03 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

Kırım Tatar Türk halkının milli lideri ve Ukrayna milletvekili Kırımoğlu: Türkiye'nin Ukrayna'da çok yüksek bir itibarı ve otoritesi var

Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, ailesiyle Kırım'dan sürgün edildiğinde 8 aylıktı. Şimdi 78 yaşında ve Kırım Türkleri için mücadeleye devam ediyor. Cemiloğlu aynı zamanda Ukrayna Parlamentosu'nda milletvekili. Ukrayna'daki binlerce Kırım Türkünün Meclis'teki seslerinden biri. Rus işgali sürecinde Ukrayna hükümeti ve halkıyla güçlü bir dayanışma içindeler. Ruslarla müzakereleri yürüten heyette onun danışmanlarından biri de var. Hürriyet, ömrünü Kırım Türklerinin bağımsızlığına adayan Mustafa A. Kırımoğlu ile Ukrayna'daki son durumu konuştu. Müzakerelerden olumlu sonuç çıkar mı? Müzakerelerden bir netice beklemiyorum. Ukrayna- Belarus sınırındaki görüşmelerde kendi şartlarını söylediler. Hiç kabul edilebilecek şeyler değildi. Kırım'ın Rus toprağı olduğunun kabulünü, kurdukları kukla Luhansk ve Donesk Cumhuriyetleri'ni Ukrayna'nın tanımasını istediler. NATO ve AB'ye girme niyetinden vazgeçin, silahları da bırakın diyorlar. Yani bizi tamamen teslim almak istiyorlar. Biz de 'O konuları müzakere etmeyelim, ateşkesi konuşalım' dedik. Çünkü siviller ölüyor. 'Ateşkes size lazım, çünkü Kiev sokaklarında yüzlerce cesediniz yatıyor' dedik. Onlar da kabul etmedi. Sivil koridorları da açıldı sonra... Ama insanlar geçmeye başlayınca ateş açıyorlar. Anladığıma göre Belarus ve Rusya tarafına koridor açıyorlar ama insanlar o tarafa gitmek istemiyor. Ukrayna tarafına giden sivillere de ateş ediyorlar. Müzakere heyetinde sizin tanıdıklarınız da var mı? Benim yardımcım da (Belarus'taki) o heyette. Ama böyle şartlar konursa görüşmelere gitmesinin anlamı yok diye düşünüyorum. Aslında bize ateş açan bir ülkenin toprağında bu müzakereleri yapmak zaten mantıksız. Büyük ihtimalle sonraki görüşmelere katılmayacak. Belarus'ta olmamalıydı. NATO ve ABD'nin desteği sizce yeterli mi? Aslında destek büyük. Ama biz hava sahasının kapatılmasını çok istiyoruz. Çünkü bizi havadan vuruyorlar ve biz çaresiz kalıyoruz. En büyük ihtiyacımız bu. Uzun süreli bir direnişe ve yaptırımlara Rus ekonomisinin dayanabilmesi mümkün değil. Ukrayna'nın hava gücü yok mu, çok görmüyoruz? Bir kısmını ilk günlerde yok ettiler. Ama Rus hava gücüyle nasıl kıyas edelim. Bizi kurtaran Bayraktarlar ama onların da sayısı yeterli değil. Yabancı savaşçılar kimler? Cumhurbaşkanı Zelenski bu çağrıyı yaptı. Gelenler çoğunlukla Ukrayna asıllı. Çünkü Ukrayna'nın dışında da yaşayan milyonlarca Ukraynalı var. Onlar geliyorlar. Daha da gelecekler. Başkaları da gelebilir. Ukrayna halkı yeterince kararlı mı? Ruslar zaten böyle bir direniş beklemiyorlardı. Etnik Rusların onları çiçeklerle karşılayacaklarını düşünüyorlardı. Ama öyle olmadı tabii. Açtıkları koridordan Rusya bölgesine bile giden etnik Rus yok. Zelenski'nin desteği yüzde 80'lere çıktı. Halkın böyle bir kararlılığı var. SOVYET DÖNEMİ HİÇ OLMAZSA MUTFAKTA KONUŞABİLİYORDUK Kırım Türklerinin durumu nasıl? Kırım şimdi kapalı. Kırım'dan bu tarafa geliş yok. Kırım'daki gençlerimizi Ruslar askere alıyor. Buraya savaşmaya gönderiyorlar. Biz de onlara mesaj gönderiyoruz. Buraya geldiklerinde ya katil ya ceset olacaklar çünkü. 'Askere gitmeyin' diye uyarıyoruz. Gitmezlerse iki yıl hapis var. 'Hapse girin ama orduya yazılmayın' diyoruz. "Kırım Türkleri Rus idaresinde daha rahat" diyenler var... Mümkün değil. Kırım Türklerinin şimdiki rejim altındaki durumu Sovyetlerden bile kötü. Sovyet zamanı hiç olmazsa mutfakta konuşabiliyorduk. Şimdi Ruslar her yeri dinliyor. ZELENSKİ NE DEMEK İSTEDİ? Cumhurbaşkanı Zelenski ne düşünüyor? Ben ona da söylemiştim Belarus'ta olmasın diye. 'Türkiye'de görüşmek daha iyi olur' dedim. O da 'Şimdi propaganda yaparlar, bizi ateşkes istemiyormuşuz gibi gösterirler, bir deneyelim' dedi. En son ne zaman görüştünüz? Ben buraya gelmeden bir hafta önce telefonla görüştük. Morali de kararlılığı da iyi. Türkiye'nin adil bir ülke olduğunu, desteğini beklediklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Zelenski 'Bazı şeyleri konuşabiliriz' şeklinde bir şey söyledi. Sizce neyi 'konuşulabilir' buluyor? Bir devlet adamı zaten 'Biz Kırım'dan vazgeçtik' diyemez. Zelenski açıkça söyledi, 'Bir karış toprak vermeyeceğiz' dedi. Bu konuda çok kararlı. Konuşmak istediği şeyler Rusların ne zaman Ukrayna'dan çıkacaklarıdır... TÜRKİYE'NİN UKRAYNA'DA İTİBARI ÇOK Türkiye'nin konumu nasıl görülüyor? Türkiye'nin durumu sürekli bana soruluyor. Ben de Türkiye'nin desteğinden bahsediyorum. Ama belli ekonomik sebeplerden yaptırımlara katılmıyor. Ayrıca Ruslarla müzakere için bir koridor da olması lazım. Bence ABD'nin de fikri böyle. Türkiye bunun için çok uygun tabii. Türkiye'nin Ukrayna'da çok yüksek bir itibarı ve otoritesi var. İnşallah hep de öyle olur. Sözünde duran ve adil davranan bir ülke olarak görülüyor. RUSLARIN ÇOĞU BİLMİYOR Sizce Rus halkı bu işgal için ne düşünüyor? Rusya'da çok yoğun bir propaganda var. Çoğunun ne olup bittiğinden haberi yok. Binlerce kişiyi hapse attılar. Savaşa karşı bir şey söylemek büyük suç sayılıyor, 15 sene cezası var. Dolayısıyla düşüncelerde ifade edebilecek durumda değiller.

