03 Mayıs Cuma 2024
3 yıl önce

HDP gibi İYİ Parti de evlat nöbeti tutan anneleri “politik” bulduğunu açıkladı

İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu, Diyarbakır'da evlat nöbeti tutan anneleri HDP gibi “politik” bulduğunu açıkladı. İYİ Parti İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, Haber Türk'te Eren Eğilmez'in sunduğu “Gerçek Fikri Ne” programına katıldı.

3 yıl önce

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ali Babacan’a işlerin pratikte nasıl yürüdüğünü öğretti

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise, Babacan’ın bu sözlerine karşılık, katıldığı CNN Türk yayınında şunları söyledi: “Bir defa Türkiye’nin güçlü bir altyapısı var. Türkiye 83 milyon vatandaşını, 5 milyon mülteciyi ve 51 milyon turisti besleyen bir ülke. Yani 135 milyondan fazla bir ekosistemi besliyor. Kendi kendine yeterli olan bir ülkeden bahsediyoruz. 48 milyar dolar gayrisafi tarımsal milli hasılasıyla, 18 milyar dolar ihracatıyla Avrupa’nın en güçlü üreticisinden bahsediyoruz

3 yıl önce

HDP’li Dilan Taşdemir'i Gara’da gördüğünü söyleyen teröristin ifadesi ortaya çıktı

Terör örgütü PKK’nın Gara’da cezaevi olarak kullanılan mağarada 13 vatandaşı şehit etmesi sonrası, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, mecliste düzenlenen özel oturumda bir HDP’li milletvekilinin Gara bölgesine gittiğini açıkladı. Soylu daha sonra katıldığı bir TV programında bu kişinin HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir olduğunu söyledi. Soylu teslim olan bir teröristin ifadesinde HDP’li Taşdemir’i Gara bölgesinde gördüğünü anlattığını ifade etti. DHA işte o teröristin ifadesine ulaştı. Teröristin ifadesinde Gara bölgesinde Dirayet Dilan Taşdemir’in kendisinin içerisinde bulunduğu araca bindiğini, sivil kıyafetli, sırt çantalı ve yanında poşetler olduğunu anlattığı öğrenildi.  Teröristin ifadesinde, Taşdemir’in terör örgütünün Mahmur kampında indiğini ve araç değiştirerek oradan ayrıldığını söylediği de kaydedildi. “SİVİL KIYAFETLİYDİ, SIRT ÇANTALI VE ELİNDE POŞETLER VARDI” Teslim olan terörist ifadesinde şunları anlattığı öğrenildi:  “...Irak Mahmur alanına, özel kuvvetler mensubu Pirdoğan kod isimli örgüt mensubunun şoförlüğünde, yine bu alanın düzenlemesini yapan Özgür Çiya ve Arin Botan ve Arin kod isimli örgüt üyeleriyle beraber geçtim. Araçta kod isimlerini hatırlamadığım 3 erkek terör örgüt üyesi daha vardı. Herkesin yanında silah ve teçhizatları bulunuyordu. Gara alanında araç ile 1.5 saat yolculuk yaptık. Yolda başka bir aracın yanında durduk. Bu araçtan Dirayet Dilan Taşdemir isimli, sonradan televizyondan HDP milletvekili olduğunu öğrendiğim kişi indi. Benim bulunduğum araca bindi. Bu kişi sivil kıyafetliydi, yanında sırt çantası ve poşetler de vardı. Araca bindikten sonra sadece selamlaştık. Aramızda başka bir konuşma olmadı. Yaklaşık 1 saat araç yolculuğundan sonra Mahmur kampına geldik. Bize ‘hoşça kalın’ diyerek araçtan indi. Bu şahsı başka bir araç aldı…” ÖRGÜT ÜYELİĞİ SUÇLAMASIYLA SORUŞTURULUYOR Bu arada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir hakkında bu bilgiler doğrultusunda soruşturma yürütüyor. Başsavcılık Taşdemir’in terör örgütü PKK ile ilişkisi ve Gara’da bulunmasıyla ilgili araştırma yapıyor. Bakan Soylu’nun açıklamaları ihbar kabul edilerek başlatılan soruşturma 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 maddesi kapsamında 'silahlı terör örgütü üyesi olmak' suçundan yürütülüyor.

