra 1953’te gerçekleşti. Yugoslavya’dan da 305 bin kişi Cumhuriyet devrinde Türkiye’ye göç etti. Bulgaristan’dan Türkiye’ye büyük kitlesel göç dalgaları yaşandı. 1989’a kadar 800 bin kişi dört dalga halinde Anadolu’ya geldi. Romanya’dan Türkiye’ye 1923-1949 arasında 79 bin kişi iskanlı göçmen, 43 bin kişi serbest göçmen olarak geldi. Balkanlardan 1923-45 arasında toplam 800 bin kişi Türkiye’ye göç ettirildi. SAVAŞ KİTLELERİ TETİKLEDİ 1979’da yaşanan devrim sonrası İran’dan Türkiye’ye 1 milyona yakın insan göç etti. 1980’li yılların başında gerçekleşen Afgan göçünün oluşumunda Sovyet-Afgan savaşı önemli role sahip. 1982’de Sovyetler’in Afganistan’ı işgal etmesiyle başlayan savaş nedeniyle, o bölgedeki birçok Türk kökenli insan Türkiye’ye geldi. Bunların arasında Özbekler kadar Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar da bulunmaktadır. 1950’de bağımsız devlet olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti vatandaşları Çin işgaline uğradığında Türkiye’ye geldi. 2. Dünya Savaşı’nda Nazi birlikleri ile savaşa katılan Doğu lejyonlarından bazıları da Türkiye’ye yerleşti. Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Balkar, Karakalpak, Karaçay, Azeri, Çeçen, İnguş, Dağıstan gibi Müslümanlardan bir kısmı Anadolu’yu yeni yurt olarak seçti. Irak’ta 1988’deki Halepçe katliamı sonrası 51 bin, 1991’deki Körfez savaşında 467 bin kişi Türkiye’ye göç etti. Suriye’den 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında toplu göçler oldu. İskenderun, Kırıkhan ve Adana’ya yerleştirildiler. 2011’de başlayan Suriye iç savaşı sonucunda Ocak 2021 itibariyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısı da 3,6 milyona ulaştı. Türkiye’de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı şu an 3,9 milyon. Semtlere adları verildi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna’yı işgal ettikten sonra 1918’e kadar Bosna’dan Türkiye’ye 4 büyük göç dalgası oldu. İlki 1878’de işgalden hemen sonra, ikincisi 1882 yılında, üçüncü göç dalgası ise “Dzabic hareketiyle” 1900 yılında yaşandı. 1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin, 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17 bin, 2001 yılında Makedonya’dan 10 bin kişi Türkiye’ye sığındı. Arnavutlar ise ilk olarak Fatih Sultan Mehmet devrinde İstanbul’a getirilip Arnavutköy’e yerleştirildi. Balkanların kaybından sonra gelenlerle beraber günümüz Türkiye’sinde yüzbinlerce Arnavut’un yaşadığı tahmin ediliyor. Polonya’nın Rus topraklarına katıldığı 1830 yılından sonra göç eden 10 bin kişiden bir kısmı Osmanlı Devleti’ne geldi ve bu muhacirler İstanbul Polonezköy’de yerleşim birimini kurdu.

