15 Mayıs Çarşamba 2024
2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Her zaman çözüm odaklı bir lider oldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel Huber Köşkü'nde saat 12.00 sıralarında bir araya geldi. ERDOĞAN, MERKEL'E BOĞAZ'I ANLATTI Erdoğan ve Merkel, görüşme öncesinde Huber Köşkü'nün balkonuna çıkarak İstanbul Boğazı'nı izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkel'e İstanbul Boğazı hakkında bilgi verdi. Erdoğan ve Merkel gazeteciler ile sahildeki vatandaşları da el sallayarak selamladı. Erdoğan ile golf aracına binen Merkel, köşkün sahil kısmındaki alana geldi. Golf aracını Erdoğan kullandı. Türkiye ve Almanya bayrağının yanında duran iki lider, burada bekleyen yerli ve yabancı çok sayıda gazeteciyi selamladı. Daha sonra iki lider, görüşme için köşkün içine geçti.  İKİ LİDERDEN ORTAK AÇIKLAMA İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar: İkili ilişkilerimizde zaman zaman sıkıntılı dönemler yaşasak da bunları aşmayı ve işbirliğimizi çok daha ileriye taşımayı başardık. Sayın Merkel ile ikili diyaloğumuz bölgesel konuların çözüme kavuşturulmasında da rol oynadı. 26 Eylül'de Almanya'da gerçekleştirilen seçim sonuçlarının Alman halkı için hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Merkel ile yürüttüğümüz başarılı çalışmaların aynı şekilde devam etmesini temenni ediyorum. Her zaman çözüm odaklı bir lider oldu. Türkiye olarak tam üyelik yolunda önümüze çıkan onca zorluğa rağmen Merkel'in çalışmalarını her zaman hatırlayacağız. Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesine ilişkin görüşlerimizi teyit ettik. Doğu Akdeniz, Afganistan, Libya ve Suriye'deki gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Almanya'daki Türk toplumu ilişkilerimizin en önemli sosyal yanını temsil ediyor. Bu yıl işgücü anlaşmasının 60. yıldönümüdür. Türk toplumunun emeklerini bu vesileyle bir kez daha takdir ediyoruz. Irkçılık, ayrımcılık ne yazık ki Avrupa'daki Türk toplumunun başlıca sorunu olmaya devam ediyor. Etkin tedbirler alınması büyük önem taşıyor.  Sayın Şansölye'nin bundan sonra da Türk-Alman dostluğuna katkı sağlayacağına eminim. İşte Angela Merkel'in açıklamaları... Bu karşılama için çok teşekkür ediyorum. Huber Köşkü çok özel bir bina, bir Alman işadamına ait ve son yıllarda gerçekten Türkiye ile çok iyi ilişkiler için çabaladık. Bu iyi ilişkileri sürdürmek için karşımızda çok fazla görev var. Almanya'da yaşamakta olan 4 milyona yakın Türkiye kökenli insan var.  Türkiye'de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarına da değindik, insan hakları konularına da değindik. Almanya'da ırkçı, yabancı düşmanı olayları takip ettiğimizi ve bunlara her zaman karşı çıktık. Yasadışı göç konusu çok önemli bir konu. Suriyeli mülteci ve göçmenler konusunda Türkiye çok önemli çalışmalara imza attı. Afganistan'a insani yardım konusunda da görüştük. BM ile birlikte Afganistan'da felaketler yaşanmaması için çalışmalıyız. Suriye'deki durum konusunda yoğun bir bilgi alışverişinde bulunduk. İdlib'deki durum da halen gergin. Libya konusunu ele aldık. Berlin Konferası'ndan başlatılan devamı Fransa'da olacak. Kalıcı bir çözüme ulaşılmasını arzu ediyoruz. Libya'dan yabancı güçlerin çekilmesi gerektiğini ifade ettim. Ülkelerimizdeki duruma baktığımızda Türkiye'de orman yangınları oldu, Almanya'da sel felaketleri yaşandı. Bu olaylar iklimin ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. G-20 konferansı gerçekleşecek. Çok kapsamlı bir görüşmemiz oldu. Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkileri de ele aldık. Halen burada aşılması gereken bazı sorunlar var ancak bunların sadece görüşülerek başarılacağını düşünüyorum. İşbirliği için görüş ayrılıklarına rağmen diyaloğumuzu sürdürdüğümüz için çok teşekkür etmek istiyorum. SORU-CEVAP - Ortak yoldan bahsettiniz, son 16 yıldan bahsettiniz. İnsan hakları ve tutuklu Alman vatandaşları konusuna değinmek istiyorum. Bu konuda ilerleme olup olmadığı konusunda bir fikriniz var mı?  