29 Nisan Pazartesi 2024
2 yıl önce

Le Monde: “Fransa'nın Mağrip'te Türkiye takıntısı"

Orta Doğu uzmanı Fransız tarihçi Jean-Pierre Filiu, Le Monde gazetesinde "Fransa'nın Mağrip'te Türkiye'ye yönelik garip takıntısı" başlıklı blog yazısı yayımladı. "Cumhurbaşkanı Macron, Mağrip hakkındaki açıklamalarında sadece Türkiye'yi hedef alıyor. Halbuki Rusya ve BAE, Mağrip'te Fransız etkisini baltalamaya çalışıyor." ifadesini kullanan Filiu, Macron'un Cezayir ve Türkiye'ye yönelik açıklamalarını hatırlattı. Filiu, Macron'un özellikle Ekim 2020'de Hazreti Muhammed'e yönelik karikatürlerle ilgili yaşanan tartışmalar sırasında "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan ilham alan" Fransa'ya yönelik karalama kampanyaları konusunda endişe duymasının "meşru" olduğunu kaydetti. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun'un Ankara'ya gerçekleştireceği ziyaretle Cezayir ile Türkiye arasındaki ilişkilerde zirve noktaya ulaşılacağını ifade eden Filiu, "Macron, Erdoğan'a çok fazla odaklanarak Mağrip'te Fransız etkisine yönelik en ciddi tehditlerin daha çok Rusya ve BAE'den geldiğini unutuyor. Fransız Cumhurbaşkanının Mağrip'teki basiretsizliği, görev süresinin ilk üç yılında Libya'da izlediği hatalı politikadan kaynaklanıyor." değerlendirmesinde bulundu. Filiu, Macron'un Libya'nın doğusundaki gayrimeşru güçlerin lideri Halife Hafter'e verdiği desteğin, ülkede 2019'da "sivil savaşın" yeniden başlamasına ve Birleşmiş Milletlerin (BM) arabulucu çalışmalarının baltalanmasına neden olduğunu belirtti. Fransa'nın böylece "gizlice" Rusya, BAE, Mısır ve Suudi Arabistan'ın yanında yer aldığını kaydeden Filiu, "Hafter'in saldırısı Trablus hükümetini Türkiye'nin kollarına atmakla sonuçlandı. Türkiye'nin müdahalesi askeri durumu tersine çevirdi ve Hafter'in safında yer alan Rus 'paralı askerleri' dağıttı." ifadesini kullandı. Filiu, bu bağlamda Fransa'nın Rusya'nın Mağrip'e yönelik hedeflerine "hoşgörü" ile bakarken Türkiye'nin amaçlarını "düşmanca" değerlendirdiğine dikkati çekti. Ayrıca Cezayir'in açık ara ilk askeri ortağının Moskova olduğunu ifade eden Filiu, "Fransız Cumhurbaşkanının, böyle bir sistemin ana müttefiki Rusya'yı zikretmeden Cezayir'deki Fransa karşıtı, hafıza rantı üzerine inşa edilmiş siyasi-askeri sistemi kınadığını duymak paradoksaldır. Macron, Rus 'paralı askerlerine' başvurmayı istediklerinde Malili yetkilileri azarlamaktan çekinmediği için (Cezayir-Rusya askeri ortaklığı konusundaki) sessizlik daha da rahatsız edici." yorumunda bulundu. Filiu, Macron'un BAE Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed Al Nahyan ile yakınlığını, hatta "ortaklığını" açık şekilde dile getirdiğini aktardı. BAE'nin İsrail ile Eylül 2020'de "barış anlaşmasını" imzalamasıyla Fransa'nın Abu Dabi'ye yönelik çekincelerinin ortadan kalktığını anlatan Filiu, "Ancak Muhammed Bin Zayed'in kendisinin, Çeçen Kadirov başta olmak üzere Fransa'nın belli olan düşmanlarıyla açık ilişkiler sürdürdüğü unutuldu." ifadesine yer verdi. Filiu, Nahyan'ın Hafter'in Libya'da aldığı yenilginin "intikamını" Tunus'ta "demokratik tecrübeyi" sabote ederek aldığına işaret etti. BAE ve Mısır'ın Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in ülkesinde "anayasal süreci askıya alma" kararında önemli rol oynadığını savunan Filiu, BAE'nin Cezayir ile Fas arasındaki gerginliğinin tırmanmasına da katkı sağladığını aktardı. Filiu, "Macron'un Cezayir rejimine kısa süre önce gösterdiği açıklığın, BAE'nin bölgedeki hedefleri için de gecikmeden geleceğini umuyoruz. Aksi halde, Fransa-Mağrip ilişkileri, Türkiye'nin sebep olmadığı ancak doğal olarak faydalanacağı, artan türbülans alanına girecektir." yorumunda bulundu. Macron'un Cezayir ve Türkiye'ye yönelik açıklamaları Macron, yaptığı açıklamada, "Cezayir'in bir ulus olarak inşası, izlenmesi gereken bir fenomendir. Fransız sömürgesinden önce Cezayir ulusu var mıydı? Soru bu. (Cezayir'de) Daha önce sömürgeler vardı. Türkiye'nin Cezayir'de oynadığı rolü ve kurduğu hakimiyeti tamamen unutturabilmesi beni büyüledi ve tek sömürgecinin biz olduğumuzu açıklamak, bu harika. Cezayirliler buna inanıyor." ifadesini kullanmıştı. Fransa'nın Cezayir'deki sömürge faaliyetlerine ilişkin "resmi tarihin gerçeklere dayanmayan şekilde yeniden yazılmasına" tepki gösteren Macron, bu tarih yazımının "Fransa nefreti üzerine bir söyleme" dayandığını iddia etmişti. "1962 sonrası Cezayir ulusu bir hafıza rantı üzerine inşa edildi. Tüm sorun Fransa gibi gösteriliyor." yorumunu yapan Macron, Mağripte "daha çok Türkler tarafından yapılan dezenformasyon ve propaganda" ile "yeniden yazılan tarihe" karşı Arapça ve Berberice yayınlar üretmek istediklerini belirtmişti.