2 yıl önce

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi: "Türkiye'nin kanunları ve mevcut sistemi son derece adil ve etkili"

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, Türkiye'nin yabancılar ve uluslararası koruma kanunu ile mültecilere son derece adil ve etkili iltica prosedürlerini sunduğunu belirterek, "Türkiye'deki mülteci statüsünün belirlenmesine yönelik mevcut sistem son derece adil ve etkili. Yüksek sayıda başvuruları zamanında ve etkili bir şekilde işleme alabilme kapasitesine sahip." dedi. AA'nın haberine göre, BMMYK ile İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı iş birliğinde yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen "Ulusal Sığınma Prosedürlerinin Etkinliğinin Uluslararası Standartlar ve Ulusal Mevzuata Uygun Olarak Kuvvetlendirilmesi" projesinin lansmanı bir otelde gerçekleştirildi. Etkinlikte konuşan Leclerc, Türkiye'nin çatışmadan ve zulümden kaçan milyonlarca mülteciye sınırlarını açtığını ve dünyada en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yaptığını söyledi. Leclerc, dünyanın pek çok farklı bölgesinde uluslararası koruma aracılığıyla yardım ulaştırılması gereken pek çok bölge bulunduğunu belirterek, son 1 ay içinde uluslararası koruma arayan çok fazla Ukraynalının olduğunu dile getirdi. Dünya çapında her 95 kişiden birinin zulüm ya da çatışmadan ötürü bulunduğu bölgeden ayrılmak veya kaçmak durumunda kaldığını aktaran Leclerc, iş birliğine her zamandan fazla ihtiyaç olunduğunu kaydetti. Koruma yönetimi ve koruma hizmetlerinin sunumunda uluslararası hukuki çerçevenin uygulanmasının kilit rol oynadığını vurgulayan Leclerc, "Türkiye çok uzun süreden bu yana yabancılar ve uluslararası koruma kanunu ve bunu takip eden ikincil mevzuatı ile mültecilere son derece adil ve etkili iltica prosedürleri sunmaktadır." dedi. Leclerc, bu standartların sürdürülmesinden emin olabilmek için uzmanlığa, teknik bilgiye ve iyi bir rehberliğe ihtiyaç olunduğunu belirterek, "Türkiye'deki mülteci statüsünün belirlenmesine yönelik mevcut sistem son derece adil ve etkili. Yüksek sayıda başvuruları zamanında ve etkili bir şekilde işleme alabilme kapasitesine sahip. Her gün karşı karşıya kaldığımız, Afganistan'dan olsun, Ukrayna'dan olsun, Suriye'den olsun farklı farklı ülkelerden gelen mülteci akınını yönetebilmek adına Türkiye'de son derece etkili bir sistemin olduğunu söylemek mümkün." diye konuştu. Leclerc, "Göç İdaresi Başkanlığı sürece bu kadar kendini adamış olmasaydı, dahil olmasaydı gerçekten biz bu projeyi gerçekleştiremezdik." dedi. Öte yandan AB'nin desteklerinden de söz eden Leclerc, AB'nin BMMYK ve Göç İdaresi Başkanlığı ile iş birliği yaparak sistemin önemli bir çarkı olmaya devam edeceğini söyledi. Ukrayna'daki savaş nedeniyle çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 68 binden fazla Ukraynalının Türkiye'ye geldiğini aktaran Leclerc, "Elbette bunlara yönelik ayrı sorumluluklarımız olacak, politikalarımız olacak, Türkiye'ye güvenebileceğimizi biliyoruz. Bu politikaların, standartların tutturulmasında Türkiye'nin yanımızda olduğunu biliyoruz." diye konuştu. "TÜRKİYE EN BÜYÜK PAYDAŞLARIMIZDAN BİR TANESİ" AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut da Ukrayna'daki savaşın milyonlarca sivile başka çare bırakmadığını ve Ukraynalıların ülkelerinden kaçmak ve yurt dışına sığınmak durumunda kaldıklarını söyledi. Meyer-Landrut, Ukrayna'da halihazırda 4 milyon kişinin ülkelerinden kaçmak durumunda kaldığını, 6,5 milyon kişinin de ülke içerisinde yerinden edildiğini belirterek, "Dolayısıyla bu kişilere yönelik olarak geçici bir koruma mekanizmasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Türkiye de bu bağlamda en büyük paydaşlarımızdan bir tanesi." dedi. Türkiye ile göç yönetimi üzerine yaptıkları mali iş birliğinin yakın zamanda ortaya çıkan krizlerle ve göç akımlarıyla sınırlı kalmadığını vurgulayan Meyer-Landrut, bunun 10 yıldan daha eski bir geçmişe sahip olduğunu vurguladı. Meyer-Landrut, Göç İdaresi Başkanlığının, kuruluşundan bu yana AB ulusal sığınma prosedürlerinin Avrupa ve uluslararası standartlar ile uyumlu olmasına önem verdiğini belirtti. Sığınma prosedürlerinin yönetiminin oldukça dinamik ve sürekli desteğe ihtiyaç duyan bir alan olduğunun altını çizen Meyer-Landrut, "Başkanlığımız online bir mülakat platformu oluşturmak suretiyle başkanlığın dijital dönüşüm sürecine yardımcı olacak. Öte yandan özellikle sığınmacıların söz konusu süreçlere erişimini kolaylaştıracak." ifadesini kullandı. Göç İdaresi Başkanlığı Uluslararası Koruma Genel Müdür Vekili Muhammet Selami Yazıcı da bir taraftan düzenli göç kapsamındaki yabancılara hizmet sunarken diğer taraftan son yıllarda artan düzensiz göçle mücadele alanında da yoğun mesai harcadıklarını kaydetti. Yazıcı, BMMYK ile özellikle uluslararası koruma süreçleri konusunda yakın iş birliği içerisinde olduklarını, 2013'ten bu yana 8'i tamamlanan 11 projeye çeşitli fon kaynakları ile