07 Mayıs Salı 2024
2 yıl önce

İngiltere'den aşı iddiası: Rus ajanlar formülü çaldı

Rusya, Oxford/AstraZeneca aşısının tasarımını çalmak için İngiltere'de casus kullanmakla suçlandı. İddiaya göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin çaldığı tasarım sayesinde, şüpheli şekilde İngiliz aşısına benzeyen Sputnik V aşısını yaratabilecek ve dünyanın ilk etkili koronavirüs aşısını üretme yarışını kazanabilecekti. Güvenlik kaynakları, İngiltere'deki bir Moskova köstebeğinin çok gizli planı ele geçirebildiğine dair kanıtlara sahip ancak bunun ilaç devinin laboratuvarından veya fabrikasından alınan bir belge mi, yoksa bitmiş ilacın bir şişesinden daha sonra kaçak olarak mı kaçırıldığı açık değil. İngiltere İçişleri Bakanı Damian Hinds, bu durum hakkında yorum yapamayacağını söyledi ancak iddiayı da inkar etmeyerek şöyle devam etti: "Yabancı devletlerin sürekli olarak hassas bilgiler ve bilimsel sırları çalmaya çalıştığı bir gerçek." AŞI AÇIKLAMASININ ARDINDAN GELEN SİBER SALDIRILAR MI5 casusları, Rus bilgisayar korsanlarının, İngiliz bilim insanlarının bir aşı geliştirmeye başladıklarını açıklamasından yaklaşık bir ay sonra, Mart 2020'den başlayarak Oxford Üniversitesi'ne tekrar tekrar siber saldırılar gerçekleştirme girişimleri başlattığını söyledi. Geçen yıl Nisan ayında Oxford/AZ ilk insan denemelerine başladıklarını duyurdu ancak ertesi ay, Moskova kendi aşısını icat ettiğini söyledi ve Ağustos ayına kadar Vladimir Putin, Rus halkına bir ülkenin küresel Kovid-19 aşısı üretme yarışını kazandığını duyurdu. Daha sonra Sputnik V'in, İngiliz muadili ile tamamen aynı şekilde çalıştığı ortaya çıktı. Olayların zaman çizelgesi, Moskova'nın İngiltere'deki ilk insan denemeleri sırasında tasarımı çalmış olabileceğini gösteriyor. KAYNAKLAR: ELDE KANITLAR VAR Bu durum, köstebeğin ne kadar kıdemli olabileceği ve yakalanıp yakalanmadığı hakkındaki soruları gündeme getiriyor. İngiliz The Sun gazetesine konuşan kaynaklar, İngiliz bakanlara, Kremlin için çalışan casusların kendi aşılarını tasarlamak için çok uluslu ilaç şirketinden Covid aşısı planını çaldığına dair kanıtları olduğunu söylediklerini aktardı. Rusya uzmanı olan Muhafazakar Milletvekili Bob Seely, "Rus ve Çin casusluğu konusunda ciddi olmamız gerektiğini düşünüyorum. İster Astra-Zeneca'nın tasarımının çalınması olsun, isterse bu otoriter ve totaliter rejimler tarafından bize enerji konusunda yaptıkları şantaj yapıyor olsun, onlara karşı akıllı olmamız gerekiyor" diyerek tehlikenin altını çizdi. Muhafazakar kanattan Andrew Bridgen, "İngiltere'nin en iyi bilim insanlarına ve araştırma tesislerine sahip olduğunu biliyoruz ancak Rusya da muhtemelen en iyi casuslara sahip" dedi. PUTİN:'ORDUYU DA AŞILIYORUZ, BAŞKOMUTAN BENİM' Kremlin daha önce Putin'in Mart ve Nisan aylarında iki doz aşı aldığını belirtmişti ancak daha fazla ayrıntı vermemesinin yanı sıra, Rus liderin aşı olduğuna aldığına dair görüntüleri de yayınlamamıştı. Ancak Haziran ayında Putin yıllık televizyon yayınında, Rusya'nın dört aşısının son derece etkili ve güvenli olduğunu açıkladı ve şöyle devam etti: "Mümkün olduğunca uzun süre korunmam gerektiğini düşündüm. Bu yüzden Sputnik V ile aşı olmayı seçtim. Ordu, Sputnik V ile aşılanıyor ve sonuçta ben başkomutanım." RUS TROLLERİ İNTERNETTE KAMPANYA BAŞLATTI Temmuz ayında, Network Contagion Research Institute tarafından hazırlanan bir rapor, Rus internet trollerini Pfizer karşıtı yürütülen bir Kovid aşısı karalama kampanyasından sorumlu tuttu. Gazete, yanlış bilgilendirmenin amacının ülkenin kendi Sputnik V aşısını tanıtmak olduğunu iddia etti. Karalama kampanyasının kullandığı taktikler, Pfizer'in olumsuz haberlerinin yayınlanmasını ve bunun teşvik edilmesini içeriyordu. İddiaya göre, Rus pazarlama firmaları, Fransa'daki sosyal medya fenomenleriyle doğrudan iletişime geçti ve Pfizer aşısı komplikasyonlarıyla ilgili sahte ve 'sızdırılmış' olduğu iddia edilen hikayeleri teşvik etmek için para teklif edildi. Haberde, Rusların Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Kanada'da da mesajları yaymaya odaklandığı öne sürüldü. Bunun nedeni, bu ülkelerin Sputnik için potansiyel ihracat pazarları olarak görüldüğüne inanmalarıydı. Analitik şirketi Novetta ayrıca Rus aşısının 'Afrika medyasında ikinci en yüksek olumlu alıntı oranına (yüzde 66)" ve 'en düşük ikinci olumsuz algıya (yüzde 11)" sahip olduğunu tespit etti. İNGİLİZ DERGİ RUS AŞISINI ÖVDÜ Eylül ayında Moskova'da yapılan ve prestijli İngiliz dergisi The Lancet'te yayınlanan iki erken klinik araştırmanın sonuçları, Rusya'nın Oxford aşısına benzer teknolojiyi kullanan Kovid-19 aşısının güvenli ve etkili olduğunu gösterdi. Çalışmaların arkasındaki Rus bilim insanları, aşının tüm katılımcılarda bir bağışıklık tepkisini uyardığını ve ciddi bir sağlık sorununa neden olmadığını söyledi. Bağımsız Batılı bilim insanları, sonuçların 'biraz güven verici' olduğunu belirtti ancak denemelerin milyonlarca Rus'u aşılamak için çok kısıtlı olduğu konusunda uyardı. Çalışmaya dahil olmayan ABD ve İngiltere'deki bilim insanları, sonuçların 'cesaret verici' olduğunu ve aşının 'umut verdiğini' söyledi, öte yandan yine de araştırmanın kalitesi nedeniyle, hemen uygulanması konusunda endişeliydiler. Denemeler Moskova'daki iki hastanede, Burdenko Hastanesi ve Sechenov Üniversite Hastanesinde gerçekleştirildi ve hafif yan etkilerle başarılı kabul edildi.

