26 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

Yeni Şafak: “Suriyelileri evlerine göndereceğiz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, mülteci düşmanlığını partisinin temel hedefi haline getirdi

Periyodik aralıklarla ısıtılan “Suriyeliler” konusu yine gündemde. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1945 yılında Türkiye’ye sığınan Azerbaycan Türklerini kurşuna dizmesi için Sovyetler Birliği’ne teslim eden partisinin tarihi kodlarıyla tartışmaya katıldı. “Avrupalılar bana söz verdi. Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz” diyen Kılıçdaroğlu, 3,5 milyon Suriyeliyi Esed rejmine teslim etse de milli güvenlik sorunu olarak gördüğü muhacirleri söküp atması imkansız. Çünkü Anadolu Suriyelilerden önce de milyonlarca mazlumun sığınağı oldu. KIRIM’IN YARISI ANADOLU’DA Arap’ından Çerkes’ine, Boşnak’ından Rus’una kadan birçok milletten milyonlarca insan Anadolu’yu vatan bildi. Anadolu’ya ilk büyük göç 1783’te Kırım’ın Rusya’nın eline geçmesiyle başladı. 1770’lerden itibaren Kırım’dan Osmanlı topraklarına doğru dalgalar halinde başlayan Kırım Tatar göçü 1920’lere kadar devam etti. 1783-1922 arasında Anadolu’nun da içinde olduğu Osmanlı topraklarına göç eden Kırım Tatarlarının sayısı 1 milyon 800 bine ulaştı. Hatta Osmanlı topraklarına sığınan Tatarların sayısının Kırım’da kalanlardan fazla olduğu belirtiliyor. 2,5 MİLYON ÇERKES GELDİ Aynı tarihlerde ikinci büyük göç dalgasına Çerkesler imza attı. Osmanlı’nın Çerkes bölgelerini kaybetmesinin ardından Anadolu’ya 1. Dünya Savaşı’na kadar 2,5 milyon Çerkes göçtü. Gemilerle, sandallarla çıktıkları Karadeniz’de en az 500 bin kayıp vererek Anadolu’ya ulaşan Çerkesler, bugün hala yaşadıkları Ordu, Samsun, Tokat, Balıkesir, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Sakarya ve Kocaeli’ye yerleştirilmişti. Anadolu’yu yurt tutanlar arasında Gürcüler de var. Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra başlayıp 1930’lara kadar süren göçle gelen 1 milyon Gürcü 14 ayrı şehre yerleşti. RUSLAR BİLE TÜRKİYE’YE GÖÇ ETTİ Bugün sadece işin uzmanları ve meraklıları tarafından bilinse de bu topraklar kitlesel Rus göçlerine de sahne oldu. 1917 yılında Bolşeviklerin darbe yapmasının ardından Çarlık yandaşları soluğu İstanbul’da aldı. 2 yılda 150-200 bin civarında Rus göç etti. Bu Rusların önemli bir bölümü daha sonra Balkan ülkelerine göçse de hala Türkiye’de yaşayan aileler var. Anadolu’ya Arap göçü ise İslam’ın yayılışı ve Osmanlı devrindeki savaşlardan sonra geri dönmeyip burada kalanlarla başladı. Baskı gören Araplardan bir kısmı Tarsus ve Adana çevresine yerleşmişti. Şerif Hüseyin’in 1916’da başlattığı Arap isyanı neticesinde Irak, Hicaz ve Suriye çevresinden 5 bin aile Batı ve iç Anadolu’ya yerleştirildi. Boraltan’ın utancı CHP’ye yeter İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda yaşanan Boraltan Köprüsü faciası, detayları fazla bilinmeyen bir olay. 1945’te Sovyetler Birliği’nin başındaki Josef Stalin, Ankara’daki büyükelçisi aracılığıyla Türkiye’ye sığınan 145 Azerbaycan Türkü’nün iadesini istedi. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP hükümetinin de kararıyla Türkiye’ye sığınan 145 kişinin teslim edilmesi için Aras Nehri kenarındaki sınır karakoluna telgraf çekip iadenin gerçekleştirilmesini istedi. Buna inanamayan karakol komutanı gelen emri defalarca teyit ettirdi. Durumu anlayan Azerbaycan Türkleri, “Bizi teslim etmeyin, bizi burada siz kurşuna dizin, kendi toprağımızda, bayrağımızın altında bizi öldürün” dese de karakol komutanı çaresizce bu insanları teslim etti. Boraltan Köprüsü’nü geçen Azerbaycan Türkleri, sınırın hemen karşısında Türk askerlerinin gözleri önünde, elleri bağlı vaziyette infaz edildi. Türkiye, CHP’nin neden olduğu Boraltan katliamının utancını uzun süre üstünden atamadı. Selanik göçüyle 384 bin kişi geldi Anadolu’ya göç hareketleri Cumhuriyet’in ilanından sonra da sürdü. 