19 Mayıs Pazar 2024
2 yıl önce

PKK’nın ajansına röportaj, DHKP-C’ye taziye! TBB’nin yeni başkanı Erinç Sağkan’dan inciler…

Türkiye Barolar Birliği’nin Ankara’daki binasında yapılan 36’ıncı Olağan Genel Kurul’da seçim heyecanı yaşandı. Mevcut Başkan Metin Feyzioğlu ve Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan’ın aday olduğu seçimde 348 delege oy kullanıldı. SAĞKAN 181 OY ALARAK SEÇİLDİ Saat 10.00’da başlayan oy verme işlemi saat 17.00’de sona erdi. Oyların sayılmasının ardından TTB’nin yeni başkanı belli oldu. Buna göre, 181 oy alan Erinç Sağkan Türkiye Barolar Birliği’nin yeni başkanı seçildi. Feyzioğlu ise 156 oy aldı. PKK AJANSINA RÖPORTAJ VERDİ Türk demek yerine Türkiye Vatandaşı ifadesini kullandığı özel röportajda, PKK’nın resmi ajansı Mezopotamya’nın sorularını cevaplayan Sağkan, hükümete ve eski başkan Feyzioğlu’na ağır eleştiriler yöneltmişti. DHKP-C’Lİ TERÖRİSTİN ÖLÜMÜNE ÜZÜLDÜ Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın hutbede okuduğu Kur’an esaslarını hala “karanlık, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyet” olarak nitelendiren TBB’nin yeni başkanı Erinç Sağkan; DHKP-C terör örgütü üyesi Helin Bölek’in ölümüne üzüldüğünü de açıklamıştı.   Helin Bölek’in ölüm orucu olarak kullandığı evin, İstanbul/Armutlu mahallesinde ‘Direniş Evi’ olarak adlandırılıyor. DHKP/C terör örgütünün talimatları doğrultusunda örgüt üyeleri söz konusu eve getiriliyor. Helin Bölek, ölüm orucu eyleminin 288. gününde (3 Mart 2020) hayatını kaybetti. ERİNÇ SAĞKAN KİMDİR Erinç Sağkan 24 Nisan 1978 yılında dünyaya geldi. Aslen Gümüşhane ilinin Şiran ilçesinden olan Erinç Sağkan ilk ve orta öğreniminden sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ankara Barosu’nun çeşitli kurul ve merkezlerinde çalıştıktan sonra; 2010-2012 yılları arasında Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyeliği , 2014-2016 yılları arasında Ankara Barosu Genel Sekreterliği, 2016 yılından itibaren ise Ankara Barosu Başkan Yardımcılığı yaptı. Daha sonra Ankara Baro başkanlığına aday olan Erinç Sağkan, rakiplerine oranla en yüksek oyu alarak başkan seçildi. Seçimlere, Demokratik Sol Avukatlar grubu adayı olarak giren Erinç Sağkan 7 bin 227 oy ile baronun yeni başkanı seçilmişti. Rakipleri ise; Baroda Birlik ve Milliyetçi Avukatlar grubu adayı Gençer Özdemir 2 bin 283 oy, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar grubu adayı Murat Kemal Gürbüz de bin 256 oy almıştı.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: 53 ton esrar, 20,5 ton eroin yakalandı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yılbaşından bu yana düzenlenen uyuşturucu operasyonları kapsamında 53 ton esrar 2,5 ton eroin ve 114 milyon kök kenevir ele geçirildiğini söyledi. Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarına imza attıklarını ve atmaya devam edeceklerini ifade eden Süleyman Soylu uyuşturucu satıcılarına aman vermeyeceklerini kaydetti. Hiç kimsenin kendisine uyuşturucu satıcılarına aman dilememesini isteyen Süleyman Soylu, “anneler ağlayacağına uyuşturucu satıcıları ağlasın” diye konuştu. “İŞİN UCU TERÖR ÖRGÜTLERİNE ÇIKIYOR” İçişleri Bakanı Süleyman Soylu uyuşturucu kullanımının sebeplerine değindi. Soylu, “Kıymetli hanımefendiler Allah sizlerden razı olsun. Bizim devletimiz, milletimiz sonuna kadar sizinle beraberdir. Gerek 5 yıllık İçişleri Bakanlığım süresince, gerek şahsi hayatım boyunca uyuşturucu meselesinde elde ettiğim en önemli tecrübelerden birisi şudur ki özellikle bu mesele tek başına bir kurumun veya bir kesimin vereceği mücadele değildir. Ne tek başına polisimizin jandarmamızın kurduğu iştir ne tek başına bir sağlık sorunudur ne de teke başına ailenin yalnız başına bırakıldığı zamana çocuğuna verebilecek sosyal yapıyla ilgili bir mesele değildir. Bu öyle bir mesele ki bir ucu küresel terör örgütlerine, PKK’ya DHKP-C’ye çıkar. Bir ucu organize suç çetelerine, küresel uyuşturucu baronlarına çıkar. Bir ucu Amerika’nın Afganistan’ın politikasına çıkar. Bir ucu üç kuruşluk torbacının aklına çıkar. Bir ucu sahiplerinin imal ettiği veya anlaşamadığı metruk binalara, boş arsalara çıkar. Bir ucu kültür terörizmine, bir ucu sosyal medyadan görsel medya platformlarına kadar sorumsuz ve şuursuz, gözünü para hırsı bürümüş emperyalist yapılara çıkar” dedi. “ATIK SULARI BİLE KONTROL EDİYORUZ” Kendisinin de evlatları ve torunu bulunduğunu söyleyen Süleyman Soylu, uyuşturucu kullanımını tespit etmek için yapılan çalışmalara değindi. Soylu, “İçişleri Bakanı olmanın ötesinde ben de bir babayım. Allah herkese bağışlasın iki evladım, bir de torunum var. Hepimiz bu saydığım bütün noktaları izlemek, takip etmek ve bunların çocuklarımıza ne aşıladığına karşı uyanık olmak zorundayız. Arzla mücadele; yani uyuşturucunun başka bölgelerden gelip satılmasının engellenmesine yönelik dediğimiz arzla mücadelede en alasını yapıyoruz. Bize inanmayan, uluslararası raporlara baksınlar. Bizim başarımız oralarda yazıyor. Şehirlerde atık sularada kimyasal analiz yapmaya varıncaya kadar bu illetle mücadele ediyoruz. 