Angela Merkel: Siz de bazı vakaları biliyorsunuz, tabi ki başarılar da oldu fakat yeni vakalar eklendi. Boşuna görüşmediğimizi düşünüyorum, farklı bakış açıları var. Terör suçlamasıyla ilgili, görüşmeler genelde başarılıydı diyebilirim. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şunu hiçbir zaman bir kenara koyamayız. Her ülkede yargı bağımsızdır. Türkiye'de de yargı bağımsızdır, yargının vereceği karara müdahale etmem mümkün değil. - Mülteci anlaşması konusunda ne konuştunuz ve hangi konularda anlaşmaya vardınız? Angela Merkel: Almanya bir himayeci olarak burada çalışıyordu. İnsan kaçakçılığını engellemek istiyoruz. AB'nin Türkiye'yi bu konuda desteklemesi bir gereklilik. Çok olumlu projeler gerçekleştirildi. AB'nin mülteci komiseri Türkiye'ye gelmişti ve parlamentoda yeni bir dilim kararlaştırıldı. Suriyeli mülteciler konusunda Yunanistan'a yasadışı yollarla gidenler konusunda bir çözüme kavuşamadık. Süreç tam henüz işlemiyor. Almanya ve Türkiye bunu tek başına çözemeyecek, 21 üyesiyle birlikte AB'nin bunu ele alması gerekecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye bu işin adeta misafirhanesi durumunda. 5 milyon Suriye'den var, Irak'tan var, Afganistan'dan 300 bin var. Bizim ötelememiz, Yunanistan'ın yaptığı gibi mümkün değil. Biz bunlara aynı şekilde ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Göçleri bugüne kadar uyguladığımız gibi aynen kabulleniyoruz. Bir taraftan briket evler yaparak onları ağırlamayı da ayrıca bir görev telakki ettik. 60 bin evi tamamladık, hedefimiz. 100 binin üzerine çıkarmak. - Uzun yıllardır birlikte çalıştığınız kişiler arasında Sayın Cumhurbaşkanı. Kendisini bir siyasetçi olarak nasıl değerlendirirsiniz? Angela Merkel: Tabi biz burada birbirimize okuldaki gibi not vermek için burada bulunmuyoruz. Türkiye'de çok şey gelişti, çok gelişme oldu altyapı açısından olsun. İstanbul'a baktığımızda bunu görüyoruz.  Ekonomik sorunlara rağmen standartların ne kadar yükseldiğini de görebiliyorum. Türkiye bizim için önemli bir partner. Ben tabi ki insan hakları konusunda, bireysel özgürlükler konusunda eleştirdim her zaman. Tabi ki çözüm aradık, farklı bakış açılarımız olabilir ama birbirimize bağlıyız. Her zaman ortak çıkarlarımız var. Bunu sonraki hükümet de böyle görecektir.  Cumhurbaşkanı Erdoğan: 16 yıl kısa bir süreç değil. Benim de bir 19 yılım var. Bu süreç içerisinde birçok dünya liderleriyle bir arada çalıştık, görüştük. Sayın Şansölye Almanya'nın idaresinde başarılı bir sürece imza attı. Almanya-Türkiye ilişkileri çok daha farklı bir yere ulaşabilirdi. Koalisyon hükümetleri her zaman işleri zorlaştırıyor. Bizim Başkanlık Sistemi'ne geçmemizle birlikte koalisyonlardan kurtulduk. Temennimiz odur ki yeni yönetimle başarılı süreci aynen devam ettiririz. Almanya'da ciddi manada bir Türk potansiyeli var. Bizler de onlar orada mutlu oldukça, Türkiye-Almanya arasında mutluluğu yaşamak istiyoruz. 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı hedefliyoruz. Angela Merkel: Ben şunu da eklemek istiyorum, koalisyon ortaklarımla bir sorun yaşamadım. Almanya'da bir Başkanlık Sistemi düşünmüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Siz bana zaman zaman gelip yaşadığınız sorunları anlatıyordunuz... Angela Merkel: Doğrudur, hayat böyle... - Almanya'da yabancı karşıtlığının yükselişi endişe verici... Köln Belediyesi'nin kararını nasıl buluyorsunuz? Angela Merkel: Almanya'da din özgürlüğü var. Biz insan düşmanlığı, ırkçılık ve başka dinlere karşı düşmanlık konusunda çok kararlı bir tutum sergiliyoruz. Başından bunların önünü kesmek istiyoruz. Çok üzücü olaylar, ırkçılık konusunda çok üzücü olaylar yaşadık. Kararlı bir şekilde bunları önlemek için çabalıyoruz. 

