01 Mayıs Çarşamba 2024
2 yıl önce

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, ASELSAN'ın yabancılara satılacağına yönelik iddiaları yalanladı

Kocaeli Sanayi Odası tarafından Kocaeli Kongre Merkezi'nde düzenlenen SANTEK Dijital Fuarı'nın açılışı ile Kocaeli Savunma Sanayi İl Buluşması'na katılan Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, ASELSAN'ın satılacağına yönelik iddialara cevap verdi. Gazetecilere açıklamada bulunan Demir, "Gündemdeki iddialar nedir? Kim yapmış? Nasıl yapmış? Gerçekten biz şaşırıyoruz. Bu yine bir dezenformasyonun bir parçası. ASELSAN malumunuz Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'nın çoğunluk hissesine sahip olduğu bir şirket. Yüzde 25'i halka açık bir şirket. Vakfımızın bir şirketi. Büyük savunma sanayi şirketlerimizin çoğu ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN; bunların büyük hisseleri Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'na ait. ASELSAN'ın olsun, TUSAŞ'ın olsun, HAVELSAN'ın olsun, çeşitli ülkelerde ve ülkemizde de ortaklıkları ve alt şirketleri var. Durum bu. Bu açıklamayı yapma gereği bile bana biraz tuhaf geldi" diye konuştu. 'BİZ YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ' ASELSAN'ın borsada halka açık şirket olduğunu kaydeden Demir, "Bu şirket hakkında yapılacak herhangi bir spekülasyonun gerçekten çok önemli ve ciddi sonuçları olur. Zaten ASELSAN yasal olarak da Kamuyu Aydınlatma Platformu'na herhangi bir hareketini bildirmek zorunda. Bu dezenformasyon meselesi gerçekten, savunma sanayi konusunda da siyasete alet edilmemesini kaç kere söyledik. Biz yolumuza devam ediyoruz. Şirketlerimiz teknoloji alanında, savunma sanayi alanında çalışmalarına devam ediyorlar. Bu arada tabi ki ortaklıklar yapıyorlar. Çeşitli alt şirketler kuruyorlar. Çeşitli ülkelerde yapılanmaları devam ediyor. Normal profesyonel şirketlerin çalışmalarının gerektiği gibi çalışıyorlar. Bu konuda söyleyeceklerimiz bunlar" dedi. Savunma sanayi il buluşmalarını da değerlendiren İsmail Demir, "Çok çeşitli illere gittik ve gitmeye devam edeceğiz. Türkiye'nin bütün kabiliyetlerinin bu sanayi ve teknoloji yolculuğumuzda, ileri teknolojiler yolculuğumuzda masada olması gerekiyor. Genç bir sanayi altyapımızın savunma sanayi özelinde yapacağı katkılar da çok önemli. Onun için kabiliyetleri yerinde tespit etmek, yerinde görmek, onlarla beraber belirli hedeflere doğru yürümek ve teknoloji derinliğimizi, yeni buluşları, inovatif yaklaşımları hep beraber hayata geçirmek durumundayız. Bu bir anlamda Türkiye'nin bir yolculuğu. Bunda da bütün varlığımız, bütün kabiliyetlerimizin masada ve alanda olması gerekiyor. Onun için geniş ölçüde bir tarama yapıp, şirketlerimizle el ele çalışıp, olası bütün kabiliyetleri, mümkün olan en ileri seviyede desteklemek, hayata geçirmek ve kullanmak istiyoruz. Bu tabi sadece sanayi buluşması olmuyor. Aynı zamanda gittiğimiz yerlerde üniversitelerimizde gençlerimizle de buluşuyoruz. 7'den 77'ye bütün insan kaynağımızın bu konuda yetkinliklerini ortaya koyması gerekiyor. Bunu koyduğumuzda da çok daha güzel işler yapacağımıza inanıyorum" diye konuştu.

2 yıl önce

Diyanet İşleri Başkanlığı "personele zorla kitap aldırıldığı" iddiasını yalanladı

