04 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

Fransa’da polis çadır kuran düzensiz göçmenlere saldırdı! Human Rights Observers görüntüleri paylaştı..

Fransa’nın kuzeyindeki Calais kentinde polisin düzensiz göçmenleri çadırlarından çıkararak kovaladığı anlar görüntülendi. İnsan Hakları Gözlemcilerinin (Human Rights Observers) Twitter hesabından paylaşılan düne ait görüntülerde, Fransız polisleri Calais’de çadır kuran düzensiz göçmenleri tahliye etmek için göz yaşartıcı gaz kullandı.Göçmenleri çadırlarından çıkmaya zorlayan polisler, yaklaşık 30 çadır ve 5 tenteye el koydu. Göçmenlerin yaşadığı yere galoşla girdiler Görüntülerde bazı çevik kuvvet polislerinin, sığınmacıların yaşadığı alana galoşla girmesi de dikkati çekti. Polisler görüntü alan İnsan Hakları Gözlemcilerini de tartakladı. Calais kentinde daha önce de İngiltere'ye geçmek için bekleyen düzensiz göçmenlerin yaşadığı çadırları, polisler ve alandaki diğer yetkililerin bıçaklarla kestiği anlar görüntülere yansımıştı. Söz konusu görüntüler insan hakları savunucularının tepkisine neden olmuştu.

2 yıl önce

Biden'dan Ukrayna'ya Rusya karşısında destek

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre, ABD Başkanı Biden ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede Biden, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy'e "ABD, müttefikleri ve ortakları, Rusya'nın Ukrayna'yı daha fazla işgali durumunda kati surette karşılık verecek" taahhüdünde bulundu. İki lider, gelecek hafta başlayacak NATO-Rusya Konseyi'ndeki ikili Stratejik İstikrar Diyaloğu ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'ndaki diplomatik çabalara da desteğini dile getirdi. Biden, görüşmede ayrıca ABD'nin Ukrayna'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne, Donbas'taki gerilimi azaltmak için güven artırıcı tedbirlere ve Minsk Anlaşması'nın uygulanması için aktif diplomasiye desteğini yineledi.

2 yıl önce

Libya'daki Türkiye karşıtı yerel güçlerin son aylarda Ankara ile giderek yakınlaşması dikkat çekiyor

Libya'da meşru hükümete verdiği destekle dengeleri değiştiren Türkiye'nin ülkedeki rolü güçleniyor. Türkiye'yi 'düşman' ilan eden yerel güçlerin son dönemde Ankara'ya yakınlaşma çabası dikkat çekiyor. Bunda Türkiye'nin savunma sanayiindeki kat ettiği büyük başarı ve Arap cephesindeki siyasi değişikler etkili oldu. Muammer Kaddafi'nin, doğum yeri Sirte şehrinde 2011'de linç edilerek öldürülmesinden bu yana suların bir türlü durulmadığı Libya'da, ülkenin iç dengelerinin yeniden oturtulması için olağan üstü bir çaba sarf ediliyor. Fransa başta olmak üzere Batılı devletler kendi emperyal hedefleri için Libya'ya akın ederken, Türkiye bölgede düzen kurucu ve halkın refahı için gayret gösterici pozisyonunu koruyor. Diğer dış aktörlerin tesiriyle Türkiye aleyhine faaliyet gösteren bazı Libyalı yerel güçlerin, son dönemde Ankara ile yakınlaşmak için birbiriyle yarışması özellikle dikkat çekiyor. NE DEĞİŞTİ? Başından beri başkent Trablus'taki meşru hükümeti destekleyen ve merkezi yönetimin güçlenmesi için çalışan Türkiye, doğudaki Bingazi'de üslenen ayrılıkçı komutan Halife Hafter ve müttefikleri tarafından "düşman" olarak kodlanıyordu. Yeni Şafak'ın haberine göre, Son dönemdeki değişimi yorumlayan siyasi gözlemciler, özellikle iki nedenden dolayı, "Türkiye karşıtı" cephenin tavır değiştirdiğine vurgu yapıyor. Bunlardan birincisi, Türk savunma sanayiinin kaydettiği baş döndürücü ilerleme. Dünya siyaset ve savunma kulislerinin başlıca gündem maddesine dönüşen bu konu, Libyalı aktörler tarafından da yakından takip ediliyor. İkinci olarak da, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Türkiye ile yeniden yakınlaşmasının Libya'ya direkt etkisi bağlamında, Arap dünyasında yaşanan siyaset değişimlerinin altı çiziliyor. Türkiye'nin Katar'la kurduğu güçlü ittifakı aşamayan diğer Arap ülkelerinin, yeni stratejiler geliştirmek zorunda kaldığı belirtiliyor. BUNDAN SONRASI Türkiye'nin Mısır ve Suudi Arabistan'la yakın gelecekte yeniden sıcak ilişkiler kurması halinde, Libya'daki iç dengelerin tamamen Ankara lehine şekilleneceğine işaret ediliyor. Geçmişte "Libya'daki yabancı varlığına karşıyız" şeklindeki açıklamalarla Türkiye'nin Libya'daki konumunu açıktan eleştiren Kahire'nin tavır değiştirmesinin, Libya'yı doğrudan etkileyeceği kaydediliyor.

