05 Mayıs Pazar 2024
3 yıl önce

Hafız Abdullah Nazırlı son yolculuğuna uğurlandı! Cenazeye Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı

''Çok değerli hocamızı hakka uğurlamak üzere huzurlarında bulunuyoruz. Az önce Diyanet İşleri Başkanımızın da ifade ettiği gibi, Elazığ'da deprem konutlarıyla ilgili teslimi için geldiğimizde hocamızı ziyaret edelim istemiştik. Ve o gün hastanede kendisini ziyaretimizde, Diyanet İşleri Başkanımız ve bakan arkadaşlarımız da yanımızdaydı. O gün bizlerden bir vasiyet olarak da kabul ettik. Biz de tabi inşallah bu görevi ifa edeceğiz dedik. Rabbim bu fırsatı bizlere verdi. Elhamdülillah bugün hakka uğurlama merasiminde biz de burada bulunuyoruz. Uzun zamandır tabi hocamızı tanıyoruz. 106 yıllık ömür... Hastanedeki ziyaretimizde hocamla beraber onu konuştuk. Allah'a hamd olsun bu ne hafıza... En ufak bir hafızada gerileme yok. Allah'ın ayetlerini hala nasıl koruyor ve o ayetleri nasıl okuyor ve bunları görünce bizim halimiz ne olacak diye de kendi kendimize sorduk. Mekanı cennet olsun inşallah.'' Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın helallik istemesinin ardından Hafız Abdullah Nazırlı'nın cenazesi, toprağa verilmek üzere Harput Mezarlığı'na götürüldü. Tabuta Cumhurbaşkanı Erdoğan da omuz verdi. Mezarlığa getirilen Nazırlı'nın cenazesi, Erdoğan'ın da katılımıyla toprağa verildi.”

3 yıl önce

Oğuzhan Asiltürk: Sayın Cumhurbaşkanına huzurlarınızda teşekkür ediyorum

Asiltürk, söz konusu yayında şu ifadeleri kullandı; "Sayın Cumhurbaşkanına huzurunuzda teşekkür ediyorum" "Sayın Cumhurbaşkanına huzurunuzda teşekkür ediyorum. Kendisi mezun olduğu zaman genç bir kardeşinizken ben belli makamlarda idim. Devamlı 'abi' bilir. Beni ziyarete geldikten sonra bütün bunların hepsinin önlenmesi için elinden gelen her şeyi yaptı. Bizim şimdi tutup da hepimizin şikayet ettiği bu çatışmayı ortadan kaldıran insanlara 'geçmişte şöyle, geçmişte böyle' dememiz akıl ve mantıkla bağdaşmaz." "O da benim çalışmalarımdan dolayı geliyor" "Biz günü yaşıyoruz, bugünü yaşıyoruz. Dün geçti, bundan bir sene önce de bitti. Şimdi bugünü yaşayacağız. Bugün hepimiz birbirimize iyi davranacağız. Şu anda bize hiçbir parti kötü davranmıyor. O da benim çalışmalarımdan dolayı geliyor. Bu kadar gayret gösterdiğimi de herkes biliyor." "Erbakan'ı Anma Ve Anlama toplantısında diğer partilerin konuşmacıları samimi olarak elimi sıkarak teşekkür ederek yanımıza geldiler. Kimsenin aleyhinde bir şey söylemiyorum. Buna ihtiyacımız var. Bazı siyasiler buna uymuyorlar, yanlış yapıyorlar." "Asiltürk'ün kalbi Erdoğan'a iyice meyletmiş durumda" Saadet'ten Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Ali Aktaş da Asiltürk'e tepki gösterdiği Twitter paylaşımında "Oğuzhan Asiltürk'ün kalbi Tayyip Erdoğan'a iyice meyletmiş durumda. Bir de 'Şu anda bize hiçbir parti kötü davranmıyor o da benim çalışmalarım sayesinde' diyor ki bu tamamen hayal ürünü bir yaklaşım. Saadet bugün itibar görüyorsa Temel Karamollaoğlu ve siyaseti sayesindedir" diye yazdı. 