Açıklamada, Başkanlığın, din görevlilerine yönelik okuma, yorumlama ve müzakere faaliyetlerinin geliştirilerek devam ettirilmesini, din hizmetlerinin verimliliğinin artırılmasının vazgeçilmez bir unsuru olarak gördüğü ifade edildi. Bu çerçevede, bu yıl ülke genelinde din görevlilerine yönelik hayata geçirilen "Kitap Oku-Yorum" projesi kapsamında, her ay için bir kitabın belirlendiği hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi: "Kitaplar, din görevlilerimiz ve vatandaşlarımızın istifadesine sunulmak üzere cami kitaplıklarına ve kütüphanelerine kazandırılmaktadır. Ayrıca, din görevlilerine kitap satışı zorunlu tutulmamakta, bu konuda gönüllük esasına göre hareket edilmektedir. Kitaplar, piyasa fiyatlarına oranla son derece uygun ve kampanyalı fiyatlarla il ve ilçe müftülüklerimize ulaştırılmaktadır. Kitapların maliyetlerinin farklılık arz etmesi ise baskı kalitesi, sayfa sayısı ve basıldığı dönemdeki kağıt maliyetleri ile yakından ilgilidir. Konunun yazar isimleri üzerinden değerlendirilmesi ise yanlış ve yanlı bir tutumdur." "ALİ ERBAŞ, BURHAN İŞLİYEN VE İBRAHİM KALIN TELİF ÜCRETİ ALMADI" Açıklamada, proje kapsamında, kitapların toplu basımı ve gönderiminin hedef kitlenin daha hızlı, rahat ve uygun maliyetlerle kitaplara ulaşabilmesini sağlamaya yönelik idari bir tedbir olduğu ve kar amacı güdülmediği vurgulanarak, şu bilgiler verildi: "Proje hazırlık safhasında okunacak kitaplar belirlenirken yazarlara bilgi verilmemiştir. Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız Dr. Burhan İşliyen ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bahsi geçen eserlerde telif ücreti almayarak, 'bila bedel' olarak eserlerini Başkanlığımıza devir ve temlik etmişlerdir. Bu sebeplerle, personele gönderildiği iddia edilen yazının telif ücreti almak suretiyle eser sahiplerine para kazandırmaya yönelik olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Projede okunacak kitapların içeriğinden Başkanlığımızca icra edilecek sınav ve mülakatlarda soru sorulması hususunun din görevlilerinin kitap okuma ve müzakerelerine katılımlarının teşvik edilmesi amacının dışında yorumlanması ise son derece üzücüdür."

2 yıl önce

AK Parti’den ekonomik OHAL iddialarına yanıt: Saçma sapan bir iddia

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, CNN Türk canlı yayınında Dicle Canova'ın gündeme dair sorularını yanıtlıyor. Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başlıkları şöyle: ASGARİ ÜCRET NE KADAR OLACAK VE NE ZAMAN AÇIKLANACAK? Çalışma Bakanlığımız beklentileri tespit etti. Nihayetinde müzakere sonucudur. Herkesi tatmin edecek, hakkaniyetli bir Asgari Ücret tespiti olacaktır. 4 BİN TL ÜSTÜ MÜ? Bunu tam olarak söylemek mümkün olmaz. Beklentiler çerçevesinde bunu belirleyeceğiz. İnşallah herkesin tatmin olduğu bir rakam olacak. Benim de gönlüm geçen senekinin üstü ama reel rakamları konuşmak lazım. İşçi kesiminin de taleplerini karşılayacak bir asgari ücret ortaya çıkacaktır. EKONOMİK OHAL İLAN EDİLEBİLİR İDDİASI Saçma sapan iddiadır, böyle bir şey söz konusu olamaz. Serbest pazarın koşullarından taviz verilmeden devam eder. Ancak bugün de bir operasyondan bahsediliyor, stokçuluğa karşı ortada dolaşanlara karşı da hükümet her türlü tedbiri alır. Kimsenin aklından OHAL geçmesin.

2 yıl önce

Emniyet hakkında suç duyurusunda bulunmuştu! CHP’li Engin Özkoç, organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in iddiasını dillendirmeye devam ediyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından sonra doların düşmesiyle ekonomi provokasyonu duvara toslayan CHP’li Engin Özkoç, organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in iddiasını dillendirmeye kaldığı yerden devam ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, Kolombiya iddialarıyla ilgili CHP’li Engin Özkoç hakkında suç duyurusunda bulunacağını duyurmasına rağmen mafya liderinin mesnetsiz iddialarını tekrar tekrar gündeme getiriyor. Organize suç örgütü elebaşının iddialarını dillendiriyor CHP’li Özkoç sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “T.C. Savcılarını göreve çağırıyorum! Kolombiya devletinin, gazetecinin soruları üzerine verdiği ve Bakan Soylu'nun "gerçek belgedir" dediği belgede konteyner numaraları var. Kolombiya’da operasyonla ele geçirilen 4 ton 900 kilo kokain hangi şirkete geliyordu? Gereği yapılmalı!” diyerek organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in iddialarını dillendirerek bir skandala imza attı. Emniyet Genel Müdürlüğü’ünden suç duyurusu Emniyet Genel Müdürlüğü, Kolombiya iddialarıyla ilgili CHP’li Engin Özkoç hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklamıştı.