2 yıl önce

Ersin Tatar: Belirli sayıda Türk askerinin mutlaka Kıbrıs'ta kalması gerekiyor

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, belirli sayıda Türk askerinin mutlaka Kıbrıs'ta kalması gerektiğini belirterek "Oynanan oyun Kıbrıs'tan tamamıyla askerlerin çekilmesi, askersizleştirilmesi ama bakıyoruz ki Güney'de silahlanmaya devam ediyorlar." dedi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Her zaman çözüm odaklı bir lider oldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel Huber Köşkü'nde saat 12.00 sıralarında bir araya geldi. ERDOĞAN, MERKEL'E BOĞAZ'I ANLATTI Erdoğan ve Merkel, görüşme öncesinde Huber Köşkü'nün balkonuna çıkarak İstanbul Boğazı'nı izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkel'e İstanbul Boğazı hakkında bilgi verdi. Erdoğan ve Merkel gazeteciler ile sahildeki vatandaşları da el sallayarak selamladı. Erdoğan ile golf aracına binen Merkel, köşkün sahil kısmındaki alana geldi. Golf aracını Erdoğan kullandı. Türkiye ve Almanya bayrağının yanında duran iki lider, burada bekleyen yerli ve yabancı çok sayıda gazeteciyi selamladı. Daha sonra iki lider, görüşme için köşkün içine geçti.  İKİ LİDERDEN ORTAK AÇIKLAMA İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar: İkili ilişkilerimizde zaman zaman sıkıntılı dönemler yaşasak da bunları aşmayı ve işbirliğimizi çok daha ileriye taşımayı başardık. Sayın Merkel ile ikili diyaloğumuz bölgesel konuların çözüme kavuşturulmasında da rol oynadı. 26 Eylül'de Almanya'da gerçekleştirilen seçim sonuçlarının Alman halkı için hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Merkel ile yürüttüğümüz başarılı çalışmaların aynı şekilde devam etmesini temenni ediyorum. Her zaman çözüm odaklı bir lider oldu. Türkiye olarak tam üyelik yolunda önümüze çıkan onca zorluğa rağmen Merkel'in çalışmalarını her zaman hatırlayacağız. Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesine ilişkin görüşlerimizi teyit ettik. Doğu Akdeniz, Afganistan, Libya ve Suriye'deki gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Almanya'daki Türk toplumu ilişkilerimizin en önemli sosyal yanını temsil ediyor. Bu yıl işgücü anlaşmasının 60. yıldönümüdür. Türk toplumunun emeklerini bu vesileyle bir kez daha takdir ediyoruz. Irkçılık, ayrımcılık ne yazık ki Avrupa'daki Türk toplumunun başlıca sorunu olmaya devam ediyor. Etkin tedbirler alınması büyük önem taşıyor.  Sayın Şansölye'nin bundan sonra da Türk-Alman dostluğuna katkı sağlayacağına eminim. İşte Angela Merkel'in açıklamaları... Bu karşılama için çok teşekkür ediyorum. Huber Köşkü çok özel bir bina, bir Alman işadamına ait ve son yıllarda gerçekten Türkiye ile çok iyi ilişkiler için çabaladık. Bu iyi ilişkileri sürdürmek için karşımızda çok fazla görev var. Almanya'da yaşamakta olan 4 milyona yakın Türkiye kökenli insan var.  Türkiye'de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarına da değindik, insan hakları konularına da değindik. Almanya'da ırkçı, yabancı düşmanı olayları takip ettiğimizi ve bunlara her zaman karşı çıktık. Yasadışı göç konusu çok önemli bir konu. Suriyeli mülteci ve göçmenler konusunda Türkiye çok önemli çalışmalara imza attı. Afganistan'a insani yardım konusunda da görüştük. BM ile birlikte Afganistan'da felaketler yaşanmaması için çalışmalıyız. Suriye'deki durum konusunda yoğun bir bilgi alışverişinde bulunduk. İdlib'deki durum da halen gergin. Libya konusunu ele aldık. Berlin Konferası'ndan başlatılan devamı Fransa'da olacak. Kalıcı bir çözüme ulaşılmasını arzu ediyoruz. Libya'dan yabancı güçlerin çekilmesi gerektiğini ifade ettim. Ülkelerimizdeki duruma baktığımızda Türkiye'de orman yangınları oldu, Almanya'da sel felaketleri yaşandı. Bu olaylar iklimin ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. G-20 konferansı gerçekleşecek. Çok kapsamlı bir görüşmemiz oldu. Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkileri de ele aldık. Halen burada aşılması gereken bazı sorunlar var ancak bunların sadece görüşülerek başarılacağını düşünüyorum. İşbirliği için görüş ayrılıklarına rağmen diyaloğumuzu sürdürdüğümüz için çok teşekkür etmek istiyorum. SORU-CEVAP - Ortak yoldan bahsettiniz, son 16 yıldan bahsettiniz. İnsan hakları ve tutuklu Alman vatandaşları konusuna değinmek istiyorum. Bu konuda ilerleme olup olmadığı konusunda bir fikriniz var mı?  Angela Merkel: Siz de bazı vakaları biliyorsunuz, tabi ki başarılar da oldu fakat yeni vakalar eklendi. Boşuna görüşmediğimizi düşünüyorum, farklı bakış açıları var. Terör suçlamasıyla ilgili, görüşmeler genelde başarılıydı diyebilirim. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şunu hiçbir zaman bir kenara koyamayız. Her ülkede yargı bağımsızdır. Türkiye'de de yargı bağımsızdır, yargının vereceği karara müdahale etmem mümkün değil. - Mülteci anlaşması konusunda ne konuştunuz ve hangi konularda anlaşmaya vardınız? Angela Merkel: Almanya bir himayeci olarak burada çalışıyordu. İnsan kaçakçılığını engellemek istiyoruz. AB'nin Türkiye'yi bu konuda desteklemesi bir gereklilik. Çok olumlu projeler gerçekleştirildi. AB'nin mülteci komiseri Türkiye'ye gelmişti ve parlamentoda yeni bir dilim kararlaştırıldı. Suriyeli mülteciler konusunda Yunanistan'a yasadışı yollarla gidenler konusunda bir çözüme kavuşamadık. Süreç tam henüz işlemiyor. Almanya ve Türkiye bunu tek başına çözemeyecek, 21 üyesiyle birlikte AB'nin bunu ele alması gerekecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye bu işin adeta misafirhanesi durumunda. 5 milyon Suriye'den var, Irak'tan var, Afganistan'dan 300 bin var. Bizim ötelememiz, Yunanistan'ın yaptığı gibi mümkün değil. Biz bunlara aynı şekilde ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Göçleri bugüne kadar uyguladığımız gibi aynen kabulleniyoruz. Bir taraftan briket evler yaparak onları ağırlamayı da ayrıca bir görev telakki ettik. 60 bin evi tamamladık, hedefimiz. 100 binin üzerine çıkarmak. - Uzun yıllardır birlikte çalıştığınız kişiler arasında Sayın Cumhurbaşkanı. Kendisini bir siyasetçi olarak nasıl değerlendirirsiniz? Angela Merkel: Tabi biz burada birbirimize okuldaki gibi not vermek için burada bulunmuyoruz. Türkiye'de çok şey gelişti, çok gelişme oldu altyapı açısından olsun. İstanbul'a baktığımızda bunu görüyoruz.  Ekonomik sorunlara rağmen standartların ne kadar yükseldiğini de görebiliyorum. Türkiye bizim için önemli bir partner. Ben tabi ki insan hakları konusunda, bireysel özgürlükler konusunda eleştirdim her zaman. Tabi ki çözüm aradık, farklı bakış açılarımız olabilir ama birbirimize bağlıyız. Her zaman ortak çıkarlarımız var. Bunu sonraki hükümet de böyle görecektir.  Cumhurbaşkanı Erdoğan: 16 yıl kısa bir süreç değil. Benim de bir 19 yılım var. Bu süreç içerisinde birçok dünya liderleriyle bir arada çalıştık, görüştük. Sayın Şansölye Almanya'nın idaresinde başarılı bir sürece imza attı. Almanya-Türkiye ilişkileri çok daha farklı bir yere ulaşabilirdi. Koalisyon hükümetleri her zaman işleri zorlaştırıyor. Bizim Başkanlık Sistemi'ne geçmemizle birlikte koalisyonlardan kurtulduk. Temennimiz odur ki yeni yönetimle başarılı süreci aynen devam ettiririz. Almanya'da ciddi manada bir Türk potansiyeli var. Bizler de onlar orada mutlu oldukça, Türkiye-Almanya arasında mutluluğu yaşamak istiyoruz. 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı hedefliyoruz. Angela Merkel: Ben şunu da eklemek istiyorum, koalisyon ortaklarımla bir sorun yaşamadım. Almanya'da bir Başkanlık Sistemi düşünmüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Siz bana zaman zaman gelip yaşadığınız sorunları anlatıyordunuz... Angela Merkel: Doğrudur, hayat böyle... - Almanya'da yabancı karşıtlığının yükselişi endişe verici... Köln Belediyesi'nin kararını nasıl buluyorsunuz? Angela Merkel: Almanya'da din özgürlüğü var. Biz insan düşmanlığı, ırkçılık ve başka dinlere karşı düşmanlık konusunda çok kararlı bir tutum sergiliyoruz. Başından bunların önünü kesmek istiyoruz. Çok üzücü olaylar, ırkçılık konusunda çok üzücü olaylar yaşadık. Kararlı bir şekilde bunları önlemek için çabalıyoruz. 

