29 Nisan Pazartesi 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan Batı’ya eleştiri: Ukrayna gibi onların sözlerine baksaydık, bugün bizi inim inim inletirlerdi

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İstanbul Bağcılar'da, Bayburt'un düşman işgalinden kurtuluşunun 104'üncü yılı sebebiyle düzenlenen etkinliğe katıldı. Programa Soylu'nun yanı sıra TBMM Başkanvekili Celal Adan, Bayburt Valisi Cüneyt Epçim, Bayburt Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci, AK Parti İstanbul milletvekili Emine Sare Aydın ve CHP İstanbul milletvekili Gökhan Zeybek milletvekilleri katıldı. Süleyman Soylu'ya etkinlikte plaket ve hediyeler takdim edildi. "LAF EBELİĞİNDEN BAŞKA BİR ŞEY GERÇEKLEŞTİRMEYEN ANLAYIŞ" Etkinlikte konuşan Süleyman Soylu, "Zannettiler ki Amerika her şeyin hakimidir. Gelip aşağıda terör koridoru kurup, bu ülkenin huzurunu ve birliğini bozmaya çalışan tezgahları kurmak elbette büyük devlete yakışan bir iş değildir. Bugün Ukrayna'da savaş var. İnsanlar oradan kaçıyorlar. Amerika bize F-35 ve F-16'lar ile ilgili hikaye okuyorsun. Rusya'ya karşı laf ebeliğinden başka bir şey gerçekleştirmeyen bir anlayış ortaya koyuyorsun. Avrupa ne oldu? Hani gücünüz kuvvetiniz vardı. Türkiye'ye gelince yukarıdan aşağıya her türlü sözü söylüyorsunuz. Her türlü yaptırımı ortaya koymaya çalışıyorsunuz. Hadi şimdi sözünüzün dışında bir adım ortaya koyabilme kabiliyeti koysanıza. Yine Türkiye kendi anlayışını ortaya koyabiliyor. Cumhurbaşkanımızın 'Dünya beşten büyüktür' sözü sadece dünyaya karşı söylenmiş bir söz değil" şeklinde konuştu. "DÜNYAYA NİZAM VERMEYE ÇALIŞAN MİLLETİN TORUNLARIYIZ" Bakan Soylu konuşmasının devamında, "Afganistan'dan Amerika kaçarken o insanlar uçağı tekerleğine sarılıp oradan kaçma görüntüsünü hatırlıyor musunuz? İşte bu görüntü dünyaya meydan okuyan ben dünyanın beyi, paşayısıyım diyenin iflasının görüntüsüdür. Hemen yanı başımızda Irak ve Suriye'de iki terör örgütü ile iki devletin otoritesini ortadan kaldırdılar. Hesapları sadece o iki ülke değil. Hesapları Türkiye'ydi. Biz 20 yıldır onların sözlerine ve ninnilerine Ukrayna gibi bakmış olsaydık bu gün bizi de zulüm altında inim inim inletirlerdi. Dünya ne derse desin biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Birileri gidip onların büyük elçilerine mektup yazabilirler, biz o defteri İstiklal Savaşı'nda kapattık. Bizim sorumluluğumuz sadece 780 bin metrekare değildir. Bu gün Afganistan'dan Pakistan'a, Irak'tan Suriye'ye ve bir çok ülkeye kadar her tarafı karıştırmaya çalışanlara karşı dünyada hakkın ve adaletin sesini biz temsil etmek zorundayız. Biz dünyaya nizam vermeye çalışan milletin torunlarıyız. 21'inci yüzyıl başımızı eğdiğimiz bir yüzyıl değil" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyaya seslendi: “Kırım'ın işgaline tüm Batı tüm dünya ses çıkarmış olsaydı, acaba bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık?"