destek sağlandığını dile getirdi. Yazıcı, "Burada açılışını gerçekleştirdiğimiz bu önemli projemizle merkez ve taşra teşkilatı personelinin teknik kapasitesinin, uluslararası koruma alanındaki birçok konuda gerçekleştirilecek eğitim, çalıştay ve taşra teşkilatımıza gerçekleştirilecek işbaşı ziyaretleri vesilesiyle artırılmasını ve statü belirleme süreçlerinin daha etkin yürütülmesine destek sağlamak için rehberlik araçlarının oluşturulmasını amaçlamaktayız." dedi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Şimdi yeni safhaya geçiyoruz. Hedefimiz insanlarımızın fahiş fiyat artışı ve yüksek enflasyon sebebiyle gerileyen alım gücünü eskisinin de üzerine çıkarmak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde: 2020 ve 2021 Ramazan aylarını salgın münasebetiyle kısıtlamaların gölgesinde geçirmiştik. Bu ramazan ayında da maalesef Rusya-Ukrayna savaşının yol açtığı ekonomik insani trajedilerle girdik. İstihdam, üretim, ihracat gibi alanlarda gösterdiğimiz başarılarla küresel boyuttaki krizden ülkemizi ayırdık. Salgın tehdidini büyük ölçüde geride bıraktık, yakında kalan izlerini de sileceğiz 20 Aralık'tan itibaren opsiyonları tekrar istikrara kavuşturduk. Karadeniz'in kuzeyinde başlayan savaş ile piyasalardaki dengesizliği iyice artırdı. Küresel düzeyde yaşanan her gelişme bizi de yakından ilgilendiriyor. Bir de buna yanına gözünü para bürümüş fırsatçıları eklediğimizde, milletimiz yüksek fiyatlarla karşılaşmaktadır. Avrupa ülkelerinin çoğu bizden daha vahim tablolarla karşılaşmaktadır. Tüm bunlar bizim milletimize karşı sorumluluğumuzu ortadan kardıran bahaneler değil, olamaz. Karşımıza çıkan tabloya bakarak tarihi bir karar verdik. Y ekonomimizi faiz, enflasyon sarmalına sokup işsizliği artıracaktık. Ya da yeni bir paradigmayı ortaya koyacaktık. Biz 2. sine karar verdik. Ekonomimizi yatırım, üretim, istihdam, cari fazlayla... planına geçtik. Salgınla birlikte yeniden yapılan küresel üretim sisteminde ülkemizi önde gelen merkezlerden biri haline getirmek için harekete geçtik. "YENİ SAFHAYA GEÇİYORUZ" Altını çizerek ifade ediyorum. Bu gerçekler vatandaşlarımızın günlük hayatta yaşadığı sıkıntılara bihaber kaldığımız anlamına gelmiyor. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden yapma kararımızdan geri adım atmadık, atmayacağız. İnsanlarımızın Fahiş Fiyat artışları, enflasyon sebebiyle gerileyen alım güçlerini eskisinden üstüne çıkarmaktır. Asgari ücret artışıyla bu telafiyi bir nebze gerçekleştirmiştik. Ancak Ukrayna-Rusya krizinin enerji ve gıda başta olmak üzere emtiya fiyatlarını tekrar yükselişe getirmesiyle beraber yeni krizleri de meydana getirdi. Hem vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeyecek, hem de bizi dünyanın 10 büyük ekonomisinden vazgeçirmeyecek... "TÜRKİYE'NİN TARİHİ FIRSATI KAÇIRMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ" Milletimiz, asırlardır beklediği yere ulaşmaya, bir el uzatımı uzaklıkta olduğunu biliyor. Milletimize sözümüz var; Türkiye'nin bu tarihi fırsatı kaçırmasına izin vermeyeceğiz. AK Parti olarak, ülkemizi 20 yıldır en ileri demokrasi kalkınma seviyesine çıkarmak için çalışırken birkaç konu üzerine titredik. Birincisi yatırım seferberliği... Edirne'de bütün buğday tarlalarını katran, zift bürümüş. Anlatırsak, bunu kalplere gönüllere kazırsak, vatandaş da "doğru ya, bunlar hakikaten varmış" der. Ülkemizin her vatandaşının hayatına dokunan eserler kazandırdık. Türkiye'nin temel altyapı konusunda kayda değer eksiği kalmamıştır. Çankaya'dan buraya geliyorum. Gelirken çukur, çamurlardan geçinmiyor. İstanbul farklı mı? Orası da aynı. Şu an yeniden eski Türkiye geri geliyor. Bunları milletimize anlatmaya mecburuz. Milletimiz de buradan hareketle bunların notunu versin. Üzerine titrediğimiz alanlardan biri de savunma sanayimizdi. Sınırlarımızı koruyacak güçlü bir orduya, içeride güvenliği sağlayacak polis, jandarmaya ihtiyaç vardır. İşe önce terörle mücadele ile başladık. Daha fazla kan dökülmeden suhuletle çözmek için, kimsenin cesarete edemeyeceği adımlarla biz attık. Kahraman askerlerimizin, polislerimizin, jandarmamızın gayretleriyle terörü sınırlarımız içerisinde tamamen bitirme noktasına geldik. Türkiye, yıllardır devam eden terörle mücadelesinde, sadece siyasi değil, savunma sanayi anlamında da ciddi ambargolara maruz kalmıştır. Vatanımızın bütünlüğüne göz dikenler, sınırlarımızın içinde ve dışında hareket haline geçerken savunma sanayimiz emekleme dönemini geride bırakmış, adım atar hale gelmişti. Dün Filipinler'e ATAK helikopter ihraç etmek için gitti. Biz şimdi helikopter ihraç eder hale geldik. Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarları neyse ona göre hareket ettik. Artık konvansiyonel sistemlerin ötesine geçip, çalışmalarımıza uzayı da dahil ettiğimiz bir alandayız. Elbette hala çözmemiz gereken sıkıntılarımız, tamamlamamız gereken projelerimiz var. Ama artık sıkıntılı süreçleri geride bıraktığımızdan emin olabilirsiniz.