2 yıl önce

Tunceli'de PÖH timleri dualarla Suriye'ye uğurlandı

Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonlarıyla huzur kentine dönüşen Tunceli'de, Suriye'ye görevlendirilen İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli PÖH timleri için uğurlama töreni düzenlendi. Fırat Kalkanı bölgesinde dosta güven düşmana korku salan güvenlik güçleri, teröristleri etkisiz hale getirmek ve barınma alanlarını yok etmek amacıyla operasyonlarını kararlılıkla sürdürüyor. PÖH TİMLERİ SURİYE YOLUNDA Polis Özel Harekat Şubesi'nde gerçekleştirilen programda, kurban kesildi, güvenlik güçleri için dua edildi. Tören sonunda aileleri ve mesai arkadaşları ile vedalaşan PÖH Timleri Suriye'ye doğru yola çıktı.

2 yıl önce

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan'dan muhalefete tepki: Gözaltı süresinin uzatılmasından niye rahatsızsın, FETÖ'cü memurların atılmasından sen niye rahatsızsın Allah aşkına?

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, muhalefetin direnmesine rağmen TBMM'de kabul edilen 'Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ilişkin değerlendirmede bulundu. Turan, örgütlü suçlarda gözaltı süresinin uzatılmasına ve kamudan ihraçlara ilişkin OHAL yetkisini 1 yıl daha uzatan 26 maddelik torba kanunun çok farklı kesimlerin uzun süredir beklediği ve özellikle pandemi sürecinde esnafın ve işverenin yükünü azaltmak, ekonomiyi canlandırmak amacıyla önemli düzenlemeler içerdiğini söyledi. Turan, en önemlisi FETÖ ile mücadele anlamında iki konuda OHAL yetkisinin uzatıldığını hatırlatarak, muhalefetin aksine düzenlemenin toplumun merakla beklediği bir kanun olduğunu söyledi. ‘TOPLUMUN FARKLI KESİMLERİ BEKLİYORDU’ Turan, 26 maddeden oluşan torba yasa görüşmeleri sürecinde muhalefetin sadece birkaç maddeyi öne çıkarmasından kaynaklı, OHAL ithamından kaynaklı bir gündem oluştuğuna vurgu yaparak, "Oysa bu kanun çok farklı sosyal kesimlerin ilgilendiği, çok farklı sosyal kesimlerin beklediği farklı konular içeriyordu. Örneğin, köy korucularımızın maaşlarının revize edilmesi, tütün üreticilerimizin cezalarının ertelenmesi, çek yasasından kaynaklanan bazı sorunların giderilmesi gibi birçok konuyu revize eden, düzenleyen bir kanun teklifi. Hatta depremde evleri zarar gören vatandaşlarımıza destek içeren bir kanun teklifiydi. Ancak muhalefet tarafından dön-dolaş-gel üç konu varmış gibi değerlendirildi" dedi. 'İLK İŞ OHAL'İ KALDIRDIK' Turan, hak etmedikleri bir ithamla karşılaştıklarını kaydederek, "Bu kanun güya OHAL'i getiriyordu. Oysa, AK Parti kurulduğu günden bugüne kadar hep OHAL tarzı olağanüstü dönemlere şerh olmuş, hep karşısında durmuş bir parti. Bizi kıymetli kılan demokrasinin yanında olmak, bu ülkenin özgürlüğüne, refahına iş yapmak. Biz 2002 yılında iktidar olduğumuzda, ilk iş Güneydoğu Bölgemizde OHAL'i kaldırmış insanlarız. Biz FETÖ’den başka hiçbir zaman olağanüstü hali gündeme getirmemiş insanlarız. Hatta FETÖ’nün hain darbe girişiminden sonra Meclisimizin ilan ettiği OHAL'in ilk imkanda 2018'de kaldırılmasını sağlamış insanlarız. Ama önümüzde bir gerçek, bir problem var; bu problemleri değerlendirerek adımlar attık. OHAL'i süresi kadar kabul edip, süresinde kaldırma imkanı bulduk" diye konuştu. 