Devlet liderlerinin bir araya geldiği ve dünya gündemindeki en önemli bölgesel, küresel meselelerin masaya yatırıldığı Antalya Diplomasi Forumu, Turizm merkezi Belek'te başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın himayelerinde Dışişleri Bakanlığı'nca düzenlenen ADF'nin resmi açılışı saat 14.30'da yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antalya Diplomasi Forumu'ndaki konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde: Saygıdeğer devlet ve hükümet başkanları, ülkelerin ve uluslararası kuruluşların değerli temsilcileri, akademi ve düşünce dünyasının kıymetli üyeleri, yarının liderleri olan sevgili gençler, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sizleri medeniyetler beşiği Akdeniz’in incisi güzel Antalya’mızda özellikle misafir etmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Asya, Avrupa ve Afrika’nın buluşma noktası, tarih, turizm ve kültür şehri Antalya’mıza hepiniz hoş geldiniz. Davetimize icabet ettiğiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Antalya Diplomasi Forumu’nun ülkelerimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Geçen sene salgın şartlarına rağmen Antalya Diplomasi Forumu’nun ilk toplantısını başarıyla icra ettik. Tüm insanlığın sağlık kriziyle boğuştuğu sancılı bir dönemde Antalya’dan verdiğimiz barış, diyalog ve dayanışma mesajlarının foruma çok ayrı bir anlam kattığına inanıyorum. İkinci Antalya Diplomasi Forumu’na gösterilen teveccüh, forumun zaman içinde küresel diplomasinin kalbinin attığı bir zemine dönüşmesi temennimizin kısa sürede gerçeğe dönüşeceğine işaret ediyor. 'FORUM AMACINA ULAŞMAYA BAŞLADI' Rusya ve Ukrayna krizinin ardından iki ülke arasındaki ilk üst düzey temasın Dışişleri bakanları seviyesinde dün burada gerçekleşmiş olması, Forumun amacına ulaşmaya başladığını gösteriyor. Foruma iştirak eden devlet ve hükümet başkanları, ülke temsilcileri ve diğer misafirlerimizin oturumlara yapacakları katkılar yanında, aralarında tesis edecekleri güçlü diyalogu da önemli görüyorum. Aynı şekilde istikbalimizin teminatı olan gençlerimizin foruma yönelik yoğun ilgisini memnuniyetle karşılıyorum. Daha geniş katılımla tertip ettiğimiz İkinci Antalya Diplomasi Forumu’nun rüştünü ispat etmiş bir uluslararası etkinlik olarak inşallah yoluna kararlılıkla devam edeceğine inanıyorum. Dünyamız, 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmaya hazırlanırken insanlığın küresel barışa, huzura ve refaha duyduğu özlem de o derece artıyor. Bilimde, teknolojide, tarımda, sanayide, iletişimde ve ulaşım imkanlarında yaşanan onca ilerlemeye rağmen, insanlık olarak temel meselelerimizi henüz çözüme kavuşturamadığımızı görüyorum. Terörizm, açlık, yoksulluk, kıtalar arasındaki adaletsizlik, sıcak çatışma ve iç savaşlar, iklim değişikliğinin açtığı çevre felaketleri, küresel gündemin en üst sıralarında yer almayı ne yazık ki sürdürüyor. Ekonomiler büyürken, gökdelenler yükselirken, birilerinin cüzdanları şişerken, belli başlı ülkeler günden güne zenginleşirken, istatistikler bize daha müreffeh bir dünya resmi çizerken maalesef hemen yanı başımızda çocuklar açlıktan ölmeye devam ediyor. Açlık virüsü her yıl dünyada koronavirüsten daha fazla insanın hayatına mal oluyor. Bugün yeryüzünde her 10 saniyede bir çocuk sırf bir lokma ekmek, bir yudum su bulamadığı için ölüyor. İstikrarsızlık ve çatışmalar sebebiyle milyonlarca insan evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Akdeniz’de, Sahra Çölü’nde veya karlı bir dağın tepesinde yitip giden hayatlar, insanların içinde bulunduğu çaresizliği ortaya koyuyor. Bakınız burada hepimizi düşündürmesi gereken bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Sadece 2014 yılından bu yana Akdeniz’in mavi suları, 25 bine yakın umut yolcusunun mezarı oldu. Son 10 senede dünya genelinde mülteci sayısı 2 kattan fazla artarak 85 milyona ulaştı. Bu sayıya 15 günde 2 milyondan fazla Ukraynalı mülteci