Savunma Sanayii İcra Komitesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen toplantıda, TSK ve güvenlik birimlerimizin kullandığı yerli ve milli sistemlerimize yenilerini eklemeye yönelik konular görüşüldü. Önümüzdeki yıl ilk uçuşu planlanan HÜRJET için ilk etap seri üretim kararı da alındı. Ayrıca muhtelif hava, kara ve deniz platformları, haberleşme ve bilgi sistemleri, mühimmat ve füzeler, ekipman ve teçhizatlar, modernizasyon, lojistik, siber güvenlik ve yapay zeka gibi alanlara yönelik çeşitli projeler karara bağlandı. Toplantıda özellikle kritik ve ileri teknolojilerin geliştirilmesinde Ar-Ge ve Ür-Ge'nin önemine dikkat çekilirken, savunma sanayiinde yurt dışından alınan her türlü teknolojinin ülkemizde geliştirilmesinin tam bağımsız savunma sanayii için mutlak gereklilik olduğu, sektörün bu alanda yaptığı çalışmalara desteğin süreceği vurgulandı. Açıklamada, "Türkiye, bütün engellemelere aldırış etmeksizin yerli ve milli sistem ve teknolojilerin tasarımı, geliştirilmesi ve üretimindeki kararlılığıyla hedeflerine emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir" denildi.
Savunma Teknojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş. (STM) Thinktech Merkezi, "Türk Savunma Sanayiinin Yükselişi ve Ambargolar" başlıklı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Savunma Sanayii Başkanlığı, Roketsan, Aselsan, BAYKAR, Meteksan, Havelsan ve TUSAŞ gibi savunmanın göz bebeği kurum/kuruluşlar ile üniversitelerden 23 uzman katıldı. Yeni Şafak'ın haberine göre; Toplantıda anlatılanlar daha sonra raporlaştırıldı. Türkiye'nin savunma serüveni hakkında bilgiler veren katılımcılar, uygulanan ambargolar hakkında çarpıcı örneklerler verdi. STM Deniz Projeleri Grup Yöneticisi Mehmet Selahattin Deniz, Türkiye'ye yönelik "aleni", "gizli" ve "yavaşlatma" şeklinde 3 tür ambargo uygulandığını aktardı: FRANSA HİZMET VERMEDİ ALMANLAR EL KOYDU "Mesela bugün Türkiye'ye resmi olarak hizmet, hatta insan gücü dahi iletmeyen ülke Fransa. Fransa hem Pakistan, hem Türkiye'deki projelerimiz için hizmet göndermeyeceğini bize resmi olarak deklare etti. Bunun yanı sıra İngiltere ve Almanya resmi olarak bildirmese de ihraç lisans izinlerinin süreçlerini çok uzattı. Eskiden 2 ayda aldığımız izinler 10 aya çıktı. En son bununla ilgili yaşadığımız örneklerden biri şu oldu: MİLGEM için Almanya'dan tedarik ettiğimiz ama İngiltere'de dökümü yapılan şaft sisteminin braketlerini İngiltere'den Almanya'ya geçiş sırasında gümrükte tuttular. Türkiye'deki bir sisteme ait olduğu için bunlara el koydular. Bunun belli bir deklarasyonu yok, ihraç lisansına tabi değil ama böyle bir inisiyatif kullanıldı." ABD İZİN ALMA SÜRESİNİ UZATTI SSB Uzmanı Mete Arslan ise hem platformların, hem alt sistemlerin Türkiye'ye yönelik ambargolardan etkilendiğini söyledi. Arslan, "S-400 nedeniyle ABD sadece F-35'leri bize vermemekle kalmıyor. Bizim genelde vakıf kuruluşlarımızın veya diğer savunma sanayii kuruluşlarımızın, örneğin ASELSAN'ın ABD'den getirdiği malzeme, alt bileşen var. Bunlar ihraç lisansına tabi. Bunlarda ihraç izinleri alma süresi uzadı. Eskiden 3 veya 6 ayda alınan ihracat izinleri 1 yıla kadar uzadı. Ambargolar