1923’ten 1997’ye kadar Türkiye’ye 1,6 milyondan fazla göçmen geldi. Cumhuriyet’ten sonra ilk göç hareketi Yunanistan’dan oldu. Lozan Antlaşması’nın mübadele maddelerine dayalı olarak 1922-38 arası 384 bin kişi Türkiye’ye göçtü. Bu kitlesel hareket halk arasında “Selanik göçü” olarak adlandırıldı. Makedonya’dan ilk göç 1924’te ülkedeki Türklerin Anadolu’ya göçü ile başladı. İkinci dalga 1936’da, üçüncü ise Türkiye-Yugoslavya arasında serbest göç anlaşması imzalandıktan sonra 1953’te gerçekleşti. Yugoslavya’dan da 305 bin kişi Cumhuriyet devrinde Türkiye’ye göç etti. Bulgaristan’dan Türkiye’ye büyük kitlesel göç dalgaları yaşandı. 1989’a kadar 800 bin kişi dört dalga halinde Anadolu’ya geldi. Romanya’dan Türkiye’ye 1923-1949 arasında 79 bin kişi iskanlı göçmen, 43 bin kişi serbest göçmen olarak geldi. Balkanlardan 1923-45 arasında toplam 800 bin kişi Türkiye’ye göç ettirildi. SAVAŞ KİTLELERİ TETİKLEDİ 1979’da yaşanan devrim sonrası İran’dan Türkiye’ye 1 milyona yakın insan göç etti. 1980’li yılların başında gerçekleşen Afgan göçünün oluşumunda Sovyet-Afgan savaşı önemli role sahip. 1982’de Sovyetler’in Afganistan’ı işgal etmesiyle başlayan savaş nedeniyle, o bölgedeki birçok Türk kökenli insan Türkiye’ye geldi. Bunların arasında Özbekler kadar Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızlar da bulunmaktadır. 1950’de bağımsız devlet olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti vatandaşları Çin işgaline uğradığında Türkiye’ye geldi. 2. Dünya Savaşı’nda Nazi birlikleri ile savaşa katılan Doğu lejyonlarından bazıları da Türkiye’ye yerleşti. Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Balkar, Karakalpak, Karaçay, Azeri, Çeçen, İnguş, Dağıstan gibi Müslümanlardan bir kısmı Anadolu’yu yeni yurt olarak seçti. Irak’ta 1988’deki Halepçe katliamı sonrası 51 bin, 1991’deki Körfez savaşında 467 bin kişi Türkiye’ye göç etti. Suriye’den 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında toplu göçler oldu. İskenderun, Kırıkhan ve Adana’ya yerleştirildiler. 2011’de başlayan Suriye iç savaşı sonucunda Ocak 2021 itibariyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısı da 3,6 milyona ulaştı. Türkiye’de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı şu an 3,9 milyon. Semtlere adları verildi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna’yı işgal ettikten sonra 1918’e kadar Bosna’dan Türkiye’ye 4 büyük göç dalgası oldu. İlki 1878’de işgalden hemen sonra, ikincisi 1882 yılında, üçüncü göç dalgası ise “Dzabic hareketiyle” 1900 yılında yaşandı. 1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin, 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17 bin, 2001 yılında Makedonya’dan 10 bin kişi Türkiye’ye sığındı. Arnavutlar ise ilk olarak Fatih Sultan Mehmet devrinde İstanbul’a getirilip Arnavutköy’e yerleştirildi. Balkanların kaybından sonra gelenlerle beraber günümüz Türkiye’sinde yüzbinlerce Arnavut’un yaşadığı tahmin ediliyor. Polonya’nın Rus topraklarına katıldığı 1830 yılından sonra göç eden 10 bin kişiden bir kısmı Osmanlı Devleti’ne geldi ve bu muhacirler İstanbul Polonezköy’de yerleşim birimini kurdu.

