03 Mayıs Cuma 2024
1 yıl önce

TTB, doktorların en büyük problemi haline geldi! "HDP'nin yan kuruluşu gibi çalışmasın"

Konya’da Türkiye’yi yasa boğan kardiyoloji uzmanı Ekrem Karakaya’nın silahla öldürülmesi hekimlere isyan bayrağı açtırdı, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bu konuda sessiz kalması sorunları ayyuka çıkardı. Sağlık sistemi ile ilgili çözüm bekleyen konular olduğunu belirten hekimler, önemli sorunlardan birisinin de TTB olduğunu ifade ediyor. Ömer Çağlar Yılmaz "TTB'Yİ TERÖR YUVALARINDA KURDUKLARI KARARGAHLARDA GÖRMEK İSTEMİYORUZ" Hekimlerin sorunlarını dört başlıkta sıralayan Türkiye Sağlık Çalışanları Vakfı Başkanı Kardiyolog Doç.Dr. Ömer Çağlar Yılmaz, ilk 3 maddeyi “Şiddet, malpraktis, özlük hakları” olarak sıraladı. Dördüncü sorunun ise “TTB” olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Hekimler bir hastaya dokunurken güvenlik, kişiliğine ve mesleki sınırlarına baskı, mesleğin cilvesi nedeniyle oluşabilecek olumsuzlukların sırtına yükleyeceği fatura ve maddi kaygıların olmadığı iş hayatı istiyor. Bütün bunların yanında haklarını ve meslek etiğini korumak için kurulan çatı organizasyonu Türk Tabipleri Birliği’ni de terör yuvalarında kurdukları karargâhlarda değil kendi yanında görmek istiyor.” "MARJİNAL ÖRGÜTLERİN AT KOŞTURDUĞU BİR MECRAYA DÖNÜŞTÜ" Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “TTB merkez konsey yöneticilerinin ideolojik ve saplantılı tutumlarına hekimlerin cevabı nettir: “Gölge etme, başka ihsan istemem!” TTB’nin çalışmaları yok denemez elbette ama bütün yapılanlar ideolojilerinin batağında kaybolmaktadır. Sorun TTB’nin yıllarca organize bir azınlık eliyle yönetilmesi. TTB, marjinal örgütlerin tıpkı İnşaat Mühendisleri Odası gibi at koşturduğu bir mecraya dönüşmüş durumda.” "HEKİMLERİN YARISI BİLE ÜYE DEĞİL" TTB yönetimine karşı koyan çok sayıda tabip odası olduğunu ve odaların toptan yaftalanamayacağını belirten Yılmaz, “TTB’nin mevcut yapısı içinde hekimlerin üye olması yönünde bir talebi yoktur. Örneğin Ankara’da yaklaşık 20 bin hekim var. Hekimlerin yarısı bile tabip odası üyesi değil. Burada hekimlerin, organize azınlıkların karşısına çıkacak bir çoğulcu birliktelik inşa etmesi önemlidir” ifadelerini kullandı. "HDP'NİN YAN KURULUŞU GİBİ ÇALIŞMASIN" Milliyetçi Hekimler Derneği Başkanı KBB Uzmanı Dr. Semih Uşaklıoğlu de siyaset yapan, terör örgütleri kol kola olan değil, hekim haklarını savunan bir TTB istediklerini söyledi. Uşaklıoğlu şunları kaydetti: “Kendilerine söyledik, ‘Hekimlerin haklarını savunan bir Tabipler Birliği olursanız yanınızdayız’ dedik. Terörist başına özgürlük diyen, PKK’yı meşru gören açıklamaları hiçbir Türk vatandaşının, hiçbir Türk hekiminin kabul etmesi mümkün değil. Türk Tabipleri Birliği Güneydoğu’da şehit düşen doktorlar için tek kelime de etmiyor. TTB’nin HDP’nin yan kuruluşu gibi değil, tüm siyasi partilerden uzak hekimleri haklarını savunan bir meslek örgütü olarak çalışmasını istiyoruz”  Cumali Aktolun "TÜRKİYE'NİN BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN TEHDİT HALİNE GELMİŞTİR" Nükleer tıp uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) yapısı ve eylem söylemleriyle sağlıkta şiddetten daha önemli bir soruna dönüştüğünü ifade etti. TTB’nin ideolojik ve oligarşik bir yapısına neşter vurulması gerektiğini vurgulayan Aktolun, “Yurt dışında birçok ülkede görev yaptım. TTB’nin muadili olan kuruluşların hiç birinde böyle bir imtiyaz ve yetki yok. Çözüm birliğin kapatılması değil, statüsünün hekim haklarının savunulduğu bir dernek statüsüne indirilmesidir. Bu sorun acilen çözülmelidir. Çünkü mevcut yönetimlerle TTB, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü için tehdit haline gelmiştir” ifadelerini kullandı. Semih Uşaklıoğlu "TÜRK HEKİMİNİ İTİBARSIZLAŞTIRIYOR" İdeolojik tutumun hekimlerle ilgili ön yargıya yol açtığını da belirten Dr. Semih Uşaklıoğlu, siyasi söylemlerin hekimlerin itibarını zedelediğini anlattı. Hekimlerin TTB’den umutlu olmadığı için kısa zamanda çeşitli hekim sendikaları adı altında örgütlendiğini hatırlatan Uşaklıoğlu, şu an mevcut hekim sendikalarının TTB’den daha fazla üyeye sahip olduğunu kaydetti. Uşaklıoğlu, “Maddi anlamda cidden zor koşullarda çalışan, zor yetişen Türk hekimini itibarsızlaştırmak, Türk devletine, ne Türk milletine, ne Türk halkına, ne de hekimlere fayda getirir” dedi.