nedeniyle, belki de belirli bir noktada bunları alamaz hale geleceğiz" ifadelerini kullandı. KARABAĞ AMBARGOSU! Ayrıca Meltem uçak projesinde bazı ekipmanların Fransız Thales firmasına ait olduğunu ifade eden Aslan, "Şimdi Thales gerekli desteği vermiyor. Telefonlara bile çıkmıyor. İlk uçak olan Meltem 2 uçağında gecikmeler yaşandı; ilk sistem yurt dışında entegre edilecek, diğerlerini de TUSAŞ'ta biz entegre edeceğiz. Ama şu anda entegrasyonda sorun yaşıyoruz" dedi. Aselsan Genel Müdür Danışmanı Ali Rıza Kılıç ise İsveç'in de Türkiye'ye ambargo uyguladığını aktardı. Kılıç, "Bir İsveç firması CAATSA yaptırımlarını bahane ederek bize satış yapamayacağını söyledi. Bunu kılıf ya da bahane olarak kullanmak isteyenler kullanıyor" dedi. AB'nin Türkiye'ye herhangi bir yaptırım kararı almamasına rağmen bazı hükümetlere firmaların engeller çıkardığını belirten Kılıç, şunları söyledi: "Bunun canlı bir örneği, dünyanın önde gelen tümleşik devre üreticilerinden biri olan XYLINX firması. Azerbaycan'daki harekatı bahane ederek bir anda 'Ben savunma sanayiine satmıyorum' dedi. Bunun aslında CAATSA'yla da bir ilgisi yok ama firmaların tamamen kendi politikalarının sonucu." 400 ÜRÜN MİLLİLEŞTİRİLDİ Rapora göre engelleme çalışmaları Savunma Sanayii Başkanlığı'nda başlatılan yerli üretim seferberliği ile aşıldı. Sadece 2020 yılında öncelikli ürünler belirlenip ilan edilerek "Ben bu işi yaparım" diyen firmalar görüşmelere çağırıldı. Yaklaşık 900 civarında yerli firma başvuru yaptı. Ön incelemeler sonunda 131 ürünün siparişi yerli firmalara verildi. 400 ürün Türk mühendisin çabalarıyla millileştirildi. İSRAİL SÖZLEŞMEYE RAĞMEN YAN ÇİZDİ SSB Uzmanı Mete Arslan toplantıda İsrail'le ilgili bir anekdotu paylaştı. Arslan, "2009 yılında İsrail'in Taktik Keşif Pod'ları vardı. ASELSAN ana yükleniciliğinde İsrail'den Elbit elektro-optik podu ve Elta'dan sar podu alıyorduk. RF-4 ve F-16 uçaklarına takacaktık. Sözleşmeyi 2008'de imzaladık. 2009'un Ocak ayında efektif oldu, ihraç lisansını aldı. Gönderdiler bize. Ama Ocak ayının sonunda Davos'ta Sayın Cumhurbaşkanı'mızın 'One minute' olayı gerçekleşti, İsrail'le aramız bozuldu. Biz ihraç lisansını almıştık ama şimdi İsrail hükümeti bunu tekrar yürürlükten kaldırıyor" dedi. TUSAŞ eski Genel Müdürü Muharrem Dörtkaşlı ise modernizasyon süreçlerinde de engellemelerle karşılaştıklarını kaydetti: "'C130 modernizasyonunu İsrailliler yapmasın, TUSAŞ yapsın' denildiğinde Northrop Grumman firmasından radarla ilgili teklifini biz alamadık. Bir başka Northrop Grumman projesinde bize radar teklifi vermediler. Paramızla teklif alamadık." ABD VERMEYİNCE KENDİMİZ YAPTIK SSB Deniz Araçları Daire Başkanı Alper Köse, engellenmeye çalışılan ve millileştirilen ürünlerden bir örnek verdi: "Mesela MİLGEM beşinci gemide dikey atım sistemi olarak ABD yapımı Mk 41 kullanacaktık. Ancak ihracat izni çıkmadı. İşin garip tarafı hiçbir zaman 'Vermiyoruz' da demediler, oyaladılar. Ayrıca ihracat izni çıksa bile bazen yine de vermiyorlar. Atış kontrol radarı tedarik edilen ülke henüz ambargo koymamıştı, ancak bekliyorduk. Bu nedenle ambargoyu beklemeden çalışmalara başladık. Neticede ASELSAN kendi Atış Kontrol Radarı olan AKREP-D'yi geliştirdi. Daha sonra da ambargo geldi."