2 yıl önce

Paşinyan'dan Türkiye açıklaması: Rusya tam destek vermeye hazır

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Karabağ ile ilgili yapılan anlaşmalardaki görevlerin yerine getirilmesinin bölgede kalıcı ve uzun vadeli barış için koşullar oluşturacağını bildirdi. Paşinyan, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri liderler toplantısında çevrim içi yaptığı konuşmada, Karabağ meselesine değindi. Ermenistan'ın Azerbaycan ile bölgesel iletişiminin açılması konusunda yakın gelecekte somut sonuçlar elde etmeyi umduğunu belirten Paşinyan, Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan'ın başbakan yardımcılarından oluşan üçlü grubun ulaşım kanallarının açılması için çalıştığını ve yakın gelecekte somut sonuçlar elde etmeyi umduğunu ifade etti. Paşinyan, "Bu, Azerbaycan toprakları üzerinden Rusya ile kara yolu ve demir yolu bağlantısı, İran ile demir yolu bağlantısı sağlayacağımız anlamına geliyor. Azerbaycan da Nahçıvan ile bizim topraklarımız üzerinden demir yolu ve kara yolu bağlantısı sağlayacak." diye konuştu. Paşinyan, Ermenistan'ın barışı tesis etmenin sembolleri ve araçları haline gelecek olan ulaşım bağlantısını açma senaryolarını desteklediğini bildirdi. Ermenistan'ın bölgedeki bütün konularda çalışmaya hazır olduğunu belirten Paşinyan, Karabağ ile ilgili yapılan anlaşmalardaki görevlerin yerine getirilmesinin bölgede kalıcı ve uzun vadeli barış için koşullar yaratacağını vurguladı. Paşinyan, "Türkiye ile ilişkilerimizi normalleştirmeye yönelik bir görüşmenin başlamasının da bu konuda katalizör rolü oynayabilecek bir diğer unsur olduğunu belirtmeliyim." dedi. Ayrıca Paşinyan, bu bağlamda Rusya'nın da bu sürece tam destek vermeye hazır olduğunu ifade ettiğini aktardı.

