04 Mayıs Cumartesi 2024
2 yıl önce

Bakan Soylu: Şimdi biz, gelecek nesillerimize Cumhuriyetimizin ikinci asrını emanet edeceğiz

Sancaktepe Belediyesince Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Demokraside Kadın İmzası-Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması ve Kadın Hakları Günü" programı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 87. yıl dönümü dolayısıyla yayınladığı video mesajla başladı. Kadın meselesinin, Türkiye'de hep ideolojik ve siyasetin ana meselelerinden biri haline getirilmeye çalışıldığını, ayrıştırarak da ötekileştirerek bunun yapıldığını söyleyen Soylu, "Bu millet hiçbir zaman sadece erkeklerin yönettiği, var olduğu bir millet olmayı kabul etmedi, etmeyecektir. Hep yüzde yüzüne talip olmuştur. Biz kadınların kahramanlık yaptığı, kadınların yönettiği, kadınların sağlam durduğu ve büyük mücadeleleri gerçekleştiren bir milletin en önemli nüvelerinden birisi olduğu bir anlayışın çocuklarıyız." dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, milletvekilleri seçimlerinde nasıl bir mücadele ortaya koyduğunu bildiğini dile getiren Soylu, "İl ve ilçe teşkilatlarında hangi kotaları takip ettiğine, orada nasıl bir sürecin içinde belki de tasfiye edilmek istenen kadınlara nasıl sahip çıktığına ve hem siyasi hayatının hem de demokrasi hayatının nasıl yürümesi lazım geldiğini ortaya koyduğuna şahidim. Onun yaptığı bir siyasal tercih değil, buna inanıyorum. O, aynı zamanda öğreterek siyaset yapmayı kendisine ilke edinmiş bir kişi, bir lider. Hepimize öğretti. Öğrenmek istemeyenlere de öğretti. Bugün Türkiye'de sağladığı tablo ve gerçekleştirdiği süreç, hepimize öğreten bir sürecin adıdır." diye konuştu. "BU MİLLETİN KADINI FEDAKAR, GAYRETLİ, CESUR" Bakan Soylu, bu milletin kadınının fedakar, gayretli, cesur, sorumluluk sahibi olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti: "Türk kadını gerekirse hemşirelik, gerekirse fabrikada işçilik, gerekirse polis, jandarma olup canını ortaya koymak, aynı karakterin, aynı anlayışın varlığını ispat etmek için bugün de ayaktadır. Yüzbinlerce, milyonlarca kadın bu ülkenin var oluş mücadelesine, hayatımıza imza atmıştır ve her türlü takdirin üzerinde bir emek, bir alın teri ortaya koymuşlardır. 5 Aralık'ta olan Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi değil, esasen hakkının teslim edilmesidir. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, herkesi bu hakkın tesliminde ortaya koymuş oldukları irade için şükranla, minnetle ve rahmetle yad ediyorum. Hakkı teslim etmek de bir medeniyet göstergesidir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu bu vizyon, çağın ötesinde bir vizyondur, özümüze yakışandır." "KADIN İSTİHDAMI KONUSUNDA ÖZEL ÇABA HARCIYORUZ" Bakan Soylu, 19 yıldır her adımlarında hangi atılımı gerçekleştirdilerse, hangi icraatı yaptılarsa, kadınlara özel, onların katkısını arttırmaya dönük bir yaklaşım geliştirmeyi ihmal etmediklerini vurgulayarak, özellikle kadın istihdamı konusunda özel bir çaba harcadıklarını söyledi. Çıkardıkları özel kanunlarla, özellikle kadınların istihdam ve iş hayatında varlıklarını devam ettirebilmeleri için her türlü sürecin yönetildiğini aktaran Soylu, ayrıca kadınlara ait teşviklere, kamu kurumlarında kreş açma hamlesine kadar pek çok adım atıldığını anlattı. Kadın muhtarlarla ilgili de bir çok adım atıldığını belirten Soylu, kadın muhtarların taleplerine yönelik konuları değerlendirdiklerini ifade etti. Bakan Soylu, "Türkiye'de 1.125 kadın muhtarımız var. Onların muhtarlık binalarına kamera takmaya başladık. Ankara'da muhtarlarımıza güzel bir muhtarlar evi yapacağız. 