eklendi. Yerlerinden edilen kişi sayısının önümüzdeki dönemde daha da yükseleceği anlaşılıyor. Halihazırda 1 milyar insan günde 2 doların altında bir gelirle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Esasen bu rakamların her biri tek başına karşı karşıya bulunduğumuz adaletsizliği göstermeye yeterlidir. Dahası bu sayıların her biri candır. Onurlu, güvenli hayat sürmeye hakkı olan birer anne, baba, kardeştir. Çocukların çaresizlikten daha körpe bir fidanken solduğu, 800 milyon insanın temel gıda maddelerine erişemediği, her gün yüz milyonlarca insanın yatağa aç girdiği bir dünyada yaşıyoruz. Kabul edelim ki böyle bir dünyada hayal ettiğimiz kalıcı barış, huzur ve istikrar tesis edilemez. Bırakınız yeni savaşların önüne geçmeyi, on yıllardır süren çatışmaların dahi çözülemediği bir denklemde kimse kendini emniyette hissedemez. Dünyanın devasa bir köye dönüştüğü günümüzde, nerede yaşarsak yaşayalım hiçbirimiz başkasından bana ne diyemez. 'DURDURAMADIĞIMIZ HER ÇATIŞMA SONUNDA BİZİ DE YAKAR' Söndüremediğimiz her yangının, durduramadığımız her çatışmanın, engelleyemediğimiz her zulmün, üzerine gitmediğimiz her problemin eninde sonunda bizi de etkileyeceğini, bizi de yakacağını bilmeliyiz. Bu acı gerçeğe Suriye’de, Yemen’de, Afganistan’da, Irak’ta, Arakan’da ve daha birçok kriz bölgesinde defalarca şahit olduk. Bu çatışma alanlarında çoğu kadın ve çocuk, milyonlarca sivil hayatını kaybetti. Medeni değerler ve insani hasetler çok ağır yara aldı. Uluslararası kuruluşlara güven iyice dibe vurdu. Terör örgütleri ve aşırılık tüm dünyada zemin kazandı. İnsanlığın ortak kültür mirası olan kadim şehirler enkaz yığınına döndü. Kimi zaman coğrafi, kimi zaman kültürel sebeplerle görmezden gelinen bu kriz bölgelerinin tamamında ihmallerin bedelini sadece sorumlular değil, insanlık olarak hep birlikte ödüyoruz, halen de ödüyoruz. Tarih, ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür eder. Ders alınmadığından sadece tarih değil aynı zamanda acılar da tekrarlanır. Ukrayna meselesi bu hakikatin en son örneği olarak karşımızda duruyor. Öncelikle burada bir hususun altını çizmek istiyorum. Türkiye hem Akdeniz hem Karadeniz ülkesidir. Ukrayna ve Rusya Karadeniz’den komşumuz ve dostumuzdur. Komşularımız arasındaki krizin sıcak çatışmaya dönüşmesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Gerilimin tırmanarak bu aşamaya evrilmesi en fazla bizi rahatsız etti, en çok bizi endişelendirdi. Komşumuz olan bir ülkenin egemenliğine yönelik saldırgan eylemleri asla maruz göremeyiz. Kırım’ın yasa dışı ilhakı başta olmak üzere Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü hiçe sayan gayrı meşru adımları Türkiye olarak reddediyoruz. Kırım’la ilgili net tutumumuzu 2014 yılından bu yana her vesileyle ifade ettim, ifade ettik, her zeminde açıkça dile getirdik. 'UKRAYNA YALNIZ BIRAKILDI' Gerek Rusya Federasyonuyla gerekse Ukraynalı dostlarımızla yaptığımız tüm görüşmelerde bu meseleyi hep gündemde tuttuk. Eğer 2014’te Kırım’ın işgaline tüm batı, tüm dünya ses çıkarmış olsaydı acaba bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık? Ama Kırım’ın işgaline sessiz kalanlar şimdi bir şeyler söylüyorlar. İyi, güzel de adalet bu yerkürenin belli bir bölümünde geçerli, diğer bölümündeyse geçersiz mi? Bu nasıl bir dünya? İşte ne yazık ki bu haksızlığın giderilmesi hususunda uluslararası toplum gereken hassasiyeti göstermedi, gereken desteği vermedi. Ukrayna haklı davasında yalnız bırakıldı. İşte bugün vaktinde güçlü irade sergilenmesi halinde diplomasiyle çözülebilecek sorunların yıkıcı ve can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Evlerini terk eden sivilleri, korku ve endişe dolu çocukları, harap olan şehirleri, ölen masumları gördükçe üzüntümüz katlanarak artıyor. Şöyle mülteciler içerisinden iki tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir yavru, annesinin kucağında, annesinin gözleri yaşlı, baktım ki o yavru, annesinin