04 Mayıs Cumartesi 2024
1 yıl önce

Ümit Özdağ’ın ekibinden trafikte eşkiyalık! 2 kişiyi darp ettiler…

Mersin’de, 33 ATN 42 plakalı aracı ile seyahat eden A.T. ve eşi, Zafer Partisi’nin yapmış olduğu konvoya denk geldiler. Yol istemek için korna çaldıkları “Ümit Özdağ” yazılı plakalı araçtaki şahısların kendilerini tehdit ettiğini, arkadan gelen konvoya ait başka bir aracın araçlarına çaptığını ardından da darp edildiklerini belirten A.T., yaşanan olaydan haberi olan ve olayın yaşandığı yere gelen Ümit Özdağ’a ekibinden kişilerin yaşanan olayı yalanladığını belirtti. ŞİKAYETÇİ OLDU Yaşanan olaydan sonra polis merkezine giden A.T, kendisini ve eşini darp eden şahıslardan sikayetçi oldu.

1 yıl önce

Baykar, Bayraktar TB2 almak için bağış toplayan Polonyalılara da jest yaptı

Polonya'daki yardım kampanyasının organizatörü ve gazeteci Slawomir Sierakowski'ye Baykar tarafından gönderilen mektupta, Polonyalıların topladığı yardımların Ukrayna'daki yardım kuruluşlarına yönlendirilmesi teklif edilerek bu ülkeye ücretsiz "Bayraktar TB2" insansız hava aracı sağlanacağı kaydedildi. Mektupta, kampanyayı destekleyen Polonya halkına duyulan minnettarlık ifade edilerek, yüz binlerce vatandaşın katıldığı çalışmanın etkileyici olduğu vurgulandı. Sierakowski'ye bir teklif iletilen mektupta, şöyle denildi: "Kampanyanız çerçevesinde, Ukrayna halkına bir Bayraktar TB2 sağlayacağız. Böylece anavatanlarını daha iyi koruyacaklar. Topladığınız bağışların da Ukraynalı hayır kurumları tarafından Ukrayna'yı güçlendirecek amaçlara tahsis edilmesine nezaret edeceğiz. Arzumuz, teklifimizin ve bu kampanyanın, bir an önce sona ermesi için dua ettiğimiz bu zor zamanlarda masum Ukraynalıların hayatını kurtarmada başarılı olmasıdır." UKRAYNA İÇİN BAYRAKTAR TB2 BAĞIŞ KAMPANYALARI Ukrayna ordusuna ve halkına destek için Bayraktar TB2 satın alınıp bağışlanması amacıyla bir dizi ülkede kampanyalar başlatılmıştı. Kampanyalar sonunda Ukrayna'da 3, Litvanya'da 1 Bayraktar TB2 alımı için hedeflenen rakamlara ulaşıldı. Baykar, Ukrayna ve Litvanya'daki kampanyalara karşılık olarak toplam 4 Bayraktar TB2'yi hibe edip, toplanan kaynağın da Ukrayna halkı için kullanılmasını istemişti. Kanada'da da aynı amaçla açılan kampanya ise devam ediyor.

1 yıl önce

Ekrem İmamoğlu yalıları satmak için yalan konuşuyor!

CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun bir yalanı daha ifşa oldu. Ortaköy sahilinde bulunan, Fehime Sultan ve Hatice Sultan yalılarının, İBB’den alınıp Hazine’ye devredilmek istendiğini açıklayan İmamoğlu, yapılmak istenen devri ‘gasp’ olarak nitelemiş, yalıların 13 yıldır çürümeye terk edildiğini, yalıları restore etmelerinin 9 aydır kolluk güçleri marifetiyle engellendiğini ileri sürmüştü. Sabah’taki habere göre; her iki yalının 2009’dan beri kiracısı konumunda olan Türk Hava Yolları (THY) ise iddialara yanıt verdi. Açıklamada, İmamoğlu’nun giriştiği hukuksuzluklar tek tek sıralandı. THY’den yapılan açıklamada, kurumun 2009’dan buyana mevzuat gereği İl genel meclisi kararıyla kiracı konumunda olduğu, aylık 3,6 milyon TL kira ödendiği, kira feshinin söz konusu olmadığı, mahkemece bu yönde bir kararın ya da başvurunun bile olmadığı hatırlatıldı. Açıklamada, buna karşın İBB’nin kendilerini hukuksuz ve usulsüz bir şekilde tahliye etmek istediğini, İBB Başkanı’nın kanuna ve kamu düzenine karşı geldiği açıklandı. Bu kapsamda şantiye suyunun, elektriğin kesildiği, levha ve ofis kısımlarının İBB’ce yıkıldığı, şantiye alanının defalarca zorbalıkla basılmaya çalışıldığı kaydedildi. İl Genel Meclisi kararı ile otopark yatırımı karşılığında kira süresinin 2040’a kadar uzatıldığına değinen THY, onarım çalışmalara 13 yılda 130 milyon ABD dolarına yakın kaynak aktarıldığı 2023’te ise gelir getirici faaliyetlerine başlayacak iken, İBB’nin bu yatırımın üzerine çökmek istediği açıklandı. Açıklamada, “Sayın İBB Başkanı açıklamasında yalılarla ilgili bir değerleme yaptırdıklarını ve 7 Milyar TL değerleme sonucu aldıklarını ifade etmiştir. İBB 2040 yılına kadar kiracısı olan yalılar için bu değerleme çalışmasını hangi amaçla yaptırmıştır? Hangi yabancı yatırımcılarla görüşmüştür?” sorusu soruldu.

1 yıl önce

İBB'nin 'belediyeden alındı' dediği yalılar geçmiş yıllarda Hazine'ye aitmiş!

CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyeti İBB'ye ait olan Ortaköy’deki Fehime ve Hatice Sultan yalılarını Belediye’den alınıp Hazine’ye devredilmesi sonrasında açıklamaları gündem olmuştu. Konuyla ilgili köşe yazısında açıklamalar yapan Habertürk yazarı Murat Bardakçı, her iki yalının da geçmişte Hazine mülkü olduğunu anlattı.  İşte Bardakçı'nın o yazısı: İstanbul Valiliği’nde toplanan “Devir, Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu”, mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Ortaköy’deki Fehime ve Hatice Sultan yalılarını Belediye’den alıp Hazine’ye devretti ve kıyamet koptu. Bu iki yalının geçmişini hemen her yönü ile bilen ve eski sahiplerinin ailelerini de yakından tanıyan bir kişi olarak kısaca söyleyeyim: Komisyon’un kararı doğrudur, zira her iki yalı da geçmişte Hazine’ye ait mülklerdir. Yalılarının koskoca bir roman teşkil edecek derecede maceralarla ve trajedilerle dolu tarihlerine kısa da olsa temas etmeden önce, senelerdir yapılan bir hatayı düzelteyim: Hatice Sultan Yalısı’nın yanında bulunan ve “Fehime Sultan Yalısı” diye bilinen bina Fehime Sultan’a değil, Sultan Abdülhamid’in kızlarından Naime Sultan’a aitti. Fehime Sultan’ın bugün vârolmayan yalısı bu iki yalıdan sonra gelirdi ve şimdi Boğaz Köprüsü’nün ayaklarının bulunduğu yerin Beşiktaş istikametinde hemen gerisinde yeralırdı. Ortaköy’deki bu iki yalı ile alâkalı mülkiyet tartışmasının geçmişi şöyledir: Saltanat zamanında hanedan mensubu olan şehzadelerin ve sultanların yaşadıkları yalıların, köşklerin veya konakların onların mülkü olduğu zannedilirdi ama mesele öyle değildi, böyle muhteşem binaların tamamına yakını “tâcın malları”nı idare eden ve özerk bir kuruluş olan “Hazine-i Hâssa”ya aitti. Yalılar, köşkler ve konaklar Hazine-i Hâssa’nın mülkü idi, şehzadeler ile sultanlara padişahın talimatı ile tahsis edilmişler, yani kullanmaları için verilmişlerdi ve buralarda yaşayan hanedan mensuplarının ölümleri yahut herhangi bir sebeple artık o mekânı kullanmaması üzerine binalar yine Hazine-i Hâssa’nın idaresine geçerdi. 
Ortaköy’de şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Ankara arasında tartışma ve gerilim konusu olan Hatice ile Fehime, daha doğrusu Naime Sultan yalıları da geçmişte Belediye’ye değil, Hazine-i Hâssa’ya ait idiler. Hazine-i Hâssa’ya ait bütün mülkler Meclis’in 3 Mart 1924’te kabul ettiği, hilâfeti kaldırıp Osmanlı Hanedanı’nı sürgüne gönderen 431 sayılı sürgün kanununun onuncu maddesi ile millete intikal etmiş, yani Hazine’ye geçmişti ve böyle binlerce mülkün arasında, Ortaköy’deki yalılar da vardı. Muamma, benim için işte burada başlıyor: Sonra ne olduysa oldu, nasıl yapıldıysa yapıldı ve Hazine’ye ait olan bazı mekânlar zamanla İl Özel İdareleri’nin mülkü oldular. Ortaköy’deki yalılar da İstanbul İl Öze İdaresi’ne geçtiler ama, 2014’te büyükşehir belediyesi olan illerdeki il özel idarelerinin lâğvedilmesi üzerine yine nasıl olduysa oldu ve Büyükşehir Belediyesi’ne devredildiler. “Devir, Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu”, dün Fehime Sultan ve Hatice Sultan yalılarının mülkiyetini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) alarak Hazine’ye devretti; yani yalılar eski sahibine dönmüş oldular. BÖYLE OLDUĞUNA BİZZAT ŞAHİDİM! Bu kadar kesin konuşmanın sebebi bunun böyle olduğuna, yani yalıların daha önce Hazine’ye ait bulunduğuna bizzat şahit olmamdır! 