03 Mayıs Cuma 2024
3 yıl önce

Nurettin Canikli: Özür bekliyoruz

"Turizmde sıkıntı yaşanmamış olsaydı bu talebin önemli bölümü piyasa tarafından karşılanmış olacaktı ve Merkez Bankası kaynakları kullanılmayacaktı. Yabancıların talebi sadece portföy talebi değil. Bir de tüzel kişilerden portföy yatırımcısı. TL varlığını dövize çeviriyor. Tamamen yerli değil. Bunun nedeni negatif reel faliz. Ocak ayından önce pozitifti. TL varlıklardan çıkıp dövize ve altına olan talebin yoğunlaştığı dönem 2020'dir. Kabaca 95 milyar dolarlık kısmı 2020 döneminde, pandemi döneminde kullanıldı. Nedeni negatif reel faiz. Neden negatif faize göz yumdunuz diye bir soru haklı olarak gelir. Reel faiz negatifse doğal olarak insanlar TL varlıklarından alternatif yapılara yönelir. 'BUNDAN SONRA REEL FAİZ HEP POZİTİF OLACAK NOKTA' Firmaların mali yapılarının bozulmasına neden olmayacak desteği sağlarsanız üretim ve istihdam devam eder. Biz bunu tercih ettik. Büyüme böyle gerçekleşti. Bu şekilde olsaydı en az 4,5-5 milyon istihdam kaybı ortaya çıkacaktı. Bunu kimse kaldıramaz. Bunun faturası enflasyonun yükselmesi, faizlerin yükselmesi olacağını biliyoruz. Piyasa şunu düşünebilir, 'siz böyle ikide bir reel faizleri negatife mi düşüreceksiniz', hayır. Böyle bir yöntem 100 yılda bir kullanılabilir. Önümüzdeki dönem bu aracı bu şekilde kullanma imkanımız yok. Bundan sonra reel faiz hep pozitif olacak nokta. Önümüzdeki dönemde reel faizlerin negatife düşmesi sözkonusu olamaz. Reel faiz artı olarak kullanılacaktır. "PANDEMİYE RAĞMEN TÜRKİYE EKONOMİSİ YÜZDE 1 BÜYÜMÜŞTÜR" Ekonomi yönetimi ya da bir iktidar ekonomiyle alakalı hangi sonuçlar ortaya çıkınca başarılı veya başarısız olur. Bir üretilen mal ve hizmetlerin arttırılması, toplumun zenginleştirilmesi, toplumun daha çok üretir haline getirmesi. Büyümenin gerçekleştirilmesidir. Fiyat istikrarının sağlanması, kalıcı büyümenin gerçekleştirilmesi, makro göstergeler açısından bakıldığında araçtır. Amaç büyümenin gerçekleştirilmesidir. Pandeminin kasıp kavurduğu dönemde dahi Türkiye ekonomisi yüzde 1 büyümüştür. Daralmamıştır. 2018 rakamlarına baktığınızda. Ekonomide başarının ölçüsü olan büyüme bahsedilen yıllarda en güçlü şekilde ortaya konulmuştur. Benzer trend gelir dağılımı için de geçerlidir. Türkiye'de gelir dağılımı iyileşmektedir. İstediğimiz ölçüde değil ama ciddi anlamda iyileşme vardır. Toplumun alt gelir grubunda bulunan kesime daha fazla kaynak aktarılması gereken politikaları uygulamanız gerekiyor. "75 MİLYAR DOLARI GERÇEK VE DÜZEL KİŞİLER SATIN ALMIŞTIR" Önce buharlaştı denildi. Bu rezerv birilerine peşkeş çekildiği, hatta yurt dışına aktarıldığı bile söylenildi. Sayın Kılıçdaroğlu ve muhalefetteki bazı arkadaşlar tarafından ifade edildi. Türkiye ekonomisi esnek kur uygulayan ekonomi. Yani dövizin fiyatı piyasa tarafından belirleniyor. 1990 yılında TL konvertibil olduğu ilan edildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'bana getirilecek olan her TL'ye karşılık rezerv dövizi vermeyi taahhüt ediyorum' demektir bunun anlamı. Böyle bir piyasada 128 milyar doların buharlaşması, kaybolması gibi bir durum sözkonusu değil. 