gözyaşlarını yalamaya başladı. Bir taraftan siliyor, bir taraftan da annesinin gözyaşlarını yalıyor. Dünya bu tabloya mahkum mu ya? Bu olacak şey mi? Aynı şekilde babası polis memuru olan ufak bir yavru, kah eliyle babasının yanaklarını tokatlıyor, bir diğer eliyle babasının kaskına vuruyor. Baba polis, çocuk babasının kucağında bunu yapıyor. Bu dediğim 10-15 yaşında değil, 2 buçuk 3 yaşında bir çocuk. Dünya buna mı mahkum? O polisin görevi yavrusunun ağlayışını dindirmek mi? Yoksa terörü, anarşiyi engellemek mi? İşte ben şu andaki bu toplumu ekranları başında bizi izleyen tüm dostlarımıza diyorum ki, hep birlikte biz barışın dünyasını kurmaya mecburuz, savaşın değil. ‘RUS KÜLTÜRÜNE YÖNELİK FAŞİZAN UYGULAMALAR ASLA KABUL EDİLEMEZ’
 Gelinen aşamada yangına körükle gitmenin, ateşe bazen benzin dökmenin kimseye faydasının olmayacağı kanaatindeyiz. Ukrayna halkının meşru mücadelesi desteklenirken bu mücadeleye zarar verecek, leke sürecek adımlardan mutlaka imtina edilmelidir. Batı ülkelerinde yaşayan Rus kökenli insanlara ve Rus kültürüne yönelik faşizan uygulamalar asla kabul edilemez. İsim vereceğim, bakıyorsunuz Almanya’da bir orkestrada orkestra şefi, Putin’in arkadaşı. Putin’in arkadaşı olduğu için görevden alınıyor. Öbür tarafta, yine bir başka Avrupa ülkesinde, bakıyorsunuz dünyaca meşhur Rus kültürünün Dostoyevski’nin yayınları, eserleri, ülkede yasaklanıyor. Biz bunu neye benzetiyoruz biliyor musunuz? Bir zamanlar Irak’ta Hülagü’nün yakıp yıktığı kütüphaneler var ya aynı o döneme dönüş olarak görüyoruz. Biz yeni Hülagüler istemiyoruz. Ne demokrasi ne diplomasi ne insanlık bunlara layık değildir. Biz Türkiye olarak hem can kayıplarının önüne geçmek hem de bölgemizde barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için yoğun çaba harcıyoruz. Temennimiz itidal ve sağduyunun galip gelmesi, silahların bir an önce susmasıdır. MONTRÖ VURGUSU Bugün görüştüğümüz bir dost dedi ki “Bir SİHA bizim ülkemize düştü.” Şu anda o da dinleyicilerin arasında. Bakın hiç ilgisi alakası olmayan ülkeyi de bu silahlar vuruyor. Bu doğrultuda kriz öncesinden başlayıp bugüne kadar süren yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük, yürütüyoruz. 25-30’a yakın liderle görüşmelerim oldu ve devam ediyor. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımın, Bakan arkadaşlarımın görüşmeleri oldu, devam ediyor. Yaptığımız tüm görüşmelerde olduğu gibi bugün ve yarınki temaslarımızda da çözüm tekliflerimizi muhataplarımızla paylaşacağız. Bölgemizde sulhu sükunun hakim kılınması için Montrö Sözleşmesinin ülkemize verdiği yetkilerin kullanılması dahil elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz. Güncel sorunlara odaklanırken o sorunları ortaya çıkaran, büyüten ve içinden çıkılmaz hale getiren esas sebepleri gözden kaçırmamalıyız. Burada genel hatlarıyla ifade ettiğim birçok meselenin gerisinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan müesses nizam vardır. Savaştan galip çıkan 5 devletin menfaatlerini önceleyen, mevcut güvenlik mimarisinin günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği, veremeyeceği aşikardır.  Ukrayna kriziyle beraber sistemin çarpıklığının ötesinde çok daha büyük açıklarının ve yapısal problemlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Çatışan taraflardan biri veto hakkına sahip daimi üye olunca, Güvenlik Konseyi’nin icbar edici rolü boşa çıkmış, sistem iflas bayrağını çekmiştir. Yeni bir diplomasi anlayışını geliştirmemiz şart. Karadeniz Ekonomik Teşkilatı, AB gibi örneklerden faydalanılması gerektiğini görüyorum. Antalya Diplomasi Forumu’nun yenin fikirlere vesile olmasını diliyorum. Forumun icrasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Savaşların olduğu değil barışın egemen olduğu bir dünya için sizleri selamlıyorum.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu: “Dünya bir suç bataklığı içerisinde, bunun mesulu batılı gelişmiş ülkelerdir”

