18 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur

Soylu, 'Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur. Hayatları boyunca bunun sorumluluğunu üzerlerinde hissedeceklerdir. Temiz bir kurum değildir. Avrupa medeniyeti ve Avrupa, bu kurumun hesabını verecektir.' dedi. Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığındaki 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, dünyanın gördüğü gerçek ve klasik anlamdaki son imparatorluğun bakiyesi olan bir ülke olduğunu belirtti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Cumhuriyet'i bu birikim ve kültürün üzerine yeni bir vizyon, büyük bir emek ve fedakarlıkla kurduklarını dile getiren Soylu, "Bu birikim ve sorumluluğun gereği olarak, tarihin bu millete biçtiği rolün, bu coğrafyada ayakta kalabilmenin bir gereği olarak her meseleyi büyük düşünmekle, her meseleye sınırlarımızı aşan bir vizyonla bakmak durumundayız. Aksi takdirde bedel ödemekle karşı karşıya kalıyoruz." diye konuştu. Soylu, kendilerine çizilen sınırlara hapsolmuş, ideal yoksunu, korkak, ürkek bir politikayla bu coğrafyada ayakta kalınamayacağına dikkati çekti. Doğuda, istikrarsızlık üreten birden fazla nokta bulunduğunu dile getiren Soylu, Suriye-Irak hattı, Afganistan, Pakistan-İran, aynı yoğunlukta olmasa bile göç üretmesi açısından Orta Asya'daki ülkeler ile Afrika'nın bu alanlardan olduğunu aktardı. Bunların hepsini aynı botun içinde yakalayanların ve bu istikrarsızlığın ne ürettiğini en iyi bilenlerin Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli olduğunu ifade eden Soylu, "Bildiğimiz ve gördüğümüz bir şey daha var ki o da şudur: Eğer önümüzdeki birkaç yıl içinde, bu ülkelerin her birinin başına, aynı anda birer tane Recep Tayyip Erdoğan gelmeyecekse yakın bir gelecekte bu istikrarsızlık ve getirdiği sorunlar bitecek gibi değildir. Ya da Batı'nın başına, tüm bu istikrarsızlık politikalarını unutturacak, vazgeçirecek büyük bir felaket gelmezse yine bu akış bitecek değildir." şeklinde konuştu. Yerin altında Doğu'nun zengin, Batı'nın ise fakir; yerin üstünde de Batı'nın zengin, Doğu'nun ise fakir olduğunu dile getiren Soylu, şöyle devam etti: "ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanan bir rapora göre, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan Levant Havzası'nda 3,45 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,7 milyar varil petrol var. Nil Deltası Havzası'nda ise 6,3 trilyon metreküp doğal gaz ve 6 milyar varil sıvı doğal gaz var. Yani toplamda Doğu Akdeniz'de 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon kaynağı var. Batı'nın bu enerjiye olan ihtiyacı ve bağımlılığı, Doğu'ya saldırmasına ve Doğu'da istikrarsızlığa yol açıyor. İstikrarsızlığın kaynağının temelinde de esas itibarıyla Batı'nın hem kendi sorunlarını doğuya yıkma talebi hem de Doğu'yu istikrarsızlaştırarak yeni bir sömürge anlayışını ortaya koyma süreci var. Yerin üstünde ise batılı ülkelerdeki refah seviyesi, Doğu'dan çok yüksek olduğu için, Doğu'daki istikrarsızlık ve çatışmadan kaçanlar batıya yöneliyor." "ANADOLU'NUN ÇEVRESİNDEN BİR TÜRLÜ KOPAMIYOR" Bakan Soylu, yer altıyla yer üstündeki bu Doğu-Batı dengesizliğinin bir istikrarsızlık ve göç paradoksu oluşturduğunu aktararak şunları söyledi: "Bütün problemimiz bu dengeyle bitiyor mu? Ne yazık ki hayır. Afganistan'dan çekilen, güneyimizden kısmen çekilen veya çekilmiş gibi yapan ABD, şimdi Balkanlara ve özellikle Karadeniz'in batısına yerleşmeye çalışıyor. Yani Anadolu'nun çevresinden bir türlü kopamıyor. Bunun bize ve bölge ülkelerine nasıl bir maliyet getireceğini, burada kimin hangi adımları atacağını, dengelerin nasıl değişeceğini, burada fiili olarak ne tür çatışmaların yaşanacağını, diplomasinin ne oranda çözüm üretebileceğini henüz net olarak bilebiliyor değiliz." Yaklaşık 10 gün