2 yıl önce

NYT: ABD, Kabil'deki Büyükelçiliğine saldırmamaları için teminat istedi

ABD yönetiminin, Kabil Büyükelçiliğindeki personelin tahliyesine karışmaması ve bunun için oraya giden Amerikan askerleriyle çatışmadan kaçınması durumunda "Taliban'ın başkente girmesinin hem uluslararası toplum hem de Afganlılar tarafından daha rahat kabul görebileceğini" ilettiği öne sürüldü. Amerikan Washington Post (WP) gazetesinde yayımlanan ve Afganistan'daki son durumu ele alan haberde, ABD yönetiminin Taliban'ın Amerikan askerlerine saldırmaması için girişimlerde bulunduğu belirtildi. ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad'ın Katar'ın başkenti Doha'da Taliban yetkilileriyle bir araya gelerek görüşmelerde bulunduğu hatırlatılan haberde, ABD'nin "Taliban'dan Kabil Büyükelçiliğindeki personelin tahliyesine kadar bir şey yapmamasını" istediği bildirildi. Habere göre ABD'li yetkililer, Kabil Büyükelçiliğindeki personelin tahliyesine karışmaması ve bunun için oraya giden Amerikan askerleriyle çatışmaya girmemesi durumunda "Taliban'ın başkente girmesinin hem uluslararası toplum hem de Afgan halkı tarafından daha rahat kabul görebileceği" değerlendirmesini Taliban'a iletti. ABD'nin söz konusu tahliye işlemini sorunsuz gerçekleştirebilmek için Taliban'la kurduğu temaslarla ilgili cuma günü New York Times (NYT) gazetesinde çıkan haberde de ABD'li müzakerecilerin, Kabil'i ele geçirmesi muhtemel görülen Taliban ile iletişime geçerek başkentteki Amerikan Büyükelçiliğine saldırmayacakları yönünde teminat almaya çalıştıkları belirtilmişti. Aynı haberde Halilzad'ın, "Taliban liderlerini, gelecekteki bir Afgan hükümetinin parçası olarak Amerikan mali yardımı ve diğer yardımları almak isteyeceklerini öngörerek, büyükelçiliğin açık ve güvende kalması gerektiğine ikna etmeyi umuyor." sözlerine de yer verilmişti. NYT: ABD, Taliban'dan Kabil'deki Büyükelçiliğine saldırmamaları yönünde teminat istedi Öte yandan ABD'nin, Taliban'dan, Afganistan'ın başkenti Kabil'in ele geçirilmesi halinde Amerikan Büyükelçiliğine dokunulmaması için güvence istediği iddia edildi. New York Times gazetesinde yayımlanan makalede, isimlerinin açıklanmasını istemeyen üst düzey iki Amerikalı yetkiliye dayandırılarak, ABD'li müzakerecilerin, Kabil'i ele geçirmesi muhtemel görülen Taliban ile iletişime geçerek başkentteki Amerikan Büyükelçiliğine saldırmayacakları yönünde teminat almaya çalıştıkları belirtildi. ABD'nin, Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad liderliğinde Taliban yönetimiyle irtibata geçtiği ifade edilen makalede, Afganistan'daki şehirleri hızla devralan Taliban'ın gelecek aylarda başkent Kabil'i de ele geçirmesi durumunda, en azından Amerikan Büyükelçiliğinin tahliye edilmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı bildirildi. Makalede, Biden yönetiminin, ABD birliklerinin resmi olarak ülkeden çekilmesini tamamlamaya çalışırken, yaklaşık 1400 Amerikalı da dahil olmak üzere 4 bin çalışandan oluşan büyükelçilik personelini önemli ölçüde azaltmak için acil bir plana gerek olmadığı yönündeki açıklamalarına işaret edildi. Bununla birlikte Kabil Büyükelçiliğinin, ABD hükümeti için çalışmayan tüm Amerikalıların "Afganistan'ı derhal terk etmesi" çağrısında bulunduğu belirtildi. Taliban'a "dış yardımlar için meşruiyet" mesajı Amerikalı diplomatların Taliban ile görüşmelerine dair detaylı bilgilere yer verilen makalede, Halilzad için "Taliban liderlerini, gelecekteki bir Afgan hükümetinin parçası olarak Amerikan mali yardımı ve diğer yardımları almak isteyeceklerini öngörerek, büyükelçiliğin açık ve güvende kalması gerektiğine ikna etmeyi umuyor." ifadesi kullanıldı. Makalede, Taliban liderinin ülkenin meşru bir temsilcisi olarak görülmek istediğine ve kısmen ekonomik destek almak için Rusya ve Çin de dahil olmak üzere diğer küresel güçlerle ilişki kurmaya çalıştığına vurgu yapıldı. Makalede, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price'ın dün yardım konusuyla ilgili "Meşruiyet esasen uluslararası desteğin ve insani yardımların Afgan halkına erişebilir olmasını bahşeden bir bilettir." değerlendirmesine de yer verildi ve Biden yönetiminin Amerikan Büyükelçiliğinin boşaltılmasının diğer diplomatik misyonların ve uluslararası desteğin ayrılmasını hızlandıran bir domino etkisi yaratabileceğinden, bunun da Afgan hükümetinin çöküşüne yol açabileceğinden endişe duyduğu bilgisi paylaşıldı. Tahliye ihtimaline karşın "Acil durum eylem komitesi" kuruldu Taliban'ın ülkenin kuzeyinde Mezar-ı Şerif dışındaki bütün şehirleri ele geçirmesinin Kabil'de büyük endişe oluşturduğu ve ABD Büyükelçiliğinin muhtemel tahliyesi için kurulan "Acil durum eylem komitesinin" olası senaryolar için düzenli toplantı yaptığı bildirildi. Kabil'deki maslahatgüzar Ross Wilson'ın, Taliban'ın gücü, şiddet, korku ve savaş yoluyla tekelleştirme girişimlerinin yalnızca uluslararası izolasyona yol açacağı konusunda uyardığı vurgulanan makalede, şunlar kaydedildi: "Nisandan itibaren, büyükelçilik, Kabil'de güvenlik daha fazla savunulamaz hale geldiğinden zorunlu olmayan çalışanları eve göndermeye başlarken, diğer personelin, kendilerini tehlikede hissettikleri takdirde kariyerlerine herhangi bir ceza verilmeden ayrılmalarına izin verildi. Bununla birlikte, tahliyenin Amerikan vatandaşları ile birlikte büyükelçiliğin tüm yabancı personelini kapsayıp kapsamadığı açık değil ve ABD'ye yardım ettikleri için Taliban tarafından kesinlikle hedef alınacak olan Afgan çalışanların akıbeti üst düzey yöneticiler için ciddi endişe kaynağı.'' Taliban vilayet merkezlerini ele geçirmeye yöneldi ABD'nin Afganistan'dan çekilme kararı alması ve Afgan yönetiminin Taliban ile barış görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Taliban saldırıları hız kazandı. Taliban, hazirandan itibaren onlarca ilçeyi ele geçirdikten sonra kuşatmaya aldığı vilayet merkezlerine yöneldi. Afganistan-İran sınırındaki Nimroz vilayet merkezi Zaranc, Taliban'ın ele geçirdiği ilk vilayet merkezi oldu. Ardından çoğu kuzeyde olmak üzere 11 vilayet merkezinde Afgan güvenlik güçleri Taliban'a karşı kontrolü kaybetti. Kabil yönetimi halen 24 vilayet merkezinde hakim durumda. Çatışmaların son aylarda yoğunlaşması sivil kayıplarını ve göçleri artırdı. BM'ye göre 2021'in ilk yarısında 1659, son bir ayda ise 1000'den fazla sivil hayatını kaybetti. Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu, mayıs ayı başından ağustosa kadar yaklaşık 1 milyon sivilin evlerinden olduğunu açıkladı. BM, 18 milyon Afgan'ın insani yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.