Ayrıntılar birazdan… https://twitter.com/genelgundem/status/1502621362992652295?s=21

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu: “Batı, tehlike çanlarının çaldığını ancak kapısının kırıldığında anladı”

Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleşen KAAN Uygulama Eğitimleri Açılış Programı’na İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanı sıra, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul İl Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, çok sayıda polis memuru ve özel güvenlik görevlisi katıldı. 'SAVUNMA SANAYİMİZİ 20’LERDEN 80’LERE GETİRMEMİZE VESİLE OLDULAR' İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Düne kadar 'Aman Türkiye bizim göçmen depomuz olsun. Türkiye rotasından Avrupa’ya herhangi bir kaçak göç gelmesin. Onun için Yunanistan göçmenleri itmiş, dondurmuş, öldürmüş bunun bir anlamı yok. Bunu görmezden gelelim' anlayışı içerisinde olanlar, şurada Belarus ve Litvanya arasında olan, İngiltere ve Fransa arasında olan karşı karşıya süreci görünce eli ayağa tutuşuyor. Veya şimdi Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle ortaya çıkan göçün oluşturduğu sonuçlarla karşı karşıya kalıyor. Yani öyle veya böyle yirminci asrın sonunda her şeyi çiçek, böcek, yeşillik ve kendine ait bazı anlayışlarla geçirebileceğini, bundan sonra dünyanın bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya kalmayacağını ifade eden batı, tehlike çanlarının çaldığını ancak kapısının kırıldığında anladı. Bundan sonra bir şey yapabilirler mi? Ben böyle yetenekleri olduğunu düşünüyor değilim. Çünkü bizi böyle büyük bir girdabın içerisine sokmaya çalıştılar ama kötü komşu ev sahibi yapar ya. Bizim bütün tedbirleri almamız için sınırlarımızdan, sınır ötesine kadar, sınır içerisine kadar kapasitemizi geliştirmeye temin ettiler. Savunma sanayimizi yirmilerden seksenlere getirmemize vesile oldular" ifadelerini kullandı. İYİLİK GEMİSİNİN YOLA ÇIKACAĞINI DUYURDU Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla bu hafta Afganistan ve Lübnan’a 'İyilik Gemisi'nin yola çıkacağını kaydeden Süleyman Soylu, "Yetmedi, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Lübnan'da 0-2 yaş arası tüm çocuklara sütleri ve mamalarını gönderiyoruz. Biz Amerika değiliz, biz Avrupa değiliz, biz İngiltere falan da değiliz. Biz başka ülkelere tezgah kurabilecek bir anlayışı demokrasi maskesi üzerinden gerçekleştirmeye çalışan bir anlayışın temsilcileri de değiliz" şeklinde konuştu. GÜVENLİK VURGUSUNDA BULUNDU Türkiye’nin batılı ülkeler gibi çok rahat bir coğrafyada yaşamadığına değinen Soylu, şöyle devam etti: "Bir tarafımızda Irak var, bir tarafımızda Suriye var, bir tarafımızda onlarca yıldır ambargo uyguladıkları İran var. Gürcistan ve Ermenistan’a kadar deniz sınırlarımızı sayarsanız Yunanistan’dan, Bulgaristan’a kadar birçok süreç var. Burada yapmamız gereken meselenin usulüne uygun bir şekilde dünyanın bu halini iyi tasvir edip, iyi analiz edip kendi güvenliğimizi ona göre temin edebilmektir" 10 GÜVENLİK GÖREVLİSİNE PLAKET Uygulamayı bugüne kadar 147 bin kişinin kullandığını belirten Soylu, özel güvenlik görevlilerin karşılaştıkları uyuşturucu, hırsızlık, çocuk kaçırma ve aile içi şiddet gibi birçok olaya KAAN kapsamında müdahale edildiğini hatırlattı. Uygulama kapsamında 50 bin 400 bildirim yapıldığını belirten Soylu, "17 bin 700 kişiye de adli ve idari işlem yapılmıştır. Bu son söylediğim cümle aslında bütün bunları eğitimleri, teknolojik alt yapıyı, entegrasyonu, neden yaptığımızın en önemli delilidir. Burada bunları sağlayan 10 arkadaşımıza ödül vereceğiz. Bunu sağlayan ve kolluk kuvvetlerimizle bütün bunları gerçekleştiren özel güvenlik görevlilerini alkışlıyor, hepsini tebrik ediyorum" dedi. Bakan Soylu, suç işleyen şüphelilere engel olup KAAN isimli uygulama üzerinden durumu polis ve jandarma ekiplerine bildiren 10 özel güvenlik görevlisine de plaket verdi.

