21 Mayıs Salı 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu: Bizim terörle mücadelede kullandığımız yöntemi ne PKK takip edebilir ne de onların akıl hocaları, batı istihbaratı takip edebilir

Sözlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a selam ve başarı dileklerini ileterek başlayan İçişleri Bakanı Soylu, “İki yıl önce de yine bu salonda bir araya gelmiştik. Yine bu salonda; 21. yüzyılın bir güvenlik açığı ortaya koyduğunu ve dünyanın ‘bu açığı nasıl kapatırız’ sorusuna cevap aradığını ifade etmiştim. Bazıları ifadelerimizi veya cümlelerimizi iri bulmuş olabilirler o tarihte. Aradan geçen 2 yılda, dünya buna bir cevap bulamadı. Hatta samimi şekilde cevap aradığını söylemek bile doğru olmaz. Hiçbir şey anlatmasak bile bugünkü tablo birçok şey ifade etmeye yeter. Ortadoğu ve Afrika, bugün hala istikrarsızlık, terör ve bunların doğurduğu kitlesel göçle anılıyor. Covid-19 salgını da bu güvensizlik iklimini şiddetlendirmiş görünüyor. Dünya, iki yıldır, yukarıdaki sorunun cevabını belki bulamadı ama cevabın ne olmadığı hakkında artık galiba bir fikri söz konusu. Küresel güvenlik politikalarının Davos’u olarak anılan ‘Münih Güvenlik Konferansı’nın 2020 yılı toplantısının ana temasının ‘Batısızlık’ kavramı olarak belirlenmesi, bu itirafın en açık örneğidir. Batısızlık; ABD merkezli bir blok haline gelen batı dünyasının, artık kendi içinde bir tutarlılık gösteremediği; batılı ülkelerin küresel çatışmalara seyirci kaldığı ve kendi ürettiği değerleri dünya geneline ihraç edemediğinden hareketle ortaya koyulan bir kavramdır. konferansın açılışını yapan Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, konuşmasında ‘artık dünyayı batılılaştırma fikrinden vazgeçelim. Dış politikamızı fazla zorlamamalıyız. Özellikle Avrupa ve Almanya, dünyaya daha az misyoner bir yaklaşımla yaklaşırsa başarılı olurlar’ ifadelerini kullandı ve Batının küresel hegemonya iddiasını kaybettiğini açıkça itiraf etti” dedi.  Batı Dünyası Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Millet Genel Kurulundaki Eleştirilerine İtiraz Edemedi   Soylu, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinin ev sahipliği yaptığı sempozyumda Batı medeniyetinin yörüngesini kaybettiğini dile getirerek; “Kendi gelecek nesilleriyle ilgili sıkışmışlığı aşamıyorlar; yaşlanan nüfus tehlikesini ön görüyorlar; Uyuşturucu batağındaki genç nesillerini görüyorlar; Ortadoğu’daki ürettikleri istikrarsızliğin, göç ve terör olarak kendilerine dokunmaya başladiğini hem görüyor hem de yaşıyorlar ve kendi istihbarat örgütlerinin, belki seçilmiş yöneticilerden de bağımsız olarak dizayn etmeye çaliştiği dünya modelinin, bir şekilde kontrolden çıktığını; bunun para ve insan maliyetinin giderek arttığını görüyorlar. Alaska’da veya Alplerin arasında, tablo gibi şehirlerde refah içinde yaşayan insanlar, artık PYD’nin silah ihtiyacını vergileriyle finanse etmek istemiyorlar. Bu sonuçlar gün gibi karşılarında olduğu için, yıllardır kendilerini uyaran Cumhurbaşkanımızın önceki gün Birleşmiş Milletler ’de yüzlerine karşı yaptığı eleştiriye, iki gündür pek de büyük bir itiraz ortaya koyamadılar. Çünkü sonuç ortada… Suriye politikasinin; Irak politikasının; Afganistan politikasının; Afrika politikasının çöktüğü ortada. Dolayısıyla Batısızlık kavramının tartışılmasının somut bir altyapısı var ve inanıyorum ki bu tartışma, gelecekte daha da somut bir karşılık bulacaktır.” ifadelerini kullandı.   “Terörle Mücadele Yöntemimizi Ne PKK Ne De Onların Akıl Hocaları Anlayamaz”   “Bizim terörle mücadelede kullandığımız yöntemi ne PKK takip edebilir anlayabilir ne de onların akıl hocaları batı istihbaratları takip edebilir anlayabilir. Bu konuda hepsini susuz getirir susuz götürürüz. Evlatlarımızın kabiliyetine son derece güveniyoruz. Bu meseleyi bitirmek konusundaki azimleri ve iradeleri Sayın Cumhurbaşkanımız der ya “Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı” diye insansız hava araçlarıyla ilgili bizim arkadaşlarımızın ortaya koymuş oldukları bu konuda ciddi girişimle Batı’ya bu konuda nal toplattırır” diyen Soylu, Türkiye’nin teknoloji ve bilgi erişimindeki gelişimine dikkat çekti. “Her birisi ile gurur duyuyoruz. Tabii bir problemimiz var özellikle bilişim konusundaki arkadaşlarımızı özel sektör transfer etmek için çok yüksek paralarla devreye giriyor. Bu da bizim açımızdan yetiştirdiğimiz bir noktaya getirdiğimiz evlatlarımızın bazen tercih yapmalarına sebebiyet teşkil ediyor. Çok yetenekliler bizim evlatlarımız ürettiği el swaplarının yani parmak izlerinin Dünya’da çok az sayıda ülkede olan sayısallaştırma analizlerinin yine bizim evlatlarımız üretti. 4-5 katını veya bazen 7-8 katını batı ülkeleri bize satarken dediğimiz bulut altı görüntü aktarma kabiliyetine sahip olan o İHA sistemlerini zaten taktik İHA’lar Allah’a şükürler olsun onlar apayrı bir kabiliyet ve apayrı bir üstünlük meselesi. Bizim üs bölgelerimizin her birisi bir teknolojik donanım merkezidir ve her birisinin merkezle ve kendi bulunduğu alanlarla bir koordinasyon anlayışı söz konusu buralarda bambaşka bir noktaya geldik. Yine içeride muhalefet bol bol eleştiriyor” sözleriyle yerli ve milli bilgi erişimi kabiliyetinin öneminin altını çizdi.    PKK’dan 2016 Yılından Beri 1016 Kişinin İkna Yoluyla Teslim Olunması Sağlandı   PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında teknoloji ve istihbaratın önemini belirten Soylu “Eğer bugün Türkiye’de Bugün kamu düzeni açısından ve bugün Türkiye'de ki etrafımızın Ateş Çemberi olduğunu bu salona söylememe gerek yok, eğer huzur güvenlik vatandaşımızın refahı size tek bir rakam vereceğim; 2016, 2017, 2018, 2019 da Hakkâri’de maalesef Tıp Fakültesi kazanan öğrencimiz yoktu.  Geçen yıl 4, bu yıl 19. Neyin nasıl sonuçlar verdi açısından o kadar önemli ki.  Ağrı Dağı bizim önemli bir yüzümüzdür, efsanemizdir, çok uzun yıllardır Ağrı Dağı’na çıkış unutulmuştu. Başladık Ağustos ayında 600 den aşağı kamp yapan yoktu zirveye kadar. Eğer bu teknolojiler olmasa bu koordinasyon olmasa bu anlayış olmasa bunu yapabilme kabiliyeti oluşturamaz. Açık bulunamaz mı dünyada açık verilmeyen sistem yoktur bu da çok nettir. Elbette ki bu sahanın korunması gereken gizliliği dolayısıyla burada bu konuda yaptıklarımızla ilgili detay vermem mümkün değildir. Ancak terörle mücadelemizde bugün elde ettiğimiz başarılar, PKK’dan 2016 yılından beri 1016 kişi ikna yoluyla teslim olunması sağlanmıştır” dedi.   Sosyal Medyadan Suçlu Tespit Etme Oranı Yüzde 80’e Yükseltildi   “2017 yılında sosyal medya platformlarında suç işleyen yıllık tespit oranı yine önemli bir rakam veriyorum yüzde 40 civarındaydı. Sosyal medya platformlarında 2017 yılında biz ancak suç işleyenlerin 100 kişisinden 40 kişisini tespit edebiliyorduk. Suçların daha çok gizliliğe önem vererek sahte profiller kullanması ve kimlik gizleyen programlar kullanmasına rağmen yani onlar da kendilerini genişlemelerine rağmen, günümüzde tespit oran yurtiçindeki kullanıcı oranında yüzde 80'i aşmıştır.Siber suçların soruşturulmasıyla alakalı olarak 2017 yılında nitelikli operasyon yapma kapasitemiz 3 il ile sınırlıydı. İstihbarat yetkisini düzgün ve anlamlı kullanılması Adalet Bakanlığı ile yapılan koordinasyonlu çalışmalar, eğitim ve seminerler ile bu kapasitenin 81 ile çıkarılması sayesinde operasyon ve tüm operasyonlar sayesinde yüzde yüz beşlik bir artış sağlanmıştır.  Küresel ölçekte geldiğimiz noktayı ise şöyle ifade etmek isterim: Uluslararası Telekomünikasyon Birliği her yıl ülkelerin Siber güvenlik durumlarını değerlendiren bir analiz yayınlanıyor. Bu yıl 15 Kriter üzerinden yaptığı analizler de 75 ülke içerisinde Türkiye 19. Sırada. Aynı listede Fransa 39, Almanya 43, Amerika 44. Sırada olarak görünmektedir. Ebetteki bu konuda pek çok farklı değerlendirmeler yapabilir ama açık bir gerçek var ki Türkiye bu alanda son yıllarda önemli bir ilerleme kaydetmiştir ve küresel kıyaslama da olumlu bir yere sahiptir.  