Sputnik’in haberine göre; Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 2021 yılı ihracat rakamlarını kamuoyuyla paylaştı. 2020’de 2,2 milyar dolarlık bir ihracata imza atan savunma ve havacılık sektörü 2021’de bu rakamı 3,2 milyar dolara çıkardı. Buna göre listede ilk sırayı ABD aldı. 2020’de 783 milyon dolar olan ABD’ye ihracat rakamı yüzde 43.9 artarak 1,1 milyar dolar seviyesine ulaştı. ABD’ye ihraç edilen ürünler arasında ağırlığı Boeing firması için üretilen sivil havacılık ürünleri oluşturuyor. Bunun yanı sıra sivil kullanıma yönelik hafif silah pazarında da Türk şirketleri ABD pazarında önemli bir yere sahip bulunuyor. Azerbaycan’a satış azaldı Listede ikinci sırayı ise Azerbaycan aldı. 2020’de 260 milyon dolar olan ihracat 2021’de yüzde 22.5 düşerek 202 milyon dolar olarak gerçekleşse de Azerbaycan Türkiye’nin önemli savunma ve havacılık müşterisi olmaya devam etti. Azerbaycan Türkiye’den Bayraktar TB2 Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA), SİHA’da kullanılacak mühimmatlar, TRLG-230 füzesi ve çeşitli sistemler ihraç etmişti. Katar’a ihracatta yüzde 305’lik artış Türkiye’nin savunma alanında önemli müşterilerinden biri olan Katar’a 2021’de ihracatta önemli bir artış oldu. 2020’de 44 milyon dolar olan ihraç rakamı 2021’de yüzde 305 artarak 180 milyon dolar seviyesine ulaştı. Katar'ın Türkiye'den aldığı savunma sanayi ürünleri arasında Bayraktar TB2 SİHA, çeşitli mühimmatlar, eğitim gemileri ve simülatörler bulunuyor. BAE dördüncü sırada yer aldı Türkiye ile 2021 yılında ilişkileri normalleştiren BAE’ye ise 161 milyon dolarlık bir ihracat yapıldı. Bu rakam 2020’deki 200 milyon dolarlık ihracatın yüzde 19 altında kaldı. 2021 yılı Aralık ayında BAE’den gelen bir heyet Savunma Sanayii Başkanlığı’nda Türk firmalarının da katılımıyla bir toplantı gerçekleştirmişti. BAE heyeti aynı zamanda Türk SİHA’larını da incelemişti. Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir ise “Kriz döneminde dahi savunma sanayinde ilişkilerimizin devam ettiğini gösteren rakamlar var. Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği konum ve BAE’nin ilgisini çektiğini biliyoruz. İlişkilerin yoluna girdiğinde bu temasların daha iyi olacağını belirtmek isterim” açıklamasında bulunmuştu. Bayraktar TB2 rakamı artırdı Türkiye’den Bayraktar TB2 SİHA alan bir diğer ülke olan Fas’a ihracatta ise üst düzey bir artış oldu. 2020’de 533 bin dolar ihracat rakamı 2021’de 159 milyon dolara yükseldi. Artış oranı yüzde 29.814 olarak yansıdı. Çin’e dikkat çeken artış Listedeki diğer ihracat rakamı yüksek ülke ise 2021 yılında 154 milyon dolar satış yapılan Almanya oldu. Fransa’ya 86 milyon dolar, Birleşik Krallık’a ise 51 milyon dolarlık bir ihracat yapıldı. Rusya’ya 2020’de 26 milyon dolar olan ihracat 2021’de yüzde 27.5 azalarak 19,5 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Listede dikkat çeken bir diğer yükseliş ise Çin’e yapılan ihracatta yaşandı. 2020’ye göre yüzde 58.077 artan Çin’e ihracat 31 milyon dolar seviyesine yükseldi. Afrika’nın da ilgisini çekiyor Türk savunma sanayisinin Afrika ülkelerine olan ihracatı da yükseldi. Bu kapsamda Çad’a 14 milyon dolar, Etiyopya’ya 125 milyon dolar, Ruanda’ya 28 milyon dolar, Somali’ye 7 milyon dolar, Sudan’a ise 5,6 milyon dolarlık satışlar dikkat çeken rakamlar oldu. 2021 yılında Pakistan’a ihracat yüzde 64 düşerek 23,7 milyon dolar seviyesine inerken Bangladeş’e ihracatta ise yüzde 7.395 artışla 97 milyon dolarlık satış yapıldı.