2 yıl önce

İBB yüksek faizle borçlanıyor

Son yaptığı ulaşım ve içme suyu zammıyla vatandaştan topladığı paraları katlamaya devam eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bir yandan da yüksek faizle borçlanıyor. İBB son olarak iki metro hattının finansmanı için 305 milyon dolarlık dış borçlanmaya gitti. Önceki gün eurobond ihraç eden İBB'nin yüzde 10.75 faizle 5 yıl vadeli borçlanması dikkat çekti. 12 Nisan 2027 vadeli eurobond ihracıyla borçlanılan tutar Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey ve Dudullu-Bostancı metro hattı projelerinde kullanılacak. BORÇ BATAĞINDA İBB, eurobondun ihracında talep toplama için HSBC, ING, JPM, SocGen'i yetkilendirilmişti. İBB önceki günküne göre daha düşük faizli bir küresel borçlanma piyasasının olduğu Aralık 2020'deki eurobond ihracında yüzde 6,6 faizle 580 milyon dolar borçlanmıştı. 4 ay öncesine göre yapılan önceki günkü borçlanmada ortaya çıkan 4.15 puanlık faiz farkında ABD Hazine tahvili faizlerinin yükselmesi ve Türkiye'nin risk priminin artmasının yanında İBB'nin ekonomik koşullarının da etkili olduğu belirtiliyor. Akşam Gazetesi'nin haberine göre, İBB'nin içinde bulunduğu durum Aralık 2021'de yayınlanan Sayıştay raporuna da yansımış, raporda toplam borç miktarının belediyenin yıllık gelirinin 2,2 katı seviyesine ulaştığına dikkat çekilmişti. Rapora göre İBB'nin yatırım harcamaları da yüzde 14.59 düştü. SAYIŞTAY DA BORÇ BATAĞINI TESCİLLEDİ Sayıştay'ın 4 ay önce kamuoyuna açıkladığı "2020 yılı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Raporu"na göre CHP'li Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB, doğru dürüst hizmet yapmamasına rağmen 2 yıl içinde borç batağına saplandı. Sayıştay'ın 2020 yılı mahalli idareler raporlarına göre, İBB'nin kanunda belirtilen borçlanma limitini de aşarak, 2020 yılında toplam borcunun bir önceki yıla göre 12.5 milyar TL arttığı, 43.4 milyar TL'ye çıktığı belirlendi. 1 YILDA % 40 ARTIŞ Bu durum sadece 1 yıl içinde İBB'nin borçlarının 2019 yılına göre yüzde 40.65 oranında arttığını ortaya koydu. Raporda yer alan bilgilere göre, İBB'nin kısa vadeli borçları 2019 yılında 11.37 milyar TL iken 2020 yılında 14.59 milyar TL'ye çıktı. Uzun vadeli borçlarda ise durumun daha da vahim olduğu görüldü. İBB'nin sadece 1 yılda uzun vadeli borçlarının 19.49 milyar TL'den 28.81 milyara çıktığı tespit edildi. HAZİNE 2.1 PUAN DÜŞÜK MALİYETLE BORÇLANDI ABD Hazine tahvili faizlerinin yükselmesi ve Türkiye'nin risk priminin artması gibi birçok faktöre maruz kalan Hazine ve Maliye Bakanlığı, yakın bir tarihte İBB'den 2.1 puan daha düşük maliyetle borçlanmıştı. Hazine mart ayı ortasında 2 milyar dolar büyüklüğünde eurobond ihraç etmiş ve bu eurobondun getirisi yüzde 8,625 seviyesinde gerçekleşmişti.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yüksekova’da askerlele iftar yaptı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu akşam Yüksekova’daki 3’üncü Piyade Tümen Komutanlığında Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla ve Mehmetçiklerle iftar yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rabbim her bir askerimizden razı olsun, her birini esirgesin, girdikleri her mücadelede onları muzaffer eylesin" dedi. https://twitter.com/rterdogan/status/1514314255939645442?s=21&t=Arn5yJwIyb5kffdC5ClYuw