2 yıl önce

AB Yüksek Temsilcisi Borrell: Taliban, savaşı kazandı; onlarla konuşmamız gerekiyor

Borrell, AB Dışişleri Bakanlarının olağanüstü video konferans toplantısının ardından basına açıklamalarda bulundu. Afgan halkını desteklemeye devam edeceklerini belirten Borrell, bunun Taliban’ı tanıma anlamına gelip gelmeyeceğine ilişkin soruya, "Bu resmi bir tanıma değil, baş etmek gerektiği anlamına geliyor." yanıtını verdi. "Taliban, savaşı kazandı ve onlarla konuşmamız gerekiyor" değerlendirmesinde bulunan Borrell, Taliban’ın insan hakları ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyum sağlaması için tüm manevra güçlerini kullanacaklarını vurguladı. Borrell, AB’nin Taliban ile yapacağı herhangi bir iş birliğinin; "barışçıl ve kapsayıcı bir çözüme, kadınlar, gençler ve azınlıklar da dahil olmak üzere tüm Afganların temel haklarına saygı gösterilmesine" bağlı olacağının altını çizdi. AB ile çalışan Afganların tahliyesi Önceliklerinin AB vatandaşlarının ve AB ile 20 yılı aşkın süredir çalışan Afganların tahliyeleri olduğuna işaret eden Borrell, "Eğer ülkeyi terk etmek isterlerse, onları ihmal edemeyiz. Onları getirebilmek ve AB üye ülkelerinde koruma sağlamak için her şeyi yapacağız. Bu kişileri almak için hazır olan İspanya’ya teşekkür etmek istiyorum." diye konuştu. Borrell, sayısı yaklaşık 400 olan söz konusu kişilerin daha sonra vize veren AB ülkelerine dağıtılacağını kaydetti.