1990’ların sonlarında, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilme maratonunun başladığı günlerde devletin geçmişte elkoyduğu gayrımenkullerin sahiplerine iadesi konusu da gündeme gelmiş, tek-tük de olsa bazı azınlık vakıfları ellerinden alınan gayrımenkullere yeniden sahip olabilmişlerdi. Bu gelişme üzerine, Hatice ve Naime Sultan’ın dostlarım ve hattâ arkadaşlarım olan torunları da “Acaba büyükannelerimizin mallarını geri alabilir miyiz?” diye düşündüler... Sultanların soyundan gelen bu kişiler Osmanoğlu ailesinin sürgün nesli idi, Türkiye’de yaşamıyorlar ve Türkçe de bilmiyorlardı. Birgün, yanılmıyorsam Paris’te beraber olduğumuzda meseleyi bana da açmışlardı ve cevaben “Bu yalıların şahsî mülk olduğunu tahmin etmiyorum; hele Sultan Abdülhamid’in tahtından indirilmiş olan ağabeyinin kızınının böyle kıymetli bir mekâna sahip olmasına izin vereceğini de hiç zannetmem” demiştim. 
Aradan birkaç ay geçti, torunlar İstanbul’a geldiler, konuyu açıklığa kavuşturabilmek için tapu kayılarını görmek istediler ve eski harfli kayıtları okumam için benim de onlarla beraber tapuya gelmemi arzu ettiler. Randevu alıp Beşiktaş Tapusu’na gittik, eski kayıtlar açıldı, ada ve parsel numaralarını bilmediğimiz için yalıların tam yerini tesbit edebilmek hayli zaman aldı ama aradığımız mekânlar zor da olsa nihayet bulundu. Her iki yalı da Maliye Hazinesi’nin mülkü idi! Hiçbir zaman sultanlara ait olmamış, padişahın kızları o muhteşem mekânları bir çeşit “lojman” olarak kullanmışlardı! Naime Sultan’a ait yalı sonraki senelerde Gazi Osmanpaşa İlkokulu yapıldı ama 2002’de cayır cayır yandı! Hatice Sultan Yalısı da senelerce İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’ne kiralandı, kira sözleşmesi 2006’da sona erdi, boşaltılması hayli tartışmalı oldu ve sonraki senelerde bu iki yalı üzerinde bir mülkiyet mücadelesidir sürdü, gitti... Yalıların eski sahibi olan Hazine’ye devri ile bu mücadele şimdi yeni bir safhaya girmiş bulunuyor... İSTANBUL’DA NADİR YAŞANAN BİR SKANDAL Her iki yalı da bundan 118 sene önce, 1904’te, İstanbul’un en namlı aşk skandallarından birinin mekânı olmuş, çıkan dedikodular senelerce devam etmiş ve talihin garip bir cilvesi ile Hatice ile Naime Sultan’ın hayatları da felâketlerle sona ermişti... İşte, Ortaköy’de bundan 118 sene önce yaşanan skandalın kısa öyküsü: Sultan Beşinci Murad 1876’ta tahtından indirilip hanımları ve çocuklarıyla beraber Ortaköy’deki Çırağan Sarayı’na hapsedilmiş, yerini kardeşi İkinci Abdülhamid almıştı. Devrik hükümdar, ailesiyle Çırağan’da çile doldururken geçen senelerle beraber kızlarının evlilik çağı da gelip geçti ve Beşinci Murad’ın büyük kızı Hatice Sultan, amcası Abdülhamid’e “Yaşadığı zindandan kurtulabilmek için koca olarak bir haremağasına bile rıza göstereceği” yolunda haberler gönderdi. 