2 yıl önce

PKK’nın ajansına röportaj, DHKP-C’ye taziye! TBB’nin yeni başkanı Erinç Sağkan’dan inciler…

Türkiye Barolar Birliği’nin Ankara’daki binasında yapılan 36’ıncı Olağan Genel Kurul’da seçim heyecanı yaşandı. Mevcut Başkan Metin Feyzioğlu ve Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan’ın aday olduğu seçimde 348 delege oy kullanıldı. SAĞKAN 181 OY ALARAK SEÇİLDİ Saat 10.00’da başlayan oy verme işlemi saat 17.00’de sona erdi. Oyların sayılmasının ardından TTB’nin yeni başkanı belli oldu. Buna göre, 181 oy alan Erinç Sağkan Türkiye Barolar Birliği’nin yeni başkanı seçildi. Feyzioğlu ise 156 oy aldı. PKK AJANSINA RÖPORTAJ VERDİ Türk demek yerine Türkiye Vatandaşı ifadesini kullandığı özel röportajda, PKK’nın resmi ajansı Mezopotamya’nın sorularını cevaplayan Sağkan, hükümete ve eski başkan Feyzioğlu’na ağır eleştiriler yöneltmişti. DHKP-C’Lİ TERÖRİSTİN ÖLÜMÜNE ÜZÜLDÜ Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın hutbede okuduğu Kur’an esaslarını hala “karanlık, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyet” olarak nitelendiren TBB’nin yeni başkanı Erinç Sağkan; DHKP-C terör örgütü üyesi Helin Bölek’in ölümüne üzüldüğünü de açıklamıştı.   Helin Bölek’in ölüm orucu olarak kullandığı evin, İstanbul/Armutlu mahallesinde ‘Direniş Evi’ olarak adlandırılıyor. DHKP/C terör örgütünün talimatları doğrultusunda örgüt üyeleri söz konusu eve getiriliyor. Helin Bölek, ölüm orucu eyleminin 288. gününde (3 Mart 2020) hayatını kaybetti. ERİNÇ SAĞKAN KİMDİR Erinç Sağkan 24 Nisan 1978 yılında dünyaya geldi. Aslen Gümüşhane ilinin Şiran ilçesinden olan Erinç Sağkan ilk ve orta öğreniminden sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ankara Barosu’nun çeşitli kurul ve merkezlerinde çalıştıktan sonra; 2010-2012 yılları arasında Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyeliği , 2014-2016 yılları arasında Ankara Barosu Genel Sekreterliği, 2016 yılından itibaren ise Ankara Barosu Başkan Yardımcılığı yaptı. Daha sonra Ankara Baro başkanlığına aday olan Erinç Sağkan, rakiplerine oranla en yüksek oyu alarak başkan seçildi. Seçimlere, Demokratik Sol Avukatlar grubu adayı olarak giren Erinç Sağkan 7 bin 227 oy ile baronun yeni başkanı seçilmişti. Rakipleri ise; Baroda Birlik ve Milliyetçi Avukatlar grubu adayı Gençer Özdemir 2 bin 283 oy, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar grubu adayı Murat Kemal Gürbüz de bin 256 oy almıştı.

2 yıl önce

AK Partili Özhaseki: İBB'nin ajanslara verdiği algı operasyonları için para 849 milyon lira