19 Ekim Muhtarlar Günü'ne yetişmesini bekliyoruz." dedi. "KADES 2,9 MİLYON KADIN TARAFINDAN İNDİRİLMİŞTİR" Hükümetin kadınlara yönelik çalışmalarına ilişkin bilgi veren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada söylendiği zaman herkesin takdirle karşıladığı bin kapasiteli elektronik kelepçe izleme merkezi kurduk. Bunun yanı sıra aile içinde kadına karşı şiddet olaylarını takip etmek üzere 81 ilimizde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde 1.005 büro amirliği, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise 5 şube müdürlüğü ve 92 aile içi ve kadına şiddetle mücadele kısım amirliği kuruldu. Karakol ve polis merkez amirliklerinde güven masası kurduk. 3 bin kadın polis aldık. 309 bin polis, jandarma ve kaymakamımıza eğitim verdik. Tamamen kendi imkanlarımızla yerli ve milli bir yazılım olan KADES Projesi bu alanda son yıllarda atılmış vizyoner adımlardan bir tanesidir. Bugün 2,9 milyon kadın tarafından indirilmiştir. 235 bini aşkın çağrıya anında gidilmiştir. Bir çok insanımız bu konuda kendini güvende hissetmektedir." Kadın kaymakamlardan memnun olduklarını dile getiren Soylu, "Türkiye'nin kadın yöneticiye ihtiyacı var. Bizim mülki idari amirliği de kaymakamlık da bir yönetici mektebidir. Bizim her ilde kadın vali yardımcısına ihtiyacımız var. Kaymakamlara ihtiyacımız var, daire başkanları, genel müdürler daha fazla bakan yardımcıları...Öyle aşağıdan gelecekler ki zorlayacaklar, göreceksiniz sayıları çok daha fazla olan kadın yöneticilerimizle birlikte bir anlayışı ülkede gerçekleştireceğiz." ifadelerini kullandı. 15 Temmuz'dan sonra emniyet personeli içinde 15 bin 38 olan kadın sayısının bugün bu sayının 24 bin 413'e ulaştığını belirten Soylu, 2016'da 29 bin 273 olan kadın jandarma subay-astsubay sayısının da bugün 41 bin 637 olduğunu, İçişleri Bakanlığında kadın subay sayısı 709 iken, şu an 2.229'a çıktığını ifade eden Soylu, şunları kaydetti: "Bize, Cumhuriyetin birinci asrı emanet edildi. Şimdi biz, gelecek nesillerimize Cumhuriyetimizin ikinci asrını emanet edeceğiz. Değerlerimizle, inancımızla, milli kültürümüzle, örfümüzle ve adetimizle, büyük bir medeniyet mirasımızla birlikte. Kim ne derse desin, kim ne ortaya koyarsa koysun biz geri gitmiyoruz, biz ileri gidiyoruz. Doğu Akdeniz'den de bunu görebiliriz, Azerbaycan'dan da bunu görebiliriz. İnsansız hava araçlarından da bunu görebiliriz. Bizim çocukluğumuzda öykündüğümüz denizin altındaki tünellerin yerine bugün İstanbul'u bir baştan bir başa kat eden Marmaray'da da Avrasya'da da bunu görebiliriz. Doğu ve Güneydoğu'da terörle bizi vesayet altına almaya çalışanlara inat bir şekilde, terörü Türkiye'nin gündeminden çıkaran bir anlayışta da bunu hep beraber görebiliriz. Bizim yapacak çok işimiz, üzerimizde çok sorumluluk var. Sorumluluk sadece bu topraklara ait bir sorumluluk değildir. Eğer biz güçlü Türkiye olmasaydık, eğer bu güçlü adımları atmasaydık Suriye'de daha çok çocuk yetim kalırdı. DEAŞ örgütü, iki ülkenin otoritesini sarstı. 20. Yüzyılın sonunda Avrupa ve Batı, bize kendi hayranlıklarını öykünerek anlatırken, bugün maske krizinde birbirlerinin havalimanlarından maskelerini aparmaya çalışan bir acizlikle bizim şehir hastanelerimize gülerken, kendi sağılık tesislerinde koridorlarda ve sağlık tesislerinin dışında insanların hayatlarını kaybettiği bir anlayışla karşı karşıya kaldılar." Konuşmaların ardından Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, Bakan Soylu'ya günün anısına hediye takdim etti. Programa, Bakan Soylu'nun eşi Hamdiye Soylu, İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, İstanbul İl Jandarma Komutanı Yusuf Kenan Topçu, AK Parti Milletvekilleri, aynı zamanda Türkiye'nin ilk kadın kaymakamı olan İstanbul Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek ile kadın muhtarlar katıldı.