2 yıl önce

Uluslararası kuruluşlara göre 2020’de Avrupa’da İslamofobi artış gösterdi

Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı ve Georgetown Üniversitesinden Profesör Farid Hafez'in hazırladığı Avrupa İslamofobi Raporu 2020'de, bölge ülkelerinde geçen yıl boyunca yaşanan İslam karşıtı olaylar ve söylemler ele alındı. Çeşitli ülkelerden 37 akademisyenin katkı sağladığı raporda, çoğunluğu Avrupa'da yer alan toplam 31 ülkede İslamofobi'nin gidişatı incelendi. Raporda, başta Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşların, Avrupa'da İslamofobi'ye dair araştırmalarına yer verildi. Avrupa Konseyinin Haziran 2020'de yayımladığı "İnternetteki Yasa Dışı Nefret Söylemleriyle Mücadele" başlıklı raporunda, Avrupa'da internet ortamında artan nefret söylemlerine dikkat çekilirken, 2020'de internetteki nefret söylemlerinin yüzde 9,4'ünün İslam karşıtı unsurlar içerdiği gözlemlendi. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının Haziran 2020'de yayımladığı ankette, Avrupa Birliği vatandaşlarının yüzde 22'sinin Müslümanlara komşuluk etmekten rahatsız olduğu ve yüzde 21'inin başörtülü bir Müslüman kadını işe almak istemediği sonucu çıktı. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonunun raporunda, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric'in "Avrupa korkunç gerçekle yüzleşiyor: Antisemitik, Müslüman karşıtı ve diğer ırkçı nefret suçları endişe verici oranda artıyor." ifadelerine yer verildi. BATI AVRUPA'DA İSLAMOFOBİ SOSYAL HAYATTA YAYGINLAŞTI BM İnsan Hakları Konseyinin geçen yıl yayımladığı raporda da Müslümanlara yönelik nefret suçlarının, özellikle sosyal medyada büyük oranda arttığı vurgulandı. Bu artışın çoğunlukla Avrupa ülkelerinde gözlemlendiği ve Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, Hollanda ve İngiltere'de Müslüman toplulukların her geçen gün daha fazla nefret söylemlerine maruz kaldığı belirtildi. Konseyin raporunda, sosyal medya platformu Facebook'un, Müslüman karşıtı nefret söylemlerinde en kilit araç olarak kullanıldığı tespiti yer aldı. Raporda, Batı Avrupa ülkelerinde İslamofobik eylemlerin internet ortamının yanı sıra sosyal hayatta da yaygınlaştığına dikkat çekildi ve bazı ülkelerde kadınların, dini inancı gereği giydiği kıyafetlerle eğitim görmesinin yasaklanması örnek gösterildi. İSLAMOFOBİ'NİN ARTIŞI MÜSLÜMAN TOPLULUKLARI ENDİŞELENDİRİYOR Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatının hazırladığı "Müslüman Karşıtı Nefret Suçlarını Anlamak: Müslüman Toplulukların Güvenlik İhtiyacı" raporunda, İslamofobi'nin fiziksel, duygusal ve psikolojik etkileri incelendi. İslamofobik saldırıya maruz kalan kişilerin günlük hayatta korku ve endişelerinin arttığı, daha fazla güvenliğe ihtiyaç duyduğu gözlemlendi. Avrupa genelinde artan İslam karşıtı eylemlerin, Müslüman toplulukların camiye gitmekten korkması ve Müslüman kadınların dini kıyafet giymekten çekinmesi gibi sonuçlar getirebileceği belirtildi. AVRUPA, İSLAMOFOBİ'NİN EN AKTİF NOKTASI İslam İşbirliği Teşkilatının Kasım 2020'de yayımladığı raporda, Müslüman karşıtlığının, Avrupa'da aşırı sağ grupların kampanyalarında ana unsur haline geldiği ifade edildi. Müslümanlara yönelik sosyal medyada nefret söylemi ve fiziki saldırıların en çok Avrupa'da yaşandığı kaydedilirken, Avrupa'nın İslamofobi'nin en aktif noktası olmayı sürdürdüğü tespiti yapıldı. MEDYA VE DÜŞÜNCE KURULUŞLARI İSLAMOFOBİ'Yİ KALICI HALE GETİRDİ Avrupa İslamofobi Raporu 2020, uluslararası kuruluşların İslamofobi'yi ele almak için düzenlediği etkinliklere ve alınan tedbirlere de değindi. Bu kapsamda geçen yıl Avrupa Parlamentosunda (AP) "21 Eylül Avrupa İslamofobi'ye Karşı Mücadele Günü" dolayısıyla yapılan etkinlikte parlamento üyeleri, Avrupa'da giderek artan İslamofobik eylemler ve özellikle Müslüman kadınlara yönelik nefret suçlarına dair endişelerini paylaştı. Eski AP üyesi Mecid Mecid, "kötü idare edilen medya ve gündem belirleyen düşünce kuruluşlarının, Avrupa'da İslamofobi'yi kalıcı hale getirdiği" fikrini savundu. Avrupa Konseyi de kıta genelinde İslamofobi'yle mücadeleyi güçlendirmek için harekete geçti ve 7 Ekim 2020'de, Konsey'in İletişim Direktörü Daniel Höltgen'i "İslam Karşıtlığı, Antisemitizm, Nefret Suçları Özel Temsilcisi" olarak atadı.