3 yıl önce

Kırmızı kategoride aranan terörist Orhan Ürek’in öldürüldüğüne terörist Fırat Şişman’ın üzerinden çıkan örgütsel dökümanda rastlandı

Bölücü terör örgütü PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinden kırmızı kategoride aranan Orhan Ürek'in öldürüldüğü bilgisi, Şırnak'ta etkisiz hale getirilen teröristin üzerinden çıkan örgütsel dokümanda yer aldı. İçişleri Bakanlığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, arananlar listesinde kırmızı kategoride bulunan, örgütün sözde Botan Saha Van eyalet sorumlusu "Ciger Goyi" kod adlı Orhan Ürek, 25 Eylül 2020'de Hakkari kırsalında yapılan hava unsurları destekli operasyonda etkisiz hale getirildi. Ölümünü açıklamadı Terör örgütü, sözde üst düzey yöneticilerinden terörist Ürek'in ölümünü açıklamadı ve bunu gizlemek amacıyla yerine görevlendirme yapmadı. Şırnak'ın Domuz Dağı bölgesinde Eren-10 Operasyonu kapsamında, 8 Nisan'da yapılan operasyonda etkisiz hale getirilen 10 teröristten, kırmızı kategoride aranan Fırat Şişman'ın üzerinden çıkan örgütsel doküman, örgütün sakladığı gerçeği ortaya çıkardı. Panik içinde kaldılar Terörist Şişman'dan elde edilen örgütsel dokümanı inceleyen güvenlik güçleri, terörist Ürek'in öldürülmesine ilişkin bilgilere ulaştı. Örgütün, Irak'ın kuzeyindeki karargahından, sözde Botan saha karargahına gönderilmek üzere hazırlanan notta, sahadan örgütü sarsan iki bilgi geldiği, birincisinin Agit Civyan adlı teröristin ölümü olduğu belirtilerek, olaya ilişkin acilen detaylı bilgi isteniyor. Notta, sarsıcı bilgilerin ikincisinin ise terörist Ürek'in ölümü olduğu ifade edilerek, "Van Eyaleti, Kato Marinosta 26 Eylül'de düşmanın yaptığı hava saldırısı sonucu Eyalet Komutanı Ciger Arkadaş ve yanında bulunan Erdal arkadaşın şehit düştüğünü belirttiler. Bu her iki kayıp çok ağır ve yerlerini kolay dolduramayacağımız arkadaşlardı" ifadelerine yer veriliyor. Ayrıca PKK'ya 2008'de Şırnak'tan katılan terörist Ürek'in, 2010-2014 yılları arasında Yüksekova ve Şemdinli'de gerçekleştirilen birçok eylemin sorumlusu olduğu belirlendi.

3 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Diğer konularda dikiş tutturamayınca, şimdi yanlış olduğunu en iyi kendilerinin bildiği '128 milyar dolar nerede?' yalanına sarıldılar."

