29 Nisan Pazartesi 2024
2 yıl önce

Bakan Karaismailoğlu'ndan Kanal İstanbul açıklaması: 'Altı yılda bitirilecek'

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, CNN Türk ekranlarında şu açıklamalarda bulundu: - Yarın ilk kazma vuruluyor. Etaplar halinde de yapılabilir. Köprünün temeli atılacak diğer taşımalar için de çok yoğun bir iş var. 1 yıl hazırlık 5 yılda yapım olarak düşünüyoruz. 6 yıl sonra Kanal İstanbul bitmiş olacak. Dünyanın en büyük projelerinden birisi ve uzun soluklu bir çalışma. - Çok yoğun bir çalışma var son 5 yılda. Uzmanlar heyetler halinde ayrı ayrı raporlar hazırlıyor 30 farklı sektördeki uzman bilim adamlarıyla çalışıldı. Simülasyonların bir kısmı burada bir kısmı da yurt dışında yapıldı. - Kanalın uzunluğu 45 km. Bunun yüzde 70’i doğal su yolu. Bir su yatağı var orada Küçükçekmece ile Sazlıdere arasında kullanılan atıl bir yer var. Küçükçekmece Gölü de dahil olmak üzere yüzde 70’i zaten doğal su yatağı. Kanal uygun hale getirilip derinleştirilecek. Yüzde 30’unda bir hareket olacak. Derinleştirme işi zor mühendislik işi. 'ALTERNATİF BİR SU YOLU ŞART' - Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Gelecek 50 yılı planlamak zorundayız az para ile maksimum parayı sağlamak için master planlarınızın olması lazım. Dünyada ciddi bir ticari hareket var. Uzak Doğu’dan Batı Avrupa’ya bir 750 milyar dolarlık bir hareket var. Bu bir lojistik haritasıdır. - İstanbul Boğazı ancak 25 bin gemiyi kaldırabilir. İstanbul’da şu anda yıllık 43 bin gemi geçiyor. Şu an Marmara’da onlarca gemi sırada bekliyor. Şu anda Boğazın yönetimi bakanlığımız tarafından yapılıyor. - Sırada bekleyenler zaten hazırlar. Gemi sayıları arttığı zaman 3-4 güne çıkacak süre. Bekleme lojistik maliyetleri var gemilerin. Bugün için bile bu sıkıntı var. Bir de beklerken bile yüzlerce litre yakıt yakıyorlar bunun çevreye zararı da var. 100 bin dolar maliyetinde bekleyeceğine 80 bin dolar verip Kanal İstanbul’dan geçecek. Buraya mutlaka alternatif bir su yolu yapılması gerekiyor.

2 yıl önce

Yasin Börü davası: 15 sanığa müebbet hapis cezası verildi

Diyarbakır'da 6-7 Ekim 2014'te Kobani olayları bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde Yasin Börü'nün öldürülmesine ilişkin Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden görülen davada karar çıktı. Müebbet hapis cezası alan sanıklar Sanıklar Sedat Çoban, Mecnun Akkoyun, Uğur Doğanay, Abdurrahim Pamuk, Mehmet Şah Yüce, Ali Güler, Ümit Doğanay, Ahmet Taylan, Hasan Uyanık, Burhan Dicle, Ali Karakurt, Cevher Türk, Mehmet Çağlar, Resul Savur ve Remzi Özşan, "canavarca hisle veya eziyet çektirerek çocuğu öldürme" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırıldı. Üç sanığa 23 yıl hapis cezası verildi Olay tarihinde 18 yaşından küçük olan sanıklar Yılmaz Oğurlu, Ahmet Selçuk ve Ali Kaya'ya da aynı suçtan 23'er yıl hapis cezası verildi. Savunmaları tespit edilmeyen sanıklar Cihan Yıldız, Rıdvan Baş, Mustafa Daşçi ile mazeret bildiren Erkan Balaban, Ferdi Gül ve Mazlum İçli'nin dosyaları ayrıldı. Sanık Hüseyin Okçu ise beraat etti. 6-7 Ekim Kobani olayları: Ne olmuştu? Türkiye'nin toplumsal birlik ve beraberliğine yönelik son en önemli provokatif olaylarından biri olan 6-7 Ekim olayları, HDP'nin çağrısı üzerine başlamıştı. 6-7 Ekim 2014'te YPG/PKK mensuplarının eğitildiği Kobani (Ayn el Arap) bahane edilerek Türkiye genelinde 35 ilde PKK