2 yıl önce

NATO’da devir teslim: Türkiye görevini Fransa’ya devretti

Milli Savunma Bakanlığının sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Ocak 2021’den bu yana NATO’nun ‘NATO Mukabele Kuvveti Kara Unsur Komutanlığı’ görevini yürüten 3’üncü Kolordu (HRF) K.lığımız ile ‘NATO Çok Yüksek Hazırlıklı Müşterek Görev Kuvveti’ olarak görev yapan 66’ncı Mekanize Piyade Tugay Komutanlığımız bugün görevi Fransa’ya devretti. Görevlerini başarıyla yerine getiren her iki Komutanlığımızı ve görevli personelimizi kutluyoruz” denildi.

2 yıl önce

ABD basını Kandil'e gitti: PKK'nın yöneticilerinin Türk SİHA'larından saklanıyor

Türkiye yurt içinde ve sınır ötesinde terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Suriye'nin kuzeyini terörden arındıran Türk ordusu, Irak'ın kuzeyinde yuvalanan teröristlere göz açtırmamak için havadan ve karadan operasyonlara devam ediyor. IRAK'IN KUZEYİNDEKİ PKK YÖNETİCİLERİ ZORDA Operasyonlar kapsamında İHA ve SİHA'lar havadan gözetleme ve nokta atışı operasyonlar gerçekleştiriyor. ABD merkezli PBS News'in muhabiri Simona Foltyn, Irak'ın kuzeyine giderek, terör örgütü PKK'lı üst düzey yöneticilerin içine düştüğü durumu aktardı. "PKK LİDERLİĞİ İHA VE SİHA'LARDAN SAKLANIYOR" Bölgede Türk İHA'larının sürekli gözetleme yaptığına dikkat çeken Foltyn, "Bu, PKK liderliğini saklanmaya zorladı." dedi. "PKK'LI SÖZCÜ RÖPORTAJA GELEMEDİ" Haberde, "PKK sözcüsü röportaj için bizimle bir araya gelemedi." denildi. Böylece örgütün üst düzey yöneticilerinin SİHA saldırılarına uğrayabileceklerine dair yaşadıkları korku bir kez daha gözler önüne serildi.