2 yıl önce

Yeni Şafak yazarı: Bu telaş, bu panik neden Ekrem!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadrolarında Ekrem İmamoğlu ve belediye sözcüsü Murat Ongun’un manipüle ederek gizlemeye çalıştığı örgüt üyeleri ortaya çıkmaya devam ederken İmamoğlu’nun son konuşmasında ses tonunu yükselttiği, hükümet üyelerine saldırmaya başladığı görüldü. İmamoğlu’nun paniğe kapıldığını belirten Yeni Şafak Gazetesi yazarı İbrahim Karagül “Belediyenin içinden Kandil geçmiş Ekrem. İBB’nin paralarının nerelere aktığı ortada. Bu atarlanmalar, şovlar, rol kesmeler hiçbir şeyi örtmüyor artık Ekrem. Konuyu değiştirme, yüzde 5 "terör kontenjanı"na cevap ver Ekrem. Bu telaş, bu panik neden Ekrem!” dedi.

2 yıl önce

Yeni Şafak: Meclis'te 18 Semra Güzel var

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in terörist sözlüsü Volkan Bora ile fotoğrafları ile ilgili tartışmalar sıcaklığını korurken, HDP’nin diğer milletvekillerinin de bir ayağı da Kandil’de. Halihazırda Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan 17 milletvekilinin ya eşi, ya kardeşi ya da çocuğu terör örgütünün dağ kadrosunda faaliyet gösteriyor. KARDEŞİ DE DAĞDA ÖLDÜRÜLDÜ - Semra Güzel’in erkek kardeşi Şeyhmus Güzel de terör örgütündeydi. Şeyhmus Güzel, 2017 yılının temmuz ayında operasyonda etkisiz hale getirildi. - HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un kardeşi Şirhat Özsoy, 1992 yılında çatışmada öldürüldü. Diğer kardeşi Nevruz Özsoy hala dağda. - HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in kardeşi Nihayet Taşdemir ve yeğeni Pınar Taşdemir, halihazırda terör örgütü saflarında. ABİLERİ TOPTAN DAĞDA - HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede’nin abisi Sadettin Dede terör örgütünün sözde kırsal yapılanmasında. - HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın abileri Mazlum Dağ, İbrahim Dağ ve Lütfi Dağ da örgütte. Mazlum Dağ, Erbil’de şehit edilen Türk Konsolosluk görevlisi Osman Köse’nin katili. Diğer abisi İsmail Dağ ise 2003 yılında etkisiz hale getirildi. - HDP Siirt Milletvekili Sıdık Taş’ın kardeşi Nezir Taş 1994 yılında Mehmetçik’le girdiği çatışmada öldürülürken, yeğeni Mahfuz Taş 2019’da sağ yakalandı. KOCASI HALA ÖRGÜTTE - Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın yeğeni HDP Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’da da benzer bir tablo var. Ömer Öcalan’ın kardeşleri Fatma ve Ayney Öcalan hala kırsal alanında faaliyet gösteriyor. - HDP Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın kocası Salman Kurtulan, HDP Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin de kardeşi Ahmet Bilind Tiryaki terör örgütü üyesi. Ruştu Tirkaki’nin diğer kardeşi Selman Tiryak ise 2016 yılında öldürülen teröristler arasında. 3 DAYISI DAĞDA ÖLDÜRÜLDÜ - HDP Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin’in yeğeni Mizgin Maçin hala örgüt saflarında - HDP Van Milletvekilli Tayip Temel’in kardeşi U.T, HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in amcası L.E. ise güvenlik güçlerine teslim oldu. Yine HDP Mardin Milletvekili Ebru Günay’ın kardeşi Abdulkadir Günay, İle HDP Batman Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın kayınbiraderi etkisiz hale getirilen teröristlerden. - HDP Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un amcası Fesih Coşkun kırsalda faaliyet gösterirken yakalandı, Dayısı Cemal Yıldız ise 1992’de etkisiz hale getirildi. - HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün teyzesi Kejji Erdem ile HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın kardeşi F. Sarısaç örgütün dağ kadrosu ile irtibatta olan isimler. HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in kardeşi Ramazan İmir hala örgüt çatısı altında faaliyet yürütüyor. İmir’in 3 dayısı ise operasyonlarda etkisiz hale getirildi.