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları: KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ Dün gece hem bir bakanlığımızı ikiye böldük, hem de 3 bakan atamasını yaptık. Ruhsar Pekcan ve Zehra Zümrüt Selçuk'a bugüne kadarki hizmetleri için teşekkür ediyorum. Üç yeni bakanımıza başarılar diliyorum. Bugüne kolay gelmediğimiz gibi bundan sonrasının da kolay olmayacağını biliyoruz.  Ticaretimizin derinliğinin sığ olduğu dönemlerde yatırıma dayalı uzun vadeli girişimlere cesaret edilemiyordu. Ülkemizin çok küçük dalgalanmalarda dahi ekonomik krize girme durumlarıyla karşı karşıya olduğumuz dönemler geçirdik. 1990'larda aynı oyunu kökenler üzerinden tekrar sahneye sürdüler, bu arada ekonomiyi de hiç boş bırakmadılar. Bir kaç milyar liralık spekülasyonla 1994'de ülkemizi büyük bir krize sürüklediler. BE AHLAKSIZ, BE EDEPSİZ BİZ BU YOLA ÇIKARKEN KEFENİMİZİ GİYEREK ÇIKTIK Ey Kılıçdaroğlu, hafızanı yokla bakalım varsa gecelik faizlerin yüzde 7500'e çıktığı, 20bamkaya el konup faturanın millete yüklenildiği dönemin baş aktörleri CHP yöneticileriydi. Kasım 2002'den beri neler görmedik ki. Arkası karanlık cinayetlerden Cumhuriyet mitinglerine kadar toplum mühendisliği ile karşılaştık. Şimdi çıkmış bir ahlaksız, edepsiz benim akıbetimin de Menderes'in akıbeti gibi olabileceğini ümit ettiğini söylüyor. Be ahlaksız, edepsiz kefenimizi giyerek biz bu yola çıktık. Biz ölümden korkmadık, bizim imanımızın gereği ölümü korkutmaktır. Siz, zaten 'ölüm' dendiği zaman kaçacak delik arayanlardansınız. Menderes'in akıbetinden hoşnut mu oluyorsunuz, memnun mu oluyorsunuz? Çünkü o akıbeti hazırlayanlar da sizdiniz. Şimdi bize de aynı akıbeti mi hatırlatıyorsunuz? Boşuna uğraşmayın, evelallah biz bunların hepsine hazırız. 15 Temmuz'da bunu gördük ve 15 Temmuz'u hazırlayanlara bu ülkeyi mezar ettik, mezar... Sen genel başkanın tankların arasından kaçıp giderken biz milli irade ile beraber tüm dünyaya selam verdik. Biz dik durduk. Ama siz hemen kaçtınız, Bakırköy Belediyesi'nde çay, kahve sohbetine daldınız, oradan seyrettiniz. Daha çok seyredeceksiniz. Kalkıp basın toplantıları ile filan benim akibetimin öyle olacağından hiç bahsetme. Her nefis ölümü tadacaktır, ama sen de tadacaksın. Bu yolculuk bir vatan yolculuğudur. AKIL HOCALARINA YER VE YOL KALMAYACAK Vesayet güçlerinin 1950'lerden beri uyguladıkları yöntemler işe yaramayınca bu defa daha sinsi eylemleri uygulamaya soktular. Tarihimizin en acı hadiselerinden biri olan 15 Temmuz'u yaşadık. Emekli amirallerle kol kola vererek Kılıçdaroğlu, 'Emekli olanlar darbe yapabilir mi?' diyor, 'Ne duruyorsunuz, dökülün sokağa' diyorlar. Siz o akıl hocalarınızla birlikte yürüyorsunuz. Ama bu ülkede her şeyi bitmiş bu akıl hocalarına yer ve yol kalmayacak. Terör örgütlerinin başını sınırlarımız dışındaki asıl kaynaklarında da birer birer ezdik.  Dışişleri Bakanımıza Yunan Dışişleri Bakanı ile yaptığı toplantıda verdiği cevaplar nedeniyle de teşekkür ediyorum. Asla baş eğmeyeceğiz. Baş verip baş eğmeyen bir millet olarak önceliğimiz istiklalimizdir.  NE RAKAM DOĞRU, NE RAKAMA YÜKLENEN ANLAM DOĞRU Sahada terör örgütlerine, uluslararası alanda müstemlekecilere karşı verdiğimiz mücadeleyi, ekonomide de faiz-kur-enflasyon şer üçgenine karşı yürüttük. Şanlı 15 Temmuz kıyamını adeta cezalandırmak için başlatılan ekonomik saldırıya seyirci mi kalacaktık? Harekatlarımızın ardından maruz kaldığımız ekonomik tuzaklara seyirci mi kalacaktık. Ağustos 2018'de ABD yönetiminin başlattığı ekonomik saldırılara sessiz mi kalacaktık? CHP'nin ve onun peşine takılanların 128 milyar meselesini işte bu fotoğraf içinde okumak gerekiyor. Ne rakam doğru, ne rakama yüklenen anlam doğru, ne bu rakam üzerinden üretilen kampanya doğru. Ortada gerçekten 128 milyar doların akıbetini anlama arayışı olmadığı için söylenen sözlerde doğru olan hiçbir şey yoktur. Baştan sona yanlış, baştan sona cehalet. Cehalet deyip geçmemek lazım. 