2 yıl önce

Paşinyan'dan Türkiye açıklaması: Rusya tam destek vermeye hazır

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Karabağ ile ilgili yapılan anlaşmalardaki görevlerin yerine getirilmesinin bölgede kalıcı ve uzun vadeli barış için koşullar oluşturacağını bildirdi. Paşinyan, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri liderler toplantısında çevrim içi yaptığı konuşmada, Karabağ meselesine değindi. Ermenistan'ın Azerbaycan ile bölgesel iletişiminin açılması konusunda yakın gelecekte somut sonuçlar elde etmeyi umduğunu belirten Paşinyan, Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan'ın başbakan yardımcılarından oluşan üçlü grubun ulaşım kanallarının açılması için çalıştığını ve yakın gelecekte somut sonuçlar elde etmeyi umduğunu ifade etti. Paşinyan, "Bu, Azerbaycan toprakları üzerinden Rusya ile kara yolu ve demir yolu bağlantısı, İran ile demir yolu bağlantısı sağlayacağımız anlamına geliyor. Azerbaycan da Nahçıvan ile bizim topraklarımız üzerinden demir yolu ve kara yolu bağlantısı sağlayacak." diye konuştu. Paşinyan, Ermenistan'ın barışı tesis etmenin sembolleri ve araçları haline gelecek olan ulaşım bağlantısını açma senaryolarını desteklediğini bildirdi. Ermenistan'ın bölgedeki bütün konularda çalışmaya hazır olduğunu belirten Paşinyan, Karabağ ile ilgili yapılan anlaşmalardaki görevlerin yerine getirilmesinin bölgede kalıcı ve uzun vadeli barış için koşullar yaratacağını vurguladı. Paşinyan, "Türkiye ile ilişkilerimizi normalleştirmeye yönelik bir görüşmenin başlamasının da bu konuda katalizör rolü oynayabilecek bir diğer unsur olduğunu belirtmeliyim." dedi. Ayrıca Paşinyan, bu bağlamda Rusya'nın da bu sürece tam destek vermeye hazır olduğunu ifade ettiğini aktardı.