önce Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlığı ve ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında iş birliği anlaşması yapıldığını belirten Soylu, "Büyük ihtimalle Yunanistan'ın fakirliğini ve Türkiye fobisini sömürüp, istediklerini yaptıracaklar ve orada uzun bir süre kalacaklar. Barbaros Hayrettin Paşa, 'Denizlere hakim olan, dünyaya hakim olur.' diyeli yaklaşık 500 yıl geçti ama ifadesi hala doğrudur." dedi. Özellikle "verimli hilal"in tam ortasında yer alan Doğu Akdeniz'in, enerji kaynakları bakımından tüm dünyanın iştahını kabartan ilgili ilgisiz bütün büyük ülkelerin hak iddia eder hale geldiği yeni bir siyaset alanına dönüştüğüne dikkati çeken Soylu, bunun yanı sıra Kıbrıs Adası'nın, tam bir uçak gemisi konumuyla tarih boyunca var olan cazibesini 21. yüzyılda daha yüksek bir noktaya yükselttiğini vurguladı. Bölgeye sınırı olmamasına rağmen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeler Doğu Akdeniz'de var olmaya çalışırken Türkiye'nin bu denkleme dahil olma yönündeki çabalarına, "Ne işiniz var orada?" şeklinde ülke içinden gelen itirazların, anlaşılmaz ve üzücü olduğunu ifade etti. Soylu, "Nokta atışı mı dersiniz, kısmet mi dersiniz bilemiyorum ama böyle bir hikayenin tam ortasındaki ülkede, tüm bu olan bitenin cereyan ettiği denizlerde alabildiğine sorumluluk sahibiyiz." dedi. "DENİZCİ YETİŞTİRMEK KOLAY BİR İŞ DEĞİL" Denizci yetiştirmenin kolay bir iş olmadığını, özellikle de 15 Temmuz'dan ağır bir tahribat yemiş bir kurumda bunu yapmanın hiç kolay olmadığını dile getiren Soylu, "Sizlerin gayretiyle beraber, hep birlikte bunu başardık. Hiç şikayetlenmeden, büyük bir fedakarlıkla, görev bilinciyle, bu kurumun ve bu ülkenin denizciliğinin tarihine yakışır şekilde, bu sorumluluğun gereğini yerine getirdiğiniz için, garip gurebaya umut olduğunuz için, denizlerden can kurtardığınız için, uyuşturucu yakaladığınız için, kaçırılmak istenen tarihi eserlerimizi yakaladığınız için, denizlerimiz mavi kalsın diye uğraştığınız için, balıkçılığımızın geleceğini kaçak avcılardan koruduğunuz için, afetlerde, arama kurtarma çalışmalarında vatandaşımıza elinizi uzattığınız için her birinize minnet ve şükranlarımı ifade etmek isterim." diye konuştu. Sahil Güvenlik Komutanlığının gelecek 25 yıllık perspektifinde, iş yükünün hafifleyeceği değil, artacağının görüldüğünü anımsatan Soylu, şunları kaydetti: "Bu kurumun kapasitesini, belki birkaç kat arttırmak zorunda kalacağımız bir vizyona şimdiden sahip olmamız lazım. Birilerinin Türkiye Sahil Güvenlik vizyonu, kıyılarda balık tutmanın ötesine geçmeyebilir. Ancak bu bizim işimiz ve işimizle ilgili geleceği açıkça görüyoruz. Türkiye, son yıllarda güvenlik alanında attığı hiçbir adımda, ürettiği hiçbir söylemde, denizler dahil, kof kabadayılık yapıyor değildir. Bugün büyük hedeflere yürürken sonuç alabiliyorsak, sözümüzü dinletebiliyor, tezlerimizi hayata geçirebiliyorsak, her sözümüzün altını, 21. yüzyılda yükselttiğimiz gücümüzle doldurabildiğimiz içindir." Soylu, Sahil Güvenlik Komutanlığındaki 2021 Yılı Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, son yıllarda güvenlik alanında önemli adımlar attığını belirterek bu gelişimin, Sahil Güvenlik Komutanlığına da önemli yansımaları olduğunu dile getirdi. Sahil Güvenlik Komutanlığının personel sayısının 15 Temmuz 2016'dan bu yana yüzde 55 arttığını ifade eden Soylu, 2016'da yüzde 71 olan profesyonelleşme oranının ise yüzde 100'e ulaştığını bildirdi. Süleyman Soylu, teknik kapasitenin artırıldığını, Sahil Güvenlik Gözetleme Radar Sistemi Projesi'nin devam ettiğini anlattı. Sahil güvenlik görevi icra edilirken teknolojiden, sahil güvenlik radar sisteminden, yeni botlardan ve yetkinliklerden istifade edilmek zorunda olunduğunu vurgulayan Soylu, 14 sahil gözetleme istasyonunun kurulumunun tamamlandığını aktardı. Bakan Soylu, 