75 milyar doların Türkiye'deki yerleşik gerçek ve tüzel kişiler satın almışlar, bankalardaki hesaplarında duruyor. Bu paranın 75 milyar dolarını Türkiye'deki insanlar satın almış ve bankaya yatırmışlar. Büyük çoğunluğu TL mevduatlarını Dolar'a çevirmişler. Merkez Bankası bilançosuna baktığımızda bu anlamda rezervin kendisi gözüküyor. Sadece ismi değişiyor. Piyasaya TL vermek için bu yolla TL Dolar swapı yoluyla dahil ediyor. 2018-2019 yıllarında 30 milyar dolar cari açık oluşmuş. Bunun kaynağı da dış ticaret açığı ve ithalattır. İthalatın içinde altının payına baktığınız zaman bu dönemde Türkiye 2 yılda 36 milyar dolar altın ithalatı yapmış. 2019'da 11 milyar dolar 2020 yılında 25 milyar dolar. Bu altının küçük bölümü bankalara, kurumlara onun dışında önemli kesimi vatandaş tarafından satın alınmıştır. "BU İDDİALARI ORTAYA ATANLARDAN BİR ÖZÜR BEKLİYORUZ" 75 milyar dolar bankada 36 milyar dolar hane halkının elinde, cebinde. Özel sektör borcunu ödemiş. Ödediği parayı Merkez Bankası'nın rezervlerinden almış. Özel sektörün yurt dışına olan döviz borcu, ithal ettiği mal, makine karşılığında borçlandığı, kullandığı krediden 43 milyar dolar ödemiş, 2020'de 43 milyar dolar azalmış. Yabancı yatırımcı 2019'da 2.7 milyar dolar, 2020'de 9.3 milyar doları dışarı çıkarmış. Bunlar hangi paralar? Daha önce getirdiği paralar. Siz Londra'daki tefecilere döviz sattınız iddiaları var. Hiçbir peşkeş yok. Bu dolarları ne zaman getirmişler Türkiye'ye? 2015-16-17'de getirdiler. 3 liradan, 4 liradan, 5 liradan TL'ye çevirdiler. Sonra bunları 6-7-8 liradan çevirdiler. En büyük zararı bunlar yaşadılar. Biz üzüldük. Londra'daki tefecilere bir aktarım sözkonusu değildir. Bu insanlar 12 milyar götürmüşlerse getirdikleri rakam 20 milyar dolardır. Dolayısıyla bir buharlaşma yoktur. Bunu herkes kabul ediliyor. O paraları iç ettiniz, suistimale konu ettiniz, peşkeş çektiniz, yurt dışına transfer ettiniz gibi akılla mantıkla izah edilmesi mümkün olmayan iddialarda bulundular. Bu iddialarda bulunanlardan bir özür bekliyoruz. Bunu beklemek hakkımızdır. Sayın İlhan Kesici'nin bir buharlaşmanın sözkonusu olamayacağını, 'ben konuşmayayım konuşursam partimizin oluşturmaya çalıştığı algı bozulur' dedi. "ASYA PİYASALARINDAKİ BU SIKINTIYI GİDERMEK İÇİN" Merkez Bankası döviz piyasasıyla ilişkilerini üç yöntemle belirler. Doğrudan döviz alışı satışı yapar. Döviz alım ya da satış ihalesi yapar. Üçüncü piyasa oyuncusu gibi davranır. Üçüncü yöntem olağanüstü yöntem değildir. 2017'de protokole getirilen yöntem doğal yöntemdir. Bu yöntem 2017'de gündeme geliyor. Bir ara 2019'da bu protokol Hazine ile Merkez Bankası arasında yapılmış akabinde kullanılmaya başlanmış gibi söylendi. Sayın Mehmet Şimşek'in bakanlığı döneminde yapıldı. Özellikle Asya piyasasında, Türkiye'de piyasa kapandığında, bir tarafı TL olan işlemler yapılıyordu. Çok küçük alım ve satımlarla TL'nin değeri yükseliyor veya düşüyordu. O zaman gündeme geldi bu. Asya piyasalarındaki bu sıkıntıyı gidermek amacıyla geldi. Kamu bankaları vasıtasıyla bu yapıldı. Kamu bankası Asya piyasasını takip ediyor. Asya piyasalarında da piyasa kurucu oyuncular, bankalar var. Bu sorun 2019'da gündeme gelen rezerv politikasına imkan sağlayan bir durumda gündeme gelmedi. 2017'den itibaren etkin bir şekilde uygulandı. Eğer yeterli bilgiye sahip olmadıkları için söylüyorlarsa bilgilerini düzeltsinler, aksi halde büyük yalandır.