2 yıl önce

Yunanistan, Fransa’dan sonra ABD’yi de kalkan olarak görüyor

Yunan basını, dün imzalanan ABD-Yunanistan Karşılıklı Savunma İş birliği (MDCA) Anlaşması'nın Atina’nın "tehdit" olarak algıladığı Türkiye’ye karşı büyük bir destek olduğunu ileri sürdü. Yunan Devlet Ajansı AMNA, "MDCA Yunanistan için bir kalkan-ABD, 'casus belli'yi kınıyor" başlıklı haberinde, iki ülke arasında imzalanan anlaşmanın, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile imzalanan benzer anlaşmaların ardından Yunanistan için koruyucu bir kalkan oluşturduğunu savundu. Ajansın, diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberde, Yunanistan’ın toprak bütünlüğünün hem anlaşmadaki ifadelerle hem de ABD güçlerinin Meriç ve Girit’te öngörülen varlığı ile korunacağını iddia ederek, anlaşmadaki "tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin güvenlik, egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü, silahlı saldırı ya da saldırı tehdidine karşı koruyacaklarına" ilişkin taahhüdü ABD’nin "casus belli"yi kınaması olarak yorumladı. Yunan basınının yayımladığı, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’e yönelik yazdığı 12 Ekim 2021 tarihli mektup da ABD’nin Yunanistan’a desteğinin bir göstergesi olarak kamuoyuna sunuldu. Diplomatik kaynaklar, mektupta yer alan "ABD’nin Yunanistan ana karası ya da adalarında eğitim ve operasyon yapabileceğine" ilişkin ifadenin, ABD’nin Yunanistan’ın adalardaki tam egemenlik hakkını ve adaların silahlandırılabilmesini "fiili" olarak teyit ettiğini ileri sürdü. MUHALEFETTEN ANLAŞMAYA TEPKİ VAR Ana muhalefetteki Radikal Sol İttifak (SYRIZA) Partisi, anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada, Dedeağaç’ta bulunmalarının ABD güçlerine, Bulgaristan ve Romanya’ya kolay geçiş imkanı sağlarken, Yunanistan’ı da Karadeniz’deki tehlikeli gerginliklerin ön sırasına yerleştireceğini belirtti. Açıklamada, buna karşılık hiçbir ABD varlığının Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı Ege ve Doğu Akdeniz’de korumadığı, anlaşmanın bağımsız, itibarlı bir Yunanistan’a yakışmadığı ifade edildi. Yunanistan Komünist Partisinin (KKE) anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada, "Adı 'savunma' anlaşması olan ancak gerçekte saldırgan olan Yunanistan-ABD anlaşması, ülkemizin, ABD’nin ve NATO’nun savaş planlarına tehlikeli bir şekilde dahil edilmesidir" ifadesine yer verilerek, "Türkiye tehdidine" karşı ülkenin güvenliği ve sınırları korunuyor iddiasının gerçekçi olmadığı kaydedildi. Yunan Çözümü Partisi de açıklamasında, "Hükümetin, gelecekteki iktidarları Yunanistan’ın egemenlik haklarını garanti altına almayan ve Türkiye’nin savaş tehdidini ortadan kaldırmayan bir anlaşma için taahhüt altında bırakmaya hakkı olmadığını" belirtti. ABD-YUNANİSTAN KARŞILIKLI SAVUNMA İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASI İMZALAMIŞTI ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile 14 Ekim’de ABD'nin Yunanistan'daki faaliyet alanını genişleten güncel ABD-Yunanistan Karşılıklı Savunma İş birliği Anlaşması'nı imzalamıştı. Yunanistan, Fransa ile de 28 Eylül'de imzalanan ve iki ülke arasında savunma, dış politika ve silahlanma alanlarında iş birliğini öngören bir anlaşma yapmıştı.  

2 yıl önce

Slovenya Başbakanı Jansa'nın Twitter mesajına AB içinde tepkiler sürüyor

AB Komisyonu sözcülerinden Christian Wigand, Jansa'nın hukukun üstünlüğü ve medya özgürlüğü gibi konularda görüşmeler için Slovenya'da bulunan Avrupa Parlamentosu (AP) heyetini hedef alan "Soros'un kuklaları" başlıklı fotoğraf kolajıyla ilgili soruyu yanıtladı. Wigand, "Sosyal medya, bireylere yönelik kişisel saldırılar için değil, yapıcı ve saygılı tartışmalar için kullanılan bir mecra olmalıdır. Yahudi karşıtlığının AB'de yeri yoktur. Antisemitizm sadece Yahudi toplumuna değil, aynı zamanda açık ve çeşitlilik içeren topluma da tehdit teşkil etmektedir." dedi. AP heyetiyle görüşmeyi reddeden Jansa'nın dün Twitter hesabından paylaşılan ve daha sonra silinen mesajda "AB parlamentosundaki bilinen 226 Soros kuklasından 13'ü" yazısı bulunan bir fotoğraf kolajı yer almıştı. Kolajın ortasında Macaristan doğumlu Amerikalı Yahudi iş adamı George Soros, etrafında ise bazı AP milletvekilleri bulunuyordu. Bu kişiler arasındaki AP heyeti başkanı Hollandalı milletvekili Sophie in 't Veld, kırmızı bir okla işaret edilmişti. Son dönemdeki sağcı görüşleri ve eski ABD Başkanı Donald Trump'a desteğiyle bilinen Jansa'nın mesajındaki kişilerin görüntülerinin eski tarihli olduğu, fotoğrafta yer alan AP milletvekillerinden bazılarının şu anda parlamentoda olmadığı, birinin ise geçen yıl hayatını kaybettiği belirtilmişti. Mesaja AP Başkanı David Sassoli ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in dışında Hollanda Başbakanı Mark Rutte de tepki göstermişti.