62 ilin atıksularında uyuşturucu analizi yapıyoruz. Atık dediğim kanalizasyonlardan numune alınıyor ve o ilin üç aylık periyodundaki veya başka üç aylık periyodunda neler kullanılmış ve ne kadar kullanılmış bunların karşılaştırmaları ve kıyaslarını yapıyoruz. En küçük bir hareketlenmede oraya ağırlık verelim, tedbir alalım diye. Sadece o değil biz 81 vilayetimizi yaklaşık 43 ayrı kriterle risk ölçümü yapıyoruz. Hangi vilayetimizin, sadece o değil tüm ilçelerimizin risk ölçümünü yapıyoruz. Hangileri yukarıda, hangileri kritik, hangilerine ağırlık vermemiz lazım ve neler yapmamız lazım” diye konuştu. “SİYASETE ALET EDİYORLAR” Yaptıkları uyuşturucuyla mücadeleyi siyasi malzeme yapanlara seslenen Süleyman Soylu, “Birileri sıkılmadan siyaset malzemesi yapsa da daha 25 gün önce uyuşturucu tacirinin peşinde koşarken şehit düşen polis kardeşimiz Abdülkadir Güngör’den, ailesinden, arkadaşlarından utanmadan meydanda, mitingde emniyet teşkilatımızı, yargımızı, bizatihi bizleri uyuşturucu tacirleriyle kol kola girmekle suçlasalar da bizim mücadelemizi herkes görüyor, şahitlik ediyor, cenabı Allah da biliyor. Uyuşturucu satıcılarıyla ilgili bert söz söylediğimizde şu an buradaki aileler gibi bu işten canı yanmış ailelerden hiç kimse rahatsız olmuyor. Ben sokakta gezen bir adamım. Hayatında bu işlerle karşı karşıya kalmamış bize laf söyleyen adamlar gibi sırça köşklerde bu işlerde değiliz. Kah Cudi’deyiz, kah Gabar’dayız, kah bir şehit cenazesindeyiz, kah bir güvenlik toplantısındayız, kah sokakta yürürken bir esnafın karşı karşıya kaldığı bir meseleyi dinliyoruz. Ben nasıl dayanayım, ben de bir insanım. Anne geliyor koluma yapışıyor. Diyor ki 'oğlumu kurtar ne olursun' Ne yapmalıyım? He he mi demeliyim. Onlar gibi insana meta gibi mi bakmalıyım? Sorumluluğumuzu bir kenara mı bırakmalıyım? Sonra bize kızacaklar. Metruk binaları yık dediğimiz zaman kızacaklar. Uyuşturucu satıcısının ayaklarını kır dediğimiz zaman kızacaklar. O anneyi bir kere dinlese, yarım kere hulusi kalple dinlese belki benden daha fazlasını söyleyecek. Ama böyle bir inancı yok, öyle bir anlayışı da yok. Bunu yapmak zorundayız. Ne bizim coğrafyamıza ne kültürümüze, ne aile yapımıza, ne inancımıza, ne milli benliğimize hiçbir şeyimize yakışmıyor. Bunu yenmek zorunda olduğumuzu bildiğimiz için hiçbir anneye öf dememenin bizim kültürümüzün bize bıraktığı en büyük tembihat olduğunu ama uyuşturucu kullananların annelerine zulüm yapmaya başladıklarını bilen bir insan olaraktan ben ne demeliyim? Bunu siyaset malzemesi yapanlar, bunu siyaset için kendilerine araç olarak kullananları Allah’a havale ediyorum. Ama onlara teslim olmuyoruz. İnadına Türkiye’de uyuşturucu meselesini bitireceğiz, bitireceğiz, bitireceğiz. Bu insanlık meselesi yahu. Bunları yaşıyor, görüyoruz. Ne yapacağız yalnız mı bırakacağız? Karşı karşıya kaldığımız hiçbir insanı yalnız bırakmadığımızı bilmenizi isterim. İşimizi, gücümüzü bırakırız bu işle ilgileniriz. Bu bambaşka bir şey çünkü” ifadelerini kullandı. “53 TON ESRAR 20,5 TON EROİN YAKALANDI” Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonlarına imza attıklarını dile getiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “2016 yılında uyuşturucudan ölenlerin sayısı 920 idi. 2017’de 941 oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız talimat verdi “derhal bu işe bir çare bulun” dedi. Hakikatten büyük bir mücadele ortaya koyduk bugün bu sayı 314’e düştü. Nüfus arttı ve pandemi döneminde bütün dünyada uyuşturucu kullanımı arttı. Buna rağmen Türkiye topyekun el birliğiyle bütün devletin kurumları bizatihi Sayın Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesiyle, talimatlarıyla birlikte herkes büyük mücadele veriyor. Yılbaşından bu güne kadar 53 ton esrar yakalandı. Bugün itibariyle 19 ton eroin, 1,5 ton da gümrükte olmak üzere 20,5 ton Cumhuriyet tarihinin yıl bitmeden yakalama rekoruna kavuştuk. Mücadele ediyoruz. Bundan 5-6 yıl evvel uyuşturucunun yüzde 25’i Ağrı, Van ve Hakkari civarında yakalanıyordu, yüzde 75’i de batı vilayetlerimize gelebiliyordu. Şimdi yüzde 75’ini orada yakalıyoruz, sınırımızdan içeri girer girmez, ancak yüzde 25’i bu tarafa gelebiliyor. Kat be kat da artırdık. Sadece Hakkari’de 6,5 tonun üzerinde eroin yakaladık. Bu çok büyük bir rakamdır. Onları pes ettirebilmek için elimizden gelen her şeyi ortaya koymaya çalışıyoruz. Cumhuriyet tarihimizin en büyük uyuşturucu operasyonlarını yaptık. Bunu da birçok ülkeyle yaptık. Almanya’dan Hollanda’ya kadar. Geçen İtalya’daydım onlarla birlikte 3-5 ay