2 yıl önce

Yunanistan, Batı Trakya Türklerini araştıran akademisyene giriş yasağı koydu

Trakya Üniversitesinde görev yapan, Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Derin, AA muhabirine, bugün sabah saatlerinde araştırma yapmak üzere İpsala-Kipi sınır kapısından Yunanistan'a giriş yapmak isterken Yunan sınır polisince geri çevrildiğini söyledi. Sınır polislerinin, kendisine ülkeye girişinin yasak olduğunu ve dolayısıyla sınırdan geçişine müsaade edemeyeceklerini söylediğini aktaran Derin, "'Sorun nedir, neden girişim engelleniyor?' diye sorduğumda ilk olarak 'bilmiyoruz', daha sonra ise 'Sen neden olduğunu bilirsin' denildi." ifadesini kullandı. Derin, Yunan polisinden konuya ilişkin resmi belge talebinde bulunduğunu belirterek, kendisine "Kabul Edilemez Yolcu Formu" verildiğini ve formun üzerinde "Ulusal Bilgi Sistemi" kısmının işaretli olduğunu dile getirdi. GEREKÇE GÖSTERİLMEDİ Batı Trakya ve Dr. Sadık Ahmet'in kurduğu DEP Partisi üzerine araştırmalar yapan bir akademisyen olarak Yunanistan'ın söz konusu tavrına "şaşırmadığını" söyleyen Derin, "Avrupa Birliği üyesi Yunanistan, herhangi bir suç ya da soruşturma olmamasına rağmen tarafıma böyle bir muamelede bulundu." diye konuştu. Derin, Yunan makamlarının bu tür uygulamalarının kendisini yıldıramayacağını vurgulayarak şunları kaydetti: "Bugün Batı Trakya Türklerinin asırlardır çektikleri çileleri ve Yunan Vatandaşlık Yasası'nın 19. maddesi kapsamında vatandaşlıktan atılıp, gümrüklerden geri çevrilenleri gayet iyi anladım. Bana bir Türk vatandaşı olarak bu muamelede bulunan Yunanistan, Batı Trakya Türklerine neler yapmaz? Yunanların hiçbir gerekçe göstermeden yaptığı uygulama, ne kadar doğru çalışmalar yaptığımı teyit etmiş oldu." Akademisyen Derin'in "Batı Trakya Türklerinin Gür Sesi Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi" adlı kitabı, Batı Trakya Kültür Eğitim Şirketi tarafından geçen yıl yayımlanmıştı.