2 yıl önce

Brexit'ten sonra AB'nin yeni ayrılık sancısı: Polexit

Polonya'nın hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konulardaki uygulamaları son yıllarda AB içinde eleştirilirken Polonya Anayasa Mahkemesinin 7 Ekim'de AB anlaşmalarındaki bazı maddelerin ülkenin anayasasına aykırı olduğuna hükmetmesi, uluslararası arenada Polonya'nın AB'den ayrılması anlamına gelen Polexit tartışmasını başattı. Anayasa Mahkemesinin kararına aynı gün AB Komisyonunun Adaletten Sorumlu Üyesi Didier Reynders, tepki göstererek Polonya'da Anayasa Mahkemesinin AB hukukunun üstünlüğüne karşı verdiği karardan "kaygı duyduğunu" ve AB'nin söz konusu üstünlüğü korumak için "tüm araçları kullanacağını" söyledi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise 8 Ekim'de yaptığı açıklamada, karara tepki göstererek "AB yasaları, anayasal hükümler dahil ulusal yasalardan önce gelir." ifadesini kullandı. Fransa'nın AB İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune de Polonya Anayasa Mahkemesinin kararının, Polonya'nın AB'den ayrılması riskini taşıdığını belirtti. MACARİSTAN'DAN POLONYA'YA DESTEK Macaristan Başbakan Viktor Orban, Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı kararı memnuniyetle karşılayan hükümet kararnamesini imzalayarak, üye devletlerin yetkili makamlarının, özellikle anayasa mahkemelerinin, AB'nin yetkilerinin kapsamını ve sınırlarını inceleme hakkına sahip olduğunu kaydetti. Bu arada Polonya'nın AB içinde ciddi tartışmalara neden olan kararlarına yurt dışından gelen tepkilerin yanı sıra yurt içinde de özellikle muhalefet partileri, Anayasa Mahkemesinin aldığı son karar başta olmak üzere iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi'nin (PİS) uygulamalarına karşı çıkıyor. ESKİ AB KONSEYİ BAŞKANI TUSK'DAN İKTİDARA TEPKİ Eski AB Konseyi Başkanı ve muhalefetteki Sivil Platform Partisi Başkanı Donald Tusk, PİS'in attığı adımlarla ülkenin Avrupa'daki geleceğini tehlikeye attığını savundu. Son yıllarda aşırı sağcı grupların etkinliğinin artması ve iktidarın bu hususta kamuoyunu ikna edici adımlar atamamış olması Polexit tartışmalarını canlı tutsa da Rusya'yı ulusal güvenlik sorunu olarak gören Polonya'nın Birlik'ten ayrılması durumunda bu güçlü rakibi karşısında elinin zayıflayacağı bir sır değil. 38 milyonluk nüfusuyla AB'nin Rusya sınırında kritik bir konuma sahip Polonya, Brüksel'le girdiği şiddetli tartışmalar nedeniyle uluslararası kamuoyunun gündemini bir süre daha meşgul edeceği izlenimini bırakıyor. "BU, HUKUKİ BİR OLAYMIŞ GİBİ GÖSTERİLMEK İSTENEN AMA ASLINDA SİYASİ BİR OLAY" Orta Avrupa uzmanı, gazeteci Gabor Stier, Polonya-AB arasındaki anlaşmazlığı AA muhabirine değerlendirdi. Stier, Polonya ve AB arasında uzun süredir yargı reformu konusunda tartışmalar yaşandığını, AB'nin Polonya hükümetinin attığı adımlarla yargı bağımsızlığını ihlal ederek hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verdiği görüşünde olduğunu anımsattı. Siyasi yönden olmasa da Almanya, Fransa, Danimarka, İtalya, Çekya, İspanya ve Romanya'da da Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı karara benzer kararlar alındığına dikkati çeken Stier, "Bu, hukuki bir olaymış gibi gösterilmek istenen ama aslında siyasi bir olay. Polonya hükümeti, AB Adalet Divanının kararını yok saymak için AB'nin bu konuda söz hakkı olmadığını söylüyor." ifadesini kullandı. POLEXİT ŞİMDİLİK SÖZ KONUSU DEĞİL Stier, "Bu siyasi bir tartışma. Polonya'nın AB'nin hukuk sisteminden ayrılmasının söz konusu olmadığını söyleyebiliriz. Polexit de söz konusu değil, en azından şimdilik. Ancak taraflar tehlikeli bölgelere girmiş bulunuyor çünkü tüm bu tartışmalar AB'yi zayıflatıyor. Taraflar bir uzlaşma bulamazsa bu konunun ciddi sonuçları olabilir." diye konuştu. Polonya toplumunun yüzde 90'ının AB'den çıkmak istemeyeceğini, iktidar partisinin de böyle bir hedefinin olmadığını vurgulayan Stier, hükümetin, "Federal Avrupa" ve "Ulusların Avrupası" tartışmasında ikincisini savunduğunu aktardı. Stier, iktidarın AB'den ayrılma gibi bir planı olmamasına rağmen muhalefetin mahkeme kararını iç siyasette kullandığına ve siyasi çıkar elde etmek için eylem düzenlediğine işaret ederek, ülkenin yüzde 50'sinin AB-Polonya tartışmasından endişe duyduğunu, diğer yarısının ise herhangi bir endişe yaşamadığını kaydetti.