3 çeşit cehalet vardır. Birincisi bir şeyi bilmemektir. İkincisi cehaletin karesidir. Öğretim gördüğü için konunun ne olduğunu bilir, eğitimi olmadığı için nasılını bilmez. Bunlara gafil denir. Üçüncüsü ise cehaletin küpüdür. Öğretimden geçtiği için konunun ne olduğunu bilir, eğitimli olduğunu için nasılını da bilir. Bilerek ve isteyerek konunun nedenini harmanlayarak, sürekli senaryo peşinde koşmaktır. Bunların artık gizlemeye dahi ihtiyaç duymadıkları temennileri, Türkiye’nin önce, tıpkı 1994 ve 2001 yılında olduğu gibi çok derin ve keskin bir ekonomik kriz yaşaması, ardından da siyasi değişime maruz kalmasıdır. Uluslararası sermayeye Türkiye'ye yatırım yapmayın diyecek kadar muvazeneyi yitirmişlerdir. CHP'nin etrafında kümelenen bu ekip son dönemde yatırımcıları ürkütmek, milletimizin moralini bozmak için dört bir koldan çalışıyor. Diğer konularda dikiş tutturamayınca, şimdi yanlış olduğunu en iyi kendilerinin bildiği '128 milyar dolar nerede?' yalanına sarıldılar. Erdoğan düşmanlığı, AK Parti düşmanlığı, Cumhur İttifakı düşmanlığı bu cehli mikap kesiminin gözlerini öyle bir kör etmiştir ki ülkenin ve milletin felaketinden medet umar hale gelmişlerdir. Nedir bu diledikleri felaket? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Twitter hesabından da '128 milyar dolar' iddialarına yanıt verdi ve "CHP’nin etrafında kümelenen yıkım ekibi, YANLIŞ ve YALAN olduğunu bile bile “128 milyar dolar” yalanına sarıldı. Şimdi bu meselede kim, kendini rezil etme pahasına ne demiş ve GERÇEK neymiş bir bakalım mı?" ifadelerini kullandı. Bir yalan nasıl şevkle söylenir gördünüz değil mi? CHP'nin başındaki zata sorsanız hesap uzmanıyım der ama geçmişte bilinen tek yönetim hikayesi SSK'yı batırmaktır. Kılıçdaroğlu'nun rehberini öğrendiniz mi? O bayan.. Büyük söyleyeceksin diyor. O da emredersiniz diyor ve büyük söylüyor. BDDK ve ardından o süreç. Şayet bu kişi 128 milyar dolar nerede sorusuna MB bilançolarını okumadan soruyorsa geçmişte kendine tevdi edilen görevlere yazıklar olsun. Bu kampanyanın peşine düşenlerin bir kısmını üzülerek, bir kısmını gülerek takip ediyoruz. Sağa sola pankart asarak, bu yalan kampanyasına figüranlık yapanları gördükçe içimizde acıma duygusu da uyanmıyor değil. Bu meseleye doğrudan girmemek için epeyce sabrettik. Baktık ki birileri önemsememekten kaynaklanan sessizliğimizi korku sanarak yalanların dozunu arttırıyor. Bugün etraflıca meseleye girme kararı aldık. Türkiye bu manzarayı hak etmiyor. Türkiye bu muhalefet üslubunu kesinlikle haketmiyor. Yalanı su içer gibi söyleyebilen bu karikatür tipleri de haketmiyor.  Bırakınız 128 milyar doların ne olduğunu, nasıl yönetildiğini, 128 tuğlayı üst üste koymuşluğu dahi yok olan Kılıçdaroğlu, kalkmış bunları konuşuyor. Ortada 128 milyar dolar diye bir rakam, gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok. Piyasa denilen bu dinamik sistemde belki bu anda bile milyarca dolar el değiştiği için rakam yenileniyor. Her ne kadar MB Başkanımız da, Hazine ve Maliye Bakanımız da meseleyi etraflıca anlattıysa da bunlar duymak isteyen kulaklara ulaşıyor. Kendi arkadaşlarının doğruyu söylemelerine bile tahammüle demedikleri için meseleyi kendi mecralarına çektiler. Sayın Kesici doğruyu söyledi, bir gün geçti Kesici 'Genel Başkanımın söylediğine katılıyorum' dedi. Bayan ne dedi, 'Büyük söyleyeceksiniz' dedi. CHP içinde az biraz bilanço okumayı bilen varsa verilere bakarak bu hesabı kolayca çıkarabilir. CHP içinde bilanço okumayı bilen yoksa partimizden, bürokrasiden bir uzman göndererek kendilerine yardımcı olabiliriz.  Bu sefil kampanya karşısında tereddüde düşen vatandaşlarımız varsa onların kafasındaki soruları birinci elden gidermek istiyoruz. Çeşitli ülkelerin salgınla mücadele için aldığı mali tedbirlerin toplamı 16 trilyon doları bulmuştur. Bu çalkantılı ekonomik iklim ülkemizi de olumsuz etkilemiştir. Cari açık artarken turizm gelirlerimiz de düşmüştür. Son 2 yılda MB kaynaklarından 30 milyar dolar cari açığın finansmanı için kullanılmıştır. 31 milyar dolar yabancı sermayenin çıkışı için kullanılmıştır. Vatandaşlarımız da 54 milyar dolar karşılığı döviz ve altın alarak tasarruf tedbirlerinde değişikliğe gitmiştir. 165 milyar dolarlık bir rakam ortaya çıktı 4 kalemde. MB rezervlerinin her kuruşunun ne olduğu bellidir. Rezervin amacı dövize ihtiyaç duyulan işlemlerde ortaya çıkan talebi karşılamaktır. Piyasa döviz talebini kendi içinde karşılayabiliyorsa MB'ye ihtiyaç kalmaz. 128 milyar dolar ne buhar olmuştur ne de haksız hukuksuz yere herhangi birinin cebine girmiştir. Ekonominin aktörleri ve vatandaşlarımız arasında dolaşıma girmiş ve çoğu yurtiçinde kalmıştır. Günün sonunda paranın büyük kısmı MB rezervine geri dönmüştür. 90 milyar dolara yakın rezervi var, ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilir. Bu bir ekonomi politikası tercihidir. 