2 yıl önce

Rusya'dan gelen 'Türk askeri Suriye'den ilk fırsatta ayrılacak' iddiasına yalanlama geldi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandır Lavrentiyev'in, Nursultan'daki Astana formatı toplantısı sonrası yaptığı, "Toplantıdaki Türk temsilciler ilk fırsat oluştuğunda Türk askerinin Suriye'den ayrılacağını söyledi" açıklaması Ankara tarafından yalanlandı. Hürriyet'e bilgi veren kaynaklar, Türk askerinin öncelikle Suriye'de sınır hattındaki bölgelerde bulunmasının Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedefleyen terörist yapılanmalara karşı olduğunu ifade etti. Her Suriye toplantısında Türkiye'nin Suriye'den çekilme şartlarının muhataplara açık ve net şekilde bildirildiğini vurgulayan kaynaklar, buna rağmen bazı kesimlerin "Son derece açık mesajları" bilinçli olarak farklı yorumlanabilecek şekilde aktarmayı sürdürdüğüne dikkat çekti. BU MESAJLAR VERİLDİ Türkiye'nin Suriye'den çekilme şartları ise şöyle sıralandı: 1- Suriye'de her kesimin hakkını koruyacak şekilde yeni anayasa üzerinde tüm tarafların mutabık kalması. 2- Her kesimin özgürce katılabildiği bir seçim sisteminin oluşturulması. 3- Bu seçim sonrası meşru hükümetin kurulması. 4- Meşru hükümetin Türkiye-Suriye sınır hattında Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedef alan terörist yapılanmaları ortadan kaldırması ve bunu pratikte hayata geçirmesi. Yetkililer bu 4 şartın yerine getirilmesi durumunda Türk askerinin Suriye topraklarında bulunmasına dair gerekçelerin ortadan kalkacağını belirterek, "Nursultan'daki toplantıda da katılımcılara verilen mesajlar bunlardı" bilgisini verdi. Rusya bağlantılı Sputnik internet sitesi, Lavrentiyev'in, "Görüşmelere katılan Türk temsilciler Rus tarafına, ilk fırsat oluştuğunda askerlerinin Suriye'den ayrılacağına dair güvence verdiklerinin ifade etti" dediğini iddia etmişti.

2 yıl önce

PKK iddianamesinde İBB detayı! Bazı örgüt sempatizanlarının İBB'de işe başladığı da iddianamede yer aldı

Star’ın haberine göre; Sözde vaazlar vererek halkın dini duygularını sömürdüler, terör propagandası yaptılar, elemanlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde istihdamını sağladılar... Bu iddialar, Din Adamları Yardımlaşma Derneği'ne yönelik soruşturmada yer aldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca terör örgütü PKK'nın uzantısı olduğu gerekçesiyle 23 dernek üyesi hakkında başlatılan soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede derneğin amacının Kürt kökenli vatandaşların dini inanç ve duygularını sömürmek, bu yolla örgüte sempati duymalarını sağlamak olduğu belirtildi. Bunun için sözde din adamı görünümlü örgüt üyelerince vaazlar verildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhinde propaganda yapıldı. Toplantılara zaman zaman Kandil'den gelen örgüt yöneticileri de katıldı. "İBB'DE İŞE BAŞLADILAR" İDDİASI Derneğin kamu kuruluşlarına sızma çalışmalarına da iddianamede yer verildi. Sözde din adamlarının, dernek referansıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gassal olarak girmesi sağlandı. İddiaya göre, maaşlarının bir kısmını derneğe aktarıyor, dolaylı olarak teröre destek veriyorlardı. Zanlılar, İBB'nin yardım amaçlı verdiği alışveriş kartlarını terörist ailelerine dağıtmakla da suçlanıyor. "Dernek yöneticileri referans oldu İBB'ye gassal olarak alındım" ŞÜPHELİ İFADESİ: "Benim İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gassal olarak alınmamda DİAYDER dernek yöneticileri referans olmuşlardır. Benimle birlikte o dönemde 6 kişi daha DİAYDER derneği öncülüğünde işe alındı. Birlikte işe girdiklerim maaşlarından bir kısmını DİAYDER'e vereceklerini söylüyorlardı." Dernek, Diyanet'in camilerine gitmeyin bildirisi yayınlamış İddianamede derneğin 2013'te örgüt elebaşı Abdullah Öcalan'ın talimatıyla yürüttüğü faaliyetlere de değinildi. "Diyanet'in camilerine gitmeyin" çağrısıyla bildiri yayınlandığı hatırlatıldı. 335 SAYFALIK İDDİANAME Tüm tespit ve delillerin yer aldığı iddianame 335 sayfa tuttu. 23 sanık hakkında istenen ceza istemi belli oldu. İddianame İstanbul 14. ağır ceza mahkemesine gönderildi. Yargılama süreci, "terör örgütü üyeliği" başta olmak üzere pek çok suçlamayla önümüzdeki günlerde başlayacak.