2 yıl önce

Yunanistan, Fransa’dan sonra ABD’yi de kalkan olarak görüyor

Yunan basını, dün imzalanan ABD-Yunanistan Karşılıklı Savunma İş birliği (MDCA) Anlaşması'nın Atina’nın "tehdit" olarak algıladığı Türkiye’ye karşı büyük bir destek olduğunu ileri sürdü. Yunan Devlet Ajansı AMNA, "MDCA Yunanistan için bir kalkan-ABD, 'casus belli'yi kınıyor" başlıklı haberinde, iki ülke arasında imzalanan anlaşmanın, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile imzalanan benzer anlaşmaların ardından Yunanistan için koruyucu bir kalkan oluşturduğunu savundu. Ajansın, diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberde, Yunanistan’ın toprak bütünlüğünün hem anlaşmadaki ifadelerle hem de ABD güçlerinin Meriç ve Girit’te öngörülen varlığı ile korunacağını iddia ederek, anlaşmadaki "tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin güvenlik, egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü, silahlı saldırı ya da saldırı tehdidine karşı koruyacaklarına" ilişkin taahhüdü ABD’nin "casus belli"yi kınaması olarak yorumladı. Yunan basınının yayımladığı, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’e yönelik yazdığı 12 Ekim 2021 tarihli mektup da ABD’nin Yunanistan’a desteğinin bir göstergesi olarak kamuoyuna sunuldu. Diplomatik kaynaklar, mektupta yer alan "ABD’nin Yunanistan ana karası ya da adalarında eğitim ve operasyon yapabileceğine" ilişkin ifadenin, ABD’nin Yunanistan’ın adalardaki tam egemenlik hakkını ve adaların silahlandırılabilmesini "fiili" olarak teyit ettiğini ileri sürdü. MUHALEFETTEN ANLAŞMAYA TEPKİ VAR Ana muhalefetteki Radikal Sol İttifak (SYRIZA) Partisi, anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada, Dedeağaç’ta bulunmalarının ABD güçlerine, Bulgaristan ve Romanya’ya kolay geçiş imkanı sağlarken, Yunanistan’ı da Karadeniz’deki tehlikeli gerginliklerin ön sırasına yerleştireceğini belirtti. Açıklamada, buna karşılık hiçbir ABD varlığının Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı Ege ve Doğu Akdeniz’de korumadığı, anlaşmanın bağımsız, itibarlı bir Yunanistan’a yakışmadığı ifade edildi. Yunanistan Komünist Partisinin (KKE) anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada, "Adı 'savunma' anlaşması olan ancak gerçekte saldırgan olan Yunanistan-ABD anlaşması, ülkemizin, ABD’nin ve NATO’nun savaş planlarına tehlikeli bir şekilde dahil edilmesidir" ifadesine yer verilerek, "Türkiye tehdidine" karşı ülkenin güvenliği ve sınırları korunuyor iddiasının gerçekçi olmadığı kaydedildi. Yunan Çözümü Partisi de açıklamasında, "Hükümetin, gelecekteki iktidarları Yunanistan’ın egemenlik haklarını garanti altına almayan ve Türkiye’nin savaş tehdidini ortadan kaldırmayan bir anlaşma için taahhüt altında bırakmaya hakkı olmadığını" belirtti. ABD-YUNANİSTAN KARŞILIKLI SAVUNMA İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASI İMZALAMIŞTI ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile 14 Ekim’de ABD'nin Yunanistan'daki faaliyet alanını genişleten güncel ABD-Yunanistan Karşılıklı Savunma İş birliği Anlaşması'nı imzalamıştı. Yunanistan, Fransa ile de 28 Eylül'de imzalanan ve iki ülke arasında savunma, dış politika ve silahlanma alanlarında iş birliğini öngören bir anlaşma yapmıştı.  