107 kontrol botunun 2022'de envantere girmesinin hedeflendiğini, denizlerin her tarafında görev alacak bu botların güce güç katacağını ifade etti. Boş söz söylemediklerinin altını çizen Soylu, Türk Sahil Güvenlik Teşkilatının yüksek bir kapasitesinin olduğunu dile getirdi. "FRONTEX BU DÜNYADAN ELİNİ AYAĞINI ÇEKMELİDİR" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Önümüzdeki en önemli mesele, elbette ki düzensiz göçle mücadeledir ve burada özellikle Yunanistan tarafından yapılan geri itmeler hem ciddi bir sorundur hem de bütün dünyanın gözünün içine baka baka insanlık suçudur. Yunanistan unsurları, sınırlarına ulaşan düzensiz göçmenlerin yüzde 83'ünü geri itmektedir." diye konuştu. Bakan Soylu, geri itmeler nedeniyle geçen yıl 2 can kaybı ve 3 de kayıp vakası yaşandığını hatırlatarak 2021'de ise bu nedenle 8 can kaybının yaşandığını anlattı. Frontex'in de uluslararası hukuku hiçe sayarak bu suça ortak olduğunu söyleyen Süleyman Soylu, şöyle devam etti: "Frontex yüzyılımızın kara kurumudur ve kollarına siyah bant takmak zorunda olan bir kurumdur. Hayatları boyunca bunun sorumluluğunu üzerlerinde hissedeceklerdir. Temiz bir kurum değildir. Avrupa medeniyeti ve Avrupa, bu kurumun hesabını verecektir. Dünyanın en kirli kurumu Frontex'tir. Avrupa bu kurumdan vazgeçmelidir. Yargılamalarını yapmaktadırlar, bu yargılamaların sonunda Frontex kurumu mahkum olmalıdır ve elini ayağını dünyadan çekmelidir. 21'inci yüzyıldaki Avrupa'nın hakikaten kara zihniyetinin en önemli temsilcisi Frontex kurumudur. Bu utanç bunlara yeter ama anlarlar mı, elbette anlamazlar." Soylu, 28 Şubat 2020-21 Aralık 2021 arasında, geri itme sebebiyle toplam 1430 göçmen olayının kaydedildiğini, bu olaylarda 42 bin 879 göçmenin ölümden kurtarıldığını bildirdi. Geri itme olaylarının iyi takip edilmesini isteyen belirten Soylu, Frontex'e, Yunanistan'a ve Avrupa'ya dersinin verilmesi gerektiğini söyledi. "AYLAN BEBEK FOTOĞRAFI MAALESEF ACIMASIZ BATI'YI KENDİNE GETİRMEYE YETMEDİ" Her geri itme vakasının video kaydının, haberinin Batı'nın çirkin yüzü olarak değerlendirilerek yalanların yüzlere çarpılması gerektiğini dile getiren Soylu, "Bir Aylan bebek fotoğrafı maalesef acımasız Batı'yı kendine getirmeye yetmedi." dedi. Süleyman Soylu, düzensiz göç açısından hassasiyetle takip edilmesi gereken bir alan olan Karadeniz'in, 2017'de hareketlendirilmek istendiğini, hızlıca tedbir alınarak geçiş rotasının kapatıldığını anlattı. Son dönemde burada yaşanan gelişmelerin ve ABD'nin bölgeyle ilgilenmesinin, bu rotanın yeniden canlanması sonucunu doğurabileceğine işaret eden Soylu, "ABD ile Avrupa arasında bir rekabet var, burada bir karışıklık olması işine gelebilir ve tıpkı Afganistan'a gittiklerinde uyuşturucu ekimini hızlandırdıkları gibi, Karadeniz'e adım attıklarında da buradaki göç rotasını, saha ajanları ve PKK iş birlikleri sayesinde canlandırmayı denemeleri, uzak bir ihtimal değildir. Kaldı ki bu geçişlerin ara ara denendiği malumdur." şeklinde konuştu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İtalya rotasının önemine değinerek jandarma, emniyet, sahil güvenlik, göç idaresi ve valilerle kurulacak entegrasyonla İtalya'yı hareketlendiren ana kaçakçılık örgütlerini tespit etmenin sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurguladı. Bu hattı canlandırmak isteyenlerin tasfiye edilmesi gerektiğini belirten Soylu, Ege Denizi'nde İtalya rotası üzerinde yaşanan can kayıplarını hatırlattı. Afetlerle mücadeleye de işaret eden Soylu, orman yangınlarında, sel afetlerinde arama kurtarma ve tahliye çalışmalarında Sahil Güvenlik Komutanlığının hızlı müdahalelerinin vatandaşa güven verdiğini kaydetti. Programa, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Ahmet Kendir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ve sahil güvenlik personeli katıldı.