Özhaseki, Kızılcahamam'da düzenlenen "Belediye Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, yapılan işlerin istişare edilmesi, faaliyetleri görüşmek ve 2 yıl boyunca yapılacakların yol haritasını belirlemek üzere bir araya geldiklerini söyledi. Şehirlerin canlı organizmalar olduğuna işaret eden Özhaseki, şunları kaydetti: "Onların da bir ruhu var, onlar yaşıyorlar, aynı canlılar gibi tıpkı bir çocuk gibi bakıma ihtiyaçları var. Onların da ihtimam gösterilmeye ihtiyaçları var. Onları taşla topraktan ibaret bir nesne gibi görmek, hakikaten onlara yapılacak en büyük kötülük olur. Şehirleri taş ve beton yığını gibi görenler, kalbi biraz taşlaşmış insanlardır. Halbuki şehirlere gönül gözüyle bakanlar, insana hizmete aşkla ve şevkle bakanlar, o şehirleri adeta bir gülistana çeviriyorlar." Şehirlerin geleceğinin oradaki yerel yöneticilerin ufuklarıyla doğru orantılı olduğunu belirten Özhaseki, "Başta belediye başkanları olmak üzere, yerel yöneticiler eğer ufuklu iseler hedef koyuyorlarsa o hedefe gitmek için ellerindeki bütün imkanları yani iç dinamiklerini kullanıyorlarsa ve kendi aralarında teşkilatımızla milletvekillerimizle o bölgede bulunan yerel aktörlerle uyum içerisinde çalışıyorlarsa o şehirlerin gelişmesi çok daha kolay oluyor. Tersine ise ne yazık ki işler biraz daha zorlaşıyor." diye konuştu. AK Parti'nin girdiği bütün yerel seçimlerde birinci parti olduğunu vurgulayan Özhaseki, "Ülkemizde, 1390 belediye bulunuyor, bunların içerisinde 805'i AK Parti'li, 231'i MHP'li yine aynı ittifak içerisinde 5 tane de BBP'li belediyemiz var. Yani 1390 belediyeden Cumhur İttifakı olarak bizler son seçimlerde tam 1041 belediyeyi kazandık ve nüfusunda yüzde 65'ine bizler hizmet ediyoruz." bilgisini paylaştı. Özhaseki, AK Parti'li belediyeler olarak çalıştıklarını, gayret ettiklerini, bir araya gelerek istişare ettiklerini ve yardımlaştıklarını dile getirerek, "Baştan sona 805 belediyemizin hepsini tek tek incelediğimizde fedakar ve gayretli belediye başkanı arkadaşlarımızı görüyorum." ifadesini kullandı. Muhalefet belediyelerini eleştiren Özhaseki, "Hiç bir şey yapmadıkları halde, algı operasyonları çekmeye devam ediyorlar. Nedir bu 'algı' dediğimiz? Gerçekten olmayanı olmuş gibi göstermek, var olmayanı varmış gibi sunmak, durmadan yalan üzerine kurulu bir dünyayı insanlara kabul ettirmek. Zerre miktar hizmet yok, vizyon yok ve çalışma yok. Belediyeler yatıyor, düzenleri kaybolmuş, ancak sosyal medyada bir yalan rüzgarı estiriyorlar, fenomenler ve youtuberlardan geçilmiyor. Onlara da dehşet paralar döküyorlar." değerlendirmesinde bulundu. "Algı operasyonları için 849 milyon lira" Mehmet Özhaseki, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesine ilişkin ise şunları söyledi: "Reklam tanıtım adı altında ajanslara ödedikleri para 849 milyon lira. İstanbul Belediyesinin sadece algı operasyonu çekmek için yapmadığı işleri, çalışmadığı halde ve tembellik ettiği halde çalışıyormuş, gayretliymiş gibi sunabilmek amacıyla bir operasyona döktüğü para 849 milyon lira. Aynı belediyenin sosyal konutlar için ayırdığı para 12 milyon lira, kentsel dönüşüm için depreme hazırlık parası 492 milyon lira. Ama ajanslara verdikleri algı operasyonları için para 849 milyon lira." 2019'dan bu yana İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin büyükşehir belediyelerinden bu zamana kadar toplam 20 binden fazla emekçinin işten atıldığını kaydeden Özhaseki, "Acaba personel çoktu onun için mi yaptılar diye takip ettik, İstanbul'da işe aldıkları insan sayısı 45 bin kişi. Nasıl alındığını da hepimiz iyi biliyoruz, bir ehliyet, bir sınav üzerine değil, partiler arası bölüşümle yüzde 35 CHP, yüzde 15 İYİ Parti ve yüzde 15-20 de söyleyemedikleri ve utandıkları PKK'nın siyasi uzantılarından elemanlar alarak." sözlerini sarf etti. "58 santimetre bile yapmadılar" Özhaseki, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılması planlanan 58 kilometrelik metro projesine ilişkin de "Ankara'da '58 kilometre metro yapacağız' diyerek başladılar. 58 santimetre bile yapmadılar, sonra 'Ulaştırma Bakanlığı izin vermiyor' demeye başladılar. Ulaştırma Bakanlığımızı aradım, ne müracaat var ne talep var." diye konuştu.

2 yıl önce

AK Partili Özhaseki'den İBB'ye: Yaklaşan deprem için kentsel dönüşüme ayrılan para 450 milyon TL ama İBB'nin algı operasyonu çekmek için ajanslara verdiği para 849 milyon TL