Türkiye'nin savunma sanayii alanında çığır açan projeleri dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, komşu Yunanistan'ı panikletti. Yunan medyasında yer alan bir makalede, Türkiye'nin görünenlerin dışında nükleer ve kıtalararası silahlar geliştiriyor olabileceği belirtildi. Yunanistan'ın savunma alanında yayınlar yapan Defence Point haber portalında yayımlanan makalede, 'Türkiye'nin boru hattında başka gizli askeri programları var ve herhangi bir dış tehdidi ortadan kaldıran yeni yetenekler geliştiriyor. Bu, savunma sanayii başkanı İsmail Demir tarafından ifade edildi. 'Rakibi kim olursa olsun şaşırtacak silahlarımız olacağını açıkça söyleyebilirim. Yapacak çok işimiz var, hatta uzun bir yolumuz var ama Türkiye'yi kolay kurban olarak gören herkes pişman olacaktır" dedi. açıklamaları uzmanlar tarafından Türkiye'nin gizli silah ve savunma programları izlediğinin bir işareti olarak yorumlandı." ifadelerine yer verildi. Makalede, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde yabancı silah sistemlerinden kurtulmak için çalıştığı belirtilirken, dış savunma bağımlılığının %20'ye indirildiği belirtildi. TÜRKİYE'NİN NÜKLEER VEYA KITALARARASI SİLAHI VAR MI? Makalede, 'Demir'in açıklamaları, muhtemelen Türkiye'nin savaş durumunda kullanabileceği füze sistemleriyle ilgili. Yetkili, Türkiye'nin Fransız-İtalyan Eurosam ile iş birliği içinde uzun menzilli bir füze programı yürüttüğünü kabul etti. Ancak, Türkiye'nin nükleer silahlar da dahil olmak üzere kitle imha silahlarına sahip olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor.' ifadeleri kullanıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, nükleer savaş başlığı taşıyabilecek füzeler geliştirmekten söz ettiği hatırlatılırken, Türkiye'nin nükleer silah edinmemek için dış baskıyı kabul etmediği de açıkça ifade edildi. SIK SIK GÜNDEME GETİRİYORLAR Türkiye'nin son yıllardaki politikalarından rahatsız olan Yunanistan'ın medyası, Türkiye'nin gizli silah programları üzerinde çalıştığını sık sık gündeme getiriyor. Geçtiğimiz haftalarda Apopseis'te Dr. Konstaniua Apostolu-Katsaru imzasıyla yayımlanan bir başka makalede, Ankara'nın 'nükleer silahlara sahip olabileceği' iddia edilmişti. Apostolu-Katsaru, Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nden, Rusya'da 'nükleer teknolojiler' üzerine eğitim alan öğrencilere ve Pakistan'la ilişkilere kadar çeşitli hususlara dikkat çekerek, Türkiye'nin bu alanda çalıştığını hatta bunu başarmış bile olabileceğini ileri sürmüştü. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN NE DEMİŞTİ? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2019'daki bir hitabında, 'Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim. Bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana dedi ki, 'Bize böyle böyle diyorlar, benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı silah var ama Rusya'nın Amerika'nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım' dedi." Erdoğan konuşmasında, 'Şimdi hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ne diyorlar? 'Sakın ha sen yapma' diyorlar. Yanı başımızda İsrail. Var mı? Var. Ve bütün her şeyiyle onunla korkutuyor. Değerli kardeşlerim biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz.' ifadelerini kullanmıştı.