3 yıl önce

Çift koltuk, VİP torpil iddaları yalan çıktı: Sözcü yazarı Necati Doğru, Hasan Doğan'dan özür diledi

Sözcü Yazarı Necati Doğru, bugünkü köşesinde şu açıklamayı yaptı: NOT: İKİ DÜZELTME! Dün bu köşede “Jeton nihayet düştü” başlığı ile yazdığım yazı; VIP torpil listelerinde yer alıp da çift koltuklu, üç koltuklu, beş koltuklu (17 koltuklu olan bile var) hısım, akraba, oğul, yeğen, bürokratların yakın akrabalarının devlet şirket ve kurumlarında koltuk sahibi edilmelerini konu almıştı. Bu yazıda ismi değil de makamının adı geçen Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan'ın oğlunun da bir devlet kurumunda uzman yardımcısı yapıldığı bilgisi vardı. Bu bilgi yanlış çıktı. Benim kusurum bilgiyi kontrol etmeden yazdım. Düzeltirim. Yine aynı yazıda makamının adı geçen AKP Genel Merkez Özel Kalem Müdürü Behçet Kaynar'ın kardeşinin de sınavsız olarak bir devlet kurumuna uzman yapıldığı bilgisi vardı. Bu bilgi de yanlış çıktı. Düzeltirim. Aslında yazının esası; isimler ve makamlar değil “çift koltuklu-üç koltuklu-17 koltuklu VİP torpil listesi düzeninin” iktidar partisine oy veren seçmenin bile yüzde 61'nin “artık bu tip koltuk ikram edip iktidarın ömrünü uzatma düzenini” onaylamadığını anlatmaktı. Yazı kendini anlattı ama yanlış bilgi olmamalıydı, özür dilerim.

3 yıl önce

İran'da tansiyon yüksek: Özür diledi ama tepkilerin ardı arkası kesilmiyor!

İran'ın dini lideri Ali Hamaney, Öğretmenler Günü münasebetiyle yaptığı konuşmada, 18 Haziran'da düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Zarif'in sızdırılan ses kaydıyla ilgili değerlendirmede bulundu.  Zarif'in sızdırılan ses kaydını yayınlayan medya organlarını "İran karşıtı ve düşman medya" şeklinde nitelendiren Hamaney, şöyle devam etti:  "Bazı ülke yöneticilerinden işitilen sözler hayret ve üzüntü vericidir. İnsan bu sözleri duyunca üzülüyor. Bu sözlerin bazıları düşmanlarımızın konuşmalarının tekrarıdır. Bunlar ABD'nin sözlerinin tekrarıdır." BU BÜYÜK BİR HATADIR Hamaney, ABD'nin İran'ın bölgedeki nüfuzundan rahatsız olduğunu ve Kasım Süleymani'yi bu nedenle öldürdüğünü savunarak, "İran'ın manevi nüfuzunun faktörü olan her şey onlar için kötüdür. Kudüs Gücü ve Şehit Süleymani ile ilgili onların sözlerini tekrarlamamalıyız. Kudüs Gücü İran'ın Batı Asya'daki siyasetini gerçekleştiriyor ve İran'ın buradaki en etkili gücüdür" diye konuştu. Batılıların İran dış siyasetinin kendilerine meyletmesini ve Dışişleri Bakanı'nın da onların bayraktarlığını yapmasını istediğini ileri süren Hamaney, Çin ve Rusya ile ilişkileri geliştirdiklerinde bu yüzden rahatsız olduklarını söyledi.  Ülkenin dış siyasetinin birçok üst organ tarafından belirlendiğini belirten Hamaney, şu değerlendirmelerde bulundu:  "Dünyanın hiçbir yerinde dış siyaset Dışişleri Bakanlığı'nda belirlenmez. Dış siyaset, ülkenin üst organları tarafından belirlenir. Dışişleri Bakanlığı karar alıcı organ değil bunu icra edendir. Bir taraf diğer tarafı yok saymamalıdır. Bu büyük bir hatadır, İranlı yetkililer bu büyük hatayı işlememelidir. Ülkenin siyasetine inanmadığımız ya da kabul etmediğimiz anlamına gelecek ifadeler kullanmamalıyız. Dikkat etmeliyiz, düşmanı mutlu etmemeye de dikkat etmeliyiz."  ADAYLARI DA ELEŞTİRDİ Seçimlerle ilgili olarak da adayları denetleyen Anayasayı Koruyucular Konseyi'ne (AKK) yönelik eleştirilere tepki gösteren Hamaney, "Bazıları sonuçlar kendi istedikleri olursa seçimleri kabul ediyor. Arzuları gerçekleşirse seçimleri doğru görüyorlar ancak istedikleri sonucu elde edemedikleri takdirde seçimi düzenleyenleri ve diğer kurumları suçluyorlar" dedi.  Hamaney, seçimlere katılan adayların bazılarını isim vermeden "programsız, temelsiz vaatlerde bulunan, ülkenin imkanlarını dikkate almayan ve aldatan" şeklinde suçlayarak, "Seçimler önemli bir fırsattır ve halkı bundan soğutmamalı. Bazıları istediklerini elde edemeyince 2009'da olduğu gibi bazen kaos çıkarıyorlar. Suçlamalar insafsızlık ve kaos ise suçtur" diye konuştu.