2 yıl önce

Amerikan Forbes dergisi: Atina Türkiye'nin gücünün farkında

Amerikan Forbes dergisinde, Türkiye ve Yunanistan donanmalarını kıyaslayan bir yazı yayımlandı. Yazıda, Atina'nın Türkiye'nin gücünün farkında olduğuna dikkat çekildi. "YUNANİSTAN'IN YENİ GEMİLERE İHTİYACI VAR" "Yunanistan, Türkiye'ye Ayak Uydurabilmek İçin Donanmasını Yükseltmeye İhtiyaç Duyacak" başlıklı Paul Iddon imzalı yazıda başta TCGG olmak üzere Türk donanmasının her yıl hedefine yeni bir tanesini ekleyeceği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: "Yunanistan, Türkiye'ye ayak uydurabilmek için donanmasını yükseltmeye ihtiyaç duyacak. Atina, rakibi Türkiye'nin hızla büyüyen deniz gücüne karşı koymak için daha yeni ve daha modern savaş gemilerine ihtiyaç duyacaktır. Yunanistan, her yıl önemli ölçüde büyüyen ve gelişen Türkiye'yle kesinlikle boy ölçüşemez." Dergide Türkiye'nin gelecek yıllardaki donanma planlarından bahsedilirken Yunanistan'ın Türkiye'nin artan deniz gücüne karşı önlem alması gerektiği ifade edildi. "TÜRKİYE HER YIL BİR TANE EKLEYECEK" Türk donanmasına ilişkin şu bilgilere yer verildi: 23 Ocak'ta Türkiye, yerel olarak inşa edilen ilk çok amaçlı fırkateyni olan TCG İstanbul'u denize indirdi. İstanbul 2023 yılında Türk Deniz Kuvvetleri teslim edilecektir.I sınıfı fırkateynler, yerel olarak yapılmış 16 hücreli MDAS dikey fırlatma sistemi (henüz belirlenecek toplam 64 karadan havaya füze) dahil olmak üzere silah sistemlerine sahip olacak; Türkiye şu anda altı yeni Type-214 havadan bağımsız tahrikli denizaltı inşa ediyor ve 2022 ile 2027 yılları arasında Donanmasına her yıl bir tane eklemeyi hedefliyor. "DENİZ GÜCÜNÜ SERGİLEMEKTEN ÇEKİNMİYOR" Türkiye, müthiş deniz gücünü sergilemekten çekinmedi. 2019 yılında 100'ün üzerinde Türk Donanması gemisi, filonun modern tarihinin en büyük ve en kapsamlı tatbikatı olan Türkiye çevresindeki üç denizde eş zamanlı tatbikatlara katıldı. "ATİNA TÜRKİYE'NİN GÜCÜNÜN FARKINDA" "Atina, Türkiye'nin artan deniz gücünün ve tartışmalı sular ve doğal kaynaklar üzerindeki iddialarını daha güçlü ve agresif bir şekilde ortaya koyma konusundaki artan isteğinin kesinlikle farkında. Atina nihayetinde ne yapmayı seçerse seçsin, donanmasının, deniz gücü dengesinin kararlı bir şekilde Ankara'nın lehine değişmesini önlemek için daha büyük ve giderek daha sofistike rakibine ayak uydurmak için önemli tedariklere ve yükseltmelere ihtiyacı olduğu açıkça ortaya çıktı."