2 yıl önce

Slovenya Başbakanı Jansa'nın Twitter mesajına AB içinde tepkiler sürüyor

AB Komisyonu sözcülerinden Christian Wigand, Jansa'nın hukukun üstünlüğü ve medya özgürlüğü gibi konularda görüşmeler için Slovenya'da bulunan Avrupa Parlamentosu (AP) heyetini hedef alan "Soros'un kuklaları" başlıklı fotoğraf kolajıyla ilgili soruyu yanıtladı. Wigand, "Sosyal medya, bireylere yönelik kişisel saldırılar için değil, yapıcı ve saygılı tartışmalar için kullanılan bir mecra olmalıdır. Yahudi karşıtlığının AB'de yeri yoktur. Antisemitizm sadece Yahudi toplumuna değil, aynı zamanda açık ve çeşitlilik içeren topluma da tehdit teşkil etmektedir." dedi. AP heyetiyle görüşmeyi reddeden Jansa'nın dün Twitter hesabından paylaşılan ve daha sonra silinen mesajda "AB parlamentosundaki bilinen 226 Soros kuklasından 13'ü" yazısı bulunan bir fotoğraf kolajı yer almıştı. Kolajın ortasında Macaristan doğumlu Amerikalı Yahudi iş adamı George Soros, etrafında ise bazı AP milletvekilleri bulunuyordu. Bu kişiler arasındaki AP heyeti başkanı Hollandalı milletvekili Sophie in 't Veld, kırmızı bir okla işaret edilmişti. Son dönemdeki sağcı görüşleri ve eski ABD Başkanı Donald Trump'a desteğiyle bilinen Jansa'nın mesajındaki kişilerin görüntülerinin eski tarihli olduğu, fotoğrafta yer alan AP milletvekillerinden bazılarının şu anda parlamentoda olmadığı, birinin ise geçen yıl hayatını kaybettiği belirtilmişti. Mesaja AP Başkanı David Sassoli ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in dışında Hollanda Başbakanı Mark Rutte de tepki göstermişti.