'ASLA OLAĞANÜSTÜ HAL KANUNU DEĞİL' FETÖ ve terörle mücadele kapsamında hazırlanan düzenlemelerin ihtiyaçtan kaynaklandığını vurgulayan Bülent Turan, "Önümüzde sinsi bir örgüt var; normal bir örgüt yok. İnsanlar 'mahrem imam' adıyla en mahrem yerlere gelmişler, işler yapmışlar. Her gün bir ilde operasyon olmuyor mu? Her gün bir ilde emniyetimiz, askerimiz başta olmak üzere adım atılmıyor mu? Bazı konularda savcılarımızın, emniyetimizin kanun talebi var. Biz bunu değerlendirdik. Bu kanun asla olağanüstü hal kanunu değil. Olan iki konuda süre uzatılması. Bir tanesi memuriyetten menedilmesi durumunda daha önce verilen hakkın 1 yıl daha uzatılması; 5 yıl, 20 yıl değil, 1 yıl daha şu an mevcut olan usulün devam etmesi. İkincisi; gözaltı süreleri 4 gündür. Bu gözaltı süresinde eğer ilgilinin terörle iltisakı varsa, mahkeme kararı olmak kaydıyla, iki defa daha 4 gün imkan veriyor. Yani yargı kararı olmak kaydıyla 12 güne çıkarıyor. Her suç değil, her zaman değil ve emniyetin ve savcının değil, sadece yargı kararı olmak kaydıyla 12 güne çıkarıyor. Ortada bir problem var FETÖ ile ilgili. Buna ilişkin mücadele ile ilgili büyük bir irade var. Kurumların da beklentileri var. Bunları değerlendirmeyecek miyiz, adım atmayacak mıyız?" değerlendirmesinde bulundu. 'FETÖ'YE Mİ TESLİM EDECEĞİZ TÜRKİYE'Yİ?' Muhalefetin, FETÖ’ye yönelik mücadelede atılan her adıma karşı çıktığını savunan Turan, "Biz eski yıllarda MİT yasası çıkardık; muhalefet karşı çıktı. Güvenlik kanunu çıkardık; muhalefet karşı çıktı. Biz bu adamın bankasını kapattık, karşı çıktılar gazetelerini kapattık karşı çıktılar, dershanelerini kapattık karşı çıktılar. 'Gazeteyi kapatma, bankayı kapatma, dershanesini kapatma' peki biz nasıl FETÖ ile mücadele edeceğiz? Her adımımızda karşı çıktılar. ‘Olağanüstü hal olmasın, süre uzatması olmasın.’ Şunu sormak isterim; asla olmaz ama CHP’nin iktidar olduğu bir Türkiye’de FETÖ ile mücadele olmayacak mı? FETÖ ile ilgili tedbirler alınmayacak mı? Biz FETÖ'ye mi teslim edeceğiz Türkiye’yi? O yüzden herkes kendi kurumlarımız başta olmak üzere kendimiz başta olmak üzere, kendi yapılarındaki FETÖ'cülerle mücadelede çok yoğun mesai harcamak durumunda, çok hızlı iş yapmak durumunda. Biz de Türkiye’nin çok olağan bir döneme girmesini isteriz. Demokrasimizi daha da büyütmek, ekonomimizi daha da büyütmek isteriz. Ama Türkiye 'Gezi' gibi, 'FETÖ' gibi çok farklı uluslararası operasyonların göbeğinden geçti" diye konuştu. 'ACABA FETÖ MÜ TALİMAT VERİYOR?' Muhalefet partilerinin torba kanunda yer alan ve özellikle FETÖ ile mücadele kapsamında getirilen iki düzenlemeye karşı çıktıklarının altını çizen Turan, "Bu işin iki ihtimali var. Bir; klasik iyi niyetli yaklaşımımız; o da sürekli iktidarın yaptığı her şeye karşı çıkan bir anlayış. Ne yaparsak yapalım ne dersek diyelim hep karşı çıkan, hep bizi eleştiren bir anlayış. Buna saygı duyuyoruz. Ama bu başarılı bir muhalefet değil. Kötü olan hiçbir kanuna olağanüstü direnç göstermeyen, hiçbir kanununda sabaha kadar Meclisin çalışmasını engellemeyen 2-3 parti maalesef, FETÖ ile mücadelede çok önemli kriter olan, önemli imkan sağlayan 2 madde ile ilgili sabaha kadar bizi uğraştırdılar. Acaba diyorum; klasik muhalefet ötesinde FETÖ mü talimat veriyor, FETÖ mü 'direnin' diyor? Yoksa akıl karı değil. Gözaltı süresinin uzatılmasından niye rahatsızsın, aynı şekilde FETÖ’cü memurların atılmasından sen niye rahatsızsın Allah aşkına? Bunun adı muhalefet değil, bunun adı FETÖ’ye hizmet diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Artvin'deki selde görev yapan yaklaşık 500 jandarma komando, alkışlarla uğurlandı