2 yıl önce

Putin'den büyük gözdağı: Bizi öyle bir duruma getirdiler ki artık onlara ‘Durun!' demek zorundayız

Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD ve NATO'nun Rusya'ya güvenlik garantisi sunmayı reddetmesi halinde Moskova'nın yanıtının çok farklı olabileceğini, yapılacak seçimin askeri uzmanların tavsiyesine bağlı olacağını kaydetti. Rossiya 1 televizyonunda konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD ve NATO'nun Rusya'nın sesini duymaması durumunda nasıl yanıt verilebileceği sorusuna, "Yanıtımız çok farklı olabilir. Ne olacağı askeri uzmanlarımızın bana yapacağı tekliflere bağlı" ifadelerini kullandı. Rusya'nın bu konuyla ilgili müzakerelerden olumlu netice almak için çabalayacağını vurgulayan Putin, diplomatik süreçler açısından bir şeyleri sonlandırmak için değil diplomatik, yasal zemine dayalı bir neticeye ulaşmak istedikleri için teklifte bulunduklarını hatırlattı. 'BİZE ADIM ATACAK YER BIRAKMADILAR' Putin ayrıca Rusya'nın 'kırmızı çizgileri' hakkında, "Hem ülkemizde hem de yurtdışında herkesin, partnerlerimizin şunu anlamasını istiyorum. Birilerinin aşmasını istemediğimiz bir çizgiden bile bahsetmiyoruz. Mesele artık bizim geçecek yerimizin kalmaması. Bizi öyle bir noktaya getirdiler ki, artık ileriye doğru hareket edecek yerimiz kalmadı. Daha önce söylemiştim. Ukrayna'ya füze sistemleri sevkiyatı yapacaklar. Oradan Moskova'ya varış süresi dört-beş dakika. Hal böyleyken şimdi biz nereye kımıldayalım?" ifadelerini kullandı. Putin, "Bizi öyle bir duruma getirdiler ki artık onlara 'Durun!' demek zorundayız. İşte mesele bu" dedi. Putin şöyle devam etti: "Güvenlik garantileriyle ilgili tekliflerimiz açık ve anlaşılır. Rusya'nın da, Ukrayna'nın da, Avrupa ve ABD toplumlarının da müzakere sürecinde neleri gerçekleştirmek istediğimizi, düşüncemizin ne olduğunu anlamasını isteriz. Burada kötü hiçbir şey görmüyorum. Bunlar müzakere sürecinin tüm katılımcılarını belirli bir çerçeve içerisine sokacak. Bizim amacımız yalnızca şu: Bugün de, uzun vadede de Rusya ve vatandaşlarının güvenliğini korumak." Moskova'nın sunduğu tekliflerin Batı tarafından komşu ülkelerde Rusya'ya karşı tehdit yaratmak için bir fırsat olarak kullanabileceğinden endişe duyduklarını belirten Putin, "Sürekli konuşacaklar, durmadan müzakere yürütmek gerektiğini söyleyecek ve komşu ülkeleri modern silahlarla doldurup Rusya'ya karşı tehditleri artırmaktan başka bir şey yapmayacaklar" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Moskova'da ABD Büyükelçiliği duvarına "Büyük Rusya doğuyor" mesajı yansıtıldı

Re:vanş isimli sanat grubunun YouTube kanalında yayınladığı videoda, ABD'nin Moskova Büyükelçiliği binası cephesine yansıtılan ışıklı projeksiyon görüntülerine yer verildi. 25 Aralık'ta yayınlanan 47 saniyelik videonun açıklamasında SSCB'nin 30 yıl önce dağılmasının yıl dönümü olduğu hatırlatıldı. "Sam amca, mutlu Noeller!" yazısı ile başlayan görselde SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un 25 Aralık 1991'de istifa konuşması yaptığı görüntüler yer aldı. SSCB'nin o tarihte yıkıldığının anımsatıldığı görselde, ABD'ye yönelik, "30 yıl önce harika bir hediyen vardı. Ama daha fazla hediye olmayacak." ifadeleri kullanıldı. Ardından görsel olarak bina üzerine SSCB bayrağı yansıtıldı ve göndere çekildi. Görselin devamında Rusya'nın 2014'te yasa dışı ilhak ettiği Kırım Yarımadası'nın haritası, Kerç Boğazı üzerine inşa edilen köprü, Rusya'da yapılan olimpiyat oyunları, Sovyetler'in dağılmasından sonra Rusya'da yapılan ilk uzaya füze fırlatma sistemi Angara-A5, yüzebilen Lomonosov Nükleer Santrali, 2018'deki Dünya Futbol Şampiyonası sembolleri gösterildi. Sosyal medya hesabından yayınlanan videodaki ışıklı gösteri, "Büyük Rusya yeniden doğuyor." ifadesi ile sona erdi. Geçen yıl Rusya'daki anayasa değişikliği referandumu öncesinde Re:vanş sanat grubu YouTube hesabından, ABD'nin Moskova Büyükelçiliği binası üzerine ışıklı projeksiyon ile, 1993'te ABD ve Rusya'nın yakın ilişkisini eleştiren bazı görsellerin yer aldığı ışıklı projeksiyon gösterisini aktaran videoyu yayınlamıştı. Bu hesapta iki video dışında başka video bulunmuyor.