2 yıl önce

Bakan Soylu'nun tepkisinin ardından konuşan Mehmet Ağar özür diledi

Sözcü TV'de Erdoğan Aktaş'ın sorularını yanıtlayan Ağar, bu ifadesine gelen eleştirilerin tümüne hak verdiğini söyledi. "Olayın kızgınlığından bir sürç-i lisan söz konusu. Emniyet teşkilatı mensupları çok değerli arkadaşlarımız. Bugün Türkiye'de organize suç örgütlerine nefes aldırmıyorlar. Benim bu tabiri kullanam fevkalade yanlıştır. Özellikle Sayın İçişleri Bakanı, gerçekten kendisini takdirle takip ediyorum. Fevkalede başarılı bir görev sürecini devam ettiriyor" diyen Ağar, şöyle devam etti: "Devlet her konuda terörle mücadele olsun, organize suçlar olsun her konuda olaya hakim. O bir kızgınlıkla ağzımızdan çıkan bir söz oldu. Saygı Bey'i de aradım. Kalem namusu olan bir gazeteci, bu konuyu fevkalade uygun bir şekilde aktardı. Kusur benim, bütün meslektaşlarımdan kalben özür diliyorum. Sayın Bakan'ın liderliğinde, öncülüğünde cansiperane bir mücadele sergiliyorlar. Bu emeği görmezden gelmek, hele benim için asla söz konusu olmaz. Hatam budur, ben de bunu kabul ediyorum." İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ne demişti? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu konuyla ilgili, “Bu süreçte “belki dil sürçmesidir” diye hala tekzibini beklediğim cümle. Biz olmasa idik oraya mafya çökecekti cümlesidir. İnşallah saygısız gazetecinin çarpıtmasıdır. Benim devletim Libya’ya ve Karabağ’a çökülmesine fırsat vermedi. Kıytırık bir marinaya mafya bozuntularının çökmesine fırsat vermez. Türkiye eski Türkiye değil.” açıklamada bulunmuştu.

2 yıl önce

Utanmazlar! Muhalefet “Katarlılara sınavsız fakülte” yalanında ısrarlı… AYT sınavı öncesi de özür gelmedi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, T24 sitesinden alıntı yaparak çarpıtmayı "Kendi gencine bu kadar sevgisiz, bu kadar saygısız bir iktidar işte. Bizim çocuklar o okullara girebilmek için bütün gençliklerini heba ediyorlar!" İfadeleriyle paylaştı. CHP milletvekilleri Mustafa Adıgüzel, Mahmut Tanal ve Engin Özkoç ile Memleket Partisi Başkanı Muharrem İnce de kampanyaya tweetleriyle katıldı. Kılıçdaroğlu ve İnce'den hemen sonra, çarpıtmanın sosyal medyada yayılması üzerine resmi kaynaklar haberin gerçeğini açıkladı ve protokolün 20'den fazla ülke ile de yapılmış olduğunu hatırlattı. Düzeltme bile gerektirmeyen, anlaşma metninde çok net bir biçimde belli olan bu bilgiye ve düzeltmeye rağmen CHP'li isimler, muhalefet yanlısı medya ve sosyal medya hesapları herhangi bir düzeltme ve özür yayınlamadı. T24'TEN 27 SAAT SONRA ÖZÜR Yalan haberin en çok yayıldığı T24 Sitesi, resmi yetkililerin açıklamalarından 27 saat sonra özür yayınlayabildi. Ancak Kılıçdaroğlu ve CHP'li milletvekillerinden yine de tweet silme veya özür gelmedi. Sosyal medya kullanıcıları, özür açıklamalarının altına bu siyasetçilerin 'utanmazlıklarından' duydukları utancı belirten mesajlar yazdı. Yalan haberi eleştiri malzemesi olarak kullanarak, AYT sınavı öncesi gençlerin moralini bozan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi ise, sosyal paylaşımlarını silmediği gibi özür de dilemedi. Asılsız haberi yayanlar özür dilerken, Kılıçdaroğlu yalanda ısrar etmeye devam etti.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Kılıçdaroğlu, ahlak ve etik kaygısı taşıyorsa Türk gençliğinden derhal özür dilemek mecburiyetindedir