Arhavi ilçesinde geçtiğimiz hafta Perşembe günü şiddetli yağışlar sonrası Kapisre deresi taşarken, cadde ve sokaklar göle dönmüştü. Boğaziçi ve Cumhuriyet mahallelerinde mahsur kalanlar botlarla kurtarılırken, 430 ev ve iş yeri zemin ve bodrum katları suyla dolmuş, araçlar sular altında kalmıştı. İlçe merkezinde balçığa batan ev ve iş yerleri ile cadde ve sokaklarda 1 haftadır süren temizlik çalışmaları sona ererken, 500’e yakın jandarma komando, 118 AFAD gönüllüsü ile çevre il ve ilçelerden gelen belediye görevlilerinin de katıldığı ekipler, caddeleri çamur ve balçıktan temizledi. İlçede temizlik çalışmalarının büyük ölçüde sona ermesinin ardından farklı illerden ilçeye gönderilen jandarma komandolar bu sabah törenle birliklerine uğurlandı. Dağları terörden Arhavi’yi çamurdan temizleyen komandolar, AK Parti İlçe Teşkilatı tarafından vatandaşlara dağıtılan Türk bayrakları, tulum ezgileri ve “En büyük asker bizim asker” tezahüratları ile uğurlandı. Artvin Valisi Yılmaz Doruk ve İl Jandarma Komutanlığı yetkilileri askerlere hizmetleri için teşekkür etti.

2 yıl önce

İçişleri Bakan Yardımcısı Ersoy’dan CHP’li Murat Bakan’a: Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki hava unsurları da yangın söndürme çalışmalarında aktif görev almaktadır

İçişleri Bakanı Yardımcısı Mehmet Ersoy’un açıklaması şöyle; CHP Milletvekili Murat Bakan’ın kendi sosyal medya hesabında paylaşmış olduğu tweet ile ilgili açıklamamızdır: Öncelikle Murat Bakan, şunu bilmelidir ki Tarım ve Orman Bakanlığımızın koordinasyonunda tüm kurum kuruluşlarımız ülkemizin faklı bölgelerinde çıkan yangınları söndürmek için cansiparene çalışmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki hava unsurları da yangın söndürme çalışmalarında aktif görev almaktadır. Jandarma Genel Komutanlığımızın bünyesinde toplam 18 tane Mi-17 Helikopteri bulunmaktadır. Bu helikopterler yangın söndürme amacıyla temin edilmiş ve tertibatlandırılmış helikopterler değildir. Terörle mücadele, asayiş, önleyici kolluk ve lojistik hizmetleri için temin edilmiştir. 2019 yılında 18 helikopterin tamamı, 7 yıllık uçuş sürecini doldurdukları gerekçesiyle fabrika seviyesi bakımına alınmış olup, bunlardan 6’sının bakımı halen devam etmektedir. 5 tanesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yürütülen terörle mücadele operasyonlarında görev yapmaktadır. Halihazırda Antalya’da 2, Aydın’da 2, Bursa’ da 1 olmak üzere toplam 5 helikopter, önleyici kolluk kapsamında görevlerine devam etmektedir. Ankara’da 2 helikopter göreve hazır durumda beklemektedir. Jandarma Genel Komutanlığımızın elinde bulunan 5 adet yangın söndürme kiti (Bambi bucket) ise, THK’nın talebi üzerine yangın sezonu öncesinde kullanılmaları için teslim edilmiştir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur

2 yıl önce

Vatandaşlar İBB’ye isyan etti! Hayvanlar öldü, ormanda açılan çukurlara atıldı…

Dünyanın en modern hayvan barınağı olarak inşa edilen, Tepeören Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi ve Yaşam Alanı'ndaki görüntüler infial yarattı. Akşam’ın haberine göre; ölen kedi ve köpeklerin bazıları poşetlere konularak yakılırken bazıları da bahçede açılan çukurda çürümeye bırakıldı. Görüntüler karşısında vatandaşlar İBB'ye isyan etti, İmamoğlu'na oy verenler bile pişmanlıklarını dile getirdi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Yapılan bu uygulamayı yapan kişiler hakkında soruşturma açılmıştır" dedi ancak tweetine yüzlerce tepki yağdı. Twitter kullanıcısı Sinem Umaş, İmamoğlu'na şu sözlerle yanıt verdi: 'BU KAÇINCI KATLİAM' "Size oy verdiğim için öyle pişmanım ki... İBB'nin sen başa geldiğinden beri kaçıncı katliamı. Kaç kere yazdık, özel kalemini aradık, sizle yüz yüze görüşme istedik, şu veterinerleri denetle, dedik. Ama tek bir parmağını kaldırıp ilgilenmedin. Yazıklar olsun." Büyük tepki çeken olayın ardından bakımevinin bulunduğu yerde iş makinesinin ölen hayvanları gömerek üstünü düzleştirdiği görüldü. Öte yandan Tarım ve Orman Bakanlığı, jandarma ve polis ekiplerinin merkezde incelemede bulunarak tutanak tuttuğu öğrenildi. HAYVANLARA BAKMIYORLAR İBB Muhtarlıklar Başkanı Ahmet Atalık da kamera görüntülerinin incelendiğini belirterek iddiaları yalanladı. Tepeören Mahallesi Muhtarı Hasan Arslan ise şöyle konuştu: "Her tarafta köpek var ama barınakta yok. Villalarda yaşayan vatandaşlar sayesinde bu köpekler aç susuz kalmıyor." 'YAZIKLAR OLSUN' Hayvanseverler ayağa kalktı. İmamoğlu'na oy verenler, 'Bu kaçıncı' diyerek isyan etti. Katliam mezarının üzeri dün iş makineleriyle kapatıldı. STK'LAR TEPKİLİ... ÖNCE ATLAR ŞİMDİ KEDİ VE KÖPEKLER! Adalar'da kaybolan atlarla gündeme gelen İBB, şimdi de Pendik'teki Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi'nin yakınlarındaki bir çukurda onlarca kedi ve köpeğin ölü bulunmasıyla tepki çekti. * AK Parti İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadak: "Dün atlar gitti, bugün köpekler. İBB'den şikayetçi olmayan tek bir hayvansever bulamazsınız. İBB'de kısırlaştırma yapılmıyor, bakım yapılmıyor, aşılama yapılmıyor." * AK Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı Cahit Altunay: "Gömülü olanlar arasında yaralı, ayağı kırık kedi ve köpekler var. Poşete geçirilmiş hayvanın atıldığına şahit olduk. Bu zulüm kabul edilemez." * SOÇED Başkanı Jale İyem: "Bu olayın ilk olmadığını, araştırıldığı zaman farklı şeylerin ortaya çıkacağını düşünüyorum." * Marmara Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Nihal Kasa: "İçeri sokmuyorlar. Biz o kapalı kapılar ardında, gizlilik içerisinde bir şeyler olduğunu biliyorduk." * Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği Başkanı Elçin Yasin Yılmaz: "Ekrem İmamoğlu'na makamından kalkıp barınakları dolaşmasını tavsiye ediyoruz."

2 yıl önce

Nobel ödüllü Türk bilim insanı Aziz Sancar, TEKNOFEST'te gördüğü manzaradan dolayı gururlandığını belirtti