2 yıl önce

Almanya’da ekmek fiyatları tartışılıyor

Enerji fiyatlarının Avrupa genelinde olduğu gibi Almanya'da da yükselişe geçmesinin ardından ülke, şimdi yeni bir konuyu tartışıyor. Alman basını, tahıl fiyatının yüzde 34,4 artış kaydettiğini, bunun üzerine endüstriden uyarılar geldiğini yazdı. "EKMEK FİYATLARI ARTACAK" UYARISI Uyarıda, "Küçük yuvarlak ekmekler yakında 1 eurodan fazlaya mal olacak." denildi. Bild gazetesi, daha önce akaryakıt, elektrik ve doğalgaz fiyatlarının arttığını yazmış, Başbakan Angela Merkel'e işaret edilerek, "Bizi en soğuk kışta yükselen fiyatlarla bizi yalnız mı bırakacaksınız?" sorusu yöneltilmişti. "KAHVALTI SOFRALARINDA FİYAT ŞOKU DALGASI" Aynı gazetenin haberinde bu kez, "Şimdi de fiyat şoku dalgası kahvaltı sofralarımıza ulaşıyor." ifadesine yer verilerek, ülkede hayatın pahalandığı belirtildi. Fırınlar ve perakendecilerin normal ekmek, küçük ekmek ve diğer unlu mamullerin fiyatlarını sıkılaştırdığı kaydedildi.

2 yıl önce

Firari Erk Acarer’in PKK’lı Cemil Bayık’tan Deniz Yücel’e karanlık ilişki ağı

Uzun zamandır firari olarak Almanya’da yaşayan Acarer; Tageszeitung adlı gazete ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Derneği’nin aracılığıyla Alman Panter Vakfı’ndan burs alarak Nisan 2017’de Almanya’ya sığınmıştı. ABD yanlısı Sınır Tanımayan Gazeteciler Derneği, Türkiye’de PKK’nın sözcülüğünü yapan medya kuruluşlarına verdiği destekle biliniyor. Derneğin, Türkiye’yi her yıl basın özgürlüğü endeksinde son sıralara koyma sebebi de, Türkiye’nin FETÖ ve YPG-PKK terörü ile yürüttüğü mücadele. RSF, aynı zamanda firari ve hapisteki FETÖ’cü gazetecileri de basın özgürlüğü kapsamında değerlendiriyor. Erk Acarer’e burs veren Panter Vakfı’nın ise yönetim kurulunda ilginç isimler var. Bu isimlerin en önemlisi ise PKK’nın Kandil’deki terör üslerinde sıkça bulunan ve PKK elebaşlarından Cemil Bayık ile sıkı dostluğu bilinen Deniz Yücel! Alman Die Welt Gazetesi’nin Türkiye temsilciliğini de yapan Deniz Yücel, PKK propagandası yaptığı için tutuklanmıştı. Vakfın yönetimindeki Konny Gellenbeek, Michael Sontheimer, Hans Christian Ströbele ve Andrienne Goehler gibi isimlerin de PKK-YPG terör örgütü adına Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde lobi çalışması yaptıkları biliniyor. Türkiye’yi bölmeye ve karalamaya çalışan her eylemde öne çıkan Erk Acarer’in Alman vakıflarının maddi desteği ile sürdürdüğü faaliyetleri “gazetecilik” olarak tanımlayan CHP’li pek çok ismin de Alman vakıfları ile ilişkileri dile getirilmişti.