2 yıl önce

Cumhuriyet ve T24'ten 'TRT yayını kasıtlı olarak kesti' yalanı

Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite Yedinci Toplantısının dışişleri bakanları düzeyindeki hazırlık toplantısı kapsamında Doha'da bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Katar Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Katarlı bir gazeteci, "Katar'a mali destek mi talep etmeye geldiniz?" sorusunu yöneltti. SAAT BAŞI HABER İÇİN YAYIN KESİLDİ Türkiye saatiyle saat 12.59'da yöneltilen bu soru üzerine basın toplantısını canlı yayınlayan TRT Haber, saat başı haber için yayını kesti. Bu durum Cumhuriyet, T24, Diken, Yeniçağ gibi internet haber sitelerinde 'yayının bilinçli olarak kesildiği' şeklinde haberleştirildi. BAKAN ÇAVUŞOĞLU KESİNTİSİZ YAYINLADI Saat başı haberlere geçildiği için TRT Haber'de kesilen o toplantı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Twitter hesabından hiç kesilmeden aktarıldı. https://twitter.com/mevlutcavusoglu/status/1467792288944648192?s=21 Bakan Çavuşoğlu'nun gazeteciye "Biz bugün Katar'a, Katar'dan herhangi spesifik olarak Türkiye'ye para göndermesi için değil, ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için geldik. Zaten SWAP anlaşması da kendi aramızda var. Daha önceki yıllarda bu anlaşmaya varmıştık." dediği görüldü. AYNI GÜNDE İKİ ÇARPITMA Öte yandan Cumhuriyet gazetesi, aynı basın toplantısında Katar Dışişleri Bakanı El Sani’nin, "Türkiye’deki ekonomik sorunlardan ortaya çıkacak fırsatları dört gözle bekliyoruz" dediğini öne sürdü. Ancak Katarlı bakanın böyle bir ifadesi bulunmuyor. El Sani, tam aksine "Katar'ın Türkiye'deki yatırımlarının çok sağlam temellere dayalı" olduğunu ifade etti.

2 yıl önce

TÜGVA'yı manşetten hedef alan Cumhuriyet Gazetesi, haberinin yalan olduğunu da manşetten verdi!

İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi; Cumhuriyet Gazetesi'nin 23 Ekim 2021 tarihinde yayınlanan "Ensar, TÜRGEV, TÜGVA paralel terör örgütü gibi" başlıklı manşet haberinden dolayı tekzip yayınlanmasına karar verdi. Mahkeme kararında şu ifadelere yer verildi: "Haber verme hakkının hukuka uygun bir biçimde kullanılabilmesi için gereken ölçütler dört başlık altında toplanmaktadır. Bunlar; 1- Haber gerçek olmalı, 2- Haber güncel olmalı, 3- Haberin verilmesinde kamu yararı bulunmalı, 4- Haberin veriliş biçimi ile özü arasında düşünsel bir bağ bulunmalıdır. Bu unsurlar eleştiri hakkı yönünden de geçerlidir. Yani eleştirinin olabilmesi için, yazının gerçek olgulara dayanması, güncel bulunması ve bu haberin verilmesinde kamu yararı bulunması koşullarına bağlıdır" "GEREKLİ OLMAYAN YAKIŞTIRMA YAPILMIŞTIR" "Somut olayda, ifade edilen yorumlar haberin başlığı veriliş tarzı ve kullanılan ifadeler dolayısıyla, öz ve biçim dengesi bozulmuştur. Gerekli olmayan yakıştırma yapılmış ve amaç aşılmıştır. Bu yakıştırmalar, AHİS ve hukuk düzenimizin koruduğu düşünce özgürlüğü kapsamında kalmayan, talep eden saygınlığına yönelik saldırı teşkil eden içerikler olmakla, bu haberin, talep edenlerin toplum içindeki itibarı ile diğer bireyler nezdindeki saygınlığını sarstığı ve manevi kişiliğini de zedelediği, ayrıca haberi okuyan ortalama bir okurun zihninde talepte bulunanlar hakkında şüpheye düşürecek nitelikte ifadeler olduğu kanaatine varılmıştır.." CUMHURİYET GAZETESİ'NİN YAYINLADIĞI TEKZİP METNİ İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nin, Cumhuriyet Gazetesi'nin yayınlanması için karar verdiği tekzip metni şöyle: "Cumhuriyet Gazetesi'nin 23 Ekim 2021 tarihli 35077 sayılı yayımında 'Ensar, Türgev, Tügva Paralel Terör Örgütü Gibi' manşeti atılmış ve haberin devamında 'Devleti Sömürüyorlar', 'Sonunuz Böyle Olacak' alt başlıkları kullanılarak dönemin Bitlis Vali Yardımcısı Sayın Salih Altun'un Türkiye Gençlik Vakfı hakkında birtakım demeçler verdiği iddiası ile müvekkil hakkında gerçeğe aykırı ve kişilik haklarına saldırı mahiyetinde beyanda bulunulmuştur.." "Haber içeriğinde Bitlis Vali Yardımcısı Sayın Salih Altun tarafından söylendiği iddia edilen ve Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan tüm ifadeler bizzat Sayın Salih Altun tarafından yalanlanmıştır. Sayın Salih Altun tarafından resmi twitler hesabından yapılan açıklamada '2014, 2015, 2016 yıllarında Bitlis Vali Yardımcılığı görevini ifa ettiğini, görevde bulunduğu süre boyunca devlerimize ihanet eden FETÖ ve PKK başta olmak üzere tüm şer odakları ile mücadele ettiğini, bu süre zarfında birçok kripto unsurun husumeti ile karşılaştığını, işbu husumetten kaynaklı olarak bazı haber sitelerinde talihsiz ve kasıtlı bir biçimde TÜGVA ile zorlama bağlantılarla ilişkilendirilmeye çalışılarak habermiş gibi servis edilmeye çalışıldığını, TÜGVA, TÜRGEV, Ensar Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti gibi vakıf ve sosyal toplam Kuruluşlarının kamu yararına çalışan ve ülkemiz için faydalı nesiller yetiştirme gayreti olan kurumlar olduğunu ve böylesine güzide vakıf ve STK'lar hakkında paralel yapı ve terör örgütü gibi mesnetsiz nitelendirmeler yapılması ile konuya isminin alet edilmeye çalışılmasından büyük rahatsızlık duyduğunu' ifade etmiştir.". "Müvekkil Türkiye Gençlik Vakfı, dünya üzerinde iyi ve güzele dair ne varsa savunan, her daim hakkın ve adaletin tarafında olacak bir nesil yetiştirme amacıyla kurulmuş yeni nesil bir gençlik vakfıdır. Türkiye Gençlik Vakfı'nın kuruluşundan bu yana tek gayesi devletine bağlı ve liyakatli gençler yetiştirilmesine yardımcı olmaktır. Cumhuriyet Gazetesi'nin 23 Ekim 2021 tarihli 35077 sayılı yayımında yer alan haberdeki tüm iddialar gerçek dışı olmakla söz konusu ifadelerin tamamı birincil muhatabı tarafından da yalanlanmıştır." "Bu ve benzeri gerçek dışı haberlere ilişkin olarak müvekkil, hukuken sahip olduğu hakları en etkin kullanmaya devam edecektir. Asılsız suçlamalara karşı cevabımızı kamuoyuna saygıyla sunuyoruz… Türkiye Gençlik Vakfı Vekili". CUMHURİYET GAZETESİ, MANŞETİNDE TÜGVA'YI HEDEF ALMIŞTI Cumhuriyet Gazetesi; 23 Ekim 2021 tarihinde yer alan "Ensar, TÜRGEV, TÜGVA paralel terör örgütü gibi" başlıklı manşet haberinde, Türkiye Gençlik Vakfı'nı hedef almış, Eskişehir Vali Yardımcısı Salih Altun'un "Ensar, TÜRGEV, TÜGVA paralel terör örgütü gibi" dediğini iddia etmişti. Altun, Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan ifadelerin ardından twitter hesabından bir açıklama yapmış haberde yer alan açıklamaların şahsına ait olmadığını belirtmişti..