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, TEKNOFEST'21 için TÜBİTAK'ın onur konuğu olarak İstanbul’a gelen Prof. Aziz Sancar, TÜBİTAK Fen Lisesi’ni ziyaret etti. Ziyaret sırasında Sancar'a Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ile TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal eşlik etti. TÜBİTAK Gebze Kampüsünde alkışlarla karşılanan Sancar, sınıfları gezdi, okulun eğitim müfredatına ilişkin bilgiler aldı. TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsünde (UME) öğrencilere bir konferans veren Sancar, yaptığı sunumda Türk dünyasının dünya bilimine katkısını tarihsel bir perspektiften değerlendirdi. Sancar, Türk dünyasını bilimsel katkı açısından benzer geçmişe sahip olduğunu vurguladığı Çin ile karşılaştırırken Princeton Üniversitesi’nden S. Frederick Starr’ın "Kayıp Aydınlanma: Orta Asya’nın Altın Çağı" isimli kitabına atıfta bulundu. Avrupa'da Orta Çağ'ın sürdüğü dönemlerde Türk dünyasının aydınlanma çağı yaşadığını kaydeden Sancar, bu dönemde Müslüman Türk dünyasından İbn-i Sina, Biruni, El-Cezeri, Uluğ Bey ve Harezmi gibi bilim adamlarının dünya bilimine önemli katkılar sunduğunu söyledi. Sancar, Türk dünyasında yaşanan aydınlanma çağının Ali Kuşçu gibi bilim adamlarıyla Osmanlıya da taşındığını vurguladı. Sancar, Türkiye'nin teorik eğitimde çok iyi olduğunu belirterek, "Ben doktora yaparken çok zorluk çektim. Çünkü deney yapamıyordum. Türkiye, bizi teorik alanda çok iyi hazırladı ama deney tecrübemiz eksikti. Bilim yapmak deneyle olur. Biz, çocuklarımıza erken yaşta deney yapmayı öğretmeliyiz." dedi.  ABD'de Türk Kültür Merkezi inşa ettiklerini anlatan Sancar, "Arka bahçesinde köşede Atatürk'ün büstü var, bir köşede de Piri Reis'in. Piri Reis'i koymamın sebebi, o dünya haritasını ben de DNA onarım haritasını yaptım. 'Benim Piri Reis haritam' dedim." ifadesini kullandı. Öğrencilere İngilizce bir sunum yapan Sancar konuşmasının başında "Sunum teknik değil Türkçe anlatılabilir. Türkiye'ye geldiğimde ilk iki hafta Türkçem tutuk olur. İkinci haftadan sonra dilim açılır. O yüzden müsaadenizle sunumu İngilizce yapacağım." demesi dikkat çekti. "Beni kim aday gösterdi bilmiyorum" Prof. Aziz Sancar, sunumun ardından öğrencilerin sorularına yanıt verdi. "Nobel'e nasıl başvurdunuz?" sorusu üzerine Sancar, şunları söyledi: "Başvurmak diye bir şey yok. Kendinizi Nobel'e aday gösteremezsiniz. Nobel, Kimya Komitesi Başkanı bizim onurumuza yemek verdiği zaman bana dedi ki: 'Ben uluslararası toplantılara gidemiyorum, herkes etrafıma toplanıp beni etkilemeye çalışıyor.' Nobel kendi propagandanızı yapmakla kazanılmaz. Beni, bugüne kadar, kim aday gösterdi bilmiyorum. En büyük gaye, Nobel değildir, kitaptır. 100 sene sonra benim buluşlarımı sizin gibi Türk çocukları okuyacaklar ve 'Bunu bir Türk yaptı.' diyecekler. Benim gayem oydu. Ben Nobel düşünmüyordum."  Sancar, "Neden DNA onarımı çalıştınız?" sorusunu şöyle yanıtladı: "DNA yapısı keşfedildiğinde, 'Bu genetiğin temel yapısıdır ve bozulmaz.' diye bir düşünce tarzı vardı. Sonradan baktılar ki röntgen ışınlarıyla güneş ışınlarıyla başka çevredeki kimyasallarla tahrip olunca mutasyona sebep oluyor, kanser oluyor. Benim doktora yaptığım hoca, ilk defa DNA'yı onaran bir mekanizma olduğunu keşfetmişti. Ama bu enzimin nasıl çalıştığını bir türlü çözemedi. Çünkü çözmek için enzimi arıtmak lazım. Enzim çok az miktarda yapılıyordu. Ben enzimi çoğalttım ve arıttım ve nasıl onarılır onu çözdüm. Başka onarım mekanizmaları var onlarla devam ettim. Bilimde bir testin nereye götüreceğini bilemezsiniz. Ben bununla uğraşırken bir de baktım ki insanlarda DNA onarım enzimine benzeyen bir protein var ama DNA onarımı yapmıyor. Bu ne yapıyor diye araştırırken bir baktım ki bu biyolojik saati kontrol ediyor. Bunun üzerine