2 yıl önce

Daha önce FETÖ'cü Enes Kanter ile boy gösteren ABD'li Kongre üyesi, İBB Başkanı İmamoğlu ile görüştüğünü söyledi: “Türkiye'yi yeniden Batı rotasına sokmak için İmamoğlu ile görüştük”

ABD Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nin iki alt komitesi 31 Mart 2022 tarihinde “Doğu Akdeniz’de Fırsatlar ve Sınamalar: ABD’nin Çıkarlarını ve Bölgesel İşbirliğini İncelemek” başlıklı bir oturum düzenledi. Toplantıya başkanlık eden William R. Keating, Türkiye’nin yeniden Batı rotasına girmesinin kaçınılmaz olduğunu, bu doğrultuda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla da görüştüklerini söyledi. Aydınlık gazetesinde yer alan habere göre, Dış İlişkiler Komitesi’nin alt komitelerinden birinin başkanlığını da yapan Keating’in sözleri, İmamoğlu’nun İstanbul’daki kar krizi sırasında İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott ile yaptığı gizli görüşmeyle birlikte düşünüldüğünde, “Başka görüşmeler de mi var?” sorusunu akıllara getirdi. İmamoğlu, Türkiye’nin yönünün NATO ve Batı olması gerektiği konusunda defalarca görüş belirtmişti. "DAHA FAZLA BEKLEYEMEYİZ, ONLARI BUNUN İÇİNE ÇEKMELİYİZ" Beş dakikalık söz hakkının önemli kısmını Türkiye’nin hizadan çıkmasına ayıran ABD’li parlamenter Bill Keating, Türkiye’nin ABD’yle ticaret mekanizmalarını işletmeye yöneldiğini ve ABD ile AB arasında bir anlaşmada dışarıda kalmaktan korkan bir ülke olduğunu söyledikten sonra şunları ekledi: "Rusya’yla kurdukları bağlantı mantıklı değil. Teknoloji konseyi, tedarik zinciri konuları, bu ekonomik meselelerde AB müttefiklerimizle daha yakın çalışacağımızı düşündüğümüzde Türkiye’nin değişmeyeceğini düşünmek hiç mantıklı değil. Değişecekler, gün gibi açık. Yerel olarak da İstanbul’da ve diğer bölgelerde demokratik çabalar var. Gidişat belirli bir doğrultuda ve gelecekte varacağı yer çok açık." "İBB BAŞKANIYLA GÖRÜŞTÜK, TÜRKİYE'NİN BU NOKTAYA GELMESİ İÇİN BEKLEYEMEYİZ" "ABD yaptığından farklı olarak ne yapabiliriz?" diyen Keating, sözlerine şöyle devam etti: "İstanbul Belediye Başkanı’yla, başka insanlarla oturumlar için görüştük. Bence bu artık oynamamız gereken bir kart. Türkiye’nin bu noktaya gelmesi için bekleyemeyiz. Onları bunun içine çekmemiz lazım. Onların öz çıkarları için, onların egemen çıkarları için. Gerçek çıkarlarının nerede olduğunu fark etmeleri için ABD mutlaka harekete geçmelidir." "KIBRIS’TA TÜRK İŞGALİ VAR, SİLAH AMBARGOSU KALKMALI" Oturumda uzmanlığına başvurulan tüm isimler ve görüş belirten kongre üyeleri, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığını "işgal" olarak nitelerken ABD’nin halihazırda kademeli olarak kaldırdığı Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu tamamen kaldırması gerektiğini savundu. Rhode Island’dan kongre üyesi olan David N. Cicilline, "Kıbrıs Cumhuriyeti, Rusya’nın limanlarına gelme hakkını durdurdu, Rusya’ya yaptırım uygulayarak çok güçlü bir ortak olduğunu kanıtladı. Artık Kıbrıs’a silah ambargosunu tamamen kaldırmamız gerektiğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan Batı’nın İslamofobik saldırılarına tepki: İfade özgürlüğüyle alakası yok