2 yıl önce

Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu: Bildiri Almanya Büyükelçisi'ne gönderildi

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu, 'Altılı zirve bildirisinin bir ülkenin büyükelçisine gönderildiği' iddiasını köşesine taşıdı.  Hüseyin Likoğlu, "6’lı masada Brexit gölgesi" başlıklı yazısında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili iddiasındaki ismin Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz olduğunu öne sürdü.   Hüseyin Likoğlu, 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki çatı aday fikrinin de Almanya'da ortaya çıktığını iddia etti.  NE OLMUŞTU? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, partisinin Esenyurt'taki Danışma Meclisi toplantısında 28 Mart'ta yaptığı konuşmada, ortak bildiri yayınlayan 6 parti liderlerinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında şunları söylemişti: “Buradan Kılıçdaroğlu'na bir şey söylemek istiyorum, bir de o altılı masadaki diğerlerine. O masada Kılıçdaroğlu biraz doğruysan, biraz dürüstsen, biraz bu millete ait en ufak bir inancın varsa, ilk altılı masa toplantısından sonra, sen beraber oluşturduğunuz o hepinizin tutanak altına almaya çalıştığı bildiriyi hangi büyükelçiliğe düzelttirmeye gönderdin? Biraz edebin varsa bunu açıkla. Eğer kendilerine biraz saygıları varsa, o masadaki diğer beş kişi de Kılıçdaroğlu'na, benden sonra bizden sonra hangi temsilci ile bunu bir büyükelçiliğe gönderdin, bunu redakte ettirdin? Kendilerine, kendilerinin sorumlu olduğu tabana ve bu aziz milleti en ufak bir saygıları varsa sorsunlar. Bu ülke öyle büyükelçilere beline kadar eğilip, onların efendilerine uşaklık yapanları çok görmüştür. Bu ülke Avrupa'nın, Amerika'nın tezgahlarıyla, oyunlarıyla vesayet kuranları çok görmüştür. Bu ülke, bu ülkenin birliğini ve beraberliğini bozmak için elinden geleni yapanları çok görmüştür.”

1 yıl önce

Yeni Şafak yazarı LGBT örgütlerini hedef aldı: Siviller sesini yükseltirse, devlet de gerekeni yapacaktır