Yaptıkları bütün işlerde alınlarının akıyla hesap verebilme duygusuyla çalıştıklarını ifade eden Özhaseki, muhalefet belediyelerinin geçmiş yıllardan bugüne hizmet anlayışlarının değişmediğini savundu. ‘Algı operasyonu çekmek için milyonlarca lira dökemezsiniz’ CHP'li belediyelerin aradan geçen 3 seneye rağmen verdikleri sözleri tutmadığını öne süren Özhaseki, şunları kaydetti: "Ben yerel yönetimlerden sorumluyum, dosyaları tutuyorum. Ankara'da, İstanbul'da, Adana'da, Mersin'de, İzmir'de neler söylediklerini, Antalya'da ne vaatlerde bulunduklarını biliyorum, birebir elimde dosyalar var. Eğer bunlardan yüzde 1'ini yapmışlarsa sözlerimin hepsini geri alacağım. Yok ama yapmaya çalıştıkları bir şey var. Yeni dönemde bunu öğrendiler, algı operasyonu çekiyorlar. Olmayanı olmuş gibi, var olmayanı varmış gibi yalana dayalı olarak eğer yapıyorsanız yaygınlaştırıyorsanız ve bunun için de büyük paralar harcıyorsanız zehir zıkkım olsun, bu haram bir şey, doğru bir şey değil. Kendi paranızı harcayabilirsiniz ama kamunun parasını ajanslara veremezsiniz. Algı operasyonu çekmek için milyonlarca lira dökemezsiniz, bunlar doğru şeyler değil. İstanbul'da Tevfik bey geçen gün açıkladı. İstanbul'da 3 yıl içinde ajanslara verilen para 849 milyon TL. Yaklaşan deprem için kentsel dönüşüme ayrılan para 450 milyon TL, sosyal konutlar yapmak için ayrılan para 12 milyon TL ama İstanbul Büyükşehir Belediyesinin algı operasyonu çekmek için ajanslara verdiği para 849 milyon TL." ‘Doğru bir şey söylediğimizde saldırı başlatıyorlar çünkü orada acayip bir besleme ordu var’ Muhalefet belediyelerine hizmet etmelerini öneren Özhaseki, şöyle devam etti: "Ankara'da 58 kilometre metro ağı sözü verildi, daha 58 santimin projesi yapılmadı. Akşama kadar ajansların başındalar, görüntü, bir iki yerde sadece sempatik gelebilecek tavır ve hareketlerin sosyal medyaya yansıması, YouTuberlar, fenomenler ve dizdikleri binlerce kişilik bir orduyla durmadan sosyal medyada kendilerini övmeleri, hadi bunu da kabul ettik. Kendinizi övün ama Allah için doğru bir şey söylediğimizde bize küfretmeyin bari. Bir saldırı başlatıyorlar doğru bir şey söylediğimizde çünkü orada acayip bir ordu var, besleme ordu bu ordu. Bu ordu durmadan sağa sola, haklı insanlara, doğru insanlara söz söylemeye devam ediyor." Melikgazi Belediye Başkanı Mustafa Palancıoğlu da yapılacak sosyal tesisle ilgili bilgi verdi.

2 yıl önce

Türkiye Uzay Ajansı'nda işe başlamak için gereken şartlar belli oldu: KPSS şartı aranıyor

Türkiye Uzay Ajansı tarafından hazırlanan ‘Milli Uzay Programı’ Tanıtım Toplantısı, geçtiğimiz yılın başlarında gerçekleşmiş ve Türkiye'nin uzay hedefleri açıklanmıştı. Bu hedefler arasında yerli ve milli olarak geliştirilen roketle Ay'a ulaşma planları da var. Bu planlar doğrultusunda TUA, iş gücünü daha da artırmak için çeşitli işe alımlar yapacak. Türkiye Uzay Ajansı, Resmi Gazete'de bir yönetmelik yayınladı ve ajansa girmek için gereken şartları netleştirdi. KPSS VE NORMAL SINAV ŞARTI VAR Toplamda 34 maddeden oluşan yönetmelik, kadroya alınacak kişiler için yapılacak giriş sınavı hakkında da bilgi veriyor. Buna göre giriş sınavı, yazılı ve sözlü ya da yalnızca sözlü yapılacak. Yazılı sınavdan en az 70 puan almak gerekirken, en yüksek puandan başlanarak adaylar sözlü sınava çağrılacak. Öte yandan, işe girebilmek için KPSS’den belirtilen puan türlerinden asgari puan alma şartı da aranıyor. TUA'DA İŞE BAŞLAMAK İÇİN GEREKEN ŞARTLAR Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmeliğe göre, Türkiye Uzay Ajansı'nda işe başlamak için aşağıdaki şartları karşılamanız gerekiyor. 1- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartları taşımak. 2- En az 4 yıllık lisans eğitimi veren hukuk, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadî ve idarî bilimler, işletme, iktisat, mühendislik, havacılık ve uzay bilimleri fakültelerinden; astronomi ve uzay bilimleri, uzay bilimleri ve teknolojisi, matematik, istatistik, fizik, kimya, biyoloji, moleküler biyoloji ve genetik bölümlerinden veya bunlara denkliği YÖK tarafından kabul edilen yurt içi ve dışındaki öğretim kurumlarından mezun olmak. 3- Giriş sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olmak. 4- KPSS’den belirtilen puan türlerinden asgari puanı almış olmak. 5- Gerekli görüldüğü takdirde, YDS’den en az C seviyesinde olmak üzere giriş sınavı ilanında belirtilen seviyede veya dil yeterliliği bakımından bunlara denkliği ÖSYM tarafından kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmak.