2 yıl önce

Memleketine tayin olan Alime öğretmen, Yüksekova özlemine dayanamadı

Eskişehir'den 6,5 yıl önce Yüksekova'ya 15 kilometre uzaklıktaki Dedeler Köyü Şehit Piyade Er Metin Artık İlkokuluna atanan Taşcı, öğrencileri ve köylülerle kurduğu iletişim sayesinde kısa sürede çevresinde takdir topladı. Öğrencilerin eğitimiyle yakından ilgilenen, bazı engelli öğrencilere evde ders vererek hayata tutunmalarını sağlayan Taşcı, boş zamanlarında da köy sakinleriyle yaylaya çıkıp koyun otlattı. MEMLEKETİNE TAYİN İSTEDİ Öğretmen Alime Taşcı, ön yargılar ve korkularla geldiği ancak çok güzel günler geçirdiği köyden 6,5 yıl sonra memleketi Eskişehir'e tayin istedi. Eskişehir'in Çifteler ilçesindeki Cengiz Dağcı İlkokuluna tayini çıkan Taşcı, bir süre burada öğretmenlik yaptı. Okulunda norm fazlası olan Alime öğretmen, aklından bir türlü çıkaramadığı ve özlemini hissettiği Yüksekova'ya dönmek istedi. AİLESİ DESTEK VERİNCE BAKANLIĞA DİLEKÇE YAZDI Durumu ailesiyle paylaşan Alime Taşcı, onların da desteğini aldıktan sonra Yüksekova'ya geri dönmek için Milli Eğitim Bakanlığına dilekçe yazdı. Dilekçesinde uzun yıllar görev yaptığı ilçede öğretmenliğe devam etmek istediğini ifade eden Taşcı'nın başvurusunu değerlendiren bakanlık, onu görevlendirmeyle Yüksekova'nın İnanlı köyüne tayin etti. "DÖNDÜĞÜM İÇİN ÇOK MUTLUYUM" İlçedeki yeni okulunda göreve başlayan Alime Taşcı, AA muhabirine, yaşadığı mutluluğu anlattı. Tekrar Yüksekova'da olduğu için sevinçli olduğunu dile getiren Alime öğretmen, "Geri döndüğüm için çok mutluyum. Kaldığım yerden devam edeceğim." dedi. Yüksekova'ya 2015 yılında atandığını, Eylül 2021'de ise ailesine yakın olmak için memleketi Eskişehir'e tayin istediğini kaydeden Taşcı, memleketinde yarım dönem görev yaptığını aktardı. Okulunda norm fazlası olduğunu belirten Taşcı, şunları söyledi: "Bakanlığa dilekçe yazdım. Dilekçemde 'Hakkari'nin Yüksekova ilçesine gitmek istiyorum' dedim. Ben Yüksekova'da iken 'ne zaman giderim?' diye düşünmedim hiçbir zaman. Hep mutlulukla, sevinçle uyandım. Köyde okuyan çocukların nerede olursa olsun çok özel olduğunu düşünüyorum. Köydeki çocuklar traktör sürmeyi ve koyun sağmayı bilen, meslek sahibi olmuş, kendini geliştirmiş çocuklar olmalı. Yüksekova'da yolda yürürken bile insanlar bana gülümseyerek, selam vererek yanımdan geçiyorlar. Bu benim için çok büyük bir gurur." Yüksekova'ya dönmek istemesine ailesinin karşı çıkmadığını ifade eden Taşcı, sözlerini şöyle tamamladı: "Ben çocukluğum boyunca sabah uyandığımda neşeyle tavuklara yem verip koyunlarımızı, ineklerimizi sağıp okuldan geldiğimde yine inek otlatmaya giderek büyüyen bir çocuktum. 4 kardeşiz, dördümüz de üniversiteyi kazandık. Dördümüz de traktör sürmeyi, inekleri sağmayı bildik. Ailemiz bizleri hayvanları seven, çocukları seven, yaşlılara saygı duyan insanlar olarak yetiştirdi. Bir öğretmen olarak da bizim görevimiz vatanına, milletine hayırlı, eğitimli insanlar yetiştirmektir. Ben de görevimi layıkıyla yapmaya çalışıyorum. Çocuklara örnek olmaya çalışıyorum. Köy öğretmeni olmak bazı meslektaşlarımız için yük gibi gelebilir ama ben bunu her zaman severek yaptım. Çünkü kendim köyde doğup büyüdüm. Çocukların hissettiği şeyleri kendim de yaşadım. Bu bölgede karda çiçek açmak isteyen çocuklara güneş olmak benim için en büyük amaçtı, bu yüzden Yüksekova'ya dönmeyi çok istedim. Bu süreçte bana yardımcı olan, desteklerini esirgemeyen il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü yetkililerine teşekkür ediyorum." "ALİME ÖĞRETMENİ ÇOK SEVDİK" 2. sınıf öğrencisi Meryem Çiftçi, Alime öğretmen ile kısa süre önce tanışmalarına rağmen çok iyi anlaştıklarını belirterek, "Onun gelişiyle okumam da hızlandı. Derste yeni konuları çok güzel anlatıyor. 3. sınıfta da yanımda kalmasını istiyorum." dedi. Öğrencilerden Ecrin Ayhan da her gün büyük bir heyecanla okula gelmeyi beklediklerini ifade ederek, "Bize eşofmanlar, elbiseler aldı. Bizim için çok güzel şeyler yapıyor. Umarım 3. sınıfta da yanımızda kalır. Alime öğretmeni çok sevdik. Sınıfımızda öğretmenimizle beraber eğlenceli şeyler yaptık. Panolarımızı renklendirdik. Alime öğretmenim okula gelince ben hasta olsam bile okula gelmek istiyorum. Çünkü onunla dersimiz çok eğlenceli geçiyor." diye konuştu.