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur

Soylu, 'Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur. Hayatları boyunca bunun sorumluluğunu üzerlerinde hissedeceklerdir. Temiz bir kurum değildir. Avrupa medeniyeti ve Avrupa, bu kurumun hesabını verecektir.' dedi. Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığındaki 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, dünyanın gördüğü gerçek ve klasik anlamdaki son imparatorluğun bakiyesi olan bir ülke olduğunu belirtti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Cumhuriyet'i bu birikim ve kültürün üzerine yeni bir vizyon, büyük bir emek ve fedakarlıkla kurduklarını dile getiren Soylu, "Bu birikim ve sorumluluğun gereği olarak, tarihin bu millete biçtiği rolün, bu coğrafyada ayakta kalabilmenin bir gereği olarak her meseleyi büyük düşünmekle, her meseleye sınırlarımızı aşan bir vizyonla bakmak durumundayız. Aksi takdirde bedel ödemekle karşı karşıya kalıyoruz." diye konuştu. Soylu, kendilerine çizilen sınırlara hapsolmuş, ideal yoksunu, korkak, ürkek bir politikayla bu coğrafyada ayakta kalınamayacağına dikkati çekti. Doğuda, istikrarsızlık üreten birden fazla nokta bulunduğunu dile getiren Soylu, Suriye-Irak hattı, Afganistan, Pakistan-İran, aynı yoğunlukta olmasa bile göç üretmesi açısından Orta Asya'daki ülkeler ile Afrika'nın bu alanlardan olduğunu aktardı. Bunların hepsini aynı botun içinde yakalayanların ve bu istikrarsızlığın ne ürettiğini en iyi bilenlerin Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli olduğunu ifade eden Soylu, "Bildiğimiz ve gördüğümüz bir şey daha var ki o da şudur: Eğer önümüzdeki birkaç yıl içinde, bu ülkelerin her birinin başına, aynı anda birer tane Recep Tayyip Erdoğan gelmeyecekse yakın bir gelecekte bu istikrarsızlık ve getirdiği sorunlar bitecek gibi değildir. Ya da Batı'nın başına, tüm bu istikrarsızlık politikalarını unutturacak, vazgeçirecek büyük bir felaket gelmezse yine bu akış bitecek değildir." şeklinde konuştu. Yerin altında Doğu'nun zengin, Batı'nın ise fakir; yerin üstünde de Batı'nın zengin, Doğu'nun ise fakir olduğunu dile getiren Soylu, şöyle devam etti: "ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanan bir rapora göre, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan Levant Havzası'nda 3,45 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,7 milyar varil petrol var. Nil Deltası Havzası'nda ise 6,3 trilyon metreküp doğal gaz ve 6 milyar varil sıvı doğal gaz var. Yani toplamda Doğu Akdeniz'de 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon kaynağı var. Batı'nın bu enerjiye olan ihtiyacı ve bağımlılığı, Doğu'ya saldırmasına ve Doğu'da istikrarsızlığa yol açıyor. İstikrarsızlığın kaynağının temelinde de esas itibarıyla Batı'nın hem kendi sorunlarını doğuya yıkma talebi hem de Doğu'yu istikrarsızlaştırarak yeni bir sömürge anlayışını ortaya koyma süreci var. Yerin üstünde ise batılı ülkelerdeki refah seviyesi, Doğu'dan çok yüksek olduğu için, Doğu'daki istikrarsızlık ve çatışmadan kaçanlar batıya yöneliyor." "ANADOLU'NUN ÇEVRESİNDEN BİR TÜRLÜ KOPAMIYOR" Bakan Soylu, yer altıyla yer üstündeki bu Doğu-Batı dengesizliğinin bir istikrarsızlık ve göç paradoksu oluşturduğunu aktararak şunları söyledi: "Bütün problemimiz bu dengeyle bitiyor mu? Ne yazık ki hayır. Afganistan'dan çekilen, güneyimizden kısmen çekilen veya çekilmiş gibi yapan ABD, şimdi Balkanlara ve özellikle Karadeniz'in batısına yerleşmeye çalışıyor. Yani Anadolu'nun çevresinden bir türlü kopamıyor. Bunun bize ve bölge ülkelerine nasıl bir maliyet getireceğini, burada kimin hangi adımları atacağını, dengelerin nasıl değişeceğini, burada fiili olarak ne tür çatışmaların yaşanacağını, diplomasinin ne oranda çözüm üretebileceğini henüz net olarak bilebiliyor değiliz." Yaklaşık 10 gün önce Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı ve ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında iş birliği anlaşması yapıldığını belirten Soylu, "Büyük ihtimalle Yunanistan'ın fakirliğini ve Türkiye fobisini sömürüp, istediklerini yaptıracaklar ve orada uzun bir süre kalacaklar. Barbaros Hayrettin Paşa, 'Denizlere hakim olan, dünyaya hakim olur.' diyeli yaklaşık 500 yıl geçti ama ifadesi hala doğrudur." dedi. Özellikle "verimli hilal"in tam ortasında yer alan Doğu Akdeniz'in, enerji kaynakları bakımından tüm dünyanın iştahını kabartan ilgili ilgisiz bütün büyük ülkelerin hak iddia eder hale geldiği yeni bir siyaset alanına dönüştüğüne dikkati çeken Soylu, bunun yanı sıra Kıbrıs Adası'nın, tam bir uçak gemisi konumuyla tarih boyunca var olan cazibesini 21. yüzyılda daha yüksek bir noktaya yükselttiğini vurguladı. Bölgeye sınırı olmamasına rağmen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeler Doğu Akdeniz'de var olmaya çalışırken Türkiye'nin bu denkleme dahil olma yönündeki çabalarına, "Ne işiniz var orada?" şeklinde ülke içinden gelen itirazların, anlaşılmaz ve üzücü olduğunu ifade etti. Soylu, "Nokta atışı mı dersiniz, kısmet mi dersiniz bilemiyorum ama böyle bir hikayenin tam ortasındaki ülkede, tüm bu olan bitenin cereyan ettiği denizlerde alabildiğine sorumluluk sahibiyiz." dedi. "DENİZCİ YETİŞTİRMEK KOLAY BİR İŞ DEĞİL" Denizci yetiştirmenin kolay bir iş olmadığını, özellikle de 15 Temmuz'dan ağır bir tahribat yemiş bir kurumda bunu yapmanın hiç kolay olmadığını dile getiren Soylu, "Sizlerin gayretiyle beraber, hep birlikte bunu başardık. Hiç şikayetlenmeden, büyük bir fedakarlıkla, görev bilinciyle, bu kurumun ve bu ülkenin denizciliğinin tarihine yakışır şekilde, bu sorumluluğun gereğini yerine getirdiğiniz için, garip gurebaya umut olduğunuz için, denizlerden can kurtardığınız için, uyuşturucu yakaladığınız için, kaçırılmak istenen tarihi eserlerimizi yakaladığınız için, denizlerimiz mavi kalsın diye uğraştığınız için, balıkçılığımızın geleceğini kaçak avcılardan koruduğunuz için, afetlerde, arama kurtarma çalışmalarında vatandaşımıza elinizi uzattığınız için her birinize minnet ve şükranlarımı ifade etmek isterim." diye konuştu. Sahil Güvenlik Komutanlığının gelecek 25 yıllık perspektifinde, iş yükünün hafifleyeceği değil, artacağının görüldüğünü anımsatan Soylu, şunları kaydetti: "Bu kurumun kapasitesini, belki birkaç kat arttırmak zorunda kalacağımız bir vizyona şimdiden sahip olmamız lazım. Birilerinin Türkiye Sahil Güvenlik vizyonu, kıyılarda balık tutmanın ötesine geçmeyebilir. Ancak bu bizim işimiz ve işimizle ilgili geleceği açıkça görüyoruz. Türkiye, son yıllarda güvenlik alanında attığı hiçbir adımda, ürettiği hiçbir söylemde, denizler dahil, kof kabadayılık yapıyor değildir. Bugün büyük hedeflere yürürken sonuç alabiliyorsak, sözümüzü dinletebiliyor, tezlerimizi hayata geçirebiliyorsak, her sözümüzün altını, 21. yüzyılda yükselttiğimiz gücümüzle doldurabildiğimiz içindir." Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığındaki 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, son yıllarda güvenlik alanında önemli adımlar attığını belirterek bu gelişimin, Sahil Güvenlik Komutanlığına da önemli yansımaları olduğunu dile getirdi. Sahil Güvenlik Komutanlığının personel sayısının 15 Temmuz 2016'dan bu yana yüzde 55 arttığını ifade eden Soylu, 2016'da yüzde 71 olan profesyonelleşme oranının ise yüzde 100'e ulaştığını bildirdi. Süleyman Soylu, teknik kapasitenin artırıldığını, Sahil Güvenlik Gözetleme Radar Sistemi Projesi'nin devam ettiğini anlattı. Sahil güvenlik görevi icra edilirken teknolojiden, sahil güvenlik radar sisteminden, yeni botlardan ve yetkinliklerden istifade edilmek zorunda olunduğunu vurgulayan Soylu, 14 sahil gözetleme istasyonunun kurulumunun tamamlandığını aktardı. Bakan Soylu, 107 kontrol botunun 2022'de