2 yıl önce

İSKİ'den 'temel atmama töreni' itirafı!

İmamoğlu, Kasım 2019'da Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesini iptal ederek, "temel atmama" programı düzenlemişti. AK Parti döneminde planlanan bu proje Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın en büyük kapasiteli membran tesisi olacak ve atıksuyu içilebilir seviyeye getirme teknolojiye sahipti. Ancak gelinen bu noktada, İmamoğlu'nun ‘ihtiyaç yok’ diye ‘temel atmama’ töreni yaparak iptal ettiği tesisin aslında ne kadar önemli olduğunu ortaya çıktı. İSKİ'DEN İTİRAF İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu, İstanbul'un 16 atıksu arıtma tesisine ihtiyacı olduğunu, bu tesisler inşa edildiğinde atıksu arıtma probleminin çözüleceğini söyledi. TBMM Müsilaj Sorununu Araştırma Komisyonu'nun İstişare Toplantısı İstanbul'da gerçekleştirildi. İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu ve Genel Müdür Yardımcısı Bülent Solmaz'ın da katıldığı programda, Genel Müdür Raif Mermutlu bir sunum gerçekleştirdi. İstanbul'da atıksu probleminin tamamen çözülmesi için 16 büyük tesise ihtiyaç olduğunu belirterek, "Bunun dışında atıksu tünelleri ihtiyacı da var. Bu projelerin toplam bedeli yaklaşık 10 milyar lira. İSKİ'nin bu kaynağa önümüzdeki 4 yıl içerisinde ihtiyacı var. Arazi problemi çözülse dahi, bu tesislerin tamamlanması için 4 yıla ihtiyaç var" şeklinde konuştu.