1 yıl önce

Avrupa'nın ikiyüzlülüğü yine ifşa oldu! HDP kongresine katılıp teröristlere destek verdiler

Halkların Demokratik Partisi (HDP) 5. Olağan Genel Kongresi'nde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan konuşma yaptığı sırada, yüzleri kapalı 2 kişi terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın posterini açmaya çalışmıştı. Kongreye terör örgütü PKK'ya sempatizanlık besleyen Danimarkalı parlamento üyeleri de katıldı. SORUŞTURMA BAŞLATILDI HDP olağan kongresinde atılan sloganlar ve PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın posterinin açılması nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 'Terör Örgütü Propagandası Yapmak' suçundan soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında kimliği tespit edilen 4 kişi gözaltına alındı. HDP'YE DESTEK DANİMARKALI PKK SAVUNUCULARINDAN Sabah'ın haberine göre, terör sevici Danimarka Kızıl-Yeşil İttifak (Birlik Listesi) milletvekilleri Maria Temponeras ile Anne Hegelund kongrede yayınladıkları videoda, HDP'nin sözde barış ve adalet için mücadele ettiğini, bu nedenle desteğe ihtiyacı olduğunu söyledi. Milletvekilleri, "Şu anda dayanışmamız çok ihtiyaçları var. Başkan Erdoğan partimin yasaklanmasına çalışıyor. Binlerce milletvekili, belediye başkanı ve aktivist hapse atıldı ama barış, özgürlük ve adalet için mücadeleye devam ediyorlar" ifadelerini kullandı. ELEBAŞIYLA FOTOĞRAF PKK sempatizanları Maria Temponeras ile Anne Hegelund'un terörist elebaşısı Abdullah Öcalan'ın posterinin önünde fotoğrafları olduğu da ortaya çıktı. Kongrede aynı zamanda, PKK'nın Suriye uzantısı YPG'nin kadın kolu olan YPJ'nin toplantılarına katılan ve HDP savunuculuğuyla ön plana çıkan Birlik Listesi Dış Politika Sözcüsü Sören Söndergaard konuşma yaptı. Kongredeki terör sevici bir diğer isim ise PKK'nın Avrupa Birliği'nin terör örgütler listesinden çıkarılması ve terör örgütü YPG için yardım toplayan Danimarkalı Milletvekili Nikolaj Villumsen oldu.

1 yıl önce

Terör destekçisi HDP, travestilerin hormon ilaçlarını dert etti!

Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin gündeminde transların hormon ilaçları var. HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Meclis’e verdiği önergede, transların ilaçlara fahiş zamlar yüzünden erişemediğini ve bu konu hakkında bakanlığın görmezden gelip gelmediğini sordu. “HORMAN İLAÇLARINA ERİŞMEKTE GÜÇLÜK ÇEKİYORLAR” “Bir grup trans aktivist, hormon ilaçlarına erişememe sorunlarına dikkat çekmek amacıyla örgütlenip Hormona Erişim Kampanyası başlatmıştır. Transların sağlık alanında maruz kaldıkları hak ihlallerinden biri, hormona erişimde karşılaştıkları zorluklardır.” diyen Gülüm, sözlerini şöyle sürdürdü: “Translar özellikle cinsiyet uyum sürecinde son derece elzem olan hormona ulaşmakta büyük güçlük çekmektedirler. Bir yandan fahiş zamlar diğer yandan hormonların uzun süredir ne eczanelerde ne de ecza depolarında bulunmuyor oluşu, hormon tedavisini sürdüren veya hormon tedavisine başlayacak olan translar için kaygı verici bir durumdur. “İLAÇLARA YÜZDE 200’E VARAN ZAMLAR YAPILDI” Zira yapılan araştırmalar, hormona erişimin yaşam kalitesini artırdığını, depresyon, kaygı, stres ve öfke duygusunu azalttığını ortaya koymaktadır. Hormon stoklarının daralması ve derinleşen ekonomik krizle birlikte hormon ilaçlarına %200’e varan zamlar yapılmıştır. Artan enflasyon ve yoksulluk hormon ilaçlarına erişimi engellerken daralan stoklara çözüm üretilmemesi, transların temel özgürlük ve sağlık haklarının ihlaline yol açmaktadır. “TRANSLARIN SORUNLARI GÖRMEZDEN Mİ GELİNİYOR” Bu bağlamda; Hormon ilaçlarına yapılan fahiş zamlar temel sağlık hakkı ve ruh sağlığı hakkının ihlali değil midir? Yoksullukla mücadele eden translar, her geçen gün artan hormon fiyatlarını nasıl karşılayacaktır? Temel sağlık ihtiyacı olan hormon ilaçlarının ücretsiz erişimi için bir planlamanız olacak mıdır? Translar için hayati önemi bulunan hormon ilaçlarının temini konusunda yaşanan sorunlar görmezden mi gelinmektedir? Bulunmayan hormon ilaçların temini konusunda ne yapacaksınız? Sistemli bir ayrımcılık ve dışlanma olgusuyla ile mücadele etmek zorunda kalan transların sağlık sistemi içerisinde karşılaştıkları hak ihlallerinden ve bu ihlallerin yaşamları üzerindeki olumsuz etkilerinden haberdar mısınız? Ayrımcı sağlık politikalarının yarattığı sorunların çözümüne ilişkin somut adımlar atacak mısınız?”

1 yıl önce

Teslim olan PKK'lı örgüte nasıl katıldığını anlattı: HDP’nin piknik organizasyonundan PKK’ya

Terör örgütü PKK’nın sözde gençlik yapılanması olan DGH içinde faaliyet yürüten 14 şüpheli hakkında terör örgütü üyeliğinden iddianame hazırlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen ve HDP’nin gerçek yüzünü ortaya çıkaran soruşturma, 21 Ocak 2020 akşamı İstanbul Arnavutköy’de bir markete atılan molotofkokteyli ile başladı. İlçede çok sayıda eyleme katılıp PKK’ya eleman temin eden Ayhan E., Barış K., Cahit A., Cesur Y., Emrah E., Erdoğan Ö., Halil İ.B., Mahmut Ç., Merve Y., Murat M., Ramazan Ö., Ruken G., Sibel G. ve Zehra Y. güvenlik güçlerince takibe alındı. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nca ikna edilerek teslim olan PKK’lı N.Ç. itirafçı olup DGH’nin Arnavutköy yapılanmasını deşifre etti. KANCAYI TAKTILAR Yeni Şafak’ın haberine göre iddianamenin detaylarında, PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP’nin 2020 yılında İstanbul’dan kırsala eleman götürdüğü anlatılıyor. 14 Eylül 2020’de PKK’nın dağ kadrosuna katılan N.Ç., “18-19 Temmuz 2020’de İmrahor’a pikniğe gittik. Diğer partililerle 35 kişi olduk. Piknikte tanıştığım Barış K. ‘Örgüte katılmak istiyormuşsun. Kararın kesinse sana yardımcı olacağım’ dedi. PKK’ya katılana kadar her hafta ‘Örgüte katılmaya kararlı mısın’ diye mesaj attı” dedi. N.Ç.’nin anlattıkları, pikniğin örgüte eleman kazandırmak için yapıldığını ortaya koydu. Gitmeye karar verince Barış K.’ya ulaştığını anlatan N.Ç. uçakla Batman’a gittiğini, şehir milislerinin kendisini Cizre’ye, oradan da Suriye’nin Derik bölgesine götürdüğü bilgisini verdi.