biyolojik saat üzerinde çalışmaya başladım ve ikisini birleştirdim. Şimdi biyolojik saat, DNA onarımını nasıl kontrol ediyor? Bunu kullanarak hem kanser önleminde hem de kanser tedavisinde nasıl kullanabiliriz, şimdi o çalışmayı yapıyoruz." "Ben çok milliyetçiyim, benim için büyük bir motivasyon" "Emeklerinizin karşılığını aldınız mı, amacınıza ulaştınız mı?" sorusu üzerine Sancar, şu cevabı verdi: "5 yıl gece gündüz çalıştık. İnsanda DNA nasıl onarılıyor bunu bulmak istiyorduk. Eğer önemli bir konu üzerinde çalışıyorsanız biliniz ki o konu üzerinde çalışan 5 kişi daha vardır. Eğer Japonya'dan biri bunu bizden bir ay önce bulsaydı, bizim 5 yılımız heba olurdu. Bilim yapmak kolay değil. Ben, bunu merak için yapıyordum insanlar nasıl onarılıyor. Çünkü bakterilerdeki proteinler insanlarda yok. Ama insanlarda da onarıldığını biliyordum ve bunu çözmek istedim. Sayısız uykusuz gecelerimiz oldu."  Sancar, "En iyi olmak, başarmak için ne gerektiği" şeklindeki bir soru üzerine şunları kaydetti: "Bazen yenilir, bazen yeneriz. Her şeyi ben başaracağım diye bir şey yok. Fatih'in meşhur bir sözü vardır. 'İstanbul, ya ben seni alacağım ya sen beni alacaksın.' İnatçı olacaksın ve istekli olacaksın ve bütün enerjini ona vereceksiniz. Bu fedakarlık ister, ailede zor durumlar yaratabilir. Siz gece yarılarına kadar çalışabilirsiniz hanım evde bekliyor. Denge kurmak gerek. Eğer istekliyseniz 'Ben yapacağım dersiniz' yaparsınız. Büyük işler yapmış çok bilim adamı pek mutlu değiller aslında. İkide bir söylemek istemiyorum ama ben çok milliyetçiyim. Bu benim için büyük bir motivasyondur. Ne kadar strese girsem, onun tesellisi var." Neden biyoloji? "Neden biyoloji?" sorusu üzerine Sancar, "Gelirken Hasan Hoca (Mandal) ile konuşuyorduk. Tıbbiyeye gittim doktor oldum. Orada öğrendim ki doktorlar teknisyen gibi çalışıyor. Mardin Savur'un Surgücü köyünde sağlık ocağında çalışıyordum orada çok tüberküloz vardı. Sağlık Bakanlığı kilolarca ilaç gönderiyordu. Merak ettim. Zatürre olunca penisilin veriliyor. Benim hayatım öyle kurtarıldı. Ben zatürre olmuştum kardeşimden kaptım. Kardeşim öldü. Ben de zatürre oldum, ben şanslı çıktım. Türkiye'ye penisilin yeni geliyordu. Penisilin iğnesi yaptılar ben iyileştim. Ama penisilin tüberkülozu tedavi etmiyor. Sordum soruşturdum, kitapları araştırdım cevabı yok. Ne mikrobiyologlar ne doktorlar biliyor. Sadece Türkiye'deki doktorlar değil dünyada bilinmiyordu. Doktorlar verilen şeyleri tatbik ediyor, bir araştırma yeni bir keşif yapmıyor. O bakımdan ben, meraklı bir kişi olarak, moleküler biyolojide doktora yapmaya karar verdim." ifadelerine yer verdi. Sancar, "Nobel'i Anıtkabir'e hediye etmeye nasıl karar verdiniz?" sorusuna yönelik de, "Söyleyeceğim ama kimse alkışlamayacak oldu mu?" dedi. Sancar, şöyle devam etti: "İlginç bir şey Nobel'i ben aldım. Onun heyecanı, kargaşalığı vardı. Eşime söyledim, eşim Amerikalı, 'Ben bunu Anıtkabir'e koyacağım.' 'Tabii başka ne yapacaksın?' dedi. O Amerikalı kadın. Çünkü ona Atatürk'ü anlatmıştım. Atatürk'ü birçok Türk'ten daha çok takdir ediyordu. Ben de hayret ettim. 'Yok, biz saklayalım.' demedi. Ben Atatürk'ün sayesinde oraya vardım. Çünkü Mardin'in Savur ilçesinde annesi babası okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eğitim görüp Nobel alması Atatürk sayesinde oldu." "5 Türk Lirası'nın üzerindeki DNA resminin üzerinde hata olduğunu söylemiştiniz. Baktım ama hatanın nedenini yazan bir kaynak yok. Hatanın nedenini merak ettim." diyen bir öğrenciye de Sancar, "Oradaki sarmal, soldan sağa dönüyor, asıl DNA sağdan sola dönüyor." cevabını verdi. "Türkiye ileride" Soru cevap kısmının ardından Sancar'a teşekkür eden TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Mandal, kendisine günün anısına 1875'te kabul edilen metrik sistemin