2 yıl önce

Yunanistan'da Türkiye korkusu! "Eskisi gibi değiller"

Yunanistan'ın, Fransa ile imzaladığı savunma anlaşmasının ardından ABD ile Karşılıklı Savunma İş Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi için yapacağı yeni protokolde sona gelindi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, gazeteye yaptığı açıklamada Washington'un, ülkesinin toprak bütünlüğünün garantisi olduğunu öne sürerken, Yunanistan'daki Amerikan stratejik ve askeri varlığını artırdığını savundu. Milliyet'in haberine göre, Atina'nın, son iki yılda imzaladığı anlaşmalarla ülkeyi yabancı bir tehdide karşı güçlendirdiğini söyleyen Dendias, "ABD Yunanistan'ın stratejik konumunu biliyor ve Türkiye ile ilgili şüphelerinin olduğu görülüyor" ifadelerini kullandı. Yunan basınında anlaşma Türkiye'ye karşı kazanılmış bir zafer olarak gösterilirken, Dendias'ın "Türkiye, Ege adalarına bitişik Akdeniz'in en büyük çıkarma gemisi filosuna sahip ve Türkiye ile savaş tehdidi devam ediyor" ifadeleri de dikkat çekti. Bugün imzalanması beklenen anlaşma öncesinde ise, Yunan medyası ülkede artan başka bir başka paniğin altını çizdi. "Türk Hava Kuvvetleri'nin (TuAFA) modernizasyonu, Türkiye'nin yerli ve yeni havacılık endüstrisi tarafından destekleniyor." ifadelerine yer verilen haber, şöyle devam etti: TÜRK ÜRETİCİLER ARTIK ORDUNUN İHTİYAÇLARINI KARŞILAYABİLİYOR Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI), Aselsan, Havelsan ve Roketsan gibi büyük savunma geliştirme müteahhitleri artık ordunun ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynamakta ve iç pazarı finanse etmek için, ürünlerini ihraç etme niyetinde. Uluslararası Silah Antlaşması'nın (ITAR) sınırlamaları nedeniyle müttefik ülkelere satış yapmak giderek zorlaşıyor. Örneğin Pakistan, Mayıs 2018'de 30 TAI T129 saldırı ve keşif helikopteri (ATAK) için 1,5 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı. Bununla birlikte helikoptere güç veren Honeywell / Rolls Royce LHTEC 800 motoru, ITAR kanunu kapsamında yaptırıma uğradı. Buna karşın çözüm olarak bir Tusas Engine Industries (TEI) TS1400 elektrik motoru duyuruldu. YENİ NESİL TÜRK AVCI UÇAĞI GELİYOR F-35'in iptali, Türk Hava Kuvvetleri'nin F-16C/D'ler ve F-4E Phantom'larının ömrünü 2030 yılına kadar uzatacağı anlamına geliyor. O dönemde Türkiye'nin yeni nesil yerli üretim avcı uçağı, Türk Avcı Uçağı-X (TF -X) veya diğer adıyla MMU, Türk Hava Kuvvetleri'ne teslim edilmeye başlanacak. TF-X'in eksiksiz bir modeli Haziran 2019'da Paris'teki Airshow'da tanıtıldı.Bir ay önce İstanbul'daki Türk savunma fuarı IDEF 2019'da, Türk Havacılık ve Uzay Araştırmaları başkan yardımcısı, araştırmayı yürütmek için görevlendirildiğini ve güretim aşamasına en kısa sürede ulaşmayı hedeflediklerini belirtti. Ağustos 2020'de TAI CEO'su Temel Kotil, TF-X'in 18 Mart 2023'te piyasaya sürüleceğini söyledi (Türkiye'nin 100. yılını kutlamasına denk gelecek şekilde). Kotil, bazı testlerin iki yıl süreceğini ve yedi prototip olacağını da sözlerine ekledi. TÜRK HAVACILIK SEKTÖRÜNDE BİR İLK Türk Havacılık ve Uzay Sanayii yerli ve milli ürünlerin üretimi konusunda çalışmalarına ve yatırımlarına hız verdi. Şubat 2022'de açılması planlanan ve "Demir Kuş" adı verilen entegre uçuş kontrol sistemi, Türkiye'de havacılık sektöründe bir ilk olacak. Proje geliştirmeyi kolaylaştırmak için altyapı projelerinin gerçekleştirileceği Demir Kuş bölgesi, yeni avcıların kritik sistemlerinin kapsamlı test ve doğrulaması için güçlü bir altyapı sağlayacak. 