26 Nisan Cuma 2024

NaifAnaliz - Ali Naif Çakar | Akademik Oligarşi ve Boğaziçi Dükalığı

NaifAnaliz - Ali Naif Çakar | Akademik Oligarşi ve Boğaziçi Dükalığı

Bir Rektör atanır ve yer yerinden oynatılmaya çalışılır.

 

Bağıranlar ve çağıranlar Türkiye’de gündem olmak için çırpınıp dururken bilmezler ki Türkiye’nin böyle bir öncelikli gündemi yoktur.

 

Boğaziçi modernizmi gerçek anlamda geleneksel ve modern olana karşı bir meydan okumaya kalkıştı.

 

Öğrenci maskesini piyon olarak seçen bu post-modernist kışkırtıcılık beyaz ve yabancı olandan aldığı elitist desteğin hakkını vermek için büyük bir çaba içerisinde.

 

Kime ve neye karşı böyle bir eylemsellik ortaya çıktı, asıl sorgulanması gerekenin bu olması lazım.

 

Önce Boğaziçi, sonra demokrasi diyenlerin Rektör atanmasına olan itirazları, sırtlarını döndükleri rektörlük binasından kamuoyuna mesaj verme çabalarının ne akademik nede demokratik bir ölçüsünün olmadığını zaten biliyoruz.

 

Boğaziçine baktığınızda Türkiye’nin neden tam anlamıyla entelektüel akademisyen çıkaramadığını da kolaylıkla anlayabiliyoruz.

 

Boğaziçi’nin içerisinde olduğu anafor, üniversite sınavlarında başarıyla bu üniversiteye giren gençlerin nerelere savrulduğunun ve beyin göçü denen hadisenin neden gerçekleştiğinin ahlaki boyutuyla tokat gibi yüzümüze çarpıyor.

 

YÖK özelinde, Türkiye genelinde yükseköğretimimizin Boğaziçi diye büyük bir sorunu olduğunu anlamış bulunmaktayız.

Devletiyle kavgalı, milletiyle mesafeli, yabancıya tutulmuş bir akademik iklimin bu topraklara katacağı tek şeyin LGBT olması hazin bir sistem eleştirisine de bizi zorluyor.

 

Mesele gençlerin bağırması çağırması, polise saldırması, Rektörü tehdit etmesini içeren bir asayiş sorunu olmanın kolluğun adliyenin sınırlarını fazlasıyla aşıyor.

 

Boğaziçi meselesi bir zihniyet ve beraberinde bir milli güvenlik sorunudur.

 

Boğaziçi’ni dokunulmaz zannedenler bu ülkeyi dokunulabilir, terbiye edilebilir ve karıştırılabilir görmektedirler.

 

Çoğulculuk ve farklılık adı altında demokrasi talep edenlerin, Rektörlük binasını kuşatıp idarecilere karşı bir kışkırtmayı örgütleyenlerin LGBT bayrağı altında birleşmelerinin dışlayıcı çoğulculuğunda içi ısınanlar olabilir ama unutulmamalı ki edebinden buz gibi kesilenlerin sessizliği bir müddet daha sürecektir.

 

Boğaziçi’nin gençleri bu ülkenin gençlerini temsil kabiliyetine sahip değiller, akademik personeli de tüm akademisyenleri temsile haiz değil.

 

Boğaziçi üniversitesinin tarihi misyonuyla dışa açılma fırsatına sahip olmasını, küresel entegrasyon şansı yakalayan akademisyenlerin ve öğrencilerin kendi ülkelerine sırtını dönmelerini artık yadırgamıyoruz.

 

PKK artığı HDP’nin, sol açıktan gelen şiddeti sevenleri seven CHP’nin il başkanının önceden görünüp sonradan görünmez olması aklımızda da fikrimizde de hala görünür kimse merak etmesin.

 

Boğaziçi öğrencilerinin ve akademisyenlerinin rektöre “Kayyum” demeleri boşuna değildir.

Bu atama bize gösterdi ki Boğaziçi sistem içinde gizli bir sistem ve devlet içinde gizli bir devlet olarak formatlanmış.

 

Boğaziçi sadece demokrasi dışı yollarla seçilmiş soyluların yönetebileceği bir Düka’lıkmış.

Akademik elitlerin kendi aralarında işaret edeceği kişinin rektör olabileceği atfedilmiş akademik aristokratlıkla kurulmuş bir düka’lık sistemi mevcut.

 

Kendi işaret ettikleri atandığında Rektör/Dük, istemedikleri atandığında Kayyum dedikleri bir dışlayıcı sistemleri de mevcut. (HDP’nin bu eylemlerde kendini bulabileceği şeylerin başında kayyumluk ve LGBT bayrağının olduğunu not düşmek gerekiyor. Ama sakın ha bu Düka’lık meselesinden kendilerine pay çıkarıp gururlanmasınlar, onların kayyum iddialarının nedeninin örgütsel amelelik olduğunu unutmasınlar!)

 

Bu millet ve devlet elbirliğiyle LGBT bayraklarını kuşanıp kötüyü çağıran ve çağırtan akıl hocalarını bir köşeye elbet yazıyordur, bu konuda herkesin gönlü ferah olsun.

 

Kandırılmış ve aldatılmış Boğaziçi öğrencilerini, terör örgütlerinin Boğaziçi ilgisini, LGBT’nin millete ve değerlerimize rağmen neden böylesine dayatıldığını bir başka yazıya bırakıp, Boğaziçi Dükalığı’nın meydan okumalarını gördüğümüzü ilan etmek istiyorum.

 

Kahrolsun akademik oligarşi ve kötülerin kardeşliği!!!

 

 

Yeni Yorum