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız."

Erdoğan, Ankara ATO Congresium'da düzenlenen "1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu"ndaki konuşmasına, kendisini dinleyenleri selamlayarak başladı. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu'nun insanlık, İslam alemi, Türkiye ve kurumları için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, görüşleri, değerlendirmeleri ve tartışmaları ile sempozyuma katkı verecek olan herkese teşekkürlerini sundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı'nın desteğiyle RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT, Erciyes Üniversitesi ve SETA tarafından düzenlenen bu toplantının icrasında emeği geçen herkesi tebrik eden Erdoğan, "Sözlerime, karşımızdaki meselenin İslamofobi yani 'İslam korkusu' değil, düpedüz İslam düşmanlığı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Evet, Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır." dedi. Tarih boyunca farklı dinlere mensup insanlar arasında rekabet, gerginlik, hatta çok kanlı çatışmaların olduğunu belirten Erdoğan, Anadolu'yu ve Kudüs'ü ele geçirme hülyası ile gerçekleştirilen ve uzunca bir süre devam eden Haçlı Seferleri'nin yol açtığı yıkımların dünya tarihinin seyrini değiştirdiğini hatırlattı. "Osmanlı'nın Viyana kapılarına kadar dayanan fetihleri sırasında bu çerçevede ne ecdadı ne bizi ne de torunlarımızı zan altında bırakacak hiçbir müessif hadiseye rastlanamaz." diyen Erdoğan, buna mukabil Batı'nın, Türklerin şahsında somutlaştırdığı doğulu toplumlara karşı kibrini ve kinini "oryantalizm" kavramı adı altında daima koruduğunu söyledi. Bunun son örneklerinden birinin de Avusturya Başbakanlık binasına terörist İsrail'in bayrağının çekilmesi olduğunu belirten Erdoğan, bunun nerelere vardığını çok rahat anlamanın mümkün olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: "Esasen Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda girişilen geniş siyasi ve kültürel değişim hareketleri, Batı'nın bu bölgedeki farklılıkları kendi formatı içinde eriterek yeniden kurgulama gayretinden ibarettir. Çevremize baktığımızda yer yer kısmi başarılarına rastlayabileceğimiz bu yaklaşım, içerdiği dini ve etnik ırkçılık sebebiyle geniş bir taban tutmakta muvaffak olamamıştır. Bu başarısızlık, İslam dünyasında bitip tükenmek bilmeyen dış müdahaleler, iç çatışmalar, derin ve kanlı hadiseler şeklinde kendini göstermiştir. Yakın tarihte İslam düşmanlığının yol açtığı acıların, Bosna'daki katliamların, Arakan'daki kıyımlara halen Türkistan'dan Filistin'e pek çok yerde yaşanan trajedilere kadar sayısız örneği vardır." "OYALAYARAK GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR" Günümüzdeki İslam düşmanlığı dalgasının çok daha sinsi ve örtülü yöntemlerle yürütüldüğüne dikkati çeken Erdoğan, "Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırıları ardından başlattığı Müslümanları şeytanlaştırma stratejisi pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü tetikleyen bir işlev görmüştür." dedi. Erdoğan, bugün Avrupa'da Fransa'nın başını çektiği bazı ülkelerin, İslam'ı kendi meşreplerine göre şekillendirmek için yoğun çaba içinde olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Sanayi Devrimi'nin ardından kendi halkları ile birlikte sömürgeleştirdikleri pek çok coğrafyanın doğal kaynağı, alın teri ve kanı üzerinde güçlü bir güvenlik ve refah düzeni kuranlar, 21. yüzyıla ciddi endişelerle girdiler. Azalan nüfus artışı hızları sebebiyle demografik tehditlerle de karşı karşıya olan Batı ülkeleri, değişen küresel güç dengelerinin yol açtığı belirsizlikleri, kendi kamuoylarını faşist söylemlerle oyalayarak geçiştirmeye çalışıyor. Marjinal kabul edilen kimi ırkçı akımların artık siyasetin merkezine yerleşmeleri, Batı'nın içine düştüğü bataklıktan kurtulmak yerine, derine gömülmeyi tercih ettiğinin işaretidir. Uzunca bir süre dini özgürlüklerin kalesi olarak kendilerini dünyada seçkin bir konuma oturtanlar, bugün Müslümanlara ait her türlü sembolü yasaklama yarışına girmiştir. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselama, Müslüman kadınların ve erkeklerin kıyafetleri başta olmak üzere dini tercihlerini ifade eden sembollere yönelik saldırılar, bizzat devletler tarafından himaye edilmekte, dolayısıyla desteklenmektedir." "İSTATİSTİKLER VAHİM BOYUTLARI GÖSTERİYOR" İstatistiklerin sorunun ulaştığı vahim boyutları açıkça gösterdiğini belirten Erdoğan, Batı'da ırkçı ve İslam düşmanı saldırıların son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranının ise yüzde 700 arttığına dikkati çekti. Erdoğan, son 5 yıl içinde en büyük 5 Avrupa Birliği ülkesinde sivil toplum kuruluşlarına 15 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesinin bildirildiğini aktardı. Avrupa'da mukim Türk vatandaşlarını hedef alan saldırıların oranında da geçen yıla göre yüzde 54 artış olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bir süre öncesine kadar sadece göz yumulan, sessiz kalınan, polisiye hadiseler seviyesinde tutularak dikkatlerden kaçırılan İslam düşmanlığı, bütün bu faaliyetleri, artık anayasalara ve kanunlara derç edilmeye başlanmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasi partilerle polis teşkilatları başta olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri adeta bir İslam düşmanlığı yarışına girişmiştir. Siyasetin ve kamu kurumlarının bu yönelimleri, Batı ülkelerinde yaşayan demokrat insanlar arasında da İslam'a ve Müslümanlara karşı temelsiz bir ön yargının gelişmesine yol açmaktadır. Halbuki özgürlüklerin ortadan kalktığı bir yerde, refahın da uzun süre varlığını sürdüremeyeceği gerçeğine sırtını dönenler, aslında İslam'a değil, kendi geleceklerine düşmanlık etmektedir." "ZİHNİYET AYNI OLUNCA..." "Şu gerçeğin akıl ve vicdan sahibi herkes tarafından kabul edileceğine inanıyorum." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarih boyunca, İspanya'dan Almanya'ya kadar Yahudi düşmanlığı ayıbının mahcubiyetiyle dini ve etnik özgürlük pergelini olabildiğince açan Batı ülkeleri, şimdi aksi istikamette hızla yol almaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün bu yaşanan Yahudi soykırımını kendilerince özel bir paranteze alanlar, bu defa hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir. Zihniyet aynı olunca sonuçların farklı çıkması mümkün değildir." Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: İSLAM DÜŞMANLIĞININ DEVAM EDECEĞİ ANLAMINA GELİYOR Asırlar boyu bizzat aydınlarını kullanarak kuşaklar boyunca kendi toplumlarını İslam'la özdeşleştirdikleri Türk korkusuyla yetiştiren Avrupa, böylece siyasi dağınıklığının yol açtığı sorunları saklamayı başarmıştır. Modern dönemde bu yaklaşımın kısmen devam etmesi, derin hafızadaki iç kavgaların sürdüğüne işaret etmektedir. Dünyadaki gelişmeler, Avrupa'nın sahip olduğu ekonomik zenginliği koruma daha da arttıracak yönde ilerlemektedir. Bu da İslam düşmanlığının devam edeceği anlamına gelmektedir. Bizlerin siyasi alandaki karşılığı da sürekli güçlenen islamofobi akımına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor. 7.5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil İslam düşmanlığının küresel tehdit olduğunu anlatmalıyız. Bunun kolay bir yol olmadığını elbette biliyoruz. KENDİ ÜLKEMİZDE BİLE BU HASTALIĞIN TEZAHÜRLERİ İLE KARŞILAŞIYORUZ Kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Ezana, camiye, başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Bu çarpık zihniyet darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.  İsrail'in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve katliamın üstünü örterken kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişlerine terör yaftası yapıştıran medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır. 28 yıl önce PKK tarafından Bingöl - Elazığ yolunda alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyorum. Bize düşe görev gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır. Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyorsa ortadaki öncelikle çözülmesi gereken birlik, dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa sürede neticeye ulaşması mümkündür. Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır.