Tabi bütün bunların yanı sıra konvansiyonel istihbarat hala önemini korumaktadır“ ifadelerini kullandı.  Belge İnceleme Kapasitesi 45 Binden 750 Bine Çıkarıldı   Soylu, siber alanda yaşanan gelişmelerinin altını çizerek; “Yıllık belge inceleme kapasitemizi dikkat edin 45 binden 750 bine çıkardık. Bu ne demektir biliyor musunuz? Sadece belgeye ulaşmak istihbari bir alt yapı oluşturmak değil hukukunda hızlı işlemesini işletilmesini sağlamaktır. 15 Temmuz sonrası ele geçen 2 milyon yüz bin FETÖ ile ilgili materyal incelemeyi bekleyen sadece 85 bin adet kalmıştır. Bazen bir teknik aletin bu bir cep telefon olur, bilgisayar olur, bir veri bankası olur, sökülmesi bile bir buçuk yılı bulur.  Bunlar o kadar kolay bir iş değildir.  Arkadaşlarımız oradaki o ince ayrıntılarla ulaştıkları neticeler bugün Türkiye'nin hukuk sisteminin güçlenmesine demokrasinin ayakları üzerinde daha sağlam basmasına seçilmiş iktidarın geleceğine güvenle bakmasına ve milletimizin verdiği reyin ve milli iradenin hâkim olmasının daha güçlü bir anlayışla ilerlemesine çok büyük katkılar sunmuştur. Siber suçlarla Mücadele Başkanlığımız, terör örgütlerinin eylem yapacağına ilişkin veya doğrudan can güvenliğine hedef alan paylaşımlarla ilgili olarak Twitter Facebook Google Telegram gibi uluslararası servis sağlayıcıları ve ülkelerle karşılıklı anlık bilgi paylaşımı yapmak üzere 7/24 temas noktası olarak görevlendirilmiştir. Ve şunu yine ifade edeyim size, Ben çok iyi hatırlıyorum 15 Temmuz'dan sonra Siber saldırılara karşı kuracağımız duvarlarla ilgili karşı arkadaşlarla hep birlikte dikkatli olalım dedim. Her kurum kendi arasında buna ait ilk önce bazen dışarıdan yararlanıcılarla bazen kendi imkânlarıyla sistemler kurdular” ifadelerini kullandı.    Ortak Koordinasyon Merkezi 10 Ekim’de GAMER Çatısı Altında Faaliyete Geçiyor Bilgi paylaşımında ortak koordinasyonun önemine dikkat çeken Soylu, “Şimdi geldiğimiz nokta Bizim Güvenlik Acil Durum Merkezimiz GAMER diye bir merkezimiz var,  işte 10 Ekim'de açılacak,  tüm bu siber saldırılara karşı İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü koordinasyonuyla Jandarma, Sahil Güvenlik, Emniyet, Nüfus, Göç, Sivil Toplum İşleri Genel Müdürlüğü ve kendi bakanlığımız çerçevesinde tüm birimler hepsini söylememe gerek yok, ortak bir koordinasyon Merkezi oluşturuyoruz Aynen her kurumdaki 7/24 organizasyonu yine bir çatı altında yine orda olmak suretiyle devam ettiriyoruz. Demek ki ihtiyaçlarımız bize yepyeni mekanizmalar üretmeye zorlamaktadır. Ayrıca 2017 yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ek 7 maddesi ile İstihbarat yetkisi Siber'e verilmiştir Bu itibarla Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı emniyet teşkilatı içerisinde hem operasyonel hem de istihbari çalışma yapabilen hemen hemen tek birimdir” dedi.   SİBERAY Analiz Portalı 81 İlde Kullanıma Açıldı   “Nasıl bir güvenlik devriyesi var polislerimiz araçlarıyla bazen yaya, bekçilerimiz bir güvenlik devresi yapıyorlar, şu anda bütün birimlerimiz sanal devriye kurdular.  Bu da yetmedi, yani ihtiyacımız bir daha arttı. Yine ifade edeyim çocuklarımızı özellikle bu tehlikelerden koruyabilmek vatandaşlarımız da bu tehlikelerden koruyabilmek için hakikaten iyi çalışan iyi sonuçlar üreten çok genç olmasına rağmen SİBERAY diye Kızılay ve Yeşilay gibi kurumlardan mülhem SİBERAY diye hem uyarıcı hem koruyucu hem de destek olucu yepyeni bir Siber Suçlar Daire Başkanlığı altında bir alan oluşturduk. 81 il Siber Suçlarla Mücadele Şube müdürlükleri ve daire başkanlığı arasında uçtan uca profesyonel ve güvenli networkler oluşturuldu. Ve bu sayede tüm iller merkezdeki imkân ve kabiliyetlerden hızlı ve güvenli bir şekilde yararlanmaya başladı. Ayrıca içeriden ve dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı etkili bir savunma mekanizması olan biraz önce bahsettiğim her birimde Siber Operasyon Merkezi kuruldu. Şimdi 10 Ekim'de tek bir çatı altında tekrar diğer birimlere fayda sağlayabilmek için bulunacaklar. Çoklu veri tabanlarından sorgulama yapabilen ileri seviye dinamik istihbarat analizi yapan SİBERNET Analiz Portalını da 81 ilimizin kullanımına açtık” diyen Soylu, yerli ve milli analiz portalının önemine atıf yaptı.    