1 yıl önce

AK Parti'den HDP ve Diyarbakır Barosuna Dohuk tepkisi! 'Türkiye'yi suçlamaları manidar'

AK Parti Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç, HDP ve Diyarbakır Barosunun, Irak'ın Dohuk ilindeki saldırıyla ilgili, henüz gerçek ortaya çıkmadan terör örgütünün sözcüsü sosyal medya hesaplarıyla birlikte Türkiye'yi suçlamalarının manidar olduğunu belirtti. Tunç, yaptığı yazılı açıklamada, Dohuk'taki saldırıyı kınayarak, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diledi. HDP ve Diyarbakır Barosuna tepki gösteren Tunç, "Henüz gerçek ortaya çıkmadan HDP ve Diyarbakır Barosunun, terör örgütünün sözcüsü sosyal medya hesapları ile birlikte Türkiye'yi suçlamaları manidar. Mehmetçik katliam yapmaz. Mehmetçik yaşam hakkını korumak için canı pahasına mücadele eder." ifadelerini kullandı. Mehmetçiğin hedefinde bebek katillerinin, masum kanı döken teröristlerin bulunduğunu vurgulayan Tunç, şunları kaydetti: "Dışişleri Bakanlığımız, katliamın gerçek faillerinin bulunması için gerekli iş birliğine hazır olunduğunu, Iraklı yetkililerin terör örgütünün propagandalarına itibar etmemeleri gerektiğini açıklamıştır. Diyarbakır, Hakkari, Van, Bingöl, Siirt, Şanlıurfa ve Batman barolarının, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve Dışişleri Bakanlığımızın gereken açıklamaları yapmalarına rağmen tek bir kaynaktan çıktığı anlaşılan, ülkemizi suçlayan açıklamaları büyük bir garabettir. Türkiye Cumhuriyeti ve onun kahraman Mehmetçiğini suçlayarak terör örgütlerinin söylem ve etkisi altında yapılan açıklamalar terör örgütlerinin sözcülüğüne soyunmaktır." ANKARA BAROSU'NDAN TEPKİ Ankara 2 No'lu Barosu yazılı yaptığı açıklamada Diyarbakır Barosu'nun yaptığı açıklamalara tepki gösterdi. Ankara Barosundan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: Kamuoyunun malumu olan bir kısım baroların milli güvenliğimiz ile ilgili hassasiyet gösteren hemen hemen her konuda takınmış olduğu ve alışkanlık haline getirdikleri Devlet ve Millet karşıtı söylem ve davranışlarının uzantısı niteliğinde olan Diyarbakır Barosu'nun açıklamasına karşı açıklama yapma zaruriyeti doğmuştur. Diyarbakır Barosu'nun, Irak'ın Dohuk Vilayeti'nin Zaho ilçesinde gerçekleşen olay ile ilgili yapmış olduğu açıklama tamamen provokatif amaçlı ve terörün siyasi amaçlarına hizmet eder nitelikte ve Barolara kanunca verilmiş olan görevlerin suistimali niteliğindedir. Avukatlık Kanununda Baroların asli görevleri arasında yer alan "İnsan Haklarının SAvunulması ve Korunması" görevi, bahsi geçen Baro tarafından terör örgütü propagandası yapmak amacıyla kötüye kullanılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından bahsi geçen olayla, Devletimizin ve Silahlı Kuvvetlerimizin hiçbir bağlantısının bulunmadığı net ve açık şekilde belirtilmiş olmasına rağmen; Diyarbakır Barosu'nun hayali coğrafyalar üzerinden, hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan gerçeğe aykırı beyanlar ile her fırsatta olduğu gibi bu kez de terör örgütü PKK'nın sözcülüğünü yaptığı son derece açıktır. Avukatlık Kanu'nun ilgili maddelerinde milli güvenliğin gerektirdiği hallerde Baroların faaliyetlerine yönelik düzenlemeler dikkate alınarak, bu düzenlemelerin muhatabı olan kurum ve kuruluşları kanundan doğan yetkilerini kullanmaya davet ediyor, terör örgütü propagandası yapan ve cezai sorumluluğu bulunan Diyarbakır Barosu Yöneticileri hakkında yasal sürecil başlatılması hususunun takipçisi olacağımızı bildiriyoruz. Barolar ve meslek üst kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliği, yasal dayanaklarını Anayasa'dan alan kuruluşlar olup milli konularda net bir şekilde devletinin yanında olmaları gerekmektedir. Diyarbakır Barosu ve açıklamasına destek veren bir kısım baroların milli konularla ilgili sürekli yapmış oldukları provakatif beyan ve davranışlarının karşısında duran Ankara 2 Nolu Barosu, devletinin ve milletinin yanında olmaya devam edecektir.