2 yıl önce

Cumhuriyet Gazetesi’nin “Resmen ilan edildi: Savunma sanayisinin göz bebeği ASELSAN 'QATAR'lı oldu!” yalanı!

Görgün, CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın Aselsan ile ilgili iddialarını “Resmen ilan edildi: Savunma sanayisinin göz bebeği ASELSAN 'QATAR'lı oldu!” başlığı ile haberleştirerek karalama ve yalan haber yapan Cumhuriyet Gazetesi hakkında hukuki süreç başlattıklarını duyurdu. Güngör resmi Twitter hesabında yaptığı paylaşımda, “Bu haber başlığı aldatıcı ve gerçeği yansıtmayan bir başlıktır. Türk milletinin göz bebeği ASELSAN, küresel bir Türk şirketi olarak, 12 farklı ülkede aktif faaliyet göstermekte, 73 ülkeye ihracat yapmaktadı. Global pazarlarda faaliyet yürüten şirketimiz, yurt dışında da açtığı ofislere verdiği ismini ve markasını tescil faaliyetleri ile korumakta ve bunu rutin bir uygulama olarak gerçekleştirmektedir. Sözü geçen ASELSAN QSTP-B adlı Katar’daki şubemiz %100 ASELSAN’a ait olup 19 Ocak 2021 tarihinde KAP’ta ilan edilmiştir. Millî değerlerimizi yıpratmak yanlıştır, milletimize haksızlıktır. ASELSAN hakkındaki gerçek dışı iddialara ve bu iddiaları kaynak göstererek yapılan haber ve paylaşımlara karşı tüm hukuki süreçlerimiz başlatılmıştır.” dedi.

2 yıl önce

Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’dan ahlaksız iftira: “Kim o çok önemli insan?”

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Pehlivan, “Kim o çok önemli insan?” başlıklı yazısında Gelecek Partili isimlere dayandırdığı bir bakan eşinin 30’dan fazla polis ve 9 araçla korunduğu iddiasıyla bir kadına iftirada bulundu. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’da “İçİşleri Bakanı en kısa zamanda 9 araçla havalimanından alınan bu kişinin kim olduğunu kamuoyunu aydınlatma adına açıklayacaktır.Açıklamaz mı diyorsunuz?10 bin dolar alan siyasetçiyi açıkladı ya!” tweeti ile iftirayı sürdürdü. GERÇEK ORTAYA ÇIKTI Çok geçmeden gerçek ortaya çıktı. İçişleri Bakan Danışmanı M. Burak Gültekin, Barış Pehlivan ve Selçuk Özdağ’ın iftiralarına “Karakteri de bayağı olan bir adam, Selçuk Özdağ, bir iftirada bulunuyor. Ardından sözde “gazeteci” Barış Pehlivan da iftiranın peşinden gidiyor… Bakalım iftiralarının aslı neymiş? İftiranın konusu olan olayın videosu da 2. tweette” diyerek bir açıklama yayınladı. https://twitter.com/mburakgultekin/status/1473957309139365891?s=21 Gültekin, “Selçuk Özdağ'ın ortaya attığı ve sözde "gazeteci" Barış Pehlivan'ın da peşinden gittiği "O AN"ın videosu ⬇️” dedi. https://twitter.com/mburakgultekin/status/1473963405455372291?s=21