2 yıl önce

PKK ve FETÖ aynı kampta! Avrupa'nın göbeğinde bombacı yetişiyor

Yıllardır terör örgütü PKK'nın Avrupa'ya giriş kapısı olarak bilinen ve hâlâ aktif olarak kullanılan Atina yakınlarındaki Lavrion Kampı, istihbarat raporlarına yansıyan bilgilerle yeniden gündeme geldi. Sınır ötesinde ve yurt içinde bitme noktasına gelen terör örgütünün, artık eylemlerini sözde 'mülteci kampı' olarak bilinen Lavrion'da planladığı belirtildi. Kampta örgüt mensuplarına silah eğitimin yanı sıra patlayıcı imalatı, maket uçak yapımı ve kullanımı konusunda eğitim verildiği raporlara yansıdı. Kampta eğitimden geçirilen teröristlerin terör eylemleri için Türkiye'ye gönderildiğine dikkat çekilen raporda, kampın Türkiye'den illegal olarak yurt dışına çıkan PKK terör örgütü mensupları tarafından kırsal alana eleman temini, mali destek, lobi faaliyetleri ve Avrupa'ya geçiş amaçlı kullanıldığına da işaret ediliyor. FETÖ'CÜLER DE KAMPTA Raporda kampta, Avrupa ülkelerine geçişlerde ve siyasi sığınma taleplerinde kullanmak üzere sahte belgelerin düzenlendiği de belirtiliyor. Ayrıca, örgüt mensuplarının bu belgeleri kullanarak sık sık hava yolu aracılığıyla Irak'a gidip geldiği bilgisine de yer verilen raporda, PKK'nın yanı sıra diğer terör örgütlerinin de kampta bulunduğuna dikkat çekiliyor. Çoğunlukla deşifre olmuş PKK'lıların yanı sıra MLKP, MKP, DHKP-C, TKP/ML ve FETÖ mensuplarının da Lavrion Kampında barındığı, örgütsel eylem ve etkinliklere katılım sağladıkları ifade ediliyor. YÖNETİM TERÖRİSTLERDE Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, Lavrion Kampı ile ilgili raporda ayrıca şu bilgilere yer veriliyor: Kampın girişinde BM Lavrion Kampı tabelası, BM, Kızılhaç bayrakları ile terörist başı Öcalan'ın fotoğrafı ve örgütsel bez parçalarının asılı. Kampta konaklama ve disiplinin sağlanması gibi idari işler 7 kişiden oluşan bir komite tarafından yönetiliyor. Kampa alınacak şahıslar, Yunanistan'da bulunan PKK terör örgütünün gençlik yapılanması tarafından belirleniyor. Terör örgütü ile herhangi bir bağı olmayan kişilerin kampa girmesine izin verilmiyor. Kampta kalmasına izin verilen şahıslara geçici kimlik veriliyor. Kampın iç ve dış güvenliği kampta bulunan PKK'lılar tarafından sağlanıyor. Yunan polisi, olağanüstü bir asayiş durumu veya insani kriz yaşanmadıkça kampa müdahale etmiyor. Kamp alanı, başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri tarafından ziyaret ediliyor ve 'insani yardım malzemesi' adı altında çeşitli yardım malzemeleri dağıtılıyor. Kamp içerisinde terör örgütü adına 'sorumlu' kişiler bulunuyor. Bu sorumlu kişiler, Kandil'den atama yoluyla belirleniyor. İTİRAFÇILAR ANLATIYOR: ÖRGÜTSEL VE İDEOLOJİK EĞİTİM ALDIM Kampta aldığı eğitim sonrası Türkiye'ye bombalı eyleme gönderilen M.Y. isimli örgüt mensubu, 15 Eylül'de Diyarbakır'da yakalandı. M.Y. ifadesinde şunları söylüyor: Terör örgütüne katılmak amacıyla kaçakçılar marifetiyle Meriç Nehri üzerinden botla Yunanistan'a geçtim. Yunan güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra 11 gün cezaevinde kaldım. Burada benim gibi Türkiye'den kaçan PKK ve FETÖ terör örgütü üyesi başka örgüt mensupları da vardı. Onların yönlendirmesiyle Lavrion Kampına gittim. Burada 5-6 ay kadar örgütsel ve ideolojik eğitim aldım. Kaçak yollardan Türkiye'ye geçiş yaparak Diyarbakır'a geldim. 30 Mayıs 2019'da yakalanan S.E. isimli örgüt mensubu: Yunanistan sınırında geçtiğimizde Yunan askerleri bizi yakalayarak karakola götürdü. PKK terör örgütü mensupları karakoldan bizi teslim alarak Atina'ya getirdi. Atina'da Lavrion Kampında yaklaşık 2 ay kadar kaldık. Bu kampta bütün terör örgütlerinden şahıslar bulunuyordu. 10 Eylül'de yakalanan bir başka örgüt mensubu ise şu çarpıcı itiraflarda bulunuyor: Lavrion Kampında 60 gün boyunca PKK terör örgütü adına örgütsel faaliyetler ve ideolojik eğitimler verildi. Eğitim sonrası terör örgütünün kırsal alan yapılanmasına gitmeye ikna edilenlerden 10 kişilik katılım grubu oluşturuldu. Bu grup, Atina üzerinden hava yoluyla Irak'a gönderildi. 2021 yılında ise 8 kişiden oluşan katılım grubu oluşturuldu, bu gruptan 5 kişi örgütün kırsal alanına aktarıldı. Birkaçı ise kamp içerisinde drone eğitimi aldı ve eğitim sonrası eylem amaçlı Türkiye'ye dönüş yapacaktık.