'ÇATIŞMA ARTIK GERÇEK BİR OLASILIK' Türkiye'yi provoke etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Yunanistan'da basın, artık iki ülke arasındaki çatışmanın gerçek bir olasılık olduğunu belirtti. Haberde şu ifadeler kullanıldı: Fransızlar ve ABD daha sonra müdahale edene kadar karada, havada ve denizde Türkiye'nin askeri hamleleriyle karşı karşıya kalacağız. NATO ise, Ege ve Akdeniz'de bir Yunan-Türk çatışması olasılığı için gerçekten korkunç bir ikilem yarattı. "Böyle bir çatışmada NATO kendini çok zor bir durumda bulacaktır. Bu gerçeği kabul eden ittifak, yeni gerilimlerin tırmanmasını önlemek için başlangıçta bir mekanizma kurdu. 'ÇATIŞMA OLURSA NATO KARIŞMAYACAK' Ancak bu mekanizma, iki ülkenin denizcilik farklılıklarını çözmelerine yardımcı olmadı ve NATO taraf tutmaktan kaçındı. Enstitüden bir uzman, "Ancak bu Yunan-Fransız savunma anlaşmasıyla Fransa, silahlı çatışma da dahil olmak üzere Yunanistan'ın tarafını tutmaya kararlı" dedi. Habere göre, ikisi de NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanabilecek bir çatışma, hiç de uzak bir ihtimal değil. Özellikle NATO bu kadar zor durumdayken, Türkiye ile Yunanistan arasındaki çatışma gerçekten de mümkün ve böyle bir şey olduğunda, NATO'nun bunu durdurmak için sahada en ufak bir şey yapmayacağı neredeyse kesin. Türk Tuğgeneral Nejat Eslen, NATO'nun artık sadece Yunanistan gibi ülkelere hizmet ettiğini vurguladı. Bugün Rusya'ya karşı yeni cephe olan Polonya, Romanya, Bulgaristan'ın da NATO nezdinde öneminin arttığına dikkat çekti. 'NATO, ABD'YE HİZMET EDİYOR Eslen, "Dolayısıyla bugün NATO'nun çekirdeğinin ABD, Birleşik Krallık, Baltık ülkeleri, Polonya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'dan oluştuğu söylenebilir" diye konuştu. Aslında ittifak, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurduğu ve öncelikle ABD'nin güvenlik çıkarlarına hizmet eden yeni dünya düzeninin kurumlarından biridir." diye konuştu. "NATO, Ankara'nın Kıbrıs, Suriye ve Libya'daki hamlelerine izin verdi, şimdi de aynısını Kıbrıs'ta yapıyor" denilen haberde, Yunan silahlı kuvvetlerinin olası bir savaşa hazır olduğu iddia edildi. Müttefiklerini Ege Denizi'ne davet edip Sakız'dan Meis'e kadar Türkiye kıyısındaki adalarda ateşle oynayan Yunanistan'da medya, 'Kıyamet' başlıkları atıyor. Yunanistan'ın Rafale jetleri ve Belharra savaş uçakları satın aldığı Fransa ile yaptığı savunma anlaşması bugün parlamentoda milletvekilleri tarafından oylanıyor. Anlaşmayı parlamento kürsüsünde savunan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, paktın üçüncü bir ülkeden gelebilecek bir saldırıya karşı ortak savunmayı da öngördüğünü açıkladı.

1 2 ... 284 285 286 287 288 289 290 ... 394 395
Server Error
500
Server Error