2 yıl önce

Bakan Soylu: Afet bölgesinin ince temizliğini 10 güne bitiririz

İşte Bakan Soylu'nun açıklamalarından satır başları: Kim çalışmak istiyorsa gayret gösteriyorsa burada tabi kii ihtiyacımız var. İçinde bulunduğumuz durum bambaşka bir şeydi. Bizim buradaki insanların umudunu ayağa kaldırmamız lazım. Oturdu ben ne olacağım dedi. 10 gün sonra bambaşka tabloda olacaksın dedim. 10 gün sonra mutluydu. Bizim insanların o hüznünün kayıplarının, kaybettiklerini yerine getirebileceğimizi ifade etmemiz lazım. 'ELİMİZDE NE VARSA VERİYORUZ' AFAD'a atılan her mesaj aslında o duyguyu ayağa kaldırıyor. Umudu yeniden yeşertiriz. Bunu yeniden yapabilecek bir kabiliyetimiz var. Onun için bizim ülkemizde umutsuzluğu ortadan kaldıracak o anlayışı beraber yeşertiyoruz. Biz de Kabine üyesi olduğumuzdan bu yana kendi arkadaşlarımızla da konuştuk. Elimizde ne varsa veriyoruz. Biz inanıyoruz çünkü. Bu konuda vatandaşlarımızın şöyle bir örnek verebilirim; Bir iş yerinin sahibinin yanında gönüllüler çalışıyordu. Tanımıyordum. Döndüm dedim ki, 'Bir başkasının başına böyle bir şey gelse gönüllü olup temizler misin?' dedim. Dönüp, 'Temizlerim' dedi. 700 BİNE YAKIN SMS GÖNDERİLDİ Dün Sınarcık tarafındaydım. Aldığı mısırı komşusuyla paylaşan, burayı daha fazla ayağa kaldıralım ki, karşı karşıya kaldığımız mağduriyetten kendi kendimize küllerimizden doğabileceğimizi gösterelim. Hepimiz verdik. Hem vatandaşlarımız bireysel olarak 700 bine yakın SMS gönderdi. Ama ben bu rakamı az buluyorum. Oradaki mesele 10 lira değil. Oradaki mesele birlik. Onu daha fazla sağlamalıyız. Birkaç iş adamının 1 yardımda sel ve yangın bölgelerine 50 milyon yardımda bulundular. Bu çok kıymetli bir şey. Bunun karşılığı bu. Bizim kültürümüz başka kültürlere benzemiyor. Benim için 10 lira verende biraz önce söylediğim rakamları veren de aynıdır. Öteki de gönlünden o kadar kopuyor doğru bir iştir. Bu durum bizim elimizi rahatlıyor. Evleri biz yapıyoruz. Tahliye olanlara 3'er bin lira verdik. Ne gerekiyorsa burada düşünülmüştü. Unundan tütününe kadar, elbisesinden başörtüsüne kadar yardımlar buraya akıyor. Sosyal marketimiz var insanlar elbiselerini buradan rahat alabiliyor. Planımız, kurgumuz burada işliyor. Yarın akşama kadar buranın kabasını bitiririz. İnce temizliğini de 10 güne bitiririz inşallah.  'ONLAR FEDAKARLIK YAPIYOR, BİZ İŞİMİZİ YAPIYORUZ' Daha fazla iyi noktaya gelelim istiyoruz. Siz yapamazsınız, siz gerçekleştiremez siniz diye milletimizi aşağılayanlara aslında birlik olunca burada yapabileceğimizi gösteriyoruz. Burada gönüllüler var. Diyor ki; Antalya, Muğla'da Artvin'de beraberdik burada da beraberiz. Devlet yöneticisi olarak da vatandaşımıza görevimiz var. Biz bu işi yapmakta mükellefiz. Bu işi yaptıktan sonra gönlümüz rahat ediyor mu? Ona bakacağız. Ailemiz özlüyor mu? Muhakkak özlüyor. Ben genelde hanım benimle beraber. Gecenin bir vaktinde orayı görmezsem dinlenemem. Kızım bu gece geldi. Görüp gitti. Uzun zamandır görmüyordum. Bütün arkadaşlarımız böyle. Onlar fedakarlık yapıyorlar. Biz işimizi yapıyoruz. 'CUMHURBAŞKAINIMIZ BİZZAT BAĞIŞLARA KATILMAK İÇİN ARADI' Bazen muhaliflere sorarsan ben korkutucu bir insan gibi görünebilirim ama. İş odaklığından olsa gerek. Bu işler insanı tarafımızı biraz daha yoğunlaştırıyor. Çözüme odaklı hareket ediyoruz. Bazen fevrileşebiliyoruz. Ona yönelik bazen bu tip işlerde vatandaşın değil de çözüm ortaklarının kalbini kırdığımız oluyor. Onlarda haklarını helal etsinler. Netice olarak vatandaşlarımızın işlerini halletmeye çalışıyoruz. Vatandaşlarımız travmadan geçmiş. Doğa sizi çaresiz hale getirmiş. Ama orada emekli bir astsubay. Kendisinin getirdiği mesleğin bilgisini konuşturarak. Bir ip atarak orada çocukları kurtarmış. Şimdi bunu anlatmak bunu yaşamak bambaşka travma. Çok şey yapmalıyız. Allah razı olsun Cumhurbaşkanımızdan. Bizati kendisi bağışlara katılmak için arıyor. Bazen biz şöyle de olabilir diyoruz. Hepsiyle tek tek konuşuyor. Devletimizin, milletimizin gücü var. Onları bir araya getirme düşüncesi içerisindeyim. 'HES PATLADI' İDDİALARINA SERT TEPKİ Sosyal medyada ben bunu görüyorum. Sosyal medyanın tüketici bir tarafı yok. Ama zaman alıcı, uğraştırıcı ve demorolize edici bir tarafı var. Ben söyledim oradaki haberlerin bir çoğu yalan. Özellikle ilim adamlarına seslenmek isterim. Bu tip dönemlerde pozisyonlarını net almaları lazım. Biz eksik yaparsak söylemeleri lazım. Eğer erbap oldukları işlerde yalan söyleniyorsa böyle olmadıklarını ifade etmeleri gereken cesaret olmalı. Burada "HES patladı gitti" o kadar çok yalan konuşuluyor ki. Topluma doğruları söylemek benim görevim. Söylemiyorsan toplum beni yargılar. Sosyal medyada dayağı yesin. İstediği kadar bu konuda ezilsin. Tasviye edilsin. Biz izleyelim. Arkadaş biz aynı okullarda okuduk. Bugün bana yarın sana. Bu tek taraflı ilişki ne kadar sürdürebilir? İlim adamlarına gücendiğimizi ifade etmek istiyorum. Kıtkanaat edindiğimiz bilgileri ifade etmeye çalışıyoruz. Onlar çok daha fazlasını biliyor. 'KONSANTRASYONUMUZU BOZMAK İSTEMİYORUZ' Muhalefet 10 günde kaldırdığınızı 8 günde yaparım diyebilirim. Bu siyasettir. Ama nesnel bir durumu, farklı bir şekilde ortaya koyarlarsa biz buna güceniriz. Bu doğru değil. Buranın bir milletvekili ve il başkanı "devletin bakanları yalan söylüyor" derse onu muhatap almam da, feleğini şaşırtırım aslında da işimiz çok. Konsantrasyonumuzu bozmak istemiyoruz. Bunu söyleyip toplumu tahrik etmeye çalışırsa da Allah nezdinde de bu yanlış istikamet olur. Vatandaşımıza söyleyeceğimiz bu tip kritik dönemlerde devletin verdiği bilgiler yüzleşeceğimiz bilgilerdir. Başkalarının verdiği bilgiler yüzleşmeyeceğimiz bilgilerdir. Aynısı yangınlarda da oldu. Tarihin en büyük yangınlarıyla karşı karşıya kaldık. Dünyadaki yangınları görüyoruz, yananın yerine öbürünü dikebilme kabiliyeti sahibi oluruz. Öyle bir noktaya getirdiler ki biz yaktık olduk. Oradaki canlıları, insanları biz imha ettiğe getirdiler. Kimine cevap veriyoruz, kime cevap vermeden geçip gidiyoruz. Negatif enerji karşınızdakini de etkiliyor. Bu dönemlerde çok negatif enerji yaymamak lazım.