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları: Geride bıraktığımız hafta sonu sayıları 2 buçuk milyona ulaşan kardeşlerimizin gelecekleri için ter döktüğü YKS sınavı 3 etap halinde gerçekleştirilmiştir. Dileğim her gencimizin dileklerinin gerçek olmasıdır. Evlatlarımızın hayatını 2 günlük bir sınava mahkum etmenin adil ve hakkaniyetli bir yanı bize göre yoktur. Yürürlükteki sınav sistemi yeni baştan ele alınmalı, okul öncesi sürecini de hesaba katan modelle her evladımızın ilgi alanına uygun eğitim alanının temini sağlanmalıdır. Üniversite sınavı tamamen kaldırılmalıdır. Toplam üniversitelerin kontenjan sayısı 1 milyonu aşmaktadır. Türkiye, sınavsız üniversiteye geçişi başarabilecek kapasiteye sahiptir. Gençlerimizi yarış atı gibi göremeyiz. İlköğretim ve orta öğretimde uygulanacak müfredat ile ortaöğretim başarısını ve olgunlaşma sınavını esas alan üniversiteye geçiş sistemi uygulanmalıdır. Artık üniversite sınavlarına neşter vurmanın zamanı gelmiştir. Buna karşılık MHP dert etmiş, Türk gençliğinin sınav maratonlarında eriyip gitmesinde gönlü ve vicdanı razı olmamıştır. Bu düşüncemiz yeni değildir, dönüp bizlere düşen sorumluluğun farkına varalım. BAHÇELİ'DEN ÇAĞRI: GELİN BU ÜNİVERSİTE SINAVLARINI KALDIRALIM Siyasi muhataplarımıza çağrımdır, gelin bu üniversite sınavlarını kaldıralım. Gençlerimizi bunaltmayalım. Gençlerimiz eğitim, sağlık, istihdam ve serbest zamanlarının değerlendirilmesiyle ilgili sorunlarının çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. İnancımız, irademiz ve eğitim politikalarımızın genel ilkeleri bunlardır. Bütün gençlerimiz ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim görmelidir. Türk gençliğini istismar hesaplarına alet etmeye çalışanların oyunlarını bozmak için tetikte bekliyoruz. Belki anne babaları kadar olmasa da Türk gençliğini çok seviyoruz, alayını bağrımıza basıyoruz. Gençlerimizin hassasiyetleriyle oynayan sorumsuz ve vicdansız siyasetçileri görünce kahroluyoruz. 'SINAVSIZ ÜNİVERSİTE' MHP'NİN SEÇİM BEYANNAMESİNDE DE YER ALIYORDU MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2018 seçimleri öncesinde açıkladığı partisinin seçim beyannamesinde 'sınavsız üniversite' vurgusu yapmıştı. 26 Mayıs 2018'de partisinin seçim beyannamesini açıklayan Bahçeli 'Ön lisans mezunlarına lisans tamamlama imkanı sağlanması ve üniversiteye giriş sınavının kaldırılması"na yönelik ayrı bir başlık açmıştı. MHP'nin seçim beyannamesindeki ilgili bölüm şu şekilde yer bulmuştu: *Gençlerin fırsat eşitliği çerçevesinde eğitim imkânlarından yararlanmaları sağlanarak eğitim düzeyi yükseltilmelidir. Gençler, ilköğretim ve orta öğretim kademesindeki yönlendirme çerçevesinde ve yetenekleri ölçüsünde istedikleri bölümde yükseköğretime devam etme imkânına kavuşturulmalı, aldıkları eğitimle çağın şartlarına, ekonomik ve sosyal hayata hazırlanabilmelidir. 