önce yaptığımız orada yakalamalardan bir tanesi olan çok büyük kokain yakalamasını paylaştık. Yani bir taraftan Sahil Güvenlik, bir taraftan Jandarma, polis ve uluslararası sularda, uluslararası alanda çok ciddi operasyonlar gerçekleştiriyoruz. Cumhuriyet tarihinde en büyük yakalamaların olduğu operasyonlar da bu dönemde gerçekleşti. Bu işler oturduğunuz yerden ahkam keserek yapılan işler değildir. Birileri bize iftira atarken denizlerde, uluslararası sularda operasyon yapmaya devam ediyoruz. Kenevir ekimi var mı yok mu diye dronelerle, İHA’larla takip ediyoruz. Geçen yıl 114 milyon kök kenevir yakaladık. Bunun önemli bir bölümünün PKK’ya gelir olarak kaynak olarak gideceğini bilmenizi isterim. Onu da kestik. Narkotik operasyonlarında yakaladığımız TIR’ları trafik eğitim TIR’ı haline getirdik. Bunlarla çocuklarımıza eğitim veriyoruz. Vatandaşlarımız uyuşturucu ihbarlarını korkmadan yapabilsin diye “UYUMA” adlı bir uygulama gerçekleştirdik. 479 bin vatandaşımız indirdi bunu 38 bin 183 ihbar aldık ve hepsine koştuk. Aynen kadına şiddette olduğu KADES gibi. Metruk binalara savaş açtık. O konuyu da siyasete çekmek istediler. Asla geri durmayız. 2019’da bu konuda yasal düzenleme de yapmıştık. Olabildiğince bu yerlere müdahale ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Bu güne kadar 106 bin 827 metruk bina tespit ettik, yüzde 66’sını yıktık, yüzde 15’ini rehabilite ettik. Yani yaklaşık bu binaların 70 binini yıktık, 15-16 binini rehabilite ettik, geriye kalan 18 bin binayı da yıkacağız. Bu binalarda kimsenin ne yaptığı belli değil. İnsanları rahatsız eden huzuru ortadan kaldıran yapılar. Bunları yıkıp geçiyoruz.” Diye konuştu.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türk kadını birçok hakkı Avrupa'dan önce elde etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 87. yıldönümü dolayısıyla Video Mesaj yayınladı. Türkiye'nin kadınlara seçme ve seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden önce verdiğini hatırlatan Erdoğan, "Kadınlarımızın bu imkana Avrupa'daki hemcinslerinden çok daha evvel kavuşması milletimizin kadınlara bakışını yansıtan önemli bir göstergedir. Üstelik bunun bir zorlama yoluyla değil de siyasetin kendi olağan mecrası içinde gerçekleşmesini son derece anlamlı buluyoruz. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'in ortaya koyduğu bu vizyonun maalesef ondan sonra gelen vesayetçi zihniyet tarafından devam ettirilmediğini görüyoruz. Ekonomiden eğitime kadar her alanda gazinin emanetine ihanet edenler, kadınlarla ilgili atılan adımları da sabote ettiler. Kılık kıyafetine göre kadınlarımızı ayıranlar, seçilme hakkı başta olmak üzere kadınlarımızın anayasal haklarını kullanmalarını engellediler. Lafa gelince demokrasiyi eşitliği kimseye bırakmayanlar, kamusal alanda olduğu gibi siyasette de kadınlarımızın varlığına tahammül edemedi" ifadelerini kullandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra 60 yıl boyunca kadınların parlamentodaki temsil oranlarının yüzde 4'ü aşamadığını belirten Erdoğan, "Ülkemize milletimize ve kadınlarımızın Kurtuluş Savaşı'nda verdiği şanlı mücadeleye asla yakışmayan bu vahim tablo ancak 2002 yılında Ak Parti'nin iktidara gelmesiyle değişmiştir. 2002 genel seçimlerinde kadın milletvekili sayısı 24, kadın temsil oranı yüzde 4.4 iken, 2007'de bu sayı 50'ye, temsil oranı yüzde 9.1'e yükselmiştir. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde aynı sayı 79'a çıkmış, oran da yüzde 14.4'ü bulmuştur. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde kadın milletvekili sayısı 98 iken, parlamentodaki kadın temsil oranı ise yüzde 17.82'ye ulaşmıştır. 24 Haziran 2018 tarihindeki son seçimlerde ise parlamentodaki 600 milletvekilinden 104'ünü kadın milletvekilleri oluşturmuştur. Her ne kadar kadınlarımız seçme ve seçilme hakkını 1934 yılında elde etmişlerse de haklarını özgürce kullanmaya AK Parti ile başlamışlardır. Kadınların siyasete ve sosyal hayata katılım mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarının çoğunun altında AK Parti imzası vardır. Kadın hakları konusunda yaptığımız çalışmaları saymaya kalksak, saatlerce bitiremeyiz. Birileri kadınların ismini ve fırsat bulduklarında kendini istismar etmenin peşindeyken, biz hiçbir zaman ayrım yapmadan kadınlarımızı gerçek anlamda haklarına, özgürlüklerine kavuşturmak için çalışıyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde başta kadına yönelik şiddet olmak üzere kadınlarımızın sorunlarına çözümler geliştirmeye devam edeceğiz. AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı olarak hak ve adalet mücadelesinde kadınlarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz" diye konuştu.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: 2004’de seçilen kadın muhtar sayısı 117’idi. Şu anda 1125