2 yıl önce

İBB, 1 Temmuz’a kadar Hamidiye su diye kuyu suyu satmış

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) vatandaşlara 'kaynak suyu' adı altında kuyu suyu sattıklarını kabul etti. Hamidiye A.Ş.'nin Şile'de ormanlık alandaki bir kuyudan su çıkaran taşeron firmayla 12 ay boyunca çalıştığını duyuran İBB, bu şirketle sözleşmenin 1 Temmuz 2021 tarihi itibariyle sona erdiğini bildirdi. Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB'nin skandala ilişkin açıklamasında "Hamidiye A.Ş., bu tarihten sonra bahsi geçen firmadan su satın almamıştır" ifadesi kullanıldı. Orman yangınları sonrası jandarma ekipleri Şile'deki ağaçlık araziyi kontrol ederken Ulupelit mevkiinde su varilleri ve borular olduğunu fark etmiş, daha sonra bu boruların 'kaynak suyu dolum fabrikası'na gittiğini tespit etmişti. Kaçak açıldığı belirlenen kuyudan çıkarılan su İBB'ye ait Hamidiye A.Ş.'ye satılıyordu. Şile'deki su dolum tesisinin 31 Mart seçimlerinde CHP'den Eyüpsultan Belediye Başkan adayı olan Emel Bilenoğlu'nun eşi Cafer Bilenoğlu ile ortağı Murat Tükenmez'e ait olduğu ortaya çıkmıştı. Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT) ekipleri, yaptıkları incelemede, kuyu suyunun arıtılarak kullanıldığını, firmanın yapı ve arıtma düzeneğinin de ruhsatsız olduğunu tespit etmişti. Skandalın duyulması sonrası olay yerine intikal eden İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri tesisteki damacanalardan örnekler almış ve kaçak işletme hakkında soruşturma başlatmıştı. Su dolum tesisinin 2 yıl kadar önce faaliyete başladığı ve suyun İBB'ye ait Hamidiye Su markasıyla vatandaşlara satıldığı ortaya çıkmıştı. Tesisin faaliyetlerine son verilirken konuya ilişkin açıklamasında İBB, bahsi geçen firmanın doğal kaynaklardan su aldığı, fakat suyu yetmeyince kuyu sularını da kullanmaya başladığı mazeretine sığındı. İBB, yandaş firmanın arkasında durarak 'tesisteki üretim faaliyetlerinin Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Valiliği tarafından periyodik olarak denetlendiğini' de ileri sürdü.