2 yıl önce

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Bizim en büyük gücümüz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket etmemizdir

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ahi Evran Külliyesinde 'Gençlerle Söyleş' programına konuşmacı olarak katıldı. Maraş meselesine değinen Cumhurbaşkanı Tatar, "Kıbrıs Barış Harekatından sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde olan Maraş'ı biz her zaman açmak istedik ama uluslararası baskılar, işte bir anlaşma olacaksa toprak tavizi vermeniz lazım. Toprak tavizi verilmesi de Maraş'ın verilmesiydi. Biz hiç bir zaman Maraş'ın verilmesine kanaat getirmedik. Neden verelim? Burada şehitler verdik, savaşı onlar başlattı, Kıbrıs'ta Türklere saldıranlar onlar, Türkiye'nin uluslararası haklarını görmezden gelip Kıbrıs'ta her türlü vahşete göz yumup taarruzu yapan Rumlar. Ancak Kıbrıs Barış Harekatında kazanan biz olduk. Onlar kaybetti. 'Kazandığımız toprağı neden verelim?' dedik. Bir anlaşma için bazı sınır ayarlamaları yapılabilir şeklinde bir pozisyon var. Bizler iyi niyetimize rağmen 'evet' dedik. Onlar 'hayır' dedi. Bize yapılan o kadar haksızlıktan sonra Maraş'ın iade edilmesi gündeme gelmeyecekti. Onun için 'açma zamanı geldi' dedik. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın desteğiyle Maraş'ı açtık. Çok iyi ettik. O günden bugüne pandemi koşullarına rağmen 300 binden fazla insan Maraş'ı ziyaret etmiştir" diye konuştu. 'ONLARIN İSTEĞİ TÜRKİYE'Yİ KIBRIS'TAN ÇIKARMAK' Kıbrıs'ta iki devletin bulunduğunu kaydeden Tatar, "Kıbrıs'ta 60 yıldır iki devlet vardır. Güney'deki Rum Cumhuriyeti Rumlara aittir. Kuzey'deki Türk Cumhuriyeti Türklere aittir. Bizim buradaki hak ve hukukumuz Türkiye ile yürütülen bir siyasettir. Biz Osmanlı döneminden bu yana bu topraklarda varız. Uluslararası anlaşmalara göre Kıbrıs'ta iki ayrı halk vardır. Biri Rum biri de Türk halkıdır. Rum halkı ile Türk halkını boyunduruğu altına almak gibi hakları yoktur. Bizim ayrı bir egemenliğimiz vardır. Türkiye ile anlaşmalarımız vardır. Madem ki bizi Kıbrıs Cumhuriyetinden silah zoruyla atılar, bizde 1974'ten sonra Kuzey'e yerleştik. Bundan sonra buı iki devletin birleştirilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Kıbrıs Türküne diz çöktürtemezsiniz. Kıbrıs Türkü yalnız değildir. Onların isteği bizi üniter bir yapı içine çekmek, Avrupa Birliğinde bizi yok etmek ve Türkiye'yi Kıbrıs'tan çıkarmak. Böyle bir oyuna gelmeyeceğimiz için biz bunu söylemeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. 'YILDA 2 MİLYON TURİST KIBRIS'A GELİYOR' Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs'ın tanınması ile ilgili sorulan soruya, "Biz kendi kendimizi kabul ettirdik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 144 ülkeden öğrenci vardır. Yılda 2 milyon turist Kıbrıs'a gelip, gidiyor. Kıbrıs'ta farklı ülkelerden yatırımcılar var. Kıbrıs'ta her türlü iletişim vardır. Kıbrıs'ta benim vatanım, bayrağım ve milletim vardır. Ben bu saatten sonra başkalarının hatırı için gidip de onların boyunduruğu altına girecek değiliz. Tabi bazı yanlış algılar olabilir. Farklı unsurların etkisi altında kalan insanlarda olabilir. Onları da zaman içinde doğru yola getirmek, doğru yolu göstermek bizim görevimizdir. Onun için çalışıyoruz. Kıbrıs meselesi büyük bir milletin ulusal davasıdır" yanıtını verdi. 'BUNLARIN BASKILARINA "HAYIR" DEME HAKKINA SAHİBİZ' Sözlerini sürdüren Tatar, şöyle konuştu: "Avrupa Birliği Güney Kıbrıs'ı kendi içine aldığı için Avrupa Birliği taraf olduğu için Yunanistan ile birlikte onlar bizim tanınmamızı istemediler. Bizi tanıyacak olan dost ülkelere de baskı yapıyorlar. Kıbrıs Türk halkının haklı beklentileri, egemenlik hakkımız ayrı bir devlet olarak varlığımızı kimse inkar edemez. Devletler hukukuna göre eğer kendi ayrı bir halkınız varsa, o halkın kimliği varsa, o halkın ayrı bir tarihi varsa, o halkın dili ve dini farklıysa o zaman kendi geleceğini tayin etme hakkına sahiptir. Biz bunların bütün baskılarına hayır deme hakkına sahibiz. Şu an onu yapıyoruz. Bizim en büyük gücümüz Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket etmemizdir. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin de geçmişten gelen hakları vardır. Kıbrıs'ı güçlendirerek geleceğe taşımak bizim en büyük görevimizdir. Tanınma illaki gelecek ama ne zaman gelecek onu söyleyemem. Ancak tanınma olmayacakmış diye biz gidip Rumlara teslim olmayız." 'SAMİMİYET BEKLİYORUM' Azerbaycan'ı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıması ile ilgili sorulan soruyu da yanıtlayan Tatar, "Bu konuda benim Azerbaycan ile temaslarım var. Kıbrıs Barış Harekatının yıl dönümünde Azerbaycan'dan çok sayıda milletvekili ülkemize geldi. Bize her türlü yakınlıklarını ve samimiyetlerini ifade ediyorlar. Tabi ki uluslararası bir takım sıkıntılar olabilir. Kendi ekonomik ve siyasi ilişkilerinin belki zarar görmemesi için şuan bu şekilde bir pozisyon var. Fakat bizim gönül ve kardeş birliğimizin hepsi var. İnanıyorum ki yakın bir gelecekte temasımız olacak. Bir takım gelişmeler olacak. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki yoğun ilişkiyi biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bu konuda zaten bizi destekliyor. Benimde kendilerine söylediğim evet biz gardaşız. Azerbaycan ile Türkiye'nin münasebetleri bu şekilde gelişmiştir. Şimdi Doğu Akdeniz'de Türkiye Cumhuriyetinin de bu kadar önem verdiği bir adada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin varlığı ve Türkiye'nin bize olan desteği, dolayısıyla Türkiye ile Azerbaycan'ın gardaşlığı aynı şekilde bir millet 3 devlete kadar giden bir yol, ben hep bunu söylüyorum. Ben bekliyorum. Ne bekliyorum? Samimiyet bekliyorum " dedi.