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "Gelecek nesillere, Türk siyaseti ile ilgili söylüyorum, kadın konusunda bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın hangi hassasiyeti ortaya koyduğunun altını çizmek istiyorum. Bugün Diyarbakır annelerinin PKK'ya verdiği tahribatı çok az silah vermiştir. Bu işi kadınlar başlattı. Onların yüreği, gücü başlattı" dedi. Bakan Soylu metruk binalara ilişkin olarak önceden yapmış olduğu açıklamaya ilişkin olarak "Lafa takla attırdılar, biz hepimiz hukukun adamlarıyız, ne yapıyorsak hukukun üstünlüğü ile yapıyoruz" açıklamasında bulundu. Bakan Soylu, “Türkiye Kadın Muhtarlar Derneği Balıkesir Buluşması”nda konuştu. Bakan Soylu'nun açıklamaları şöyle: Ne kadar kadın polis, jandarma, kaymakam sayımızı arttırdıysak o kadar verim aldık. Kadınlarımız hiçbir işi yarım bırakmamıştır. Cephede savaşmışlar, Nene Hatun olmuşlardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın teşkilatlardaki kadın aday sayısını arttırma azmine bizzat şahidim. Gördüğümüzü anlatmazsak, milletimiz hangi anlayışla yaptığımızı bilemeyebilir. Gelecek nesillere, Türk siyaseti ile ilgili söylüyorum, kadın konusunda bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın hangi hassasiyeti ortaya koyduğunun altını çizmek istiyorum. Bugün Diyarbakır annelerinin PKK'ya verdiği tahribatı çok az silah vermiştir. Bu işi kadınlar başlattı. Onların yüreği, gücü başlattı. Uyuşturucu ile mücadelede de en iyi narkotik polisi anne diye bir proje başlattık. Anneler üzerinde bir farkındalık oluşturma yoluna gittik, annelerle birlikte bu neticeyi aldık. Pandemi olmasına rağmen birebir, yüz yüze 300 bin anneye ulaştık, milyonlarca anneye ulaşacağız. Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla KADES uygulamamızı her kadının indirmesini hedefliyoruz ki, şiddet gördüğüne şahit olduğu her kadın için acil çağrıda bulunabilsin diye. KADIN VALİLERİMİZİN SAYISI ARTACAK İçişleri Bakanı oldum, Sayın Cumhurbaşkanım dedi ki 'Bakanlıkta kadın polis, kaymakam, jandarma eksikliği var. Ben bunu görüyorum, bu sayıyı arttıracağız.' 2016'da kadın mülki amirlerin sayısını söyleyeceğim... 32 kadın mülki idare amirini sayı olarak 101'e çıkarttık. Fazla mı? Değil ama her ilde bir kadın vali yardımcımız olsun. Kaymakamlarımızdan da olsun. Kadın valilerimizin sayısı da çoğalacak. Kadın kaymakam sayılarımız çoğaldığı için başka nedenlerle, genel müdürlükler, daire başkanlıkları veya kamu görevleri ile ilgili adımların atılması hususunda sayının fazlalığı önemli bir katkı ortaya koyacaktır. Emniyet personeli içinde kadın sayımız 15 bin 38'di. Orada da sayıyı arttırdık. Sayı 24 bine çıktı. Jandarma da da benzer bir gelişme kaydettik. 2016'da 29 bindi, bugün 41 bin 637. En son kahraman kadın Jandarmalarımız Eren operasyonlarında 4-5 metre karda bu ülkenin huzuru için mücadele ortaya koyuyorlar. Subay sayısı 709'du, 2 bin 229 kadın subayımız var. 2004 muhtar seçimlerinde kadın muhtar sayımız kaç? Şu anda 1125... Kadınlar bütün cepheleri tek tek ele geçiriyor, anlaşıldı. Biz memnunuz. Vatandaşımızın sesini daha çok duyabilmek için de vatandaşlarımızla sürekli temas halinde olan kadın muhtarlarımıza olan desteklerimizi arttırmaya gayret ediyoruz. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN 'KADIN MUHTAR' TALİMATI Yaptığınız işi iyi yapıyorsunuz, vicdanınızla, yüreğinizle yapıyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki muhtar buluşmalarını, Muhtarlar Bilgi Sistemi'ni, mekansal adres kayıt sistemimizi açtık. Ancak oradaki bilgilerden açabildiğiniz kadar muhtarlarımıza açın dedim. Bir çok bilgi, sizi kanunen sıkıntıda bırakmayacak veriler dışında tüm imkanları zorlayarak bu bilgileri size açacağız. 19 Ekim'in muhtar günü ilan edilmesini, sayın Cumhurbaşkanımızın özel talimatıyla olmuştur. 1125 kadın muhtarımız vardı, bizim erkek muhtarlarımız muhakkak kendi ihtiyaçları vardır ama kadın muhtarlardan başlayarak muhtarlıklara kamera takarsanız sevinizi dediler, 1125 kadın muhtarlığa kamera takma çalışmasını başlattık. Sayın cumhurbaşkanımızın bir talimatı daha var. Muhtar Hizmet binası yapacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız böyle bir öncelik belirledi, 'kadın muhtarlardan başlayın' dedi. Onu da inşallah çabuk şekilde sonuçlandıracağız. Ankara'da Muhtar Evi yapıyoruz. Ankara'ya muhtarlar geldiği zaman hem çalışmaları için, hem kendileri hem de misafirleri geldiği zaman Ankara'nın göbeğinde inşa edilecek. LAFA TAKLA ATTIRDILAR, ÇATLASINLAR, PATLASINLAR Vefa Sosyal Destek Grupları'nı, sizin buradaki katkılarınızı unutursak biz yanlış yapmış oluruz. Salgın da bir afet, afetlerde kadın ve erkek muhtarlarımız canla başla mücadele ortaya koydular. Orada bu mücadele yapılırken provokasyon yapmaya çalışanlara da ben hakkımı helal etmeyeceğim, kim ederse etsin. Ağaçlar, hayvanlar, canlılar için mücadele etmek bir tarafa orada çalışan arkadaşlarımızın bir canı kurtaralım mücadelesini provokasyonlarla farklı bir noktaya getirmek istediler. Allah da milletimiz de yardımcı oldu. Orada muhtarlarımızın mücadelesi de unutulacak bir mücadele değildir. En önemli mücadele uyuşturucu mücadelesidir. Metruk binaların kaldırılıp, orada uyuşturucu kullanılmasını, kötü kötü işler yapılmasını engellemek için mücadele ediyorlar. Muhtarlar, biz metruk binaların kaldırılması için mücadele ediyoruz, ama veraset davası var dediler ben de dedim ki elbette o dava devam eder. 2019'da çıkan bir kanun var. Eğer böyle bir Metruk Bina görürseniz bu bina asayişe, huzura, kamu düzenine yönelik anlayış eksikliği görüyorsanız şu adımları atarsınız. Ama sen burayı yıkamazsın asayişten dolayı diye mahkeme kararı getirirlerse yapacağımız bir şey yok, ama miras davası yürürken o ayrı bir şeydir. Ama lafa takla attırdılar, biz hepimiz hukukun adamlarıyız, ne yapıyorsak hukukun üstünlüğü ile yapıyoruz. Hukukun bize el verdiği imkanlarla yapıyoruz. Hukukla beraber olmayan içişleri bakanı mı olur dediler. Ama bana uyuşturucu gören satıcıyı polis görünce ayaklarını kırsın dedim, kıyameti kopardılar. Bunu söylediğimde uyuşturucudan ölen sayısı 941'di, şimdi 314. 941, 314'ten büyüktür. Bir kişi uyuşturucudan hayatını kaybetmesin. Çatlasınlar patlasınlar muhtarlık mesleği devam edecek.