2 yıl önce

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Schulz: Türkiye ile pozitif bir ajandamızın olmasını istiyoruz

Schulz, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'un 14 Mart'ta Ankara'ya yaptığı resmi ziyareti, ikili ilişkileri ve Ukrayna-Rusya savaşına ilişkin güncel gelişmeleri AA muhabirine verdiği yazılı röportajda değerlendirdi. Almanya Şansölyesi Scholz'un 14 Mart'taki Türkiye ziyaretinin, Almanya'da yeni hükümetin görev yaptığı ilk 100 gün içinde gerçekleştiğine dikkati çeken Schulz, "Bu, özellikle bu zor zamanlarda ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin önemini ortaya koyuyor. İlişkilerimiz çok derin köklere ve uzun bir geçmişe dayanıyor. Türkiye ile pozitif bir ajandamızın olmasını istiyoruz." ifadelerine yer verdi. Schulz, Türkiye ve Almanya'nın, Ukrayna-Rusya savaşı ve ortaya çıkan sürdürülebilir enerji tedariki gibi birçok konuda ortak zorluklarla karşı karşıya kaldığını belirterek "Şansölye Scholz'un ziyaretinin, kendisinin Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan ile yapacağı birçok buluşmanın sadece ilki olduğuna ve bu ziyareti yakın zamanda Almanya'nın yeni hükümet üyelerinin ziyaretlerinin izleyeceğine eminim." değerlendirmesinde bulundu. "ALMANYA VE TÜRKİYE ARASINDAKİ İLİŞKİLER YOĞUN, EMSALSİZ VE ÇOK YÖNLÜDÜR" Bölgesel ve küresel konjonktürün etkisiyle ikili ilişkilerde ivme bekleyip beklemediğine ilişkin soruya Schulz, "Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkiler yoğun, emsalsiz ve çok yönlüdür." yanıtını verdi. Schulz, bu ilişkilerin siyaset, ekonomi, kültür, aile ve arkadaşlar arasındaki özel ilişkiler gibi birçok alanı kapsadığını vurgulayarak şöyle devam etti: "Bizim gibi Türk hükümetinin de Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatının (AGİT) temel ilkelerini desteklemesine ve (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in Ukrayna saldırısına karşı durmasına minnettarız. Türkiye, BM'de anahtar rol üstlendi ve Ukrayna'ya karşı Rus şiddetinin kınandığı kararın hazırlanmasını etkin şekilde destekledi." Son günlerde Putin'in, özgür dünyayı bölme stratejisinde başarılı olmadığının görüldüğünü ileri süren Schulz, "Putin Ukrayna'ya saldırarak uzun yıllardır olmadığı kadar dünyanın birleşmesine sebep oldu. BM Genel Kurul Toplantısı'nda 141 ülke Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını kınadı. Rusya, Belarus, Suriye, Kuzey Kore ve Eritre'den oluşan sadece 5 ülke destek verdi. Bu nedenle savaşa karşı duran ülkeler arasında ilişkilerin hızlanmasını bekliyorum." değerlendirmesinde bulundu. "PUTİN, SAVAŞIYLA RUS HÜKÜMETİNİN BİZİMLE OLAN İLİŞKİLERİNİ TAMAMEN DEĞİŞTİRDİ" Büyükelçi Schulz, Almanya'nın, Batı'da Rusya'ya karşı daha ılımlı ve yapıcı bir yaklaşımın öncüsüyken şu an neden pozisyon değiştirerek ABD ile tam bir uyum içinde hareket ettiğine ilişkin soruyu, "Rusya ve Rus halkı ile yapıcı ve olumlu ilişkilere sahip olma isteğimiz değişmedi. Ancak Putin, savaşıyla Rus hükümetinin bizimle olan ilişkilerini tamamen değiştirdi." diye yanıtladı. Müzakere ve görüşmelerin Almanya için her zaman öncelikli olduğunu belirten Schulz, şunları kaydetti: akşam olabilir "Son aylarda Rusya krizinde diplomasi aracılığıyla barışçıl çözüm bulabilmek için her yolu denedik. Ayrıca Türk dostlarımız gibi biz de diplomatik çözüm için opsiyonları her gün değerlendirmeye devam ediyoruz. Rus hükümeti görüşme tekliflerimize yanıt vermedi. Bunun yerine Putin Ukrayna'ya yönelik askeri saldırı ile dünyanın gözleri önünde uluslararası düzenin ve uluslararası hukukun en temel kurallarını eşi görülmemiş bir şekilde ihlal etmiştir. Rus hükümetinin bunu bir 'barış misyonu' olarak tanımlaması, BM Antlaşmasını saptırıyor. BM'nin, sonraki nesilleri savaş felaketinden korumak için kurulduğunu unutmamalıyız." Schulz, Ukrayna'daki savaşın bir dönüm noktası olduğunu çünkü sadece Ukrayna'yı