2 yıl önce

Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat'tan Kılıçdaroğlu'na rest: Aday olursa oyumuz Erdoğan'a

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a düşmanlığıyla bilinen Oda TV yazarı Ayşe Deniz Yurdakul, sosyal medya hesabından şaşırtan bir paylaşım yaptı. Yurdakul, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olması durumunda seçimlerde oyunu Erdoğan'a vereceğini söyledi. "Oyumuzu Erdoğan'a vereceğiz" Yurdakul Twitter hesabından yaptığı açıklamada "O kadar sinir ve o kadar üzgünüm ki, Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa eğer gidip oyumu Erdoğan'a vereceğime yemin ediyorum." dedi. Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat da Yurdakul'un bu tweetini beğenerek destek verdi. "Kılıçdaroğlu kırmızı çizgi bırakmadı bu kadar da geniş mezhebi" Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Kırıkkanat, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na "Partide kırmızı çizgi bırakmadı" eleştirisinde bulunmuştu. Kılıçdaroğlu yüzünden artık CHP'ye oy vermediğini söyleyen Kırıkkanat, "Abuk sabuk insanları doldurdular, Atatürkçüleri dışladılar. Ahmet Altan'a ve Nazlı Ilıcak'a 'geçmiş olsun' dedi. Yani bu kadar da geniş mezhebi. Bu geniş mezhebe HDP'yi de dahil etmek istiyorlar şimdi" ifadelerini kullanmıştı.

2 yıl önce

Cumhuriyet Savcısı İBB'ye alınan şahısların terörle bağlantısını tek tek saptadı. İddianamede, DİAYDER üzerinden İBB'ye giren bazı kişilerin aldıkları maaşları terör örgütü PKK’ya aktardığı yer aldı