İstihbarat Alışkanlığı Köklü Bir Türkiye var    Türkiye birçok alandaki gelişmelerine dikkat çeken Bakan Soylu, “21. yüzyıl Türkiye’si, afet yönetiminden tutun, uyuşturucu mücadelesine, terörle mücadeleden göç yönetimine kadar siber saldırılara kadar pek çok alanda, bizatihi Sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği vizyon ve ortaya koyduğu icraatla, pek çok alanda küresel ölçekte kapasite üreten bir ülke haline gelmiştir. Bizim istihbarat alışkanlığımız, köklü bir alışkanlıktır” dedi.    Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyetine uzanan köklü bir bilgi işleme geleneğimiz olduğunu belirten Süleyman Soylu; “Organize bir istihbarat ağı kullanma geçmişimizin, Fatih Sultan Mehmet’e kadar gittiği, pek çok tarih kitabında pek çok makalede yer alan bir bilgidir. Sonrasında Yıldız Teşkilatı ve Teşkilatı Mahsusa gibi yapılar, aslında kendi içlerinde belli istihbarat tavrı geliştirmiştir. Halen Türkiye’de özellikle MİT, Genelkurmay, Jandarma ve Emniyet birimleri istihbarat faaliyeti yürütmektedir. Öteden beri bu dört kurum arasında beni bağışlayın koordinasyon eksikliği bizim en büyük sorunumuzdu. Ve özellikle 2009’lu 2010’lu yıllarda, Türkiye’den vesayetin kalkmasından sonra bu alanda da çok önemli gelişmeler yaşanmaya başladı. 2012 yılında milli istihbarat koordinasyon kurulu oluşturuldu, yani bir zihni beraberlik oluşturuldu. 2013 yılında güvenlik birimlerinin istihbarat paylaş imini sağlamayı hedefleyen müşterek istihbarat koordinasyon merkezi oluşturuldu, ayni zamanda bu koordinasyonda üretilen verilerin hisli paylaşımı için ‘Operasyonel Bilgi Paylaşım Sistemi’ hayata geçirildi ve böylece, koordinasyonun kurumsal altyapısı tamamlanmış oldu” ifadelerini kullandı.   15 Temmuz’dan Sonra Kurumlar Arası Bilgi Paylaşımındaki Sorunlar Ortadan Kalktı   15 Temmuz Hain Darbe Girişiminin ardından istihbarat sistemindeki kurumlar arasında bağlantının güçlendiği ifade eden Soylu “Sistemimiz bizim şöyle işler; Emniyet, Jandarma ve istihbarat verileri gelir. Ve elde ettiği istihbaratı paylaşır. Hem biraz önce bahsettiğim sistem üzerinde Genelkurmay ve MİT ile de paylaşılır. Diğer kurumlarda benzer konularda anlayışı ortaya koyarlar. Aynı zamanda çok ileri istihbaratlar yine özellikle o kadar iyi bir sistem oluşturulmuş ki hem Operasyonel bilgi paylaşım sisteminden yürütüyordur ama direkt kurumlar arasındaki irtibat öyle bir yüksek noktaya ulaşmıştır ki sanki kurumlar tek bir çatı altında bunu gerçekleştiriyorlarmış gibi elde edilen tüm bilgiler hiçbir çekince ortaya koymadan bütün kurumlarımızla hem OBİPAS’tan hem fiziki hem de bazen direkt istihbarat birim başkanlarımız kendi önemli gördüğü acil gördüğü yorumlanmasına gerek duyduğu konular diret paylaşılarak götürülür. Fiziki olarak götürülür. Veya fiziki olarak getirilir. Ve tüm bu yapı, özellikle 15 Temmuz’dan sonra daha yüksek bir istihbarat ve buna bağlı operasyonel bir kapasite oluşturulmasına imkân sağladı. Türkiye’nin başarılı olduğu bir alan da biraz önce bahsettiğim siber teknolojilere hem siber güvenlik hem de istihbarat alanındaki hızlı ve güçlü adaptasyonu olmuştur. Artık siber savaş alanıyla konvansiyonel savaş alanı birbirine sizde takdir edersiniz ki yakınlaşmaktadır. Siber savaşlar, kendilerine hedef olarak sadece bilgisayarınızdaki dosyaları hedef olarak seçmiyor. Üretim tesisleri, elektrik santralleri, su şebeke yönetim sistemleri, hatta elektrik dağıtım sistemlerini, enerji tesisleri gibi doğrudan hayatlarımıza temas eden yapıları kilitlemeyi, oralarda fiziki zarar üretmeyi hedefleyen bir savaş türü haline geliyor” dedi. 