1 yıl önce

Selçuk Bayraktar: Yüksek teknolojiyle mana alemi Karabağ'da birleşiyor

TEKNOFEST dolayısıyla Azerbaycan'da bulunan Bayraktar, Ermenistan'ın işgalinden kurtarılan Karabağ'ın sembol şehri Şuşa'yı ziyaret etti. Bayraktar'a ziyaretinde Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan'ın da aralarında bulunduğu birçok kurumun yöneticisi eşlik etti. İşgalden kurtarılmasında yerli ve milli insansız hava araçlarının önemli rol üstlendiği Şuşa'da Bayraktar; Cıdır Düzü, Aşağı Gövher Ağa Mescidi başta olmak üzere şehirde öne çıkan yerleri eşi Sümeyye Erdoğan Bayraktar ve beraberindekilerle ziyaret etti. Selçuk Bayraktar, Cıdır Düzü'nde yaptığı açıklamada, Karabağ'ın, gençlik yıllarında içlerinde kanayan bir yara olduğunu belirterek, "Allah'a şükür Türk orduları, Sayın Cumhurbaşkanlarımız, şehitlerimizin o aziz ruhu sayesinde Karabağ ve Şuşa tekrar hürriyetine kavuştu ve gayrimeşru işgalden kurtuldu. Milli olarak geliştirdiğimiz insansız hava araçlarımız burada ordularımıza destek oldu. Biz mühendisler için bir yüksek teknoloji eserinin böylesine anlamlı bir muharebede kullanılması en büyük onur ve şeref vesilesi." diye konuştu. "YÜKSEK TEKNOLOJİYLE MANA ALEMİ KARABAĞ'DA BİRLEŞİYOR" Teknolojiyi tek başına geliştirmenin pek bir anlamı olmadığını vurgulayan Bayraktar, onu anlamlı kılanın hangi nedenle, niyetle ve hedefle geliştirildiğiyle ilgili olduğunu ifade etti. Bayraktar, Bayraktar TB2'nin anlamını kazandığını aktararak, şunları kaydetti: "Mühendislik ve teknik ekibim adına rahmetli babam Özdemir Bayraktar, ağabeyim ve genel müdürümüz Haluk Bayraktar ve bana Karabağ Nişanı tevdi edildi. Bu da hayat boyu taşıyacağımız en büyük onurlardan. Az önce Karabağ'ın sembolü olan, yakamda rozetini gördüğünüz Har-ı Bülbül çiçeğiyle de tanıştık. Şuşa'nın polis müdürü bizlere burada çok nadir yetişen Karabağ'ın sembolü olan Har-ı Bülbül'ü de takdim etti. Eşimle birlikte ona İstanbul'a döndüğümüzde odamızın bir köşesinde gözümüz gibi bakacağız. TEKNOFEST'in de ilk kez yurt dışında düzenlendiği döneme denk geliyor bu ziyaretimiz. Bu da çok anlamlı. Çünkü TEKNOFEST uluslarımızın, milletimizin bağımsızlığı ve müreffeh olması için yüksek teknolojiyi geliştirme misyonunu tüm toplumla paylaştırma çabası. Özellikle yeni nesillerle buradaki verilen vatan mücadelesinin nasıl ki gelecek nesillere aktarılması çok önemliyse yeniden aynı acı olaylar yaşanmaması için TEKNOFEST'te de bu yüksek teknolojiyi geliştirerek verilen bağımsızlık çabasının tüm toplumla, gençlerle paylaşılması çok önemli. Yani her iki anlam burada. Yüksek teknolojiyle mana alemi Şuşa'da, Karabağ'da bir anlamda birleşmiş oluyor." "TOPRAĞIMIZDA GÖZÜ OLANLA SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİMİZİ DÜNYANIN BİLMESİNİ İSTERİZ" Doğa harikası ve bir kültür mirası olan, ecdattan kalan bu mirasın