aydinlik.com.tr’nin haberine göre; Terör örgütü PKK bağlantılı DİAYDER’e yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede önemli ayrıntılar yer aldı. İddianamede şüphelilerin PKK/YPG terör örgütüyle bağlarına ilişkin eylemleri aktarılırken İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bazı şüphelilerin buradan aldıkları maaşlarından belirli bir bölümü örgüte aktardığı kaydedildi. İddianamede ayrıca şüphelilerin, Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen yardım kolileri ve market alışveriş kartlarını, terör örgütünün sözde sorumlularının yakınlarına dağıttıkları belirtildi.  PKK terör örgütünün derneklerinden olan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (DİAYDER) yönelik hazırlanan iddianamede PKK’lılarla İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki ilişki de mercek altına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 23 şüpheli hakkında hazırladığı iddianamede şüphelilerin eylemleri tek tek sıralandı. İddianamede şüpheliler arasında yer alan Ekrem Baran’a ilişkin, “Şüphelinin dosya kapsamına yansıyan suç unsuru görüşmelerden anlaşıldığı üzere DİAYDER aracılığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne Gassal olarak çalışan Mehmet İnan’ın aldığı maaş üzerinden derneğe ödemesi gereken fiyat üzerinden derneğin saymanı ve dosya şüphelisi Rıza Oğur'a talimat verdiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen yardım kolileri ve market alışveriş kartlarının organizasyonunda yer aldığı” ifade edildi. ‘DESTEK İÇİN KOBANİ’YE GİTTİ’ İddianamede yer alan bir başka şüpheli Rıza Oğur’la ilgili olarak, şüphelinin DİAYDER isimli dernekte sayman olarak görev yaptığı bilgisi verilerek, “Dernek adına yürütülen parasal konuların takibinin şüpheli tarafından yapıldığı, derneğin yönlendirmesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde gassal olarak çalışan Mehmet İnan’ın aldığı maaş üzerinden ödeyeceği miktar ile ilgili şüpheli ile görüştüğü, Rıza Oğur’un da dernek başkanı Ekrem Baran'a konuyu ilettiği ve alınan talimat doğrultusunda hareket ettiği, Kobani ya da diğer adıyla 6-7 Ekim olayları olarak bilinen olaylar öncesinde ve esnasında YPG terör örgütüne destek olmak amacıyla 3 gün boyunca Kobani sınırında bulunduğu, Ramazan ayı dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden DİAYDER'e verilen yaklaşık 300 adet 100-150 TL tutarındaki market alışveriş kartlarının DİAYDER başkanı Ekrem Baran tarafından üyelere dağıtıldığı” kaydedildi. İddianamede şüphelinin PKK/KCK terör örgütünün Yunanistan'da bulunan Lavrion kampında faaliyet yürüten Davut Özmen isimli örgüt mensubunun abisine alışveriş kartlarını teslim ettiği belirtildi. ALDIĞI MAAŞLA DERNEĞE YARDIM İddianamede şüpheli sıfatıyla yer alan Mehmet İnan’a ilişkin olarak da dikkat çeken ayrıntılar yer aldı. DİYADER irtibatıyla şüphelinin Büyükşehir Belediyesine gassal olarak görev yaptığı bildirilen iddianamede, şüphelinin dernek başkanı Ekrem Baran ve dernek saymanı Rıza Oğur arasında yapılan görüşmede aldığı maaş üzerinden derneğe düzenli olarak para yardımında bulunduğu, söz konusu durumu da kolluk ifadesinde ikrar ettiği bildirildi.  DİAYDER ARACILIĞIYLA İŞE ALINDI İddianamede Aydın Ayhan isimli şüphelinin de Büyükşehir Belediyesi bünyesinde gassal olarak görev yaptığı, işi bizzat kendisinin bulduğunu beyan etmesine rağmen Mehmet İnan'ın alınan kolluk ifadesinde DİAYDER aracığıyla kendisi ve Aydın Ayhan'ın belediyede işe aldığını beyan ettiği, şüphelinin savcılık ifadesinde derneğe ticari amacıyla bir iki kez gittiğini beyan etmesine rağmen açık kaynakta yapılan eylem ve etkinliklere yoğun katılım gösterdiğinin tespit edildiği ifade edildi.  ‘ÖRGÜTÜN EYLEMLERİNE KATILDI’ İddianamede Fevzi Barış’ın da 25 Eylül 2014 tarihinde DEAŞ ile YPG arasında yaşanan çatışmalar sebebi ile terör örgütüne destek olmak amacıyla Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine heyet ile birlikte gittiği belirtildi. Söz konusu durumun HTS konum bilgisi ile de örtüştüğü bildirilen iddianamede, “Şüphelinin 22 Ekim 2014 tarihinde terör örgütüne destek olmak amacıyla sınır nöbeti eylemlerine katıldığı, 30 Ocak 2016 tarihinde silahlı terör örgütünün öz yönetim ilan etmesine müteakip başlatılan hendek ve barikat operasyonlarının durdurulmasına yönelik sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında DİAYDER derneği içerisinde direniş orucu eylemlerine aktif bir şekilde katıldığı, şüpheli hakkında uygulanan CMK 135 tedbirinde tespit edildiği üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden temin edilen market yardım kartlarının dağıtılması amacıyla dernek başkanı tarafından kendisine verilen kartların dağıtımını yaptığı” vurgulandı. İŞE ALINMADIĞI İÇİN DERNEKLE ARASI BOZULDU Hasan Karahan isimli şüphelinin de DİAYDER bünyesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Gassal olarak ya da imam olarak alınmaması sebebiyle dernek yöneticileri ile anlaşmazlığa düştüğü ve yöneticilerden uzaklaştığını, yaptığı görüşmelerde dernek yönetimini savcılığa şikayet edeceğini söylediği ifade edildi. Şüphelinin söz konusu durumu birçok şahıs ile görüşerek aynı içerikte beyanlarını tekrarladığı, kolluk ve savcılıkta alınan ifadesinde ise söz konusu durumları inkar ederek suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarda bulunduğu belirtilen iddianamede, şüphelinin ikili anlaşmazlıklar ve şahsi menfaatler sebebi ile dernekten uzaklaştığı, ancak derneğin iç yapısı, amacı ve ideolojisinden haberdar olduğu, dernekten istifa ettiğine ilişkin dilekçe içeriğinde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından dernekten imamlar alındığı halde kendisinin haberdar edilmeyerek adaletsizliği gördüğü için istifa ettiğine ilişkin kendi el yazısı ve imzasının bulunduğu belirtildi.  Fahrettin Ülgün isimli şüpheliye ilişkin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen market alışverişi kartlarının şüpheli tarafından 10 Mayıs 2021 tarihinde gerçekleşen görüşmeden anlaşıldığı üzere 2021 yılının Nisan ayında Şırnak kırsalında gerçekleştirilen operasyon neticesinde yaralı olarak ele geçirilen örgütün Botan saha sorumlusu Özgür Gabar kod adlı Fırat Sişman'ın babasına teslim edildiği kaydedildi.  'GİZLİ PROTOKOL' GEREĞİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame ile ilgili olarak Aydınlık’a bilgi veren kaynaklar Yerel seçimler öncesinde CHP ile HDP arasında gizli bir anlaşma olduğunu, HDP’nin CHP’ye bu anlaşma uyarınca destek verdiğini hatırlatarak gelişmeyi şöyle yorumladılar: “CHP ile HDP arasında gizli bir protokol var. Bunu hem genel merkez hem de İstanbul il örgütü bilir. Bu protokolde HDP’ye işe almada verilecek kontenjanlar, belediyeye ait kuruluşların (otopark, büfe, terminal yönetimi, …) paylaşılması, belediye şirketlerinin yönetimleri, … gibi birçok konu var. HDP uyarıldığı için üst düzeydeki atamaları daha dikkatli yaptılar. Hemen açığa çıkacak isimlerden kaçındılar. Ama iyi incelenirse hepsi açığa çıkar. Yaşananlardan CHP’liler de rahatsız. Belediye başkanının kendilerinden olmasına rağmen işe alımlarda ve atamalarda HDP ve İyi Parti’nin etkili olduğunu söylüyorlar.” 'BİZİM İÇİN YETERLİ DEĞİL' İddianamede şüpheli Hasan Karahan ile T.Ö. arasında geçen telefon görüşmesi de dikkat çekti. İddianameye yansıyan görüşme şöyle: Hasan Karahan: Hacı amca gördün mü DİAYDER’deki imamlar bana nasıl hainlik ettiler. T.Ö. : Neden? Hasan Karahan: Geçen sene bir sürü imam aldılar. Mesela Mele Ekrem (Ekrem Baran) zengin fakat kendine maaş bağlamış. Nuri Aslan (Mehmet Emin Aslan) katrilyonluk fakat belediyede görünüyor. Ben Mele Nuri’ye söyledim siz bana hainlik yaptınız diye Mele Rıza (Rıza Oğur) diyor ki sen Arnavutköy’e gitmişsin, ben de dedim ki ben buraya okumaya geldim. T.Ö. : Evet. Hasan Karahan: Burada Ahmet Hani Derneğini kurduk elli bin yardımda bulunduk. Ben de Kürt’üm yani oraya hep cahilleri almışlar. Ben doğruları konuştuğum için beni almadılar peki bunlar nasıl cennete gidecekler? T.Ö. : Benim bildiğim maaşlarını alıp Mele Rıza’ya veriyorlar. Ne kadar doğru bilmiyorum fakat öyle diyorlar. Hasan Karahan: Hayır ben tehdit etmiyorum. Ben dile getirip onları rezil edeceğim. Ben onlardan korkmuyorum.  T.Ö. : Mesele korkmak değil. Daha iyi nasıl hizmet edebiliriz. Ben konuşurum Mele Ekrem ile. Hasan Karahan: Vallahi bilmiyorum bana büyük hainlik yaptılar her yerde anlatacağım. Şu an telefonda anlatılmaz oraya aldıkları 20 kişi. T.Ö. : 20 değil. Hasan Karahan: Biliyorum 13 Mele Rıza dedi. T.Ö. : Biz Belediye Başkanıyla konuşup 40’a çıkaracağız yeterli değil Kürtler için.

1 2 ... 4 5 6 7 8 9 10 ... 17 18