2 yıl önce

Cumhuriyet Savcısı İBB'ye alınan şahısların terörle bağlantısını tek tek saptadı. İddianamede, DİAYDER üzerinden İBB'ye giren bazı kişilerin aldıkları maaşları terör örgütü PKK’ya aktardığı yer aldı

aydinlik.com.tr’nin haberine göre; Terör örgütü PKK bağlantılı DİAYDER’e yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede önemli ayrıntılar yer aldı. İddianamede şüphelilerin PKK/YPG terör örgütüyle bağlarına ilişkin eylemleri aktarılırken İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bazı şüphelilerin buradan aldıkları maaşlarından belirli bir bölümü örgüte aktardığı kaydedildi. İddianamede ayrıca şüphelilerin, Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen yardım kolileri ve market alışveriş kartlarını, terör örgütünün sözde sorumlularının yakınlarına dağıttıkları belirtildi.  PKK terör örgütünün derneklerinden olan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (DİAYDER) yönelik hazırlanan iddianamede PKK’lılarla İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki ilişki de mercek altına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 23 şüpheli hakkında hazırladığı iddianamede şüphelilerin eylemleri tek tek sıralandı. İddianamede şüpheliler arasında yer alan Ekrem Baran’a ilişkin, “Şüphelinin dosya kapsamına yansıyan suç unsuru görüşmelerden anlaşıldığı üzere DİAYDER aracılığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne Gassal olarak çalışan Mehmet İnan’ın aldığı maaş üzerinden derneğe ödemesi gereken fiyat üzerinden derneğin saymanı ve dosya şüphelisi Rıza Oğur'a talimat verdiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen yardım kolileri ve market alışveriş kartlarının organizasyonunda yer aldığı” ifade edildi. ‘DESTEK İÇİN KOBANİ’YE GİTTİ’ İddianamede yer alan bir başka şüpheli Rıza Oğur’la ilgili olarak, şüphelinin DİAYDER isimli dernekte sayman olarak görev yaptığı bilgisi verilerek, “Dernek adına yürütülen parasal konuların takibinin şüpheli tarafından yapıldığı, derneğin yönlendirmesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde gassal olarak çalışan Mehmet İnan’ın aldığı maaş üzerinden ödeyeceği miktar ile ilgili şüpheli ile görüştüğü, Rıza Oğur’un da dernek başkanı Ekrem Baran'a konuyu ilettiği ve alınan talimat doğrultusunda hareket ettiği, Kobani ya da diğer adıyla 6-7 Ekim olayları olarak bilinen olaylar öncesinde ve esnasında YPG terör örgütüne destek olmak amacıyla 3 gün boyunca Kobani sınırında bulunduğu, Ramazan ayı dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden DİAYDER'e verilen yaklaşık 300 adet 100-150 TL tutarındaki market alışveriş kartlarının DİAYDER başkanı Ekrem Baran tarafından üyelere dağıtıldığı” kaydedildi. İddianamede şüphelinin PKK/KCK terör örgütünün Yunanistan'da bulunan Lavrion kampında faaliyet yürüten Davut Özmen isimli örgüt mensubunun abisine alışveriş kartlarını teslim ettiği belirtildi. ALDIĞI MAAŞLA DERNEĞE YARDIM İddianamede şüpheli sıfatıyla yer alan Mehmet İnan’a ilişkin olarak da dikkat çeken ayrıntılar yer aldı. DİYADER irtibatıyla şüphelinin Büyükşehir Belediyesine gassal olarak görev yaptığı bildirilen iddianamede, şüphelinin dernek başkanı Ekrem Baran ve dernek saymanı Rıza Oğur arasında yapılan görüşmede aldığı maaş üzerinden derneğe düzenli olarak para yardımında bulunduğu, söz konusu durumu da kolluk ifadesinde ikrar ettiği bildirildi.  DİAYDER ARACILIĞIYLA İŞE ALINDI İddianamede Aydın Ayhan isimli şüphelinin de Büyükşehir Belediyesi bünyesinde gassal olarak görev yaptığı, işi bizzat kendisinin bulduğunu beyan etmesine rağmen Mehmet İnan'ın alınan kolluk ifadesinde DİAYDER aracığıyla kendisi ve Aydın Ayhan'ın belediyede işe aldığını beyan ettiği, şüphelinin savcılık ifadesinde derneğe ticari amacıyla bir iki kez gittiğini beyan etmesine rağmen açık kaynakta yapılan eylem ve etkinliklere yoğun katılım gösterdiğinin tespit edildiği ifade edildi.  ‘ÖRGÜTÜN EYLEMLERİNE KATILDI’ İddianamede Fevzi Barış’ın da 25 Eylül 2014 tarihinde DEAŞ ile YPG arasında yaşanan çatışmalar sebebi ile terör örgütüne destek olmak amacıyla Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine heyet ile birlikte gittiği belirtildi. Söz konusu durumun HTS konum bilgisi ile de örtüştüğü bildirilen iddianamede, “Şüphelinin 22 Ekim 2014 tarihinde terör örgütüne destek olmak amacıyla sınır nöbeti eylemlerine katıldığı, 30 Ocak 2016 tarihinde silahlı terör örgütünün öz yönetim ilan etmesine müteakip başlatılan hendek ve barikat operasyonlarının durdurulmasına yönelik sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında DİAYDER derneği içerisinde direniş orucu eylemlerine aktif bir şekilde katıldığı, şüpheli hakkında uygulanan CMK 135 tedbirinde tespit edildiği üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden temin edilen market yardım kartlarının dağıtılması amacıyla dernek başkanı tarafından kendisine verilen kartların dağıtımını yaptığı” vurgulandı. İŞE ALINMADIĞI İÇİN DERNEKLE ARASI BOZULDU Hasan Karahan isimli şüphelinin de DİAYDER bünyesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Gassal olarak ya da imam olarak alınmaması sebebiyle dernek yöneticileri ile anlaşmazlığa düştüğü ve yöneticilerden uzaklaştığını, yaptığı görüşmelerde dernek yönetimini savcılığa şikayet edeceğini söylediği ifade edildi. Şüphelinin söz konusu durumu birçok şahıs ile görüşerek aynı içerikte beyanlarını tekrarladığı, kolluk ve savcılıkta alınan ifadesinde ise söz konusu durumları inkar ederek suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarda bulunduğu belirtilen iddianamede, şüphelinin ikili anlaşmazlıklar ve şahsi menfaatler sebebi ile dernekten uzaklaştığı, ancak derneğin iç yapısı, amacı ve ideolojisinden haberdar olduğu, dernekten istifa ettiğine ilişkin dilekçe içeriğinde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından dernekten imamlar alındığı halde kendisinin haberdar edilmeyerek adaletsizliği gördüğü için istifa ettiğine ilişkin kendi el yazısı ve imzasının bulunduğu belirtildi.  Fahrettin Ülgün isimli şüpheliye ilişkin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen market alışverişi kartlarının şüpheli tarafından 10 Mayıs 2021 tarihinde gerçekleşen görüşmeden anlaşıldığı üzere 2021 yılının Nisan ayında Şırnak kırsalında gerçekleştirilen operasyon neticesinde yaralı olarak ele geçirilen örgütün Botan saha sorumlusu Özgür Gabar kod adlı Fırat Sişman'ın babasına teslim edildiği kaydedildi.  'GİZLİ PROTOKOL' GEREĞİ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame ile ilgili olarak Aydınlık’a bilgi veren kaynaklar Yerel seçimler öncesinde CHP ile HDP arasında gizli bir anlaşma olduğunu, HDP’nin CHP’ye bu anlaşma uyarınca destek verdiğini hatırlatarak gelişmeyi şöyle yorumladılar: “CHP ile HDP arasında gizli bir protokol var. Bunu hem genel merkez hem de İstanbul il örgütü bilir. Bu protokolde HDP’ye işe almada verilecek kontenjanlar, belediyeye ait kuruluşların (otopark, büfe, terminal yönetimi, …) paylaşılması, belediye şirketlerinin yönetimleri, … gibi birçok konu var. HDP uyarıldığı için üst düzeydeki atamaları daha dikkatli yaptılar. Hemen açığa çıkacak isimlerden kaçındılar. Ama iyi incelenirse hepsi açığa çıkar. Yaşananlardan CHP’liler de rahatsız. Belediye başkanının kendilerinden olmasına rağmen işe alımlarda ve atamalarda HDP ve İyi Parti’nin etkili olduğunu söylüyorlar.” 'BİZİM İÇİN YETERLİ DEĞİL' İddianamede şüpheli Hasan Karahan ile T.Ö. arasında geçen telefon görüşmesi de dikkat çekti. İddianameye yansıyan görüşme şöyle: Hasan Karahan: Hacı amca gördün mü DİAYDER’deki imamlar bana nasıl hainlik ettiler. T.Ö. : Neden? Hasan Karahan: Geçen sene bir sürü imam aldılar. Mesela Mele Ekrem (Ekrem Baran) zengin fakat kendine maaş bağlamış. Nuri Aslan (Mehmet Emin Aslan) katrilyonluk fakat belediyede görünüyor. Ben Mele Nuri’ye söyledim siz bana hainlik yaptınız diye Mele Rıza (Rıza Oğur) diyor ki sen Arnavutköy’e gitmişsin, ben de dedim ki ben buraya okumaya geldim. T.Ö. : Evet. Hasan Karahan: Burada Ahmet Hani Derneğini kurduk elli bin yardımda bulunduk. Ben de Kürt’üm yani oraya hep cahilleri almışlar. Ben doğruları konuştuğum için beni almadılar peki bunlar nasıl cennete gidecekler? T.Ö. : Benim bildiğim maaşlarını alıp Mele Rıza’ya veriyorlar. Ne kadar doğru bilmiyorum fakat öyle diyorlar. Hasan Karahan: Hayır ben tehdit etmiyorum. Ben dile getirip onları rezil edeceğim. Ben onlardan korkmuyorum.  T.Ö. : Mesele korkmak değil. Daha iyi nasıl hizmet edebiliriz. Ben konuşurum Mele Ekrem ile. Hasan Karahan: Vallahi bilmiyorum bana büyük hainlik yaptılar her yerde anlatacağım. Şu an telefonda anlatılmaz oraya aldıkları 20 kişi. T.Ö. : 20 değil. Hasan Karahan: Biliyorum 13 Mele Rıza dedi. T.Ö. : Biz Belediye Başkanıyla konuşup 40’a çıkaracağız yeterli değil Kürtler için.