O sırada 31 yaşına gelmiş olan Hatice Sultan’ın ricası kabul edildi ama Abdülhamid padişah kızlarının İstanbul’un seçkin ailelerine mensup delikanlılarla evlendirilmeleri teamülünün dışına çıktı ve hükümdarın devrik ağabeyinin kızına sarayda çalışan, sıradan ve hiç de yakışıklı olmayan Ali Vâsıf Efendi adında bir koca bulundu. Hatice Sultan ile Ali Vâsıf Efendi evlendiler ve Abdülhamid’in kendilerine tahsis ettiği Ortaköy’deki yalıya yerleştiler... Abdülhamid, kendi kızlarından ikisi, Naime ve Zekiye Sultanlar’ı Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın iki oğluyla evlendirmişti ve bu evlilikleri gören Hatice Sultan, Ali Vâsıf Efendi gibi sıradan bir kişinin kendisine koca olarak seçilmesini hazmedemedi. “Amcam kızlarını Paşa’nın oğullarına verirken bana kimi lâyık gördü?” diye düşünüyordu. Üstelik, babası Beşinci Murad’ın tahttan indirilmesinde Abdülhamid’in parmağı olduğundan emindi... Sonra hem kendisinin, hem de babasının intikamını almak için bir plan hazırladı: Abdülhamid’in Gazi Osman Paşa’nın oğullarından Kemaleddin Paşa ile evli olan kızı Naime Sultan hemen bitişiğindeki yalıda oturuyor ve Kemaleddin Paşa’nın arada bir başka hanımlarla ilgilendiği de biliniyordu. Hatice Sultan, Kemaleddin Paşa’nın bu zaafını kullanıp Paşa’yı kendisine âşık edecek ve gizlice mektuplaşmaya başlayacaklardı. İki yalı arasındaki yazışmalar aylarca devam etti, yasak bir aşkın belgesi olan mektuplar günün birinde her nasılsa Abdülhamid’in eline geçti ve bütün İstanbul, bir anda Ortaköy’deki skandalı konuşur oluverdi! Ama, hükümdarın mektupları görmesini bizzat Hatice Sultan’ın sağladığı ve bütün bunları yapmakla kendisinin ve babasının intikamını almış olduğuna inandığı söyleniyordu... Abdülhamid hem padişah hem de kayınpeder olarak ihanete uğramıştı ve gazabı şiddetli oldu: Kızı Naime Sultan’ı Kemaleddin Paşa’dan hemen boşattı, sabık damadını bütün unvanlarını alıp Bursa’ya sürgün etti, kızını bir başka Paşa ile nikâhladı ve yeğeni Hatice Sultan’ın yalıdan dışarıya adım atmasını yasakladı. Rezalete tahammül edemeyen Ali Vasıf Bey de Hatice Sultan’ı boşayıp kayıplara karıştı... 
Aradan beş sene geçti, Abdülhamid tahtından indirildi, Bursa’da sürgünde olan Kemaleddin Paşa İstanbul’a döndü, Hatice Sultan’a gidip evlenme teklif etti ama reddedildi. Amcası Abdülhamid’in devrilmesiyle yalıdaki hapis hayatı nihayete eren Hatice Sultan, Rauf Hayreddin Bey adında bir diplomatla evlendi ve bir oğluyla bir kızı oldu. Derken 1924’e gelindi ve o senenin 3 Mart’ında Osmanlı Hanedanı’nın bütün mensupları Türkiye sınırları dışına çıkartıldılar. Sürgün, Ortaköy yalılarının sâkinlerine ardarda felâketler getirecekti... Hatice Sultan’ın kocası Rauf Hayreddin Bey gurbete gitmek istemedi ve karısını boşayıp Türkiye’de kalınca Hatice Sultan sürgüne kızı Selma ve oğlu Hayri ile beraber gitti. Lübnan’a yerleşti, kızını bir Hint racasıyla evlendirip Hindistan’a gönderdi ama oğlu Lübnan’da intihar etti ve Beşinci Murad’ın bahtsız kızı, 1938’in 13 Mart’ında Beyrut’ta tek başına, yokluk içerisinde can verdi. Kocasını kuzeni Hatice Sultan’a kaptıran Naime Sultan ise sürgünün ilk senelerinde Fransa’da yaşadı ama geçim sıkıntısına düştü, Fransa’dan ayrılıp ikinci kocasının memleketi olan Arnavutluk’a yerleşti ve onun âkıbeti de facia ile noktalandı: Tiran’da 1944’teki komünist darbe sırasında ortadan kayboldu! Ortaköy’deki yalıların pek öyle tekin mekânlar olmadığını herhalde farketmişsinizdir...