2 yıl önce

Bomba Suriye'den getirildi: Mardin'de polise ait aracın altında tespit edilmişti

Nusaybin'de, Çevik Kuvvet Büro Amirliği'nde görevli polis memurunun aracının altına, teröristler tarafından EYP yerleştirildiği tespit edildi. Bunun üzerine bölgeye sevk edilen bomba imha ekiplerince EYP ve düzeneği, imha edildi. Olay yeri inceleme ekipleri, düzenek ve araç üzerinde şüphelilere ait parmak izi taraması yaptı, Nusaybin merkezinde mobese kamera görüntüleri incelemeye alındı. Emniyet birimleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Siirt mitinginde görevli polis memurunun bulunduğu mahalledeki vatandaşların da bilgisine başvurdu. Mahalleye gelen şüphelilerin eşkallerinin belirlenmesi için çalışmalar sürüyor. Polis memurunun evinin bulunduğu apartman dairesi ile çevrede güvenlik kamerası olmadığı bildirildi. BOMBA SURİYE’DEN GETİRİLDİ EYP’yi inceleyen bomba uzmanları, içinde C-4 patlayıcı olduğunu da belirledi.1,5 kilogram ağırlığında olan patlayıcının tahrip gücünün yüksek olduğu tespit edildi. Teröristlerin Suriye’den sınırı geçerek bombayı polis memurun aracına yerleştirdikleri üzerinde durulduğu bildirildi. Teröristlerin daha sonra tekrar sınırı geçtikleri tahmin ediliyor. Nusaybin'de daha önce yapılan birçok operasyonda, Suriye'den teröristler tarafından getirilen ve ele geçen patlayıcılarla, polis memurunun aracına yerleştirilen EYP'nin benzerlik taşıdığı belirlendi.

2 yıl önce

Almanların "Çerkez" fitnesine bir tepki de İlber Ortaylı'dan...

Türkiye'de yayın yapan Alman medya kuruluşu Deutsche Welle'nin Çerkez asıllı vatandaşlar üzerinden yürüttüğü algı operasyonuna tepkiler gelmeye devam ediyor. Daha önce sık sık Kürt asıllı ve Alevi inancına sahip vatandaşlar üzerinden çarpıtma haberler servis eden Deutsche Welle, son olarak Çerkez asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını gündemine almış ve "Dünyada en fazla Çerkes nüfusu Türkiye'dedir ve maalesef en büyük asimilasyon da..." anonsu ile bir video yayımlamıştı. Alman medya kuruluşuna bu video nedeniyle sert eleştiriler yöneltilirken, Deutsche Welle'ye tepki gösteren isimler arasında tarihçi Prof. İlber Ortaylı da katıldı. Hürriyet Gazetesi'ndeki "Çerkeslerimiz" başlığını taşıyan köşe yazısında "Almanya son zamanlarda Türkiye’deki azınlıklarla veya potansiyel azınlık gruplarla çok fazla ilgilenmeye başladı." diyen Ortaylı, "Bu, 3-5 senelik bir mesele değil. Etnik meseleler Alman akademik çevrelerini de çok ilgilendiriyor ve bazı programların uygulandığı hissediliyor. Ne var ki ilmi donanımları ne derecededir, doğrusu bu tartışılır." ifadelerini kullandı. Bu gibi girişimlerle baş etmenin mümkün olmadığını da dile getiren Ortaylı şöyle devam etti; "İkinci Cihan Harbi’nde Yahudi, Çingene (Roman gibi), hatta Slavların kamplarda imha edilmesi gibi korkunç olayların, savaşta yenilen Almanya’ya, işgal güçleri tarafından ısrarla gençliğe öğretilmesinin mecburi tutulması yeni bir nesil yarattı. Doğan ulusal suçluluk duygusunu yaymak ve paylaşmak istiyorlar, bu çok açık bir gayrettir. Gülünç iddialar ve çalışmalar ileri sürülüyor. (Mesela Stefan Ihrig’in “Atatürk in the Nazi Imagination” kitabında olduğu gibi.)" Türkiye Çerkezlerinin imparatorluğa ve halifeye, II. Meşrutiyet’te İttihatçılık ve Osmanlı Türkçülük ideolojisine, Cumhuriyet’te de devletin ilkelerine bağlı kaldıklarına vurgu yapan Ortaylı, "Hiç şüphesiz bütün toplumlar gibi onların içinde de