2 yıl önce

Kılıçdaroğlu’nun ‘dinlenme’ iddiası... Ömer Çelik: Bilgi, belge yok… Tipik bir fitne siyasetidir

İşte AK Parti Sözcüsü Çelik'in açıklamalarından satır başları: Bugün büyük oranda ekonomi ile sunumlara MKYK toplantımızı ayırıyoruz. Kapsamlı bir şekilde MKYK politikalarımızın değerlendirmeleri yapılacak. Diyarbakır annelerinin nöbeti devam ediyor. 33 anne evladına kavuştu. İnşallah hepsinin evladına kavuştuğu günleri görmeyi diliyoruz. 181 TERÖR EYLEMİ ENGELLENDİ Terörle mücadele konusunda bölgemizdeki son gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bazı ülkelerin savunma bütçesi adı altında terör örgütlerine ayrılan payları dikkatli bir şekilde takip ediyoruz. Kamuoyunun duyduğu, duymadığı toplamda 181 terör eylemi engellenmiştir. Bazı devletlerin bazı siyasi projeleri terör örgütleri vasıtasıyla hayata geçirmek için çirkin mücadeleyi sürdürdüğünü görüyoruz.Bölgede siyasi projelere karşı da mücadele veriyoruz. Bölgemizi demir kafeslere sokmaya çalışanlara karşı da güçlü bir iradedir. Petrol bölgelerine yerleşmeye çalışıyorlar. PYD/PKK/YPG terör örgütüne destek verenlerin DEAŞ'la mücadele adı altında hangi petrol bölgelerine yerleşmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bu siyasi şebeke faaliyetlerine karşı kurumlarımız gereken değerlendirmeleri yapıyor. PKK da DEAŞ da bölgenin bütün halklarına, herkese düşmandır.   ERMENİSTAN'LA NORMALLEŞME SÜRECİ Cumhurbaşkanımız arşivlerin açılmasını, tarihçilerin çalışma yapmasını istemişti. Ermenistan, bu arşivlerin açılması meselesine yaklaşmadı. İkinci Karabağ savaşıyla işgalin sona ermesinden sonra Cumhurbaşkanımız ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev bir vizyon ortaya koydular. Saldırgan politikalardan vazgeçmesi kaydıyla Ermenistan'ın da dahil olabileceği söylendi. Bu bölge için de fırsattır. Cumhurbaşkanımızın en büyük hassasiyeti Azeri kardeşlerimizin bu normalleşme sürecine olumlu bakmasıdır. Sayın Aliyev olumlu baktğı için bölgedeki tansiyonu düşürmek için Türkiye bu adımları atıyor. Serdar Kılıç özel temsilci olarak atandı. İlk adım belki 2019'da kesilen Türkiye - Erivan charter uçuşları olabilir. Umarız ki Ermenistan işgalci politikalardan vazgeçer. YUNANİSTAN YALAN PROPAGANDASI İLE TÜRKİYE'Yİ SUÇLUYOR Hem Frontex'in ve Yunanistan'ın ortaya koyduğu geri itmeler göçmenleri ölüme itmektir. Silah sıkıyorlar, zıpkınla botları delmeye çalışıyorlar. Birçok ülke Yunanistan'a sessiz kalıyor. Yunanistan'ın saldırgan davranışı göç rotasının değişmesine yol açtı. İnsanlar daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalarak ölüme itilmiş oluyor. Yunanistan yalan propagandası ile Türkiye'yi suçluyor. Bizzat başbakan yapıyor bunları. Bunların hiç bir temeli yok. Göçmenlere yönelik yakalama yapmıyorlar. Sadece geri itmelerle kim varsa o botlarda Yunanistan onları kasten ölüme sürüklüyor. Halen bir tek eleştiri bile ortaya çıkmamıştır Yunanistan'la ilgili. UKRAYNA VE RUSYA ARASINDAKİ GERİLİM Böyle bir şeyin olmaması gerekir. Bölgede istikrarsızlığın kimseye faydası olmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız, arabuluculuk dahil her türlü yardımın bu sorunun çözülmesi için Türkiye tarafından ortaya konulabileceğini söylüyor. 