Yeni Şafak'tan Şuayip Alabay'a konuşan Karakaş, “Mikro mobilite çözümleri gelecekte TOGG’da olabilir" diyerek şehir içi ulaşımda scooter veya küçük ulaşım araçları da üretilebileceğini açıkladı. Karakaş, "Pazardaki fırsatların gelişimiyle alakalı. 15 yıllık planlamamız dışına çıkmayacağımız anlamına gelmiyor. Yaptığımız ürünlerin yanında bahsettiğimiz mikro mobilite çözümleri teknik anlamda çok daha hızlı hareket geçirilebilecek ürünlerden oluşuyor” dedi. TOGG fiyatlarına da değinen Karakaş, “Sonuçta ulaşılabilirlik veya rekabetçilik sadece ve sadece bulunduğunuz segmentle ilgili değil, ekosistemle beraber ulaşacağınız adetlerle de alakalı. Biz 5 modelle beraber ‘en maksimize edilmiş’ Türkiye pazarına baktığımızda adetlere ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Bunun belki küçük araç büyük araç şeklinde yer değiştirme olabilir. Önümüzde hala esnek bir zamanımız var. Oralara geldiğimizde de fiyat açısından daha ulaşılabilir noktalar o zaman olacaktır diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. "2023'ün ilk çeyreğinde akıllı cihazlarımızın lansmanına başlarız" TOGG'un testlerinde gelecekte değişecek kriterleri de hesaba katarak çalışmaların ilerlediğini aktaran Gürcan Karakaş sözlerini şöyle sürdürdü: “2022’de regülasyonların bir kısmı değişiyor. Yanılmıyorsam 14 tanesi değişiyor. Bunların içinde çarpışma testleri ile ilgili olanları da var. Örneğin; Yan yana oturan iki kişinin kafalarını çarpmaması için ortaya hava yastığı koyulması gerekiyor. Daha kanunlaşmadı. Onların hepsini biz ‘Dönüşürse ne olur?’ diyerek hesabını kitabını yaparak hareket ediyoruz. Bunların hepsi bir anda gelirse ne yapacağımız tartışıyoruz. O anlamda da bizim tahminimiz 2023’ün ilk çeyreğinde bu süreç tamamlanır. Bizde 2023’ün ilk çeyreğinde bu süreç tamamlandıktan sonra akıllı cihazlarımızın lansmanına ve satışına başlarız.” "Satış için kristal saraya gerek yok" Yeni nesil kullanıcıların araçlarla buluşma noktalarının da değiştiğinin altını çizen TOGG CEO’su Karakaş, “Yıkıcı yaklaşımlar da sergileniyor. Biz bunların hepsini gözlemliyoruz. Yerinde ziyaret ediyoruz. Onların yaşadıkları sıkıntıları ve farklılıkları tespit ediyoruz. Çıkardığımız sonuç şu: Kullanıcıların ihtiyaçları temelde bilgi toplamak ve bunun yanında dokunarak test etmek. Bunu illaki fiziksel bir kristal saray içerisinde yapmanız gerekmiyor. O imkanı sağlayacak bir kullanıcı deneyimi ağı yeterli. Biz onun üzerinde çalışmalarımızı yapıyoruz. Yönetim kurullarımızda da konuşuyoruz. O bağlamda hem ülkemiz için, hem de Togg için en akılcı çözüm ne ise onu yapma niyetindeyiz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Güvenlik güçlerimizin ihtiyacını karşılamak için yılın son günlerinde çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Bugün KKK’ya TUSAS üretimi T129 ATAK helikopteri teslimatı gerçekleştirdik. Hayırlı olsun. Yarın teslimatlarımıza devam edeceğiz, takipte kalın” ifadelerine yer verdi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye'nin ilk otomobil batarya fabrikasının kurulmaya başlandığını belirterek, "TOGG ve Farasis ortaklığında Siro, 15 gigavat saatlik batarya hücresi ve modül üretimi yapacak." ifadesini kullandı. Varank, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan "Bursa İlinde Yapılacak Olan Batarya Hücresi ve Modül Üretim Tesisi Yatırımına Proje Bazlı Devlet Yardımı Verilmesine İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı"nı değerlendirdi. Paylaşımında, Siro Silkroad Temiz Enerji Depolama Teknolojileri Sanayi ve Ticaret AŞ'nin Bursa'nın Gemlik ilçesinde gerçekleştireceği batarya hücresi ve modül üretim tesisi yapımına proje bazlı devlet yardımı verilmesini kapsayan karara yer veren Varank, şunları kaydetti: "Türkiye'nin ilk otomobil batarya fabrikası kuruluyor. 2 milyon araç üretme kapasitesine sahip 30 milyar dolardan fazla ihracat yapabilen otomotiv endüstrimiz için dev bir adım. TOGG ve Farasis ortaklığında Siro, 15 gigavat saatlik batarya hücresi ve modül üretimi yapacak."
Geçtiğimiz günlerde TÜBİTAK SAGE'nin kamuoyuyla paylaştığı haber Türkiye'nin gemisavar füzeleri ve bilhassa milli denizaltı inşası sürecinde değerli bir kabiliyet kazandığını göstermesi açısından son derece önemliydi. DATA olarak adlandırılan Denizaltı Test Altyapısı ile envantere girecek güdümlü mermilerin denizaltından atışı test edilebilecek. Ayrıca sualtı test düzeneği ile Sub-Atmaca güdümlü gemisavar füzesi gibi mühimmatların denizaltına entegrasyonu öncesinde test ve fizibilitesi yapılacak. Milli denizaltı için oldukça zorlu bir çalışma süreci geçiren Ankara, testleri kendi yapacak seviyeye gelmesiyle DATA ile bilgilerin Türkiye dışına çıkmaması konusunda göz alıcı bir kabiliyete kavuşmuş olduğunu gözler önüne serdi. Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, DATA hakkında merak edilenleri TRT Haber'e anlattı. TÜRKİYE 'ANAHTAR TESLİM' BİR ÜRETİCİ OLUYOR Erkan, DATA'nın denizaltı tasarımı konusunda da avantaj sağlayacağını belirterek, "Ülkemiz artık sadece bir silah üreticisi değil aynı zamanda bu silahların kullanılacağı platformları da üreten 'anahtar teslim bir sistem üreticisi' oluyor." dedi. Türkiye'nin ürettiği her türlü silahı denemek ve eksik yönlerini iyileştirmek için söz konusu test sistemlerinin öneminin altını çizdi. SON DERECE STRATEJİK VE SATIŞLARI KISITLI ÜRÜNLER Erkan, Ankara'nın yeni hedefinin teknolojik test sistemlerinin de milli olarak geliştirilmesi olduğunu belirtti. Öte yandan torpidolara da değinen Erkan, çok yüksek teknoloji içerdiğinin altını çizerek, torpidoların da denizaltılarla birlikte 'stratejik silahlar' olduğunu söyledi. Deniz altından atılan füzelerin gizlilik içerisinde nerede, ne zaman ateşleneceği bilinmeyen oldukça tehlikeli ve önemli sistemler olduğunun altını çizen Erkan, "Dünyada pek çok ülkede bu gelişmiş stratejik sistemlerin satışında dahi kısıtlamalar uygulanıyor. Bu derece stratejik bir ürünü geliştirmeyi başaran ülkemiz, TÜBİTAK