1 yıl önce

İBB'nin hukuki işlemleri beklemeden boşalttığı yalının sahibi Ekrem İmamoğlu'na isyan etti: Sana verdiğimiz oya yazıklar olsun

Üsküdar Çengelköy'de bulunan denize sıfır 150 yıldır Barkan ailesine ait olan 3 katlı yalı, İBB tarafından hukuki işlemler tamamlanmadan ailenin elinden alındı. Dönemin İBB Başkanı Bedrettin Dalan, 1985 yılında yalının bulunduğu sahil şeridinde park ve yürüyüş alanı yapmak için 3'üncü derece tarihi eser olan Barkan Ailesi'nin yalısını tarihi eser statüsünden çıkartarak kamulaştırmak istedi. Barkan ailesi o dönem buna itiraz etti. Belediye ise bir miktar kamulaştırma bedelini aile adına bir bankadan açılan hesaba yatırdı ancak aile paraya dokunmadı. 1995 yılında dönemin İBB'si bu kamulaştırmadan vazgeçti. 2003 yılında da yalının tarihi eser olduğu yeniden tescillendi. İBB EKİPLERİ YALININ KAPISINA DAYANDI 1985 yılındaki kamulaştırma kararına itiraz eden Barkan ailesinin açtığı davada 2019 yılında Yargıtay yalının İBB'nin olduğuna dair karar verdi. Barkan Ailesi buna da itiraz etti. Ailenin bu itirazı sonuçlanmadan İBB, aileye tahliye kararı çıkarttı. Aile tahliye kararına itiraz etse de belediye itiraz kararını kaldırtarak aileye 16 Eylül'e kadar süre verdi. Verilen sürenin dolmasıyla birlikte sabah saatlerinde çok sayıda görevliden oluşan İBB ekipleri tahliye için yalıya geldi. İcra memurları gözetiminde çilingir yardımıyla yalıya giren İBB görevlileri, eşyaları kamyon ve minibüse taşıyarak yalıyı tahliye etti. Tahliye sorasında yalıda yaşayan İpek Barkan ağabeyi Cenk Barkan'a sarılarak ağladı. "KARŞIMIZDA MUHATAP YOK" Sabah'ta yer alan haber göre, yaşanan süreçle ilgili konuşan yalının hak sahiplerinden Cenk Barkan, "Kamu yararına bu yalıyı ne yapacaksınız merak ediyorum. 1995 yılında safi nazar ilan etmişsin. Bitmiş gitmiş dava. Her tarafı istimlak edememişsin, hakkımdan vazgeçiyorum demişsin. Benim hakkımı niye vermiyorsun. Verdiğiniz para nerede? Bankada mı bankada bir şey mi oldu? Devlete geri döndü İBB kasasına mı girdi para? Karşımızda bir muhatap yok ki bunun açıklamasını yapsın. 5 kuruş vermeden 3 bin 950 lira emekli maaşı olan bir kadını sen nasıl sokağa atıyorsun" dedi. "SANA VERDİĞİMİZ OYA YAZIKLAR OLSUN" Barkan, "Hak hukuk adalet diyorsun, Yazıklar olsun. Sana verdiğimiz oya yazıklar olsun. Burnundan gelsin. İstanbul'un bütün zabıtalarını buraya toplamaya gerek var mı biz kimiz ki biz terörist değiliz. Yaşayan iki kişi var. Bizim hukuk mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Ekrem İmamoğlu'na sesleniyorum, yazıklar olsun. Mahkeme tahliyeyi durdurursa yaşadıklarımız ne olacak. Kılıçdaroğlu da duysun ve görsün yönetimi" sözleriyle tepki gösterdi. https://twitter.com/bugunguncel/status/1571129017562189824?s=46&t=El7jstjJWUmBvNq6EHtDnQ

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan CHP'nin teklifine tepki: Eğer samimiysen gelin çözümü yasa değil anayasa düzeyinden sağlayalım