2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu ABD'de temsilcilik açıyor!

Muhalefet cephesinde 2023 yılında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak adayın kim olacağı tartışması tüm hararetiyle devam ediyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "Ben başbakan olacağım" diyerek çekildiği denklemde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismi öne çıktı. Uzun süredir Millet İttifakı'nın "doğal adayı" gözüyle bakılan CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise genel merkezden gelen uyarılar üzerine kendisini geri plana çekmiş gibi görünüyor. Ancak perde arkasında farklı hesaplar yapıldığına dair kulisler de var. Bu konuda Sabah yazarı Mahmut Övür'den çok konuşulacak iddialar geldi. ANKARA'DA TEMSİLCİLİK AÇTI İBB Başkanı İmamoğlu'nun adını bir siyasi parti gibi Ankara'da temsilcilik açtığını belirten Övür, "Başına da tecrübeli gazeteci Şükrü Küçükşahin'i koydu. Kulislerde Küçükşahin'in her gittiği yerde 'Kılıçdaroğlu aday olursa kaybeder' dediği söyleniyor." ifadelerini kullandı. ABD ATAĞI... Sabah yazarı kamuoyunun gündemine ilk kez gelecek bir iddiayı da ortaya attı. İmamoğlu'nun ABD atağına ilişkin bazı bilgiler paylaşan Övür, " Ama daha ilgincini BM toplantıları için gittiğim New York'ta duydum. Emlak piyasasını iyi bilenlerden biri şöyle diyordu: İmamoğlu burada bir temsilcilik açmak için yer arıyor." dedi. TOPLANTILAR SONER YALÇIN'IN EVİNDE Mİ YAPILIYOR? Yazısının ilgili bölümüne "Yeni karargah; 'Karanlık oda'" başlığını veren Mahmut Övür, isim vermeden iktidar cephesinde "Karanlık Oda" olarak anılan ODA TV internet sitesinin sahibi Soner Yalçın'ın da bu projenin bir parçası olduğunu dile getirdi. Mahmut Övür şunları kaydetti; "Anlayacağınız hafta sonlarında İstanbul'da bir gazetecinin evini karargâh yapan İmamoğlu 2023'e bütün gücüyle hazırlanıyor. Bütün bunlar da o karargahın önemli isimlerinden siyasi yol arkadaşı ve Kampanya Direktörü Necati Özkan'ın attığı, "Artık mekanın yeni sahibi var..." twitinin tesadüfen atılmadığını gösteriyor."