'KATARLILARA SINAVSIZ TIP' İDDİASI İddia şuydu: 'Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecekti'. CHP Genel Başkanı, mesajıyla gençlerimizi galeyana getirmek için fitne tezgahını açtı. YKS'ye bir gün kala gençlerimizi kışkırtmaya niyetlenen Kılıçdaroğlu, kendini rezil etti. Yalan makinesi yine tekleyip su kaynattı.   Katarlı gençlerin sınavsız tıp okumaları gerçek dışı bir iddiaydı. Bu yalanı haberleştiren bazı haber siteleri ise hemen U dönüşü yapmış ve özür dilemişlerdir ancak Kılıçdaroğlu'ndan henüz ses, seda çıkmamıştır. Kılıçdaroğlu dürüst ve namuslu bir siyaset yaptığına inanıyorsa Türk gençliğinden derhal özür dilemesi gerekir. Gençlerimize ayıp etmiştir.  Kılıçdaroğlu'na açık bir teklif sunuyorum: Kendisini kimler tutsak almışsa korkmasın bize itiraf etsin. Yardımsa yardım edelim, yeter ki maruz kaldığı girdaptan çıkabilsin. Fidye istiyorlarsa karşılayalım, heba olup gidiyor. Atarı gideri bırak Sayın Kılıçdaroğlu, mertçe bize derdini söyle. Siyasi itirafçı olabilirsin, pişmanlık kanunundan da elbette istifade edebilirsin. Fincancı katırlıları ürküyormuş, varsın ürksünler. Özü doğru olanın sözü de doğrudur. Haklı olan doğru olandır. Atalarımız ne güzel söylemiş, ak koyun ak bacağından kara koyun kara bacağından asılır. Eğri değiliz, hak yolundayız, hakikatin ardındayız. Biz doğru ve dürüst olmaktan korkmuyoruz. MHP işte böyledir. Milletimiz adına doğruyu söyleriz. Bilinmelidir ki, teröriste terörist katile de katil deriz. Sözümüzü esirgemeyiz, eğer diyemezsek kahramanların yüzüne bakamayız. Herkes sussa bile biz sonuna kadar konuşuruz. Sonunu hesap ederek vatan ve millet müdafaası olmaz, olamaz, yapılamaz. Misket bombasını bacaklarının arasına sıkıştırıp silah arkadaşlarını fedakarca korumuştur. Bu kahraman Uzman Çavuş Yusuf Yayla'dır ve onun tertemiz alnından öpmek boynumuzun borcudur. Merak etmesin Yusufumuzu her birlikte ayağa kaldıracağız. Gece gündüz gibi karşımızda olan bu farkı kalbi kararmamış, aklı kiralanmamış, vatana ve millete düşman kesilmemiş her insanımız görecektir. Teröristlere methiyeler dizenler nasılsınız? Milis işbirlikçiler sizin olsun, şehitler bizimdir, gaziler bizimdir. TERÖRLE MÜCADELE Teröriste terörist diyemediğiniz sürece günahla birliktesiniz. Yerimizde saymayacağız, vatan diyeceğiz, bayrak diyeceğiz, şehit diyeceğiz. Art niyetli güruhun maskesini düşürmekle kalmayacağız, yırta yırta söküp atacağız. Sözümüz senettir. Biz sussak tarih susmayacak. Onlar sanıyorlar ki bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar. İmanımız, irademiz, kınına sığmayan kılıcımızdır. Artık sınır ötesinde yuvalanmış hainlerin kökünü kazımak gerekir. PKK terör örgütü ikinci kuşakta sıkışmıştır. Terörist Ulaş Doğan'ın imhası hainlerin sonunun geldiğine açık delildir. Türkiye bu terör müsibetinin üstesinden gelecektir. "AB İLE İLİŞKİLER DÜĞÜMLENMİŞTİR" Herkesi uyarıyorum; çok daha kaotik bir dönem önümüzdedir. AB Zirvesi Brüksel'de