doğrudan hedef almadığını, bunun aynı zamanda kurallara dayalı düzene de bir saldırı olduğunu vurguladı. Dünyada hiçbir ülkenin, daha güçlü olan komşusu öyle istedi diye egemenliğinin ele geçirilmesini kabul etmeyeceğini kaydeden Schulz, "Uluslararası toplum, başta güç kullanma yasağı olmak üzere BM Antlaşmasının ilkelerinin haksız şekilde ihlal edilmesini kabul edemez. Putin gibi savaş saldırganlarına karşı özgürlüğü, demokrasiyi ve refahı savunup korumalıyız." ifadelerini kullandı. "ALMANYA VE DİĞER AB ÜYESİ ÜLKELER, UKRAYNA'DAN GELEN TÜM SIĞINMACILARI KABUL EDECEK" Schulz, Almanya'nın Ukrayna'ya savunma ve insani durum açısından verdiği desteğe ilişkin de Almanya'nın, Avrupa Birliği (AB) ve diğer ülkelerle Rusya'ya karşı eşi görülmemiş bir yaptırım paketi uyguladığını ifade etti. Alman Silahlı Kuvvetlerinin stoklarından 2 bin 500 Strela tipi uçaksavar füze, 1000 tanksavar silah ve 500 Stinger tipi hava savunma füzesinin Ukrayna'ya gönderildiğini belirten Schulz, "Başka sevkiyatlar da değerlendirilmektedir. Almanya'da üretilen veya Doğu Almanya stoklarından kalan silahları Ukrayna'ya sevk etmeleri için NATO ortakları Hollanda ve Estonya'yı yetkilendirdik. Almanya ayrıca AB'nin Ukrayna'ya silah tedariki için oluşturduğu 450 milyon avro değerindeki fona 100 milyon avro ile katkıda bulunuyor." ifadelerine yer verdi. Schulz, Almanya'nın, Ukrayna'ya ABD ile en büyük sivil desteği ve insani yardımı sağladığını belirterek "Almanya 2014'ten bu yana Ukrayna'ya insani yardım da dahil olmak üzere 2 milyar dolardan fazla destek sağladı. Almanya buna ilaveten 2014'ten beri AB aracılığıyla 3,8 milyar dolar mali yardım sağladı." ifadesini kullandı. Almanya'nın, 5,6 milyon dolara yükselteceği katkıyla Ukrayna İnsani Yardım Fonuna en çok destek sağlayan ülke konumunda olduğunu kaydeden Schulz, bunun yanı sıra Uluslararası Kızılhaça da Ukrayna için 11,2 milyon dolar finansman sağlandığını belirtti. Jürgen Schulz ayrıca AB'nin sivil koruma mekanizmalarının kalbi olarak nitelediği Afet Koordinasyon Merkezi tarafından da Ukrayna'ya ilaç yardımı gibi tıbbi desteğin sağlandığını aktararak "Almanya ve diğer AB üyesi ülkeler, Ukrayna'dan gelen tüm sığınmacıları kabul edecek." ifadesini kullandı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'in, Ukrayna'ya yönelik saldırıları durdurulmazsa Rusya'nın "Berlin Duvarı'na kadar ilerleyeceği yönündeki sözlerini değerlendiren Schulz, "Ülkelerimizi ve değerlerimizi korumaya kararlı olduğumuz konusunda Putin ile iletişim kurmak için AB, NATO ve Batı ile bir bütün olarak gerekli tedbirleri alıyoruz." ifadesine yer verdi. "KOMŞU ÜLKELERİMİZ ARASINDA YER ALDIĞI İÇİN UKRAYNA'YA DAHA ÇOK DESTEK OLACAĞIZ" Büyükelçi Schulz, Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle ortaya çıkan yeni göç krizini Almanya'nın nasıl ele almayı planladığını ve Avrupa'nın mültecilere kucak açma konusunda Ukraynalılar ve Suriyeliler arasında çifte standart gösterdiği yönündeki eleştirileri de değerlendirdi. Almanya'ya 2015'te 1 milyondan fazla Suriyelinin geldiğini belirten Schulz, "Ülkemize gelen insanların resimlerini iyi hatırlıyorum: Tren garına ve kabul merkezlerine varan Suriyelileri selamlayarak karşılayan insanların resimleriydi. Bu insanlar, gelen Suriyelilerin gıda, su ve kıyafet gibi en acil ihtiyaçlarını karşılamışlardı." ifadesini kullandı. Schulz, sonraki aylarda Almanya'da ihtiyaç sahiplerine yönelik büyük bir destek ve dayanışma dalgasının görüldüğünü anımsatarak "Sadece ülkem adına konuşabilirim ama şunu söyleyebilirim: Koruma ve barınmaya muhtaç acil durumdaki Suriyelilere destek olduk, şimdi Ukraynalı mültecilere de aynısını yapacağız. Komşu ülkelerimiz arasında yer aldığı için Ukrayna'ya daha çok destek olacağız." değerlendirmesinde bulundu. "PUTİN ROTASINI BİR GECEDE DEĞİŞTİRMEYECEK" Almanya'nın, G7 başkanlığı çerçevesinde G7 ortaklarıyla dış