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto ile ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamalarından satır başlıkları: İstanbul'daki görüşmeden sonra umutlarımız artmıştı. Ancak Buça'dan gelen görüntüler sonrası umudumuz azalmıştı. Ancak ne olursa olsun savaşı durdurmamız lazım. Batı'nın İslamofobik saldırıları Ramazan ayında artışın tesadüf olmadığını düşünüyoruz. Biz Müslümanlar olarak ırkçı saldırıların insanlık suçu olduğuna inanıyoruz. Her türlü saldırının karşısında olmalıyız. Her türlü ırkçılığa karşı mücadeleyi de sürdürmemiz gerekiyor. Düşünce ya da ifade özgürlüğü olarak görülüyor. Kutsala ya da camiye saldırmak ifade özgürlüğü değildir. Bu neo Nazi'nin bir göstergesi. PKK sahip çıkarken de böyle söylüyorlar. DAEŞ'e fırsat vermiyorlar ama. Biz bakanlık olarak tepkimizi ortaya koyuyoruz.

2 yıl önce

İkiyüzlü Batı! Assange için sustular, Kavala için kükrediler

15 Temmuz darbe girişimi ile Gezi Parkı olaylarına ilişkin dava kararı dünya basınında geniş yankı buldu. Davanın sanıklarından Osman Kavala'nın hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması, her fırsatta Türkiye'yi hedef alan Batı medyası ve Batılı siyasileri bir araya getirdi. Bazı siyasiler karar nedeniyle hadsiz bir şekilde Türkiye'yi tehdit etti. Muhalefet ve Soros eliyle Türkiye'ye ayar vermek istediğini açıkça ifade eden ABD yönetimi, yargılamanın adil olmadığını belirtip "Türkiye'yi Kavala'yı serbest bırakmaya davet ediyoruz" açıklamasını yaptı. Almanya ise dünyada Kavala kararı karşısında en çok tepki gösteren ülke oldu. Gezi'ye bizzat destek veren Yeşiller Partisi Eski Eşbaşkanı ve şimdiki koalisyon hükümetinde Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı Claudia Roth, Kavala'nın suçsuz olduğunu ve derhal serbest bırakılması gerektiğini ifade etti. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, AB-Türkiye Parlamento Delegasyonu Başkanı Sergey Lagodinsky, Türkiye düşmanlığıyla bilinen Avrupa Parlamentosu eski Türkiye Raportörü Kati Piri, Uluslararası Af Örgütü Avrupa bölgesel ofisi direktörü Nils Muznieks, İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair- Webb de peş peşe açıklamalar yaparak Türkiye'ye had bildirmeye çalıştı. Geçen ekim ayında aralarında ABD, Almanya ve Fransa dahil 10 ülkenin Ankara'daki büyükelçilerinin Osman Kavala açıklaması diplomatik krize neden olmuştu. KALKIŞMANIN FİNANSÖRÜ Kavala, 1 Kasım 2017'de tutuklandı. 4.5 yıl süren yargılama sonunda "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Tutuksuz 7 sanığa ise bu suça yardımdan 18 yıl hapis cezası verildi. Görünürde "iş insanı" olan Kavala, pek çok ülkede kalkışma ve yönetim değişikliklerinin finansörü olan Soros'un Türkiye'deki resmi temsilcisi konumunda. ASSANGE İÇİN ÇITLARI ÇIKMADI Sabah'ın haberine göre, aynı Batı, Wikileaks'in kurucusu gazeteci Julian Assange davasında ise üç maymunu oynadı. ABD, WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange'ın, 2010 ve 2011'de binlerce gizli belgenin yayımlanması nedeniyle yakalama kararı çıkardı. Assange 2019'da Londra'daki Ekvador Büyükelçiliği'ne sığındı. 3 yıl tutuklu kaldı. İngiltere, ABD'ye iadesine karar verdi. 175 yıl hapsi istenirken, tek bir itiraz gelmedi.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 13 14