2 yıl önce

İYİ Partili Lütfü Türkkan'ın kredi ödememe yöntemi: Ülke ülke gezdirdi

AK Parti Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu, İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan'ın devlet bankalarından aldığı 36 milyon dolar krediyi geri ödemediği iddiasına ilişkin, "Türkkan, kamu bankalarından aldığı 36 milyon dolar krediyi, yok etti ve geri ödemedi. Öder gibi yaptı, ülke ülke yüzdürdü." dedi. Katırcıoğlu, partisinin İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, her gün Millet İttifakı üyelerinin yalan, iftira ve itibar suikastıyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in çeşitli söylemleri olduğunu, "Devletin özel uçaklarını satacağım." demesine rağmen esnaf ziyaretine özel uçakla gittiğini aktaran Katırcıoğlu, "Bunların söylediği hiçbir şey doğru değildir, yalandır. Şimdi kalkmış kendilerince bir rant hikayesi uydurmuşlar, Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti'yi yıpratacaklarını sanıyorlar. Bu ülkede rant olsaydı kilometrelerce duble yol, tüneller, Marmaray, dünyanın en büyük havaalanı, onlarca şehir hastanesi, yüzlerce sağlık merkezi, binlerce yeni okul, yerli otomobil projesi, İHA'lar yapılabilir miydi? Öğrenciye verilen burslar yüz katını geçebilir miydi? Kovid-19 aşısı, testi, tedavisi bedava yapılabilir miydi? Daha sayamadığımız binlerce proje, hizmet olur muydu? Tam tersine aslında bunlar rantın ağababasıdır. Mazileri yolsuzluk, rantla dolu olduğundan 60 yıldır iktidar yüzü göremiyorlar. Yaptıkları yolsuzluklar buradan İstanbul'a köprü olurdu. Milletimiz bunlara tokadı vurarak AK Parti'yi iktidara getirdi. Şimdi baktılar ki milletimiz projeye sahip çıkıyor, 'Yapılan milletin malıdır, yıktırmayız, durdurmanıza izin vermeyiz.' diyor. Kanal İstanbul dahil bütün projelere sahip çıkıyor. İşte o zaman hep birlikte ağız değiştirip, 'Biz projeye karşı değiliz, ranta karşıyız.' gibi aslı astarı olmayan uyduruk bir söylem oluşturdu. Oysa geldikleri günden bu yana, bütün projeleri durdurup, bir tane yatırım yapmadıklarını ama yandaşa para aktardıklarını milletimiz biliyor." "NEREDE BU 36 MİLYON DOLAR?" Katırcıoğlu, İYİ Parti Grup Başkanvekili Türkkan'ın devlet bankalarından aldığı 36 milyon dolar krediyi geri ödemediği iddiasına ilişkin, şunları kaydetti: "Fabrikası kaçak arazi üzerine kurulu Lütfi Türkkan, yatırım yapacağım diye kamu bankalarından çektiği 319 milyon lirayı buharlaştırdı. İyi ki iktidarda değiller. Türkkan, kamu bankalarından aldığı 36 milyon dolar krediyi, yok etti ve geri ödemedi. Öder gibi yaptı, ülke ülke yüzdürdü. Tam 36 milyon dolar. Yani bugünkü kurla 319 milyon 50 bin Türk Lirası. Diktatörlükle suçladığınız, neredeyse her gün başka bir iftirayla karalamaya çalıştığınız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kamu bankasından 36 milyon dolar kredi çekiyor ve ödemiyorsunuz. Buradan bir soru da biz soralım, bu 36 milyon dolar, yani 319 milyon 50 bin Türk Lirası Ukrayna'da mı Tacikistan'da mı Makedonya'da mı? Tekrar tekrar soruyoruz. Nerede bu 36 milyon dolar? Başka bir soru, 319 milyon lirayla kaç öğrenci yurdu yapılır, kaç yangın söndürme uçağı alınır, kaç esnafımıza kredi verilir, kaç genç işsize iş bulunur? Türkkan, sessiz. İstediği kadar ölü taklidi yapsın, aziz milletimin o parası alınacak. Ya yük olma ya da istifa et. Milletimiz adına bunun da hesabını sormak bizlerin boynunun borcudur. 'Rant' bunların göbek adıdır. İftira atarak bundan kurtulamazlar. Milletimizi kandıramazlar."

2 yıl önce

AB’de tarihi kriz! 'Temel ilke' reddedildi

Polonya’da Anayasa Mahkemesi tarihi ve Avrupa Birliği’ni (AB) sarsacak bir karara imza attı. Polonya Anayasa Mahkemesi, AB hukukunun belirli konularda ulusal mevzuata üstünlüğü ilkesini reddetti. Perşembe günü Yargıç Bartlomiej Sochanski tarafından alınan kararda, “Avrupa Adalet Divanı’nın Polonya adalet sistemine müdahale çabaları hukukun üstünlüğü ilkesini, Polonya anayasasının üstünlüğü ilkesini ve ayrıca Avrupa entegrasyonu sürecinde egemenliğin korunması ilkesini ihlal etmektedir” ifadesi yer aldı. Milliyet’in haberine göre; Bu karar, AB’nin temel bir ilkesinin reddi anlamına geliyor. Zira AB’ye üye olunduğunda AB yasalarının, anayasal hükümler dahil olmak üzere ulusal yasalardan önce geldiği kabul ediliyor. Yaşanan gelişme AB’de yeni kriz yaşanmasına neden olacak gibi gözüküyor. AB’nin Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi ülkelerle bir süredir yaşadığı sıkıntıların, bu karar sonrası daha da artması bekleniyor. Hatta olayın Polonya’nın AB’den ayrılmasına (Polexit) kadar varabileceği ifade ediliyor. İTİRAZ BAŞBAKAN’DAN AB yasalarına Polonya Anayasa Mahkemesi nezdinde itirazı, bizzat Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki yapmıştı. Bu, 27 üyeli AB tarihinde bir üye ülke liderinin AB sözleşmelerine kendi Anayasaya Mahkemesi’nde yaptığı ilk itiraz. Öte yandan kararın, Polonya’nın AB’den beklediği 57 milyar euro’luk yardım konusunda elini kuvvetlendirmek ve pazarlık gücünü artırmak adına aldığı da iddialar arasında. Polonya’nın hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve LGBT hakları gibi konulardaki uygulamaları son yıllarda AB içinde eleştiriliyor. AB Komisyonunun “Hukukun Üstünlüğü 2021” adlı raporunda, Polonya’da yargı bağımsızlığının tehdit altında olduğu ve bunun endişe verici olduğu ifade edilmişti. AB: YASALAR AÇIK Karar sonrası bir açıklama yapan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Polonya Anayasa Mahkemesinin “ülkedeki yasaların bazı AB yasalarından üstün olduğuna” dair verdiği karara tepki göstererek, “AB yasaları, anayasal hükümler dahil ulusal yasalardan önce gelir” ifadesini kullandı. Mahkemenin kararından “derin endişe” duyduğunu belirten Von der Leyen, AB Komisyonunun bunu hızlıca analiz edeceğini ve buna göre sıradaki adımları atacaklarını kaydetti. Birlik’in yasal düzeninin kurucu ilkelerini koruyacaklarını vurgulayan Von der Leyen, “...Anlaşmalarımız açıktır. Avrupa Adalet Divanı’nın kararları, ulusal mahkemeler dahil tüm üye ülkelerin makamları için bağlayıcıdır. AB yasaları, anayasal hükümler dahil ulusal yasalardan önce gelir. Bunun sağlanması için AB anlaşmalarından kaynaklanan tüm yetkilerimizi kullanacağız” dedi.