2 yıl önce

Emmanuel Macron: Biden, müttefikleri ABD'nin geri döndüğüne ikna etti

Th Hill'de yer alan habere göre, Biden'la birlikte basına açıklamalarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Biden'ın liderliğinden ve müttefiklerin Koronavirüs pandemisi ve iklim krizi gibi küresel sorunlarla mücadelesinde iş birliğine olan istekliliğinden bahsetti.  Macron, "Tüm bu meselelerde ihtiyacımız olan iş birliği. Bence ABD'nin Başkanı'nın bu kulübün bir parçası olması ve iş birliğine istekli olması çok güzel" dedi.  Biden'ın Macron'a yanıtı "Daha önce söylemiştim, ABD geri döndü. NATO'nun uyumu üzerine çok güçlü hilerim var ve Avrupa Birliği'nin inanılmaz derecede güçlü ve canlı bir kurum olduğunu düşünüyorum." dedi.  Bir muhabirin, "Biden, müttefikleri ABD'nin geri döndüğüne ikna etti mi?" sorusuna Macron "Kesinlikle" yanıtını verdi.  Eski ABD Başkanı Donald Trump ve Macron'un fikir ayrılıkları sık sık gündeme geliyordu. İki lider en son 2019 yılında NATO'nun gittiği nokta konusunda fikir ayrılığı yaşamıştı. 

2 yıl önce

BBP Genel Başkanı Destici: OHAL'in uzatılmasının, Türkiye açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz

Yeni anayasa çalışmalarına değinen Destici, "Sistemimizin hatalarını, eksiklerini gidererek daha güçlü hale getirmeliyiz. Bunun için seçim kanunumuzu, siyasi partiler yasamızı demokratikleştirmeliyiz. Türkiye'yi darbe anayasasından kurtarıp yeni, sivil ve demokratik bir anayasaya kavuşturmalıyız" ifadesini kullandı. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'de olağanüstü hal ilan edildiğini anımsatan Destici, "Bu bir zorunluluktu, mecburiyetti. Çünkü devlet darbecilere ve teröristlere karşı kendi varlığını korumalı, gardını almak zorundaydı. Şimdi TBMM'nin gündeminde, süresi dolan olağanüstü halin tekrar uzatılması için bir kanun teklifi görüşülüyor." diye konuştu. Kanun teklifine HDP ile CHP'nin komisyonda ret oyu verdiklerini anlatan Destici, şöyle devam etti: Köy korucuların aldığı ücret HDP'yi rahatsız eder. Çünkü HDP, PKK belli bir dönem direkt köy korucularını hedef aldı. Onların ailelerine saldırdı, onları şehit etti. Direklere astıkları günleri unutmayalım köy korucularımızı. HDP bundan rahatsız olur, çünkü PKK'nın partisi. Peki CHP niye rahatsız oluyor? 2020 yılında depremde zarar gören bölgelere ve vatandaşlara destek. Buna neden 'hayır' deniliyor? Bir torba yasa olduğu, toptan sadece OHAL uzatıldığı için hepsine karşı çıkılıyorsa, bu pekala komisyonda ayrışabilir. 'Şu maddeye karşıyız, bu maddenin yanındayız' denebilir. Genel kurulda da aynı şekilde bir tavır gösterilebilir. BBP olarak korucuların asgari ücret altında maaş almasını doğru bulmuyoruz ve yasanın bu bölümünü destekliyoruz. Depremden ve doğal afetlerden etkilenen vatandaşlarımızın desteklenmesinin de sonuna kadar yanındayız. OHAL kanunlarının uzatılması meselesine gelince. Bunun da Türkiye açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 13 14