soldan sağa bir yelpazeye rastlanır fakat Çerkesliklerinden sıkılanını, bunu gizleyenini Allah’a şükür hiç görmedim. Bu sağlıklı bir duygudur." diye yazdı. Diğer yandan İlber Ortaylı, Çerkez dillerinin öğrenilmesindeki zorluklara da ayrı bir parantez açtı. Ortaylı sözlerini şöyle sürdürdü; "70’i veya 50’yi aşkın sessiz harfe karşın bir iki sesli harfle konuşulan Çerkes dillerinin öğrenilmesi için çocukluktan işe başlamak lazım. Murat Bardakçı bir makalesinde son derece sivri dilli ama zeki bir tez geliştirdi (Murat’ın annesi Abhaz’dır ve Abhaz dilini konuşurlardı, kendisinin de kulak aşinalığı ve bir söz dağarcığı vardır). Makalede “Bu dili öğrenmek için okuldan bahsetmeyin, daha evvelden büyükanneniz ve annenizden öğreneceksiniz” demektedir ki doğrudur." Muhacirliğin şartlar ve dağınıklık nedeniyle "maalesef" bir asimilasyonu beraberinde getirdiğinin de altını çizen ortaylı, "Ama şunu söyleyelim; Türkiye’deki Çerkesler ne Amerika’daki gibi asimile oluyorlar ne de Rusya’daki gibi. Hatta Abhaz nüfusu arasında bu dili Rusya’daki ırkdaşlarına göre daha iyi konuşanlar vardır. Türkiye’de bu dili iyi bilen tarihçilerimiz de var. Birçok âdet için de bu geçerlidir. Folklorü ve dili büyüklerinden öğrenebilirlerse sayısız fayda vardır. Nihayet Osmanlı İmparatorluğu, imparatorluğun çoğu milletlerinin başına geldiği gibi bizim de sığındığımız ana vatandır." dedi. İlber Ortaylı şunları kaydetti; "Gittikçe fakirleşen bir imparatorluğun yerleşen muhacirleri tatmin etmesi zordur ama canımızı ve kişiliğimizi koruduğumuz da açıktır. Bugün Türkiye’deki Çerkes nüfusu Kafkasya’dakinden fazla. Kafkas kasabı Rus General Yermelev 1860’larda Çerkesleri vahşice göçe zorladı. Gemi dahi yetmiyordu. Tıpkı 1774’ten sonra Kırım’dan göçenler gibi, deniz çok amansız davrandı ve ölenler oldu. Bu kavim ise dayandı. Çerkes göçündeki deniz faciaları Sultan Abdülaziz Han’ı donanmayı güçlendirmeye sevk etmiştir. Türkiye birçok Balkan ülkesinin aksine gelen mülteciyi kabul eder. Siyasete girerler, istedikleri tarafı tutarlar, menşeine bakarak bunları tenkit etmek ayıptır. Olsa olsa ideolojisinden dolayı hoşlanmayan muarız olur. Birçok Kafkasyalının bu “asimilasyon” ve ayrımcılık lafını samimi şekilde protesto ettiği açıktır. Hal böyleyken Almanya’da belirli merkezlere bağlı basın mensupları ve yazarlar bu sefer de bir Çerkes meselesini ele aldılar. Söz ve üslup dengesi kaba ve bozuk bazı adamları da bu iş için kullanabilirler. Şu kadarını herkese söylemek isterim; Alman demokrasisi İkinci Harb’den sonra galiplerin empoze ettikleri bir rejimdir, kendine göre hamlıkları vardır. Anglosakson tipindeki bir demokrasi anlayışı ve hürriyet üslup ve sisteminin buralarda olacağı çok tartışılır. Her zaman için entegrist (bütüncül) düşünmeye ve düşündürmeye meyyal bir toplumdur. Türkiye’deki kritiklerde doğru söylemeleri gereken yerlerde sustukları bazı konuları ise kurcaladıkları açık. Bunda galiba içlerinde üç milyonu geçen Türkiye vatandaşını kendine göre yönlendirme endişesi de var. Herkesi dinleyelim ama körü körüne inanmanın ve takip etmenin hiçbir manası yoktur. Belirli organların dediklerini tekrarlayan arkadaşları da ihtiyatla değerlendirmekte fayda vardır. Türkiye renkli bir ülkedir. Bu renkliliğin içindeki unsurlarla bir araya gelinerek tahripkâr bir söylem ve siyaset gütmeden sorunlarını çözmek, sağ ve sol düşünceye mensup herkesin dikkat edeceği bir husus olmalıdır."