2 yıl önce

UNICEF Afganistan Temsilcisi Herve De Lys: "Afganistan şu an çocuk olmak için dünyadaki en kötü yerlerden biri"

De Lys, Afganistan'ın başkenti Kabil'den video konferans ile katıldığı basın toplantısında, ülkede yaşanan krizde en fazla bedeli çocukların ödediğini söyledi. Çocukların silahlı gruplarca kullanıldığı yönünde haberler aldıklarını ifade eden De Lys, sadece bu yıl 550 çocuğun çatışmalarda öldüğü, 1400'den fazla çocuğun ise yaralandığını belirtti. De Lys, çocuklara onları ömür boyu felç bırakacak çocuk felci ya da hayat kurtaran diğer aşıların yaptırılmadığını söyledi. Çoğu çocuğun yetersiz beslenmeye maruz kaldığını anlatan De Lys, "Afganistan şu an çocuk olmak için dünyadaki en kötü yerlerden biri." dedi. De Lys, UNICEF'in dün ABD'nin Kabil'de DEAŞ-Horasan örgütünü hedef alan hava saldırılarında 7 çocuğun öldüğü yönündeki haberleri doğrulayıp doğrulayamayacağına ilişkin sorusuna ise "7 çocuğun öldüğünü anlıyoruz." yanıtını verdi. Kız çocuklarının eğitiminin kesintiye uğrayıp uğramadığına ilişkin ise De Lys, Taliban ile görüştüklerini ve şu ana kadar kız çocuklarının okula gitmesinin engelleneceğine dair bir emare görmediklerini söyledi.