yapılmıştır. Bu zirvede Türkiye yine ihmal edilmiştir. İnsanlık etik bir çöküş yaşarken, AB'nin hala kendi sahasında top çevirmesi bir defa akıl tutulmasıdır. AB'nin ülkemizde Doğu Akdeniz'de tek taraflı hareketlerinden uzak durmasını aksi halde yaptırımların devreye gireceğini söylemesi ileri düzeyde bir tehdittir. AB ile ilişkiler düğümlenmiştir. Mazlumlar, AB'nin gündem başlıkları arasında yer almamıştır. AB dürüst değildir, samimi değildir, dahası Türkiye'nin aleyhine çalışmaktadır. İşbirlikçisi de zillet ittifakıdır.  Bunlar Türkiye'ye demokrasi getirecekmiş. 15 Temmuz'da hükümet devrilirse üzülmem diyen at hırsızı Dalton kime mesaj veriyor, kimlere sinyal yakıyor. Kılıçdaroğlu'na yeni bir talimat listesi mi dağıtıyor? Yeni kaos planları mı devreye sokacaksınız? Bu nasıl bir ahlaksızlıktır? Bunlar Türkiye'yi ne sayıyorlar? Öyle yağma yok... FETÖ görünümüyle bunak Dalton ekibinin ana unsuru olduğu görüyoruz. Türk siyasetine sürülmek istenen lekeleri bu kapsamda ele alıyoruz. Ne gam ne tasa, zalimlerin tuzağı varsa Türk milletinin de kırılamayacak bir mukavemeti vardır. Hepsini besmele duymuş şeytana çevirecektir. BAŞKANLIK SİSTEMİ AÇIKLAMASI 9 Temmuz 2021 tarihi ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 3 yılı geride kalacaktır. Dünya siyaset tarihinde kansız, kavgasız, kargaşasız bir sistem değişikliği nadiren görülmüştür. Türkiye bunu başarmıştır. Türk tipi başkanlık sistemi ülkemizin demokratik gücünü teyit etmiştir. Yeni hükümet sistemi refah, bereket ve bolluk demektir. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi arayışları israftır, izansızlıktır. Algı oyunlarına ve aldatma kampanyalarına itibar edecek kimse kalmamıştır. Başkanlık sisteminde başkanın partisiz olması gerektiğini söylemek ile parlamenter sistemde başbakanın partisiz olması gerektiğini söylemek aynıdır. Milleti yanıltarak siyaset yapamayacaklarını zillete düşenlerin çok iyi anlamalarında sonsuz yararlar olacaktır. Zillet ittifakı cumhurbaşkanını TBMM'nin seçmesi için hazırlık yapmaktadır. Bunların iktidara gelmeleri hayal ötesi bir beklentidir. İP'in görüşüne göre sistemi güçlendirme adına koalisyon protokolü öngörülmüştür. Daha önce de seçim kanunlarında koalisyon protokolü önerilmiştir.  KANAL İSTANBUL SÖZLERİ Kanal İstanbul projesini samimiyetle destekliyoruz. Bu proje Türkiye ve İstanbul'a güç katacaktır. Yapılanı yıkmak cinayettir, varsa gücün, varsa zekan daha iyisini yaparsın. Dostları tarafından kulağına fısıldanan yalan yanlış bilgilerle çarkı dönen birine bu devletin yönetimi teslim edilemez. Kılıçdaroğlu bir tarafta öfkenin ve intikamın duygusunun olmadığı bir ülkede yaşamak istediğini söylüyor, diğer tarafta iktidar kesimiyle selamı sabahı kesmesini söylüyor. Onlar duracak biz koşacağız, onlar gerileyecek bir ilerleyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yeni bir anayasayla taçlandırıp geleceğe taşıyacağız.