politikada güçlü ve birbiriyle bağıntılı ortak tutumu desteklediğini belirten Schulz, şöyle devam etti: "Ayrıca AB ile birlikte, ABD ve G7 üyesi ülkelerin yakın iş birliğinde Rusya ve Belarus'a karşı eşi görülmemiş yaptırımları desteklemektedir: Önemli Rus bankaları, bankalar arası iletişim ağı SWIFT'ten çıkartıldı. Rus Merkez Bankası rezervlerin yönetimine ilişkin transaksiyonlar yasaklandı. İhracat kontrollerinden ve ihracat finansman yasağından oluşan ağır ve hedef odaklı yaptırımlar paketi uygulandı. Putin, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve 500'den fazla kişiye yönelik yaptırımlar uygulandı. AB hava sahası Rus mülkiyetinde olan, Rusya'da kayıtlı veya Rus kontrolünde olan tüm uçaklar için yasaklandı. Russia Today ve Sputnik'in AB'de yayın yapmasına yasak getirildi. Belarus'a karşı başka yaptırımlar da uygulandı." Schulz, Alman Silahlı Kuvvetlerinin Doğu Avrupa müttefikleri için desteğini genişlettiğini ve genişletmeye devam edeceğini kaydederek Alman ordusunun, Litvanya'da NATO Muharebe Grubunu yönettiğini ve askeri varlığını artırdığını da vurguladı. Romanya'da hava sahası denetiminin uzatıldığını ve genişletildiğini ifade eden Schulz, Almanya'nın Slovakya'da yeni bir NATO Muharebe Grubunun kuruluş sürecinde yer aldığını belirtti. Schulz, Almanya Deniz Kuvvetlerinin Kuzey Denizi, Baltık Denizi ve Akdeniz'de güvenliği sağlamak için ilave gemilerle yardım sağladığını da aktararak şu değerlendirmelerde bulundu: "Almanya, Doğu Avrupa'da NATO müttefiklerinin hava sahasının savunmasına da katılmak için savaş uçakları ve hava denetimi sistemleriyle hazırlanmıştır. Putin rotasını bir gecede değiştirmeyecek. Ancak Rus yönetimi ödeyeceği bedelin ne kadar yüksek olduğunu çok yakında hissedecek. Sadece geçen hafta Rusya'da borsa yüzde 30 değer kaybetti. Bu bize yaptırımların etkili olduğunu gösteriyor. Başka yaptırımları uygulama hakkını da saklı tutuyoruz." "TÜRKİYE 70 YILI AŞKIN SÜREDİR NATO'NIN GÜVENİLİR ORTAĞIDIR" Büyükelçi Schulz, Türkiye'nin NATO üyeliğinin önemine ilişkin de "Coğrafi konumu, Montrö Sözleşmesi'nin koruyucusu ve diplomatik girişimleriyle Türkiye'nin katkısı önemli bir belirleyiciliğe sahip. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve Rusya'nın saldırganlığının hukuksuzluğunu tanımasıyla Türkiye, bu krizde nerede yer aldığını açıkça ortaya koydu." dedi. Ukrayna'ya yapılan bu saldırının, NATO ve her bir üye ülkesinin ne kadar gerekli ve ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu gösterdiğini belirten Schulz, "Türkiye 70 yılı aşkın süredir NATO'nın güvenilir ortağıdır ve savunma ittifakına olan katkısı her zaman olduğu gibi büyük önem arz etmektedir." ifadesini kullandı. "SAVUNMA İŞ BİRLİĞİ ALANINDA TÜRK-ALMAN PROJELERİ ŞİMDİDEN GENİŞ BİR ALANA YAYILMIŞ DURUMDA" Jürgen Schulz, Almanya'nın, Ukrayna'ya büyük bir tehditten doğan acil bir durum karşısında savunmayı sağlayabilmek için silah vermeyi kararlaştırdığını belirterek "Rusya Ukrayna'ya acımasız şekilde saldırdı. Dünyada her ülke gibi Ukrayna da BM Antlaşmasında yer alan kendini savunma hakkına sahip. Uluslararası hukukun geçerli olduğu topraklarda durduğumuz için biz de BM Antlaşmasını birlikte savunmak zorundayız." ifadelerine yer verdi. Almanya'nın, NATO müttefiki Türkiye'ye bazı askeri malzemelerin satışına getirdiği kısıtlamalara ilişkin ise Schulz, şunları kaydetti: "Savunma iş birliği alanında Türk-Alman projeleri şimdiden geniş bir alana yayılmış durumda. Türkiye'nin NATO müttefikimiz olması gerçeği özel bir anlama sahip. Federal Hükümet esasen kısıtlayıcı ve sorumluluk sahibi silah ihracatı politikası güdüyor. Bu nedenle ihracat izni verilmeden evvel tüm başvurular dış ve güvenlik siyasetinin tüm önemli açıları bakımından titizlikle inceleniyor. Bu alanda geleceğe yönelik iş birlikleri hakkında Türk hükümetiyle yoğun bir fikir alışverişi yürütüyoruz."