SAGE imzalı DATA altyapısı sayesinde ürünlerini çok daha ucuza ve en önemlisi güvenli olarak ölçme/test etme imkanına sahip oldu." ifadelerini kullandı. BİR ÜLKEDEN DAHA 'İZİN ALMA' DÖNEMİ SON ERDİ Geliştirilen sistem öncesi mevcut denizaltılarının mühimmatlarının eğitim versiyonlarının atılmasıyla testlerin yapıldığını söyleyen Erkan, yeni gelinen noktayla ilgili de "Özellikle denizaltı modernizasyon projemiz ile şimdi farklı bir süreç yaşanıyor. Kendi denizaltı savaş yönetim sistemi ve yerli atış sistemlerimiz sayesinde Almanlardan herhangi bir izin veya bilgi paylaşımı yapmadan bunu başarabiliyoruz" diye konuştu. AKYA VE GEZGİN'İN DENEME ATIŞLARINI DATA İLE YAPABİLİRİZ Erkan, "DATA sayesinde denizaltıyı yormadan farklı manevra derinlik ve açılarda denemelerimizi yapabileceğiz. Bu imkanı kazanmamız sayesinde yakında AKYA torpidolarımızın, denizaltından atılan ATMACA füzelerimizin ve yakın gelecekte GEZGİN füzelerimizin deneme atışlarını yapabileceğiz. Bunları denemek çok önemli. Ancak gözlerden kaçmaması gereken bir husus daha var. Her test kendi içerisinde bir dizi veri doğurur. Sizin ürettiğiniz füzenin teknik verileri, hangi durumda nasıl bir sonuç verdiği gibi çok farklı alanlarda elinizde veriler oluşur. Eğer siz bu testleri yurt dışında yaparsanız, bu teknolojik veriler haliyle o ülkenin de veri tabanına işlenir. TÜBİTAK SAGE'nin DATA'sı Türkiye'yi bu riskten de kurtaracak ve testler sırasında elde edilen veriler yine bizim ülkemizde kalacak. Bu son derece kritik..." MİLLİ DENİZALTI PROJESİ İÇİN KİLOMETRE TAŞI Erkan, DATA sisteminin sadece bir test alt yapısı olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, "Üzerine denizaltı konulmamış bir torpido odası olarak düşünün. Türkiye daha önce 'Section 50' adındaki denizaltının en zorlu kısmının inşasını başarmıştı. Şu anda o inşa edilen kısmın içinin donatılmasıyla ilgili çok önemli bir kısmı önce test istasyonu olarak görüyoruz. Bu sistemi şimdilik test için kullanacak olsak da gelecekte denizaltı atış sistemi olarak dahi kullanılabilir" şeklinde konuştu. ANKARA ÖRTÜLÜ AMBARGOLARDAN BİR BİR KURTULUYOR Bu gelişmelerin nihai olarak savunma sanayiindeki örtülü ambargolardan kurtulmak için de birer kilometre taşı olduğunu ifade eden Erkan ve sözlerini şöyle tamamlıyor: "Son yıllarda bir kaç özel durum hariç bu tip engellemelerin genel olarak etkisi kritik olmaktan çıkmaya başladı. Test atışı için Türkiye kendi çözümünü buldu. Ambargo konusunda işler genelde şöyle ilerler; örneğin Almanlar size önce ambargo uygular. Daha sonra sizin o ürünü kendinizin üretmeye başladığını gördüklerinde 'Ambargoyu kaldırdık, isterseniz size eskisinden çok daha ucuza satabiliriz' der. Milli denizaltı projesinde bu süreci sıkça yaşayacağımıza inanıyorum. Özellikle denizaltı konusunda geliştireceğimiz yerli ve milli her çözüm bizim için alt sistem ambargolarının oluşma ihtimalini de sıfırlıyor. Şu anda bir denizaltıyı baştan kıça yapmaya başladık. Yakın gelecekte havadan bağımsız sevk sistemlerinde de belli bir yere varabilirsek gecikmelerin ya da engellemelerin bir anda biteceğini ve ürünlerin hemen uygun fiyatlarla teslim edileceğini görebilmemiz olasıdır."