2 yıl önce

Deniz ve Harp Okulu'nda mezuniyet.. Cumhurbaşkanı Erdoğan: 15 Temmuz'u anlamayanlara nihai mesajı 2023'te vereceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle; Malazgirt'ten bugüne bu toprakların vatan kılınması için mücadele eden, gerektiğinde canını ortaya koyan tüm kahramanlarımızı rahmet ve şükranla yad ediyorum. Ordusu işgal edilmeyen, devşirilmeyen, çökertilmeyen bir ülkenin toprakları da işgal edilemez. "İÇTEN İÇE ÇÜRÜTMEK İÇİN ÇOK OYUNLAR SERGİLENDİ" Bizim karasıyla, deniziyle, havasıyla, tüm unsurlarıyla yüreği Allah, vatan ve millet sevgisiyle dolu bir ordumuz var. Bu mübarek orduyu yozlaştırmak, tarihi misyonundan uzaklaştırmak, içten içe çürütmek için çok oyunlar sergilendi. Sınırlarımızda, denizlerimizde ve semalarımızda sizlerin sesi, nefesi, yüreği hakim olduğu müddetçe bu millete yan gözle bakmak, istiklaline ve istikbaline el uzatmak kimsenin haddine değildir. Milli Savunma Üniversite'mizin yeni yapısı ve kadrosuyla faaliyete geçmesinin ardından 4 yıllık eğitimlerini tamamlayarak mezun olan teğmenlerimizle TSK'mız artık daha güçlüdür, daha kabiliyetlidir, daha özgüvenlidir. Deniz Harp Okulumuzdan mezun olan 298 ve Hava Harp Okulumuzdan mezun 251 teğmenimizi tebrik ediyorum. Asırlar boyunca adalet, hakkaniyet, vicdan ve ahlakla yönettiğimiz topraklarda hep huzur hâkim oldu. Milli Mücadelemizi zaferle neticelendirip Cumhuriyetimizi kurduğumuzda uzunca süre kendi meselelerimizle uğraşmak mecburiyetinde kaldık, belki de özellikle bırakıldık. Ülkemiz yeniden güçlenmeye başladığında kendisiyle birlikte tüm mazlumların ve mağdurların umudu haline geldi. PKK'dan FETÖ'ye kadar Türkiye'nin önüne dizilen nice tuzakları birer birer aşarak yeniden asli gündemimize odaklandık. Büyük ve güçlü Türkiye'yi her alanda kökleştirecek adımları kararlılıkla atarak aydınlık geleceğimize doğru adım adım ilerliyoruz. BU sürecin en kritik safhalarından biri de egemenliğimizin en önemli unsuru olan askeri gücümüzü her alanda çağın gereklerine ve hatta ötesine taşıyacak altyapıyı kurmuş olmamızdır. İHA VE SİHA VURGUSU Artık İHA'larımız, SİHA'larımız, AKINCI'larımız var. Artık kapılarda dilenci değiliz, tam aksine şimdi herkes bizden talep ediyor. Azerbaycan'da SİHA'larımızla vardık, Libya'da SİHA'larımızla vardık. Bundan sonra da kimsenin kapısında dilenci olmayacağız. Ne zaman ki bu iradeyi deklare ettik, o zaman savunma sanayii konusunda eşi benzeri görülmemiş bir ambargoyla karşılaştık. Daha yeni başbakan olmuştum, Amerika'dan İHA istemeye gittiğimde bize o zaman burun kıvırdılar. Dedim ki 'Biz NATO'da beraber değil miyiz? Biz terörle mücadele ederken bize destek vermeyecek misiniz?' O zaman oğul Bush 2 günlüğüne dönüşümlü şekilde İHA'ları verdi. İHA'lar sadece koordinat tespitine yarayan uçaklardır. Bize İHA değil, SİHA lazımdı. Ama artık biz İHA'mızı da yaptık, SİHA'mızı da yaptık ve sonunda Akıncı'yı da yaptık. Bunlar bize yetmez. Şimdi Hürkuş'umuzu da yapacağız. TSK'mızın buradaki komutanları en basitinden en yüksek teknolojiye sahip olanına kadar neredeyse A'dan Z'ye her ürünün tedarikinde nasıl zorlandığımızı gayet iyi biliyor onlar. Bulduğumuz alternatif tedarik kanallarının kısa sürede nasıl kapatıldığını, verilen sözlerin nasıl tutulmadığını, imzalanan sözleşmelerin uyduruk sebeplerle nasıl yerine getirilmediğini asla unutmayacağız. Biz bunu Kıbrıs'ta yaşadık, bize telsiz bile vermediler. Ama biz ASELSAN'la telsizimizi de yapar hale geldik. Kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Ellerinden gelse tanklarımızı yürüyemez, uçaklarımızı havalanamaz hale getireceklerdi. NATO ÇELİŞKİSİ Bu sıkıntıları en acillerinden başlayarak birer birer aştık. Bize parasıyla verilmeyen ürünlerin gözlerimizin önünde terör örgütlerine, eli kanlı rejimlere nasıl aktarıldığına şahit olduk. NATO'da beraberiz ama terör örgütlerine bilabedel tırlarla yüklü mühimmat, araç gereç gönderiyorlar. Yaptığımız operasyonlarda bunların bir kısmını ele geçirip kendi envanterimize kaydettik. Tüm bunlar bize meselenin bu silahların teknolojisi veya kağıt üzerinde önümüze konan bahaneler olmadığını, meselenin doğrudan Türkiye ve Türk milleti olduğunu tekrar tekrar gösterdi. Biz de kendi gücümüze ve imkanlarımıza daha çok yüklendik. İşte önceki gün Çorlu'da dünyada sadece 3 ülkenin üretebildiği TİHA'nın teslimat törenindeydik. Tankından topuna, füzesinden radarına, bombasından tüfeğine kadar nice savunma sanayii ürününü dünyadaki muadillerinden çok daha iyisini üretebilen hale geldik. "HER YOLU DENEDİLER AMA NETİCE ALAMADILAR" 7-8 yıldır sürekli ülkemizin huzuruna, devletimizin gücüne ve itibarına saldırılmasının sebebi Türkiye'yi bu son düzlükte oyun dışına itme hesabıdır. Bugüne kadar vesayetinden darbesine kadar her yolu denediler ama netice alamadılar. Malazgirt'i, fethi, Çanakkale'yi ve İstiklal Harbi'ni, 15 Temmuz'u anlamayanlara nihai mesajı inşallah 2023'le vereceğiz. Cumhurbaşkanlığı forsunda temsil edilen o bayraklar herhalde moda fuarından çıkmadı. Oradaki her bir yıldızın temsil ettiği bayrağın bir geçmişi, tarihi, hikayesi, anlamı var. İşte bunun için aslını, neslini, tarihini, medeniyetini bilen gençler yetiştirerek maziden atiye sağlam köprüler kurmanın gayretindeyiz. 2 gün önce Ankara'da ay yıldız formatında devasa Milli Savunma'nın, silahlı kuvvetlerimizin dev karargahının temelini attık. İnşallah 19 Mayıs 2023'te açılışını yapacağız.

1 2 ... 8 9 10 11 12 13 14 ... 65 66