iki simgesinden biri olan ve 2018'de yürürlükten kaldırılan kilogram prototipi hediye etti. Sancar, konferansın ardından "Medikal Biyoteknoloji Araştırma Merkezi"ni ziyaret etti. TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin, Sancar'a, merkezde yürütülen aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarına ilişkin bir sunum yaptı. Daha sonra Moleküler Biyoloji Laboratuvarı, Hücre Kültürü Laboratuvarı, Hücre Geliştirme Laboratuvarı ziyaret edildi. Sancar, daha sonra COVID-19 Türkiye Platformu'ndaki bilim insanları ile "Birlikte Geliştirme ve Birlikte Başarma” başlıklı toplantıda bir araya geldi. Toplantıda konuşan Sancar, Türkiye'yi aşı konusunda birçok ülkeden ileri bulduğunu söyledi. Sancar, platform bünyesinde gelecek salgınlar için de çalışmalar yapıldığını vurgulayarak, "Burada bilgi ve girişim bakımından güçlü bir altyapı var." dedi. Toplantının ardından Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Kacır, Sancar'a 2020 Ulusal Antarktika Bilim Seferi Hatırası bir tablo, TÜBİTAK Başkanı Mandal da üzerinde Piri Reis haritası olan bir kaftan hediye etti. TÜBİTAK Fen Lisesi TÜBİTAK Fen Lisesi, yetişmiş ve nitelikli insan gücü ve ileri düzey laboratuvarlarıyla Ar-Ge ve teknoloji dünyasının öncü araştırma merkezleri ve enstitülerini bünyesinde bulunduran TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi'nde kuruldu. Lisede analitik düşünen, toplum ve çevre bilinci gelişmiş geleceğin lider bilim insanlarını yetiştirilmesi hedefleniyor. Yaklaşık 44 bin metrekarelik alana sahip lisede modern teknolojiyle donatılmış 24 derslik, 600 öğrenci kapasiteli öğrenci yurdu ve 10 ileri düzey temel bilim atölyesi bulunuyor. Bu eğitim ve öğretim yılı için 90 öğrencinin alındığı lisede eğitim, bir yıl İngilizce hazırlık olmak üzere toplam 5 yıl sürecek. Eğitim-öğretim yılının ilk döneminde öğrencilere seçmeli olarak Almanca ve İspanyolca dil eğitimi veriliyor. Öğrenciler, hazırlık sınıfından başlamak üzere öğrenim süresince aylık 500 lira karşılıksız burs alacak. Lisede, Biyoteknoloji, Malzeme Bilimi, Veri Analizi, Bilim, Teknoloji ve Sosyal Değişme, Sürdürülebilir Gıda ve Su Politikaları, İnovasyon Odaklı Proje Tasarımı, Yapay Zeka Uygulamaları, İnsan-Makina Etkileşimi, Nesnelerin İnterneti Uygulamaları gibi 28 farklı seçmeli dersin bulunduğu bir müfredat uygulanıyor. Gebze yerleşkesinde konaklama imkanı olan öğrenciler, TÜBİTAK laboratuvarlarını kullanabilecek. Kurumun merkez ve enstitülerinde staj yapabilecek. Kariyerleri boyunca mentörlük desteği, bilim söyleşileri, kulüp etkinlikleri, spor müsabakaları, teknik geziler ve daha pek çok olanak öğrencilere sunulacak. Liseye, 2020-2021 eğitim ve öğretim yılında resmi, özel ve imam hatip ortaokullarının 8'inci sınıfında öğrenim gören ve 2021 merkezi sınav sonuçlarına göre yüzde 1'lik başarı diliminde yer alan öğrenciler başvurdu. TÜBİTAK Fen Lisesi Merkezi Yetenek Giriş Sınavı’na başvurular, 2-4 Temmuz’da e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi üzerinden yapıldı. Giriş sınavı, 9 Temmuz'da 25 ilde gerçekleştirildi. Sınav sonuçlarına göre 37 farklı ilden 19’u kız 71’i erkek olmak üzere 90 öğrenci liseye yerleşti. Aziz Sancar Prof. Dr. Aziz Sancar, Mardin'in Savur ilçesinde doğdu. Hiç eğitim olmayan ailesinin 8 çocuğundan biriydi. Çocuklarının eğitimine önem veren ailesi sayesinde üniversiteye kadar Mardin'de okudu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde lisans eğitiminin tamamladıktan sonra ABD'ye lisansüstü eğitim için gitti. Doktora derecesini Teksas Üniversitesi'nden Moleküler Biyoloji alanında aldı. DNA tamiri ve hücre döngüsü gibi alanlarda uzmanlaştı. 2015 yılında DNA tamiri ile ilgili Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte Kimya dalında Nobel ödülü aldı.

1 2 3 4 5 6 7 8 9