2 yıl önce

Yunanistan yine manipülasyon peşine düştü: Bu kez devlet desteğiyle nefret kokan film çektiler

Tarihi gerçekleri saptırarak dünya kamuoyunu manipüle etmeyi âdet haline getiren Yunanistan'da skandal bir film vizyona sokuldu. Yunan ordusunun 1919'da yakıp yıkarak, kan dökerek işgal ettiği Türk topraklarında yaşattığı mezalimi yok sayan ve Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 9 Eylül 1922'de Yunan ordusunu topraklarından atması nedeniyle Türk milletini kötüleyen Yunan filmi tepkilerin odağı oldu. TARİHİ GERÇEKLİKTEN UZAK Devlet destekli "Sevgili İzmir" filmi Batı Trakya Türkleri başta olmak üzere birçok kesimden eleştiri topladı. Sabah'ın haberine göre, Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Mustafa Kaymakçı, filmin iki ülke arasında dostluğa değil, düşmanlığa hizmet ettiğini ve Yunan halkını da gerçeklikten uzaklaştırmak amacıyla çekildiğini söyledi. Filmdeki tarihi gerçekleri saptırma çabasının bir kanıtı olarak Yunan araştırmacı- gazeteci yazar Tasos Kostopulos'un "1912-1922 Savaş ve Etnik Temizlik" adlı kitabını anımsatan Kaymakçı, "Kitapta Yunan askerinin Anadolu'da işlediği cinayetler, gerçekleştirdiği barbarlıklar, tanıkların ifadeleri ve belgelerle kaleme alınmış. Yunan ordusunun işgal sırasında yaptığı her türlü mezalimi örtmek için suçu Türklere atmak ve tarihi saptırmak doğru değil" dedi. Yunanlıların yaşattıkları acıların hâlâ unutulmadığını ifade eden Kaymakçı, "Türkiye'nin işgal süresince ödediği bedel, bugün dahi izleri silinmeyecek ağırlıkta olmuştur" ifadelerini kullandı. BEYHUDE BİR GAYRET Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberindeki komutanlarla bakanlığın Madalya, Başarılı Birlik ve Personelin Ödüllendirilmesi Töreni'ne katıldı. Akar, Yunanistan'ın son dönemdeki silahlanma çalışmalarına ilişkin, "Türkiye'ye üstünlük sağlamaya çalışıyorlar. Bu beyhude bir gayrettir" dedi.

2 yıl önce

Wall Street Journal: Nükleer enerjinin devreden çıkmasıyla, Almanya Rus doğal gazına bağımlı hale geldi

Elektriğinin yüzde 25'ini 17 nükleer santralden sağlamakta iken santrallerin sayısının 6'ya düşmesiyle enerji darboğazına giren Almanya, Rusya'ya bağımlı hale geldi. Wall Street Journal, Rus doğal gazının ülkeye pahalıya mal olduğunu, 1 megawatt-saat enerjinin 50 avrodan 300 avroya fırladığını yazdı. Amerikan ekonomi gazetesi Wall Street Journal (WSJ), önceki gün yayınladığı başyazıda, Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkesi Almanya'nın yaşadığı enerji krizini ele aldı. Gazete, 10 yıl önce Almanya'nın elektrik ihtiyacının yüzde 25'inin faaliyetteki 17 nükleer santral tarafından karşılandığını ancak eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Japonya'daki Fukuşima nükleer felaketinden sonra hayata geçirdiği politikalar neticesinde bugün yalnızca 6 nükleer santralin kaldığını belirtti. Mevcut nükleer santrallerden üçünün de yıl sonunda faaliyetlerini durduracağı bildirilirken, ekonomik, jeopolitik ve iklim çerçevesinde kendine zarar veren bir politikanın zor olduğu ifade edildi. ALMANYA RUS DOĞAL GAZINA BAĞIMLI HALE GELDİ Nükleer enerjinin devreden çıkmasıyla, Almanya'nın Rus doğal gazına bağımlı hale geldiğine işaret eden WSJ, 2010-2020 döneminde bir megawatt/saat enerji fiyatı ortalamasının 50 euro olduğuna, 2021 içinde ise altı kat artışla 300 euroya fırladığına işaret etti. Fransa'nın da nükleer enerjiyi devre dışı bırakmaya başlamasıyla benzer bir sorunla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken gazete, Berlin'in, ülkede elektrik ihtiyacını karşılamak için Moskova'ya her geçen gün bağımlılığının artığını belirterek, Rusya'nın Ukrayna ve Doğu Avrupa'daki siyasetine karşı cılız çıkışlarda bulunmasını da taraflar arasındaki ilişkilerde yaşanan dengesizliğe bağladı. Ayrıca Almanya'nın nükleer karşıtı siyasetinin Avrupa için yıkıcı sonuçlar oluşturacağı uyarısında da bulunuldu.