1 yıl önce

Ümit Özdağ MOSSAD ajanı mı? Eski istihbaratçı kaynaklarıyla açıkladı…

İşte Orakoğlu’nun “Başbuğ Türkeş yıllar önce Ümit Özdağ’ın Mossad ajanı olduğunu kime söylemişti?” başlıklı yazısı şöyle; 09 Mayıs 2022 tarihli yazımda; ‘Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ MOSSAD Ajanı mı?’ diye sormuş bu konudaki iddiaları, Ümit Özdağ’ın bu konudaki savunmalarını köşe yazıma taşımıştım. Bu köşe yazım kamuoyunda büyük ilgi gördü. Birkaç menfi değerlendirme dışında kamuoyundan büyük destek aldığımı söyleyebilirim. Köşe yazımın Yeni Şafak’ta yayınlanması sonrasında gazetenin iletişim sorumlusu görevli bayan kardeşimiz şahsımı arayarak ‘Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ MOSSAD Ajanı mı?’ başlıklı yazım ile ilgili olarak teşekkür etmek için X şahsın görüşme talebini iletti. Görevli arkadaşıma telefon numaramı vermesini bildirdikten sonra bu X şahıs beni aradı. Aradığı telefonun kendisi ile ilgili bir telefon olmadığını belirterek kendi telefonunu ve ismini bildirerek aramamı istedi. Ben ‘Neden arıyorsunuz’ dediğimde, ‘Mossad ile ilişkili sahte milliyetçileri’ deşifre ettiğim için bana teşekkür ederek yıllar önce bu konuda çok önemli bir liderin kendisini uyardığını, bu konuda bilgi vermek istediğini ifade etti. X şahsın vereceği bilgi çok önemliydi ancak doğru mu söylüyordu? FETÖ veya MOSSAD’ın bir provokasyonu ile mi karşı karşıyaydım? Zira X şahsın konuşmaları ve telefonunun tespit edilmemesi açısından aldığı tedbirlerin profesyonelce olması beni etkilemiş, bu şahsın bir devlet görevlisi olma ihtimalini de göz ardı etmemem gerektiğini de değerlendirmeye başlamıştım. Zira Ümit Özdağ, Haber Global’de Julide Ateş’in konuğu olduğu programda Mossad ile görüşüp görüşmediği konusunda net bir cevap vermemesine rağmen yaptığı her şeyden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bilgisi olduğu yönündeki ifadesi ile Mossad ile görüştüyse bile devletin bilgisi dahilinde görüştüğünü zımnen itiraf mı ediyordu? İşte tüm düşüncelerime açıklık getirmek amacıyla X şahsı aradığımda bana yaptığı açıklama aynen şöyleydi. “Başbuğ Türkeş ile zaman zaman makamında görüşürdüm. Bu görüşmelerden birinde yanında İskeçe Müftüsü olduğu halde bana Ümit Özdağ ile görüşüp görüşmediğimi sordu. Babası ile görüştüğümü ancak Özdağ ile fazla bir temasımın olmadığını belirtince Başbuğ Türkeş ‘İsabetli olmuş, bu şahıstan uzak dur’ şeklinde ikaz etti. ‘Neden’ diye sordum, ‘Ümit Özdağ Mossad ile ilişkili bir ajan’ dedi.” X şahsı araştırdığımda X şahsın milliyetçi muhafazakar bir ideolojiyi benimsediği, bu çevrelerce tanındığı, vatansever bir kimliğe sahip olduğu, bu anlamda devlet tarafından kendisine verilebilecek her görevi ilerlemiş yaşına rağmen seve seve kabul edeceği kanaatine sahip oldum. İşi nedeniyle her dönemde devletin üst katları ile görüşme yapabileceğini de düşünüyorum. Yaptığı iş (Açıklama yapmam X şahsın kimliğini deşifre edebilir) anlamıyla Ümit Özdağ hakkındaki iddialarının doğru olduğu kanaatindeyim. ÜMİT ÖZDAĞ’IN TWİTTER ÜZERİNDEN YAPTIĞI AÇIKLAMALAR. NEDEN YARGIDA HAKKINI ARAMIYOR Ümit Özdağ; ‘Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ MOSSAD Ajanı mı?’ başlıklı köşe yazıma bildiğim kadarıyla yalnızca Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla cevap vermiş. Şöyle diyor: “AK Parti bu ve benzeri unsurlarla, Türkiye’nin örtülü işgaline itiraz eden Zafer Partisi’ne karşı psikolojik operasyon deniyor. Ahlaksız iftiraların sonu yok. Zafer Partisi gelecek, sığınmacılar gidecek.’’ Öncelikle Ümit Özdağ’ın, Mossad ajanı olduğu iddiası karşısında yapacağı ilk hamle yargıya başvurmak olmalıydı sanırım. Ancak Özdağ bu şekilde davranmak yerine Twitter üzerinden ilk yazıma verdiği cevapta bilinçli bir şekilde olayı siyasete indirgeyerek AK Parti şemsiyesi altında bazı yazarlarla birlikte organize olarak ahlaksız iftiralarda bulunduğumuzu yazmakla iktifa etmiş görünüyor. Böylece Mossad ajanı iddiasını cevap vermeden örtmeyi amaçlıyor. Ancak Bülent Orakoğlu olarak ben AK Parti’den ve diğer bütün siyasi partilerden bağımsız olarak bu yazımı ve diğer bütün köşe yazılarımı devlet-millet işbirliği ve kamu yararını gözeterek tespit eder ve yazarım. Bu nedenle Özdağ’ın şahsımı da içine katarak AK Parti şemsiyesi altında organize olarak ahlaksız iftira suçlamasını aynen misliyle kendisine iade ederim. Ümit Özdağ, MHP Milletvekili Semih Yalçın’ın Twitter üzerinden kendisi hakkında Mossad ajanı iddiasını etik olmayacak bir şekilde ‘fazla alkol aldığını’ iddia ederek boşa çıkarmaya çalışmıştı. Ancak bu kez yıllar önce MHP’nin kurucusu Başbuğ Alparslan Türkeş’in Ümit Özdağ için söylediği belirtilen Mossad ajanı iddiasıyla ilgili olarak Zafer Partisi şemsiyesi altına giremeyeceğine göre Mossad ajanı iddialarına sübjektif kaçamak cevaplar yerine gerçeklere işaret ederek cevap vermesi kendisi için en hayırlısı ve doğrusu olacak sanırım.

1 yıl önce

“Çevre Ajansı Emine Erdoğan’ın himayesinde” yalanı

Muhalif medya, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi üzerinden başlattıkları kirli algı operasyonuna devam ederken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ı da algı operasyonuna dahil etmeye kalktı. Devletin resmi bir kurumu olan Çevre Ajansı'nı kişiler ile özdeşleştirmek suretiyle girişilen algı operasyonu tipik bir dezenformasyon… Çevre konusuyla ilgili yapılan bu operasyon ve yalanlar Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi açılışı öncesine denk gelmesi ise tesadüf değil… BİRGÜN GAZETESİ ELİYLE ALGI OPERASYONU TBMM’de kabul edilen Çevre Kanunu ile koylarda kurulacak mapa ve şamandıraların Türkiye Çevre Ajansı Başkanlığı izni ile yapılacağı kabul edilmişti. Birgün Gazetesinden Bahadır Özgür’ün attığı twit ile bu değişikliği manipüle ederek TÇA’nın Emine Erdoğan’a bağlı bir kuruluş olduğu ve izinlerin Emine Erdoğan’dan alınacağı algısını oluşturmaya çalıştı.

1 2 3 4 5