Dizi ve sinema sektörünün ‘Amerikan Kültür Emperyalizmi’nin kontrolünden ‘LGBT Emperyalizmi’nin eline geçtiğini yazan Çelik, “Yapımlardaki eşcinselleri dünyanın en iyi, en merhametli, en sevgi dolu ve en fedakâr karakterleri olarak yansıtmayan hiçbir dizi ve film artık sektörde yer alamıyor. Çünkü sektör tamamen LGBT propagandasının kontrolüne girmiş durumda. Dizi ve film yapımcıları kendi projelerini değil; Netflix, Amazon ve Disney gibi platformların dayattığı senaryoları çekmek zorundalar. Artık sadece başarılı yönetmen, yetenekli oyuncu olmak yetmiyor. LGBT yanlısı değilsen hiçsin, sıfırsın! Sektörde var olmak isteyen birçok insan, referans olarak o renkli bayrağı ya sallamak ya da sosyal medya hesabında paylaşmak zorunda. Tahmin ediyorum; bu baskı bir süre sonra futbol takımlarını da esir alacak. LGBT yanlısı olmayan futbolcular kendilerine yeşil sahalarda yer bulamayacaklar. Çünkü gidişat bu yönde” düşüncesini dile getirdi. LGBT etkinliklerine sivil tepkinin önemli olduğunu savunan Çelik, "Toplum bilimciler, doktorlar, psikologlar, sosyologlar, STK’lar bir an önce harekete geçmeli. LGBT lobisi, gücünü ürettiği argümanlardan alıyor. Sevgiyi ve aşkı ortaya atarak sapkınlığı olağanlaştırıyorlar. Savundukları ve dayattıkları tezleri güçlü içeriklerle çürütmemiz gerekiyor. Bilinçli ebeveynler, bilinçli öğretmenler hareketleri başlatılmalı. Son zamanlarda yüzlerce anneden mesajlar aldım. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. ‘Çocuğumu nasıl eşcinsel olmadan yetiştiririm’ diye çırpınan anneler var. Anneler özelinde, eğitici ve yönlendirici çalışmalar gerekiyor. Yapılacaklar listesi uzayıp gider. Ancak konuşmak ve yazmaktan ziyade bir şeyler yapmalıyız” diye yazdı. Sosyal medyada “Devlet, LGBT’ye karşı bir şeyler yapsın, önlemler alsın” çağrılarının yapıldığını  yazan Çelik, şöyle devam etti: Ben aksine sivillerin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. LGBT örgütlerine karşı halk sesini yükseltirse, anneler-babalar ayağa kalkarsa, öğretmenler durumun vahametini raporlarlarsa devlet de gerekenleri yapacaktır. Devlet bir şeyler yapacaksa da gençlere ulaşacak bir dil inşa edilmeli. Yollar, köprüler, teknolojik yatırımlar, uzay çalışmaları, savunma sanayiinde atılan dev adımlar… Eyvallah. Alt ve üstyapıya yapılan yatırımlara bakınca, Türkiye’nin gelecek yüzyılı teknik olarak inşa edildi diyebiliriz. Peki ya nesillerin inşası? Bundan sonraki büyük yatırımlar gençlere, 20 yıl sonra doğacak çocukların zihin dünyalarına yapılmalı. LGBT lobisinin elindeki iletişim gücünü ezecek filmler, diziler mesela. Şu dönemde içerik üretmek ve yayınlayacak dijital platformlar oluşturmak, Marmara Denizi’nin dibine tüp geçit yapmak kadar önemli. Sizce de öyle değil mi?"

9 ay önce

Yeni Şafak yazarı: İnanmak istediğim, Türk diplomasisi başta olmak üzere çeşitli kurumların yeni açılımlarında Kırım Savaşı’nın tecrübesini dikkâte almış olmaları

Yeni Şafak yazarı Süleyman Seyfi Öğün, dünyada sistem belirleyicilerin yeni rotasını özetlediği yazısında, “Türkiye’nin burada doğrudan yeri yok. Türkiye’ye biçilen rol konumsal olarak BK’ın, Karadeniz ve Hazar üzerinden Asya’nın derinliklerine; yâni Türkistan’a taşıyacak hat üzerinde. Bu hat son derecede kritik. Rusya ile Hindistan’ın arasına giriyor. Dahası Çin’e bitişiyor. Hâsılı Türkiye’yi Karadeniz ve Hazar üzerinden oyuna sokmak istiyorlar. İlk adımı Türkiye’yi ekonomik olarak görece rahatlatmak olarak attılar. Bu Körfez sermâyesi(?) üzerinden sağlamış görünüyor. Sıra ikinci merhalede. Karadeniz’de Türkiye’yi Rusya’nın karşına, Ukrayna’nın yanına yerleştirmek. Tırmanan tahıl krizi, Karadeniz’in mayınlı bir hâle gelmesi, Rusya’nın keskin açıklamaları; ama en mühimi soğuklaşan Türk-Rus ilişkileri buna işâret ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.