2 yıl önce

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Bizim en büyük gücümüz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket etmemizdir

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ahi Evran Külliyesinde 'Gençlerle Söyleş' programına konuşmacı olarak katıldı. Maraş meselesine değinen Cumhurbaşkanı Tatar, "Kıbrıs Barış Harekatından sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde olan Maraş'ı biz her zaman açmak istedik ama uluslararası baskılar, işte bir anlaşma olacaksa toprak tavizi vermeniz lazım. Toprak tavizi verilmesi de Maraş'ın verilmesiydi. Biz hiç bir zaman Maraş'ın verilmesine kanaat getirmedik. Neden verelim? Burada şehitler verdik, savaşı onlar başlattı, Kıbrıs'ta Türklere saldıranlar onlar, Türkiye'nin uluslararası haklarını görmezden gelip Kıbrıs'ta her türlü vahşete göz yumup taarruzu yapan Rumlar. Ancak Kıbrıs Barış Harekatında kazanan biz olduk. Onlar kaybetti. 'Kazandığımız toprağı neden verelim?' dedik. Bir anlaşma için bazı sınır ayarlamaları yapılabilir şeklinde bir pozisyon var. Bizler iyi niyetimize rağmen 'evet' dedik. Onlar 'hayır' dedi. Bize yapılan o kadar haksızlıktan sonra Maraş'ın iade edilmesi gündeme gelmeyecekti. Onun için 'açma zamanı geldi' dedik. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın desteğiyle Maraş'ı açtık. Çok iyi ettik. O günden bugüne pandemi koşullarına rağmen 300 binden fazla insan Maraş'ı ziyaret etmiştir" diye konuştu. 'ONLARIN İSTEĞİ TÜRKİYE'Yİ KIBRIS'TAN ÇIKARMAK' Kıbrıs'ta iki devletin bulunduğunu kaydeden Tatar, "Kıbrıs'ta 60 yıldır iki devlet vardır. Güney'deki Rum Cumhuriyeti Rumlara aittir. Kuzey'deki Türk Cumhuriyeti Türklere aittir. Bizim buradaki hak ve hukukumuz Türkiye ile yürütülen bir siyasettir. Biz Osmanlı döneminden bu yana bu topraklarda varız. Uluslararası anlaşmalara göre Kıbrıs'ta iki ayrı halk vardır. Biri Rum biri de Türk halkıdır. Rum halkı ile Türk halkını boyunduruğu altına almak gibi hakları yoktur. Bizim ayrı bir egemenliğimiz vardır. Türkiye ile anlaşmalarımız vardır. Madem ki bizi Kıbrıs Cumhuriyetinden silah zoruyla atılar, bizde 1974'ten sonra Kuzey'e yerleştik. Bundan sonra buı iki devletin birleştirilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Kıbrıs Türküne diz çöktürtemezsiniz. Kıbrıs Türkü yalnız değildir. Onların isteği bizi üniter bir yapı içine çekmek, Avrupa Birliğinde bizi yok etmek ve Türkiye'yi Kıbrıs'tan çıkarmak. Böyle bir oyuna gelmeyeceğimiz için biz bunu söylemeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. 'YILDA 2 MİLYON TURİST KIBRIS'A GELİYOR' Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs'ın tanınması ile ilgili sorulan soruya, "Biz kendi kendimizi kabul ettirdik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 144 ülkeden öğrenci vardır. Yılda 2 milyon turist Kıbrıs'a gelip, gidiyor. Kıbrıs'ta farklı ülkelerden yatırımcılar var. Kıbrıs'ta her türlü iletişim vardır. Kıbrıs'ta benim vatanım, bayrağım ve milletim vardır. Ben bu saatten sonra başkalarının hatırı için gidip de onların boyunduruğu altına girecek değiliz. Tabi bazı yanlış algılar olabilir. Farklı unsurların etkisi altında kalan insanlarda olabilir. Onları da zaman içinde doğru yola getirmek, doğru yolu göstermek bizim görevimizdir. Onun için çalışıyoruz. Kıbrıs meselesi büyük bir milletin ulusal davasıdır" yanıtını verdi. 'BUNLARIN BASKILARINA "HAYIR" DEME HAKKINA SAHİBİZ' Sözlerini sürdüren Tatar, şöyle konuştu: "Avrupa Birliği Güney Kıbrıs'ı kendi içine aldığı için Avrupa Birliği taraf olduğu için Yunanistan ile birlikte onlar bizim tanınmamızı istemediler. Bizi tanıyacak olan dost ülkelere de baskı yapıyorlar. Kıbrıs Türk halkının haklı beklentileri, egemenlik hakkımız ayrı bir devlet olarak varlığımızı kimse inkar edemez. Devletler hukukuna göre eğer kendi ayrı bir halkınız varsa, o halkın kimliği varsa, o halkın ayrı bir tarihi varsa, o halkın dili ve dini farklıysa o zaman kendi geleceğini tayin etme hakkına sahiptir. Biz bunların bütün baskılarına hayır deme hakkına sahibiz. Şu an onu yapıyoruz. Bizim en büyük gücümüz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket etmemizdir. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin de geçmişten gelen hakları vardır. Kıbrıs'ı güçlendirerek geleceğe taşımak bizim en büyük görevimizdir. Tanınma illaki gelecek ama ne zaman gelecek onu söyleyemem. Ancak tanınma olmayacakmış diye biz gidip Rumlara teslim olmayız." 'SAMİMİYET BEKLİYORUM' Azerbaycan'ı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıması ile ilgili sorulan soruyu da yanıtlayan Tatar, "Bu konuda benim Azerbaycan ile temaslarım var. Kıbrıs Barış Harekatının yıl dönümünde Azerbaycan'dan çok sayıda milletvekili ülkemize geldi. Bize her türlü yakınlıklarını ve samimiyetlerini ifade ediyorlar. Tabi ki uluslararası bir takım sıkıntılar olabilir. Kendi ekonomik ve siyasi ilişkilerinin belki zarar görmemesi için şuan bu şekilde bir pozisyon var. Fakat bizim gönül ve kardeş birliğimizin hepsi var. İnanıyorum ki yakın bir gelecekte temasımız olacak. Bir takım gelişmeler olacak. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki yoğun ilişkiyi biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bu konuda zaten bizi destekliyor. Benimde kendilerine söylediğim evet biz gardaşız. Azerbaycan ile Türkiye'nin münasebetleri bu şekilde gelişmiştir. Şimdi Doğu Akdeniz'de Türkiye Cumhuriyetinin de bu kadar önem verdiği bir adada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin varlığı ve Türkiye'nin bize olan desteği, dolayısıyla Türkiye ile Azerbaycan'ın gardaşlığı aynı şekilde bir millet 3 devlete kadar giden bir yol, ben hep bunu söylüyorum. Ben bekliyorum. Ne bekliyorum? Samimiyet bekliyorum " dedi.