envantere girmesinin hedeflendiğini, denizlerin her tarafında görev alacak bu botların güce güç katacağını ifade etti. Boş söz söylemediklerinin altını çizen Soylu, Türk Sahil Güvenlik Teşkilatının yüksek bir kapasitesinin olduğunu dile getirdi. "FRONTEX BU DÜNYADAN ELİNİ AYAĞINI ÇEKMELİDİR" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Önümüzdeki en önemli mesele, elbette ki düzensiz göçle mücadeledir ve burada özellikle Yunanistan tarafından yapılan geri itmeler hem ciddi bir sorundur hem de bütün dünyanın gözünün içine baka baka insanlık suçudur. Yunanistan unsurları, sınırlarına ulaşan düzensiz göçmenlerin yüzde 83'ünü geri itmektedir." diye konuştu. Bakan Soylu, geri itmeler nedeniyle geçen yıl 2 can kaybı ve 3 de kayıp vakası yaşandığını hatırlatarak 2021'de ise bu nedenle 8 can kaybının yaşandığını anlattı. Frontex'in de uluslararası hukuku hiçe sayarak bu suça ortak olduğunu söyleyen Süleyman Soylu, şöyle devam etti: "Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur. Hayatları boyunca bunun sorumluluğunu üzerlerinde hissedeceklerdir. Temiz bir kurum değildir. Avrupa medeniyeti ve Avrupa, bu kurumun hesabını verecektir. Dünyanın en kirli kurumu Frontex'tir. Avrupa bu kurumdan vazgeçmelidir. Yargılamalarını yapmaktadırlar, bu yargılamaların sonunda Frontex kurumu mahkum olmalıdır ve elini ayağını dünyadan çekmelidir. 21'inci yüzyıldaki Avrupa'nın hakikaten kara zihniyetinin en önemli temsilcisi Frontex kurumudur. Bu utanç bunlara yeter ama anlarlar mı, elbette anlamazlar." Soylu, 28 Şubat 2020-21 Aralık 2021 arasında, geri itme sebebiyle toplam 1430 göçmen olayının kaydedildiğini, bu olaylarda 42 bin 879 göçmenin ölümden kurtarıldığını bildirdi. Geri itme olaylarının iyi takip edilmesini isteyen belirten Soylu, Frontex'e, Yunanistan'a ve Avrupa'ya dersinin verilmesi gerektiğini söyledi. "AYLAN BEBEK FOTOĞRAFI MAALESEF ACIMASIZ BATI'YI KENDİNE GETİRMEYE YETMEDİ" Her geri itme vakasının video kaydının, haberinin Batı'nın çirkin yüzü olarak değerlendirilerek yalanların yüzlere çarpılması gerektiğini dile getiren Soylu, "Bir Aylan bebek fotoğrafı maalesef acımasız Batı'yı kendine getirmeye yetmedi." dedi. Süleyman Soylu, düzensiz göç açısından hassasiyetle takip edilmesi gereken bir alan olan Karadeniz'in, 2017'de hareketlendirilmek istendiğini, hızlıca tedbir alınarak geçiş rotasının kapatıldığını anlattı. Son dönemde burada yaşanan gelişmelerin ve ABD'nin bölgeyle ilgilenmesinin, bu rotanın yeniden canlanması sonucunu doğurabileceğine işaret eden Soylu, "ABD ile Avrupa arasında bir rekabet var, burada bir karışıklık olması işine gelebilir ve tıpkı Afganistan'a gittiklerinde uyuşturucu ekimini hızlandırdıkları gibi, Karadeniz'e adım attıklarında da buradaki göç rotasını, saha ajanları ve PKK iş birlikleri sayesinde canlandırmayı denemeleri, uzak bir ihtimal değildir. Kaldı ki bu geçişlerin ara ara denendiği malumdur." şeklinde konuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İtalya rotasının önemine değinerek jandarma, emniyet, sahil güvenlik, göç idaresi ve valilerle kurulacak entegrasyonla İtalya'yı hareketlendiren ana kaçakçılık örgütlerini tespit etmenin sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurguladı. Bu hattı canlandırmak isteyenlerin tasfiye edilmesi gerektiğini belirten Soylu, Ege Denizi'nde İtalya rotası üzerinde yaşanan can kayıplarını hatırlattı. Afetlerle mücadeleye de işaret eden Soylu, orman yangınlarında, sel afetlerinde arama kurtarma ve tahliye çalışmalarında Sahil Güvenlik Komutanlığının hızlı müdahalelerinin vatandaşa güven verdiğini kaydetti. Programa, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Ahmet Kendir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ve sahil güvenlik personeli katıldı.

1 2 ... 253 254 255 256 257 258 259 ... 392 393
Server Error
500
Server Error