2 yıl önce

Boğaziçi Rektörü Prof. Naci İnci: Üniversitede huzur istemeyen bir kesim var

Prof. Dr. Melih Bulu'nun görevden alınmasının ardından Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanan Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, öğrenci ve akademisyenlerin protestolarıyla ilgili olarak Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük'e açıklamalarda bulundu. Küçük, İnci'nin açıklamalarını şöyle aktardı: "Önce son yaşanan arabasının önünün kesilmesi meselesini sordum. 'Bu tamamen vandallık' dedi Naci Bey. 'Üniversitede huzur istemeyen bir kesim var' diye de ekledi. 'Arabanın üzerine çıkılmasıyla daha büyük bir şey hedefleniyor' dedi. Benim anladığım aynen Gezi’de olduğu gibi olayları diğer üniversitelere yaymak istiyorlar. İki kişi tutuklandı ve bazı öğrencilerin DHKP-C terör örgütüyle iltisakı var. 'Peki yaptırımı yok mu, yani ceza veremiyor musunuz?' dedim. Danıştay rektörün disiplin yetkisini iptal etmiş. Rektör disiplin cezası veremiyor, soruşturma açamıyor. Kim disiplin amiri? Dekanlar, yüksek kurul üyeleri, enstitü müdürleri... Dekana işlem yapılması için gönderilmiş ama dekanlar ceza vermiyor. Çünkü onlar da bir kısmı mahalle baskısından bir kısmı ideolojik sebeplerle disiplin suçlarına ceza vermemişler. 149 tane gönderilmiş ve 35 tanesi hakkında işlem yapılmış. Koskoca dekanlar görevlerini yapmıyorlar. Yazık günah değil mi? Hocamıza 'Kaç kişi bu eylemleri yapan?' dedim. 'Maksimum, en kalabalık anda 100 kişi' dedi. Ama arabanın üzerinde tepinmeden sonra sayı 25’e kadar düşmüş... Boğaziçi’nde 17 bin öğrenci var ama eylemleri yapan hepi topu 20-30 kişi. Diğer öğrenciler de bu durumdan hâliyle rahatsız. 30 kişi her şeyi kilitlemeye çalışıyor ama başaramıyor. Olaylarda 12 kişi gözaltına alınmış. Bunların 4'ü Boğaziçi Üniversitesi’ne kayıtlı, 8'i başka üniversiteye. Naci İnci gibi kıymetli ve kariyerli bir hoca 30 yıllık Boğaziçili. Okuldaki herkes Naci Bey'i tanıyor. Çoğu arkadaşı. Ama hoca görev verirse almıyorlar. Sebep ne? Hoca, Melih Bulu döneminde görev almadı. Bahaneleri bu. Görev almak isteyen olursa da üniversitede diğer hocalar hemen mahalle baskısı kuruyorlar. Şu an bir rektör yardımcılığı boş ama görev alacak kimse yok. Gerçekten ayıp ediyorlar. Boğaziçi’nde ilginç bir durum daha var. Okulda emekli hocalar var. Derslere devam ediyorlar. Emekli olduktan sonra da ofislerinde oturmaya devam ediyorlar. Ve üniversitede yönetim çalışmasın diye her şeyi yapıyorlar. Diğer hocaların üzerinde ciddi bir baskı kuruyorlar. Alenen korku yayıyorlar. Kendilerini üniversitenin sahibi sanıyorlar. Sanki babalarının malı okul."