2 yıl önce

Putin: Hz. Muhammed'e yönelik hakaret, sanat özgürlüğü değil

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, başkent Moskova'da düzenlediği yıllık basın toplantısı 3 saat 56 dakika sürdü. Toplantıda güncel konularla ilgili 55 soruyu yanıtlayan Putin, Rusya'nın ABD ve NATO'ya çeşitli güvenlik garantileriyle ilgili teklifleri içeren 2 anlaşma taslağı ilettiğini anımsattı. Bu bağlamda, ABD tarafından olumlu yanıt aldıklarına dikkati çeken Putin, ABD ile güvenlik konusundaki müzakerelerin gelecek yılın başında yapılacağını söyledi. Putin, söz konusu teklifleri ABD ve NATO ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) platformunda da istişare etmeye hazır olduklarını dile getirdi. "Doğalgaz sorununu Avrupalılar yarattı, bunu kendileri çözmeli" Avrupa’daki yüksek doğal gaz fiyatları nedeniyle AB’yi suçlayan Putin, "Uzun vadeli sözleşmeleri yok etmemek gerektiğini söyledik. Avrupa Komisyonu ise bize piyasa ilişkilerine geçilmesi gerektiğini ve piyasanın bunu düzenleyeceğini söyledi. Piyasa da bunu metreküpün fiyatını 2 bin dolar olarak düzenledi" dedi. Putin, Avrupalıların sebep olduğu doğalgaz sorunlarının yine Avrupalılar tarafından çözülmesi gerektiğini söyledi. Rusya'nın gaz fiyatları konusunda yardıma hazır olduğunu belirten Putin, "Bırakalım Avrupalılar kendi sorunlarıyla uğraşsınlar, onlara zamanında müdahale etsinler ve akıllı olduklarını düşünmesinler. Kendi kendilerine yarattıkları sorunları kendileri çözmeli. Biz yardıma hazırız ve bunu yapacağız" ifadelerini kullandı. "Afganistan'da tüm etnik grupların yönetimde temsil edilmesi gerekiyor" Afganistan meselesine değinen Putin, Rusya ve Afganistan ilişkilerinin "iyi" yönde gelişmesinden yana olduklarını belirtti. Afgan halkına destek sağlanması gerektiğini vurgulayan Putin, "Bunu, öncelikle Afganistan'ın ekonomisi ile Afgan toplumuna zarar veren ülkelerin yapması gerekiyor." ifadelerini kullandı. "Sporun siyasallaştırılmasına karşıyız" ABD dahil bazı ülkelerin, Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenecek Kış Olimpiyat Oyunları'nı diplomatik olarak boykot etme kararını değerlendiren Putin, "Bu karar kabul edilemez ve yanlıştır" dedi. Vladimir Putin, sporun siyasallaştırılmasına her zaman karşı olduklarını vurguladı. "Peygamber Muhammed'e yönelik hakaret sanat özgürlüğü değil" Sanatta özgürlükle ilgili değerlendirmede bulunan Putin, bu konuda özgürlüğün sağlanması gerektiğini vurguladı. Putin, şunları kaydetti: "Bu özgürlük, başka bir kişinin özgürlüğünü kısıtladığında, geliştirdiğimiz hedeflerle belirli çelişkiler içinde oluyor. Peygamber Muhammed'e yönelik hakaret sanat özgürlüğü mü? Bunun özgürlük olmadığını düşünüyorum. Bu, din özgürlüğünün ve Müslümanların kutsal duygularının ihlalidir."

1 2 ... 256 257 258 259 260 261 262 ... 394 395
Server Error
500
Server Error