12 Ocak 2022'te NATO ile Rusya konseyi bu durumu değerlendirecek. Karadeniz'in barış ve istikrarı ülkemiz için de önemlidir.  LİBYA'DAKİ SEÇİMLER Yakından takip ediyoruz. Maalesef başkanlık seçimleri ertelendi. Seçimlerin hukuki zemini için yeterli mutabakat sağlanamadı. Nihai aday listesi açıklanamadı. Başkanlık seçimleri için 24 Ocak tarihi öneriliyor. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair karar bulunmuyor. Türkiye başından beri adil, muteber seçimlerin yapılmasını destekliyor. Seçimlerle ilgili konuların hukuki süreçte karara bağlanması önemlidir. İnşallah kardeş Libya bu kıskaçtan çıkmanın yolunu bulacaktır. KORONAVİRÜS SALGINI Kovid vakaları ile ilgili hassasiyet artıyor. Omicron ülkemizde de var ve yayılıyor. Turkovac acil kullanım onayı aldı, seri üretime başladı. İlk aşılar Ankara'da depolara ulaştı. Türkiye'nin tam kapasite dünyadaki örmeklerden olumlu anlamında ayrışarak bu süreci yönetmesi, ailelerin sağlığının korunması, eğitimin devamı... Vatandaşlarımızın sağlık çalışanlarından duyduğu memnuniyet üst düzeydedir.  TÜM BÖLGEYE MESAJ Geçen yıl zor bir yıldı. Bu yıl da zorlukların devam ettiği bir yıl oldu. Geçen hafta sayın Cumhurbaşkanımız, Gaziantep'teydi, bugün de açılış gerçekleştirdi. Gaziantep'te aynı anda caminin temel atılışını ve cemevinin açılışını gerçekleştirdi. Sayın Cumhurbaşkanımızın devletimizin başı olarak bu açılışları yapması tüm bölgeye bir mesajdır. Son derece önemli bir mesaj olduğunu değerlendiriyorum. Türkiye'de fay hattı yok, suni sarsıntılar oluşturmaya çalışıyorlar. Toplumsal bağışıklığımızın yüksek olması tüm bu girişimleri altüst ediyor. Bundan sonrasında da buna karşı hep beraber olacağız. İnşallah yeni yıl sağlık ve diğer açılardan hayırlar getirsin diyoruz.  KILIÇDAROĞLU'NUN 'TELEFONLARIMIZ DİNLENİYOR' İDDİASI İlk olarak benim hatırladığım kadarıyla 2018'de benzer cümleler söyledi. Bu sene belediye başkanlarının dinlendiğini söylüyor. 2018'den beri ne ortaya belge koyuyor, ne de savcılığa gidip suç duyurusunda bulunuyor. Bir partinin genel başkanının belli bir sınır içinde konuşması lazım. Kurumlara doğrudan suç teşkil eden yaklaşım atfetmek laubalilik anlamına geliyor. 'Beni dinliyorlar, MYK'yı dinliyorlar' dediğinizde bu tipik bir fitne siyaseti olur. Bu iddiasının arkasına hangi belgeyi koymuş. Çıkacak açıklayacak neye göre söylüyor, bu izlenime nasıl varmış. Bu söylediklerinin zemini yok. 2018'den bu yana iddiamın arkasına şu belgeyi koyuyorum dediğini duyduk mu? Böyle bir şey yok. Bu iyi sonuçlar doğuracak yaklaşım değildir.  CHP İLE HDP'NİN GÖRÜŞMESİ VE MİTHAT SANCAR'IN AÇIKLAMALARI Karşımızdaki ittifakın senaryosu her gün değişiyor. Bu bileşenlerin ne olacağı, adaylarının kim olacağı bizi ilgilendirmiyor. Sayın Kılıçdaroğlu geçenlerde 7 madde yayınladı. Bir sonraki cumhurbaşkanının kendi ittifaklarından olacağını söylüyor ve talimatlar veriyor. CHP'nin seçilmiş hükümetler üzerinde denetleme iktidarı arzusu her zaman vardır. Hayali cumhurbaşkanına talimat vermeye dönüştürdüler. Bu Türkiye'deki