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başlıkları; Milletvekillerimizin yaz döneminde ve görevlendirildikleri diğer yerlerde gerçekleştirdikleri çalışmaları yakından takip ettik. Kapısı çalınmadık tek bir ev bırakmamak için çalışan sizlere en kalbi duygularımda teşekkür ediyorum. Unutmayın bir sahayı ne kadar sıkı tutarsak, yalan ve yanlışlardan o kadar kurtulacağızdır. Amacımız, milletini seçimden seçime hatırlayanlarla aramızdaki farkı açmak istiyoruz. Bizim için kimin ne yaptığının, kimin kiminle olduğunun bir önemi yok. Biz kendi işimize bakacağız. Birileri ülkenin geleceğini düşünmeden dün öyle bugün böyle iki yüzlülük yapabilir. Muhalefetin seçim öncesi ve sonrası olan tavırlarındaki değişiklikleri belediyelerde gördüler. Söz verdiklerini yapmadıkları gibi, bizim yaptığımız işleri de sahipleniyorlar. Milletinin karşısına yeni bir vizyon ve programla çıkan ve çıkabilen tek partiyiz, tek ittifakız. Bizi heyecanla dinleyen vatandaşlarımıza bazı gerçekleri açıklayacağım. Sıkı bir düzenlemeyle gündemdekileri yasalaştıracağınıza inanıyorum. Büyük ve güçlü Türkiye'yi tuğla tuğla örüyoruz. Bizim seçim mottomuz ''Türkiye yüzyılı'' Bu kapsamdaki ilk işaretimizi de Meclis'e sunduk. Birilerine bakıyorsunuz, toplanıp toplanıp dağılıyorlar ama kendi meselelerini bile çözemiyorlar. Biz ise aşk ile her gün çalışmaya devam ediyoruz. Hastalar ölüyor, hatta rehin alınıyorlardı. Bay Kemal senin gidecek yerin var mı ki? Bütün umutlarını enflasyon ve ekonomiye bağlayanlarının heveslerini kursaklarında bırakacak düzenlemeler yapıyoruz. Ekonomik saldırılara karşı geldik Hiçbir vatandaşımızı enflasyona ezdirmeme, gelir kayıplarını telafi etme sözümüzü aşama aşama yerine getiriyoruz. Geçtiğimiz yıl yüzde 11, bu yılın ilk yarısındaki yüzde 7,5 büyüme oranıyla dünyada ilk sıralarda yer aldık. Ülkemize yönelik ekonomik saldırılar için kullanılan araçları birer birer devre dışı bırakıyoruz. TOGG banttan çıkıyor Bu ayın sonunda ülkemizin ilk yerli otomobili TOGG'un banttan çıkış törenini yapıyoruz. Ülkemizde başörtüsü meselesi yok Dünyanın önde gelen ekonomistleri bizimle faiz konusunda aynı çizgiye gelmeye başladılar. Yılbaşından sonra çalışanların ücretlerine yapacağımız artışlarla güzel hava estireceğiz'. Önceki akşam geç saatlerde CHP Genel Başkanı, bizim ömrümüzü verdiğimiz mücadele ile ilgili günah çıkartıyor, güya yeni bir teklif getiriyor. Gerçi dün akşam açıkladıkları başörtüsü teklifi ile Meclis'e sundukları arasında dağlar kadar fark var. Şu an ülkemizde böyle bir mesele var mı, yok. Ama birileri riyakarlık peşinde koşuyor. Bugün Türkiye'nin gündeminde başörtüsü diye bir mesele, verdiğimiz mücadele sayesinde hamdolsun artık kalmamıştır. Bu konu Anayasa konusu olmayacak tabii bir haktır. Bu sorunları biz yaşadık, şimdi kanunlarla bu konuyu çözelim diyorsun ama sabırlı. Kendisi bir kaset kumpası ile bulunduğu yere gelenler ülkenin geleceğine fayda sağlayamazlar. Dün söylediğini bugün inkar edenleri kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Kürt meselesi yoktur Bizim Kürt meselesi gibi bir sıkıntımız yok ki. Benim Kabine'mde iki tane Kürt arkadaşım var. Kürt meselesi diye ülkemize giydirilmeye çalışılan deli gömleğinden onlara rağmen kurtulduk, bizim Kürt meselemiz yoktur. İnşallah önümüzdeki cuma günü alevi kardeşlerimizi ülkemizden koparma projelerini de akamete uğratacağız. Kılıçdaroğlu teklifine tepki Kılıçdaroğlu, senin üst düzey yöneticilerin üniversitelerimizde ikna odalarını kurmadılar mı? Kılıçdaroğlu'nun son adımını bir taktik olarak görüyorum, eskiden başörtüsüne bez parçası diyordu. Eğer Kılıçdaroğlu teklifinde samimiyse başörtüsün konusundaki çözümü anayasa düzeyinden sağlayalım. 6'lı masa seni destekleyen arkadaşların da var ya gelin hep birlikte başörtüsü konusunda anayasa düzeyinde düzenleme yapalım.