1 yıl önce

Muş’ta Evlat Nöbeti: HDP çocuklarımızı götürdü PKK'ya verdi. Çocuklarımızı alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız. Bu Kürt davası değil

Çocuklarına kavuşma ümidiyle Diyarbakır annelerinin başlattığı eyleme destek veren aileler, her hafta çarşamba günü yaptıkları eylemi devam ettirdi. HDP il binası önünde bir araya gelen aileler, "Halk düşmanı parti", "Evlatlarımızı vereceksiniz", "Ha HDP ha PKK", "Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir", "Halkı dolandıran parti", "Yavrumu verin bana", "Anneler direniyor", "Artık yeter yakamızdan düşün" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" yazılı pankartlar açtı. Aileler, çocuklarına teslim olmaları yönünde çağrıda bulundu. Baba Şemsettin Özcan, gazetecilere, HDP'nin önünde başlattıkları eylemlerini çocuklarına kavuşuncaya kadar sürdüreceklerini söyledi. Çocuklarını HDP'den istediklerini dile getiren Özcan, "HDP çocuklarımızı götürdü PKK'ya verdi. Çocuklarımızı alıncaya kadar buradan ayrılmayacağız. Bu Kürt davası değil. Çocuğumu istiyorum, alıncaya kadar eyleme devam edeceğiz." diye konuştu. Oğluna teslim olması çağrısında bulunan Özcan, "Çocuklar sesimizi duyuyorsanız gelin teslim olun. Orada bir yuvanız yok." dedi. Anne Gülbahar Teker ise HDP önünde beklemeye devam edeceklerini dile getirerek, "Çocuklarımıza sesleniyorum, herkes gelsin teslim olsun. Yaklaşık 2 senedir Diyarbakır'da, burada sizi bekliyoruz. Ben hastayım, kimse yok bize sahip çıksın. Gel bize sahip çık. Seni bekliyorum. Bayram bize zehir oldu. Çocuklarımız dağda ölmesin. Gelsin teslim olsunlar. Yeter artık." ifadelerini kullandı.

1 yıl önce

Ahmet Şık’ın eşi Yonca Verdioğlu, HDP/PKK destekçisi Alman vakfını yönetiyor!

Devlet düşmanlığı yaparak Gezi darbesini savunan, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde polise saldıran Ahmet Şık’ın eşi Yonca Verdioğlu’nun terör destekçisi Alman vakfında çalışması, yeniden sosyal medyanın gündemine oturdu… Alman Yeşiller Partisi ile doğrudan bağı bulunan dernek partinin Türkiye’deki kolu olarak faaliyetler yürütüyor. Alman Yeşiller Partisi ise son dönemlerdeki tüm seçimlerde Avrupa’da HDP’ye oy toplamak için gösterdiği çaba ve attığı adımlarla biliniyor. Alman istihbaratıyla ilişkili olan ve özellikle Almanya’da yaşayan Türk kökenli Kürt vatandaşlarla da yakından ilgilenen Heinrich Böll Derneği’nin sorumlularından biri de Ahmet Şık’ın eşi Yonca Verdioğlu. HDP ile olan ilişkisi aşikâr olan vakıf, HDP ve PKK hakkında belli dönemlerde detaylı çalışmalar yaptı. Vakfın yaptığı bazı yayınlar ve organizasyonlar: -2014 Gezi ve Türkiye konferansı – 2014 Kadınlar Barış İstiyor Projesi -2015 Soykırımın Yüzüncü Yıldönümü Sonrası Ermeni-Türk İlişkileri Konferansı
-2019 Diyarbakır’da LGBTI’liler Projesi.
-2019 Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi deneyimi
-2014 Vahşi Kürdistan Klişeleri. -2017 Trans Anma Günü.
-2014 PKK, terör örgütü listesinden çıkarılabilir açıklaması 2016’da yine Heinrich Böll Vakfı desteği ile İstanbul’da, sözde Ermeni soykırımı temalı bir fotoğraf sergisi düzenlendi. Serginin sahibi Aris Nalcı. Aynı Aris Nalcı, Asala mensubu olan ve Esenboğa havalimanında terör saldırısı sonucu 9 kişiyi öldüren Levon Ekmekçiyan anmasına destek veriyor.