2 yıl önce

Türkiye düşmanları yine para yağdırdı! CIA'nın vakfı iş başında

Yurt dışı merkezli Türkiye düşmanı kuruluşlardan, muhalif basın-yayın organları ve STK'lara para yağıyor. ABD, İngiltere, Belçika, Kanada ve Almanya merkezli kuruluşlar arasında FETÖ ve PKK savunuculuğu yapanlar da, istihbarat servisleriyle çalışanlar da var. İşte kime, nereden, ne kadar para aktığının cevabı. 2023 seçimleri için geri sayım başlarken ABD, İngiltere, Belçika, Kanada ve Almanya gibi ülkeler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dostlarına fon yağdırmaya başladı. Son 3 yılda Türkiye'deki muhalif basın-yayın organları ile sivil toplum kuruluşlarına yüzbinlerce dolar/Euro para yağdı. İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü, merkezi ABD'de bulunan Chrest Vakfı'nın Türkiye'deki birçok STK ve yayın organına 2 milyon 75 bin 477 dolar akıttığını ilan etmişti. Açıklamada derneklerin bu fonları kayıtdışı kullandığı, vergi kanununda belirtilen esas ve usullere uyulmadığı belirtilmişti. VERİLERİ GİZLİYORLAR Yeni Şafak'ın haberine göre, Fon yağdıranların sadece Chrest Vakfı ile sınırlı kalmadığı ortaya çıktı. Merkezi ABD, İngiltere, Belçika ve Almanya gibi ülkelerde bulunan ve küresel çapta faaliyet gösteren birçok sözde sivil toplum kuruluşu da benzer şekilde para yağdırdı. Bu kuruluşlardan bazıları ülkelerin istihbarat servisleri ile yakın çalışan vakıflar, bazıları da para kaynağını doğrudan devletlerden alan merkezler. Aralarında toplum mühendisliği çalışmaları yapan küresel zenginlerin kurduğu STK'lar da var. Daha önce Türkiye'den fonladığı kuruluşların listesini yayınlayan merkezlerin bunu artık gizlemesi ise dikkat çekti. ERDOĞAN'I HEDEF ALAN KURUM Merkezi Brüksel'de bulunan ve 23 ülke tarafından doğrudan fonlanan "Avrupa Demokrasi Vakfı", Türkiye'deki paydaşlarına 55 bin Euro, Londra merkezli "Index on Censorship" adlı kuruluş 5 bin 173 Euro yolladı. Index on Censorship'in Türkiye'yi hedef alan makalelerin yer aldığı bir dergisi var. Kuruluş bu yıl başlattığı "2021 Yılının Tiranı kim?" anketinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da hedefe koydu. FETÖ VE PKK SAVUNUCULARI İngiltere Merkezli sözde insan hakları örgütü "Article19" ise 2 yılda 281 bin 51 Euro para akıttı. Kuruluş, Soros, Bill Gates ve Ford Vakfı gibi küresel vakıflardan aldığı paralarla yine sözde insan hakları örgütleri ile LBGTİ derneklerini fonluyor. Kuruluşun sitesinde FETÖ ve PKK'ya yönelik operasyon/yargı süreçleri eleştirilerek "ARTICLE 19 davaları izleyip bilirkişi görüşleri hazırlayarak ve bu bilgileri uluslararası toplumla paylaşıyor" deniliyor. CIA BAĞLANTISI VAR Bir dönem FETÖ ve PKK'nın kapatılan medya organlarının savunuculuğunu yapan Almanya'daki "Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi" 20 bin Euro para yolladı. ABD gizli servisi CIA'ya bağlı çalışan, fonları yine ABD Dışişleri Bakanlığı'nın onayları ile veren "Ulusal Demokrasi Vakfı" (NED) da fon yağdıranlar arasında. Vakıf Türkiye'deki dostlarına 271 bin 200 dolar aktardı. Fon sağlayanlar arasında aslan payı İngiltereli yayıncı Sigrid Maria Elisabet Rausing adına kurulan "Sigrid Rausing Trust" vakfında. Yayınlarında Türkiye'yi hedef alan, Gezi olaylarının organizatörü Osman Kavala ile ilgili çağrılarıyla ön plana çıkan vakıf da yaklaşık 200 bin dolar fon sağladı. BUNLAR DA DİĞERLERİ Merkezi Lonra'da olan "Media Legal Defence" 44 bin 997 Sterlin, Hollandalı "Avrupa Kültür Vakfı" 8 bin 750, Osman Kavala'nın Anadolu Kültür Vakfı ile ilişkili olan Almanya merkezli "Mitost A.v" 4 bin Euro, Hollanda Dışişleri Bakanlığı'nın sübvanse ettiği "Prens Baba Fonu" 20 bin Euro, "Freemuse" 6 bin 760 Euro, Münih Merkezli "Allianz Kültür Merkezi" 11 bin 933 Euro, Soros tarafından desteklenen Newyork merkezli "NeoPhilanthropy" ise Türkiye'deki fondaşlarına 100 bin dolar para gönderdi. KİMLER PARA ALDI? Türkiye'de yabancılardan fon aldığı tespit edilen kurum, kuruluş ve STK'lardan bazıları şöyle: -Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Derneği -Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Derneği -Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği -Serbest Fikirler Derneği -Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği -Demokrasi Barış ve Alternatif Politikalar Araştırma Derneği -Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Derneği -Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi Derneği -Türkiye Kadın Girişimciler Derneği -Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği -Mekanda Adalet Derneği -Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği -Türkiye İnsan Hakları Vakfı -Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı -Pembe Hayat -Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği -Medyascope -Anadolu Kültür Derneği -Hrant Dink Vakfı -140Journos -Sivil Sayfalar -Ekonomi ve Dış Politikalar Merkezi (EDAM) -TESEV -Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) -Yurttaşlık Derneği -T24 -Gazete Duvar ELÇİLİKLER DE BOŞ DURMUYOR Türkiye'deki bu kuruluşları fonlayanlar sadece vakıflar değil. Yabancı ülke bakanlıkları ve elçilikleri de listede. -Norveç Büyükelçiliği 291 bin Euro -Kanada Büyükelçiliği 23 bin 700 dolar -Lüksemburg Büyükelçiliği 13 bin 963 Euro -ABD Dışişleri Bakanlığı 15 bin 992 dolar -İngilere Dışişleri Bakanlığı 24 bin 68 Sterlin -Almanya Büyükelçiliği ise 65 bin 165 Euro fon sağladı.

2 yıl önce

Tunceli’de şehit olan Celil Mutlu’nun kanı yerde kalmadı!

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle; Eren Kış-6 (Mercan Dağları) Operasyonları kapsamında, Tunceli-Ovacık ilçesi kırsalında, İl Jandarma Komutalığına bağlı Jandarma Komando ve JÖH birliklerince bir mağarada sıkıştırılan teröristlere yönelik gerçekleştirilen operasyonda 6 terörist daha etkisiz hale getirildi. Böylelikle 1’i teslim olmak üzere etkisiz hale getirilen terörist sayısı 9’a yükseldi. Teröristlerin kimlikleri belirlendi Etkisiz hale getirilen teröristlerden (3)’ünün TURUNCU, (2)’sinin ise GRİ kategoride olduğu belirlendi. Şehidimizin Kanı Yerde Kalmadı Operasyon esnasında teröristlerle girdiği çatışmada şehit olan Kahraman Jandarma personelimiz Celil MUTLU’nun katilleri etkisiz hale getirilerek, şehidimizin kanı yerde bırakılmadı.

1 2 ... 662 663 664 665 666 667 668 ... 956 957
Server Error
500
Server Error