2 yıl önce

Brexit'ten sonra AB'nin yeni ayrılık sancısı: Polexit

Polonya'nın hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konulardaki uygulamaları son yıllarda AB içinde eleştirilirken Polonya Anayasa Mahkemesinin 7 Ekim'de AB anlaşmalarındaki bazı maddelerin ülkenin anayasasına aykırı olduğuna hükmetmesi, uluslararası arenada Polonya'nın AB'den ayrılması anlamına gelen Polexit tartışmasını başattı. Anayasa Mahkemesinin kararına aynı gün AB Komisyonunun Adaletten Sorumlu Üyesi Didier Reynders, tepki göstererek Polonya'da Anayasa Mahkemesinin AB hukukunun üstünlüğüne karşı verdiği karardan "kaygı duyduğunu" ve AB'nin söz konusu üstünlüğü korumak için "tüm araçları kullanacağını" söyledi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise 8 Ekim'de yaptığı açıklamada, karara tepki göstererek "AB yasaları, anayasal hükümler dahil ulusal yasalardan önce gelir." ifadesini kullandı. Fransa'nın AB İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune de Polonya Anayasa Mahkemesinin kararının, Polonya'nın AB'den ayrılması riskini taşıdığını belirtti. MACARİSTAN'DAN POLONYA'YA DESTEK Macaristan Başbakan Viktor Orban, Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı kararı memnuniyetle karşılayan hükümet kararnamesini imzalayarak, üye devletlerin yetkili makamlarının, özellikle anayasa mahkemelerinin, AB'nin yetkilerinin kapsamını ve sınırlarını inceleme hakkına sahip olduğunu kaydetti. Bu arada Polonya'nın AB içinde ciddi tartışmalara neden olan kararlarına yurt dışından gelen tepkilerin yanı sıra yurt içinde de özellikle muhalefet partileri, Anayasa Mahkemesinin aldığı son karar başta olmak üzere iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi'nin (PİS) uygulamalarına karşı çıkıyor. ESKİ AB KONSEYİ BAŞKANI TUSK'DAN İKTİDARA TEPKİ Eski AB Konseyi Başkanı ve muhalefetteki Sivil Platform Partisi Başkanı Donald Tusk, PİS'in attığı adımlarla ülkenin Avrupa'daki geleceğini tehlikeye attığını savundu. Son yıllarda aşırı sağcı grupların etkinliğinin artması ve iktidarın bu hususta kamuoyunu ikna edici adımlar atamamış olması Polexit tartışmalarını canlı tutsa da Rusya'yı ulusal güvenlik sorunu olarak gören Polonya'nın Birlik'ten ayrılması durumunda bu güçlü rakibi karşısında elinin zayıflayacağı bir sır değil. 38 milyonluk nüfusuyla AB'nin Rusya sınırında kritik bir konuma sahip Polonya, Brüksel'le girdiği şiddetli tartışmalar nedeniyle uluslararası kamuoyunun gündemini bir süre daha meşgul edeceği izlenimini bırakıyor. "BU, HUKUKİ BİR OLAYMIŞ GİBİ GÖSTERİLMEK İSTENEN AMA ASLINDA SİYASİ BİR OLAY" Orta Avrupa uzmanı, gazeteci Gabor Stier, Polonya-AB arasındaki anlaşmazlığı AA muhabirine değerlendirdi. Stier, Polonya ve AB arasında uzun süredir yargı reformu konusunda tartışmalar yaşandığını, AB'nin Polonya hükümetinin attığı adımlarla yargı bağımsızlığını ihlal ederek hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verdiği görüşünde olduğunu anımsattı. Siyasi yönden olmasa da Almanya, Fransa, Danimarka, İtalya, Çekya, İspanya ve Romanya'da da Polonya Anayasa Mahkemesinin aldığı karara benzer kararlar alındığına dikkati çeken Stier, "Bu, hukuki bir olaymış gibi gösterilmek istenen ama aslında siyasi bir olay. Polonya hükümeti, AB Adalet Divanının kararını yok saymak için AB'nin bu konuda söz hakkı olmadığını söylüyor." ifadesini kullandı. POLEXİT ŞİMDİLİK SÖZ KONUSU DEĞİL Stier, "Bu siyasi bir tartışma. Polonya'nın AB'nin hukuk sisteminden ayrılmasının söz konusu olmadığını söyleyebiliriz. Polexit de söz konusu değil, en azından şimdilik. Ancak taraflar tehlikeli bölgelere girmiş bulunuyor çünkü tüm bu tartışmalar AB'yi zayıflatıyor. Taraflar bir uzlaşma bulamazsa bu konunun ciddi sonuçları olabilir." diye konuştu. Polonya toplumunun yüzde 90'ının AB'den çıkmak istemeyeceğini, iktidar partisinin de böyle bir hedefinin olmadığını vurgulayan Stier, hükümetin, "Federal Avrupa" ve "Ulusların Avrupası" tartışmasında ikincisini savunduğunu aktardı. Stier, iktidarın AB'den ayrılma gibi bir planı olmamasına rağmen muhalefetin mahkeme kararını iç siyasette kullandığına ve siyasi çıkar elde etmek için eylem düzenlediğine işaret ederek, ülkenin yüzde 50'sinin AB-Polonya tartışmasından endişe duyduğunu, diğer yarısının ise herhangi bir endişe yaşamadığını kaydetti.

2 yıl önce

Almanya’da ekmek fiyatları tartışılıyor

Enerji fiyatlarının Avrupa genelinde olduğu gibi Almanya'da da yükselişe geçmesinin ardından ülke, şimdi yeni bir konuyu tartışıyor. Alman basını, tahıl fiyatının yüzde 34,4 artış kaydettiğini, bunun üzerine endüstriden uyarılar geldiğini yazdı. "EKMEK FİYATLARI ARTACAK" UYARISI Uyarıda, "Küçük yuvarlak ekmekler yakında 1 eurodan fazlaya mal olacak." denildi. Bild gazetesi, daha önce akaryakıt, elektrik ve doğalgaz fiyatlarının arttığını yazmış, Başbakan Angela Merkel'e işaret edilerek, "Bizi en soğuk kışta yükselen fiyatlarla bizi yalnız mı bırakacaksınız?" sorusu yöneltilmişti. "KAHVALTI SOFRALARINDA FİYAT ŞOKU DALGASI" Aynı gazetenin haberinde bu kez, "Şimdi de fiyat şoku dalgası kahvaltı sofralarımıza ulaşıyor." ifadesine yer verilerek, ülkede hayatın pahalandığı belirtildi. Fırınlar ve perakendecilerin normal ekmek, küçük ekmek ve diğer unlu mamullerin fiyatlarını sıkılaştırdığı kaydedildi.

1 2 ... 281 282 283 284 285 286 287 ... 391 392
Server Error
500
Server Error