2 yıl önce

'Özür'e özel belge

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İsmet İnönü'nün 27 Mayıs öncesi yaptığı darbe tehdidi içeren açıklamalarını hatırlatmasının ardından, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in öncülük ettiği çarpıtma girişimi Yassıada tutanaklarına takıldı. Özel, İnönü'nün Meclis kararıyla tutanaklardan çıkarılan konuşmayı hiç yapmadığını iddia ederken, o ifadeler Yassıada belgelerinden çıktı. KOMİSYON BELGESİ Yassıada davalarının soruşturma eklerinde ortaya çıkan ifadeler, aynı dönemde Meclis'te bulunan gazeteci kökenli Demokrat Parti milletvekili Mithat Perin'in tuttuğu notlar arasında bulundu. Yassıada Tazminat Komisyonu evrakları içinde yer alan daktilo ile yazılmış konuşma, "Cumhuriyet Arşivleri, Yassıada Fonu, 19 no.lu kutu, 55 no.lu gömlek, sıra 1, evrak 1'de, Merkez Soruşturma Kurulu'nun 03.08.1960 tarih ve 809 sayılı 4 No.lu Tali Soruşturma Kurulu'na gönderdiği yazının eki 7. Sırası'nda" yer aldı. CEZA GETİREN KONUŞMA Cumhurbaşkanı Kararı ile kurulan Yassıada Tazminat Komisyonu'nun incelediği evrakların tasnifi sırasında ortaya çıkan belgenin, Mithat Perin tarafından tutulan 3 sayfalık notların daktiloya çekilmiş hali olduğu belirlendi. Belgelerde İsmet İnönü'nün 12 birleşim Meclis'ten geçici olarak çıkarılma cezası verilmesi sonrasında anılan konuşmayı yaptığı ifade edildi. İnönü'nün, Meclis'ten çıkarılmadan önce yaptığı ve tutanaklardan çıkarılan konuşmada şu ifadeler yer aldı: AÇIKÇA DARBE TEHDİDİ "Buraya gelirken dışarıda Meclis binasını kuşatmış bir tabur asker gördüm. Başlarında bir genç binbaşı vardı. Siz benden korkuyorsunuz. Benden korkuyorsunuz ama dışarıya getirdiğiniz askerlere kumanda eden binbaşıdan da korkuyorsunuz. Korktuğunuzu, ona güvenmediğinizi isbat etmek için size şöyle bir teklifim var. Çağırın binbaşıyı beni alıp götürmesini söyleyin bakalım emrinize itiat edecek mi? Size bunun aksi bir teklifim de var. Binbaşıyı ben çağırayım ve Meclisi feshettireyim. Bunu ister misiniz? Siz böyle inanmadığınız insanlarla bir ihtilalin bastırılacağına inanmakla bir kerre daha hatalı bir yola sapmış bulunuyorsunuz. İhtilal olacak ve siz bundan kurtulamayacaksınız."

2 yıl önce

Murat Karakaş, radyo programındaki sapıkça sözleri için özür diledi

Yasa dışı yollarla Türkiye'ye gelen Afgan mülteciler kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Geçtiğimiz günlerde 'Ege'de Son Ses' adlı yerel bir radyo kanalında mültecilerle ilgili yorum yapan gazeteci Murat Karakaş, ırkçı ve cinsiyetçi yorumlarla programa damga vurmuştu. "UKRAYNA'DAN BAYAN MÜLTECİLER GELSE..." Karakaş'ın, "Aslında Ukrayna’dan bayan mülteciler gelse o zaman hepimiz evimizde konuk ederiz. "AFGANİSTAN'DAN SAKALLI LEŞ GİBİ..." Gidiyor Afganistan sakallı sakallı leş gibi..." ifadeleri tepkilerin hedefi olmuştu. KARAKAŞ'TAN YANIT GELDİ: MAKSADI AŞTIK Karakaş, tepkilerin ardından Independent Türkçe’ye açıklamada bulundu. Programda espri yapmak istediğini belirten Karakaş, maksadını aştığını söyleyerek bütün kadınlardan özür diledi. Türkiye’nin mülteci politikaları ile ilgili eleştirilerinin baki olduğunu vurgulayan Karakaş, "Kadın hakları, çocuk hakları ile ilgili programlar yapan, 20 yılı aşkın gazetecilik faaliyeyi yürüten birisiyim. Böyle bir insan değilim. Bazı fırsatçılar bunu linç kampanyasına dönüştürdü. Biz bunların nereden beslendiğini biliyoruz. Yayına çıkaramadığımız uç kesimler haberi servis ederek bunun yayılmasına sebep oldu. Ama bu söylediğim haklı olduğunu göstermez.” dedi. Karakaş, bugün yapacağı programda da daha detaylı bir açıklama yaparak özür dileyeceğini söyledi. "TÜM KAMUOYUNDAN ÖZÜR DİLERİZ" Ayrıca Twitter hesabı üzerinden de paylaşım yapan Karakaş, "31 Temmuz 2021 tarihinde yaptığımız yayında Ukraynalı kadınlar ve mülteciler için sarf ettiğimiz sözler maksadını aşan ifadeler olmuştur. Bu sözleri düzeltir, şahsım Kurat Karakaş ve gazeteci arkadaşım Rıdvan Karapehlivan olarak tüm kamuoyundan özür dileriz." ifadelerine yer verdi.

1 2 3 4 5 6 7