anlamını ve vatanın değerini daha iyi anlamak, bu teknolojiyi neden geliştirdikleri sorusunun cevabını bulmak için Şuşa'ya geldiklerini vurgulayan Bayraktar, "Türk milletinin ve TEKNOFEST'in uzandığı tüm coğrafyaları imkanları olursa TEKNOFEST'e buradan davet ediyorum. Aynı zamanda imkanları olursa bu kadim topraklarımızı, Karabağ ve Şuşa'yı ziyaret etmelerini tavsiye ediyorum." değerlendirmesinde bulundu. Bayraktar, uzaktan yaşamakla gelip gözle görüp dokunma arasında çok büyük fark olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Vatan hangi mücadelelerle, hangi zorluklarla korunur onu anlamak için gelip toprağı karış karış yürümek ve ecdadımızın bizlere bıraktığı eserleri de görmek gerekiyor. Orada yaşayan insanlarla halleşmek gerekiyor. Burada az önce 11 yaşında burayı işgalden dolayı terk etmek zorunda kalan polis müdürümüzle de görüştük. 30 sene sonra çocuklarıyla beraber burada kendi mahallesine, kendi çocukluğunun geçtiği yere çocuklarıyla beraber dönmüş. Başka hikayeler de dinledik. TEKNOFEST'te de yaşlı teyzelerimizden nasıl acılarla buraları bıraktıklarının hikayesini dinledim. Bütün bunları ancak gelip görüp yaşadığınızda anlayabiliyorsunuz. Bunları bizim çocuklarımıza aktarmamız, o şuuru ve vatan sevgisini aşılamamız gerekiyor. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok ama bizimkinde gözü olanla da sonuna kadar mücadele edeceğimizi, bunu yapmak için her alanda bilimse bilim, teknolojiyse teknoloji, cesaretse cesaret, bu yüreğe ve inanca sahip olduğumuzu tüm nesillerimizle birlikte bunu yapacağımızı dünyanın bilmesini isteriz. Şuşa'da arazinin sarp ve kayalık olduğunu biliyorduk. Böyle kıymetli olan yerlerin mücadelesi de daha çetin olur. Karabağ eşsiz bir doğaya sahip. Buraların Türk ordularının gayretiyle kurtarılması ve dünya tarihine de SİHA ile kazanılan ilk muharebe olarak geçmesi bizler için çok büyük anlam ifade ediyor. Bu tutkuyu ve anlamı nesillerimizle paylaşmak üzere TEKNOFEST'i düzenliyoruz. TEKNOFEST, Türkiye'nin sınırlarını artık büyük bir coşkuyla aştı. Can Azerbaycan'da ilk defa yapılıyor ve o vesileyle bizler de buraya gelebildik. İnşallah genç kardeşlerimiz çok daha önemli işlere imza atacaklar. Sadece savunma sanayisinde değil, uluslarımızı, milletimizi bağımsız ve müreffeh kılmak için çok büyük projelere imza atacaklar. Bütün gayretimiz bunun için." Azerbaycan tarih ve kültürünün simgelerinden olmasının yanı sıra hem bölgeye hakim coğrafi konumu nedeniyle stratejik önem taşıyan Şuşa, 8 Mayıs 1992'de Ermenistan güçlerince işgal edilmişti. Azerbaycan ordusu, Şuşa'yı 8 Kasım 2020'de işgalden kurtarmıştı. Zaferin ardından Şuşa, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 7 Mayıs 2021 tarihli kararnamesiyle Azerbaycan'ın kültür başkenti ve yine Cumhurbaşkanı kararnamesiyle 2022 yılı "Şuşa Yılı" ilan edildi.