1 yıl önce

Meral Akşener'in HDP bilmecesi: PKK'yı meşrulaştırmaya mı çalışıyorlar?

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken 6'lı masanın yol haritası da her geçen gün kendini belli ediyor... Sık sık HDP ile işbirliği yapan CHP'ye şimdi bir de İYİ Parti eklendi.  Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ın sık sık 6'lı masaya yol çizdiği ve kendi ekibini de seçimlerde 6'lı masaya destek vermesi için hazırladığını yazdı. Övür, İYİ Parti lideri Meral Akşener'in HDP'ye yanaştığını ancak PKK damgasından korktuğunu belirtti. İşte Övür'ün o yazısı: Millet İttifakı'nın ve doğal olarak 6'lı masanın en büyük sancısı, hiç kuşkusuz İyi Parti ile HDP'yi yan yana getirememek. HDP olmadan bu masanın seçim kazanma ihtimali yok. 
Bu yüzden masacılar, HDP'yi masanın içinde sayıyor... Ama HDP kendisini PKK'dan ayrı bir yere koymadığı için de üstlenemiyorlar. Birkaç yıldır, başta CHP ve İyi Parti bu siyasi sancıyı gidermek için canhıraş bir çaba harcadı ve halen de harcıyor. Ama iki siyaset mühendisinin, Meral Akşener ve hükümlü Selahattin Demirtaş'ın çabaları çok daha dikkat çekici. Demirtaş'ın kahvaltıda muhabbetiyle başlayan bu sürece Akşener'in cevabı biraz geç de olsa etkili oldu. İyi Parti içinde HDP üzerinden parazit yapan iki siyasi aktör, Koray Aydın ve Yavuz Ağıralioğlu'nu pasifize ederek geri plana itti. İkisinin de sesi çıkmadı. Bugünlerde yine yoğun çaba var. Demirtaş üst üste 6'lı masayı dizayn edecek açıklamalar yaptı. Onları uyardı, yol gösterdi. Onları fırçalarken, kendi kitlesini de onlarla birlikte olmaya hazırladı. Son dönemdeki çıkışları sadece kendi adaylığına altlık oluşturan çıkışlar değil. Demirtaş'ın "PKK silah bırakmalı" demesi de hayatı boyunca hatırlamadığı Çanakkale şehitlerini hatırlaması da sadece İyi Parti'ye mesajdan öte bir şey değil. Akşener de onu yalnız bırakmıyor. O mesaja Samsun'da bir esnafın, "Diyarbakır annelerinin çocuklarının geri dönmesi için aracı olun" sözleri üzerine şöyle cevap veriyor: 
"Enteresan... Ben bunu desem PKK'lı olur çıkarım. Türkiye'de sizlerin bunu istemeniz gerekiyor. Sizinkisi muhteşem bir öneri." HDP bu mesajı nasıl okur dersiniz? Çözüm süreçlerini heba eden, ABD'nin aparatı olan ve bitme noktasına gelen PKK'ya bundan daha büyük can suyu olabilir mi? Bunu söyleyen, "stajyer" de olsa eski bir İçişleri Bakanı, önce "Ülkücü Asena" sonra milliyetçi-merkezci bir siyasi aktör. Şimdi PKK'ya aracı olmak istiyor ama PKK'lı denilecek diye korkuyor
Bir tarafta HDP oyları için PKK'yı bile acemice meşrulaştıran siyasetçiler, öte tarafta daha dün dünyaya tahıl koridoru açarak nefes aldıran, küresel zirvelerde ürettiği siyasetle gündem belirleyen siyasetçiler var. Sizce Türkiye hangisini hak ediyor

1 2 ... 60 61 62 63 64 65 66 ... 111 112