2 yıl önce

Muş'ta evlat nöbetindeki anne: Demirtaş'ın cezaevinden çıkmasını istemiyorum

Terör örgütü PKK tarafından çocuklarının kandırılarak dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin, Muş'taki evlat nöbeti eylemi sürüyor. Her hafta çarşamba günleri HDP il binası önünde oturma eylemi yapan aileler, bugün de çocuklarına kavuşmanın hayaliyle nöbete devam etti. Bitlis'te 2015 yılında üniversitede okuyan kızı Sümeyye'nin PKK tarafından kandırılıp dağa kaçırıldığını belirterek evlat nöbetine katılan Süheyla Yenilmez, kızı gelene kadar eylemini sürdüreceğini söyledi. Son zamanlarda, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden çıkarılması yönündeki söylemlere tepki gösteren Yenilmez, "Benim çocuğumu Bitlis'te okuldan kandırarak, dağa çıkardılar. Kız çocuğuydu ve hastaydı. 7 yıldır ben gözyaşı döküyorum. Demirtaş'ın cezaevinden çıkmasını istemiyorum. Diğer anneler gibi ben de burada evlat nöbetimi sürdürüyorum. Çocuğum gelene kadar, ben buradayım" diye konuştu. Dağa kaçırılan oğlu Ersin'e 'teslim ol' çağrısında bulunan annesi Ayten Koçhan ise, "Yolunuz yol değil. Onlar sizi kandırıyorlar. Gelin devletimize sığının, polisimize sığının. Yavrum dön gel, bütün anneler burada ve hepimiz sizin yolunuzu gözlüyoruz" dedi. Naciye Yılmaz da oğlu Osman'a, "Seni kandırdılar, bu yol, yol değil. Orada temiz yatmıyorsun, yemiyorsun, içmiyorsun, gezmiyorsun. Gel devletimize teslim ol" çağrısında bulundu.

2 yıl önce

CHP'nin Meclis'te tezkere kararsızlığı: PKK vurulsun mu vurulmasın mı? HDP’yi üzmek istemiyor

Meclis Genel Kurulu, bu hafta kritik tezkere görüşmelerine ev sahipliği yapacak. Yarın Irak-Suriye tezkeresi gündeme gelecek. Tezkere, Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon için Cumhurbaşkanı'na verilen yetkinin iki yıl daha uzatılmasını öngörüyor. Tezkerede, terör örgütlerinin Suriye sınırında milli güvenliğe ve sivillere yönelik eylemlerini sürdürdüğü vurgulandı. Türkiye'nin her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmaya devam edeceği belirtildi. CHP VE HDP DIŞINDA HAYIR DİYEN YOK Tezkere oylamasında siyasi partilerin tavrı önemli. AK Parti, MHP ve İyi Parti tezkereye "evet" diyecek. HDP ise tezkereye karşı "hayır" oyu kullanacak. CHP BUGÜN KARARINI AÇIKLAYACAK Son 2 yıldır Suriye tezkeresinin uzatılmasına "evet" diyen CHP'nin tavrı, bugün toplanacak MYK'da netleşecek. Suriye tezkeresinin ardından Genel Kurul'da, Lübnan'da Barış Gücü kapsamında bulunan Türk askerinin görevini 1 yıl daha uzatan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi de görüşülecek.

2 yıl önce

HDP’den İYİ Parti ve CHP’ye çağrı: Gizli ittifak istemiyoruz

Başını CHP ve İYİ Parti'nin çektiği Millet İttifakı üyesi siyasi partilerin gizleme çabalarına rağmen, HDP'den 'gizli ittifak yapmayacağız' açıklamaları gelmeye devam ediyor. "GİZLİ SENARYOLARDA YOKUZ" Antalya'da konuşan HDP Eş Başkanı Mithat Sancar, "Seçimlerde ne yapacağımızı açıkladık. Kapı arkasında gizli senaryolar içinde yokuz biz" dedi. "KİMSE DESTEK BEKLEMESİN" Daha önce HDP'li Pervin Buldan, "Bundan sonraki süreçte kimse bizden aynı tavrı beklemesin" diyerek 31 Mart yerel seçimlerindeki gibi destek vermeyeceklerini söylemişti. "KAPIMIZ MUHALEFETE AÇIK" Buldan, bir başka konuşmasında ise "Artık kimse kapalı kapılar ardında HDP ile ittifak görüşmeleri yapmayacak, yapamayacak. Açık bir ittifak için kapımız bütün muhalefet partilerine açıktır" demişti.

1 2 ... 10 11 12 13 14 15 16 ... 66 67