1 yıl önce

Büyük operasyonda yeni gelişme! Tek seferde ele geçirilen en yüksek metamfetamin…

İstanbul’da tarihin en büyük metamfetamin operasyonunda tutuklanan kişi sayısı 12’ye yükseldi. Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığınca uyuşturucu kaçakçılığına yönelik soruşturma kapsamında harekete geçen İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, elebaşılığını R.K’nin yaptığı İranlı şebekenin, yasa dışı yollardan yurda soktuğu kimyasal maddelerle yüklü miktarda metamfetamin üreterek piyasaya süreceğini tespit etti. 12 İRANLI ŞÜPHELİ GÖZALTINA ALINDI Soruşturma kapsamında 3 farklı tarihte Beykoz, Bahçelievler, Bayrampaşa, Esenyurt, Büyükçekmece ve Güngören’de düzenlenen operasyonlarda 12 İranlı şüpheli gözaltına alındı. Beykoz’daki “uyuşturucu çoğaltım merkezi” olarak kullanıldığı belirtilen villa ile diğer adresler ve araçlarda yapılan aramalarda 1 ton 317 kilogram metamfetamin, 123 kilo 900 gram kimyasal madde ile suçtan elde edildiği değerlendirilen 517 bin 430 lira, 19 bin 398 dolar ve 2 bin 350 avro ele geçirildi. Şebeke elebaşı R.K. ve “doktor” olarak tabir edilen 2 uyuşturucu üreticisinin de aralarında bulunduğu 5 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından sevk edildikleri adli makamlarca tutuklandı. Daha önce tutuklanan 7 zanlıyla toplam tutuklu sayısı 12’ye yükseldi.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10