1 yıl önce

CHP’li İzmir Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı’dan kayınbiraderi Kemal Orhan’a kıyak

AKRABALARINI DOLDURDULAR Sabah’taki habere göre AK Parti Kemalpaşa İlçe Belediye Başkanı Mustafa Baş, CHP’nin her fırsatta AK Parti’yi “Liyakat” üzerinden eleştirdiğini belirterek, “Olsa liyakate ihtiyacı olan CHP’nin kendisi. Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, sadece kayınbiraderini değil, diğer akrabalarını da belediyeye doldurdu” şeklinde konuştu. BAHÇEYE VİLLA DİKMİŞTİ İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, eşi Lütfiye Karakayalı adına kayıtlı olan kiraz bahçesine, “Tarımsal amaçlı tesis, kümes ve bağ evi yapacağım” diyerek Tarım İl Müdürlüğü’nden izin aldı. Ardından da kiraz ağaçlarını sökerek havuzlu süper lüks villa yaptı. Bu da yetmezmiş gibi Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nden, imar barışı kapsamına girmeyen villaya, yapı kayıt belgesi aldı. Uydu fotoğraflarından, villanın imar barışı için milat kabul edilen 31 Aralık 2017’den sonra yapıldığı tespit edilince, yapı kayıt belgesi iptal edildi. Tarım İl Müdürlüğü de Karakayalı’nın iznini iptal ederek, başkanı olduğu Kemalpaşa Belediyesi’ne yazı yazıp, villanın yıkılarak, kiraz bahçesinin eski haline getirilmesini istedi.

1 yıl önce

CHP Milletvekili Özkan Yalım: "HDP'nin bir değil, birden fazla da bakanlığı olabilir."

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in 'HDP'ye bakanlık' açıklaması, siyaset gündeminde bomba etkisi yaratmıştı. CHP'nin iktidar olması durumunda TBMM'ye her partiden vekil seçilebileceğini belirten Gürsel Tekin, "Elbette HDP'ye bakanlık verilebilir." ifadeleriyle tepki toplamıştı. Uşak Milletvekili'nden aynı açıklama Gürsel Tekin sonrasında, bir CHP'li daha aynı ifadelerle gündem oluşturdu. Geçtiğimiz ay Uşak Uğur TV'ye konuşan CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım, HDP'nin 1 değil 1'den fazla bakanlık alabileceğini açıkladı. "HDP 1'den fazla bakanlık alabilr" Gürsel Tekin'in "HDP'ye bakanlık verilebilir" sözlerinin partiyi bağlamadığını kaydeden Özkan Yalım, “Gürsel Tekin’nin yaptığı açıklama kendi görüşü, bu partimizin öngörüsü veya düşüncesi değildir ama HDP bakanlık alabilir. HDP bir ittifak içerisinde olursa veya kendisi tek başına yeterli bir oy alır ve hükümeti kurma yetkisini alırsa tabii ki 1 değil, 1’den fazla da bakanlığı olabilir. "HDP’nin şu milletvekili şu şekildedir deme lüksümüz yok" Çünkü HDP’de bugün milletvekillerinin temiz kağıdı almış olduğu, Yüksek Seçim Kurulu’nun izin vermiş olduğu şartları oluşturaraktan parlamentoya gelmiş milletvekillerinden oluşmaktadır. Onun için bizim, ‘HDP’nin şu milletvekili şu şekildedir, bu şekildedir’ deme lüksümüz yok. Meclis'e seçilen her milletvekili, şartları yerine getirerek parlamentoya geliyor. ‘Akabinde başka bir terör örgütüyle bağı vardır veya yoktur’ kararını savcılarımız ile Türk mahkemeleri verebilir.” şeklinde konuştu.

1 2 3 4