vesayet tarihi açısından yeni bir aşamaya tekabül ediyor. Kılıçdaroğlu, 'Bir sonraki aday ben olacağım, seçilirsem şunları yapacağım' da demiyor. CHP-HDP ikilisi açısından baktığımızda şöyle bir tablo var. Bir konuda anlaşıyorlar. Tezkereye karşı çıkıyorlar. Hem CHP hem de HDP karşı çıktı. Burada zeminleri olduğu görülüyor. Sonra Kılıçdaroğlu çıktı 'Kandil'i yıkacağız' dedi. Biz de dedik ki hem tezkereye karşı çıkacaksın hem de Kandil'i yıkacağım diyeceksin. Bu iki yapı nasıl ittifak kuracak. Biri Kandil'i yıkmaktan bahsederken diğeri de Kandil'in meşrulaştırılmasına gayret ediyor. Biz de bu şapkadan nasıl bir cin çıkacak diye bakıyoruz. Bu şapkadan cin çıkmaz, sadece cin çarpması çıkar. MİT bakın kamuoyu çok bilmiyor bunlar. Bu teşkilatın kendi çalışma kuralları var. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için operasyonlar gerçekleştiriyor. Bu teşkilat dünyanın sayılı teşkilatları arasına girdi. Türkiye için mücadele ederken şehit verdiğinde şehitlerini bile gizlice defnediyorlar. MİT'in Türkiye'nin demokrasisine göz dikenlere karşı aynı silahlı kuvvetler gibi nasıl operasyonlar yaptığını biliyoruz. Birisi MİT'e bu faaliyetleri yapamaz diye soruşturma açılmasını istiyorsa terör örgütüne destek vermek gibi bir anlayıştan geldiğini görüyoruz. Yüce Meclis'in vekilleri MİT'in faaliyetlerini tartışabilirler. Bu meşru bir alandır. MİT de demokratik denetimden kaçan bir teşkilat değil. CUMHURBAŞKANI'NIN BELEDİYE BAŞKANLARINA BARINAK ÇAĞRISI Sayın Cumhurbaşkanımız, Asiye kızımızın durumunu yakından takip ediyor. MKYK toplantısından önce son görüntülerini gördüğünü, hocalarla konuştuğunu, görüntüleri gördüğünde üzüldüğünü söyledi. 2002'teki seçimlere giderken o zaman Adana'da hayvansever dostlarımız gelmişlerdi, şu şu düzenlemeleri yaparsanız devrim olur demişlerdi. 2004'ten beri bunları yaptık, devrim niteliğinde çalışmalar yaptık. Her cana hürmet etmek lazım. O canların sağlığının korunmasını hassasiyetle takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız da sayın hanımefendi de birer hayvansever. Hayvan besliyorlar. Bir durum var, Asiye kızımızın başına gelenlere kadar, buraya emin olun şikayet yağıyor. Bu bir alan. Bunun düzenlenmesi lazım. İnsanlar tehlike ile karşı karşıya kalıyor. Çocukların ve yaşlıların zarar görmemesini temin etmeye çalışmak ve sokaktaki bu hayvanları sahipsiz bırakmamaya çalışmak. Bu olay bu şekilde devam ederse insanlarımızın canını koruma konusunda zaafa düşeceğiz. Birileri bu talimatları yerine getirirken hayvanlara dönük zalimane bir yaklaşım içine giriyorsa o da suçtur, gereğini yapıyoruz. Bazı çok kötü barınak türü düzenlemeler var. Burada hayvanların yaşaması mümkün değil. Barınak derken onları kastetmiyoruz. Sokak hayvanları sahipsiz değildir. Tamam işte sahipsiz değil. Yarın bir gün hedef olacaklar. Bu konuyu bir bilek güreşi konusu olmaktan çıkarmak lazım. Her türlü görüşe açığız biz. Cumhurbaşkanı bunu söyledikten sonra zalimane görüntüler ortaya çıktı diye yaklaşım doğru değil. Kastedilen şey gerçekten kaliteli, sağlık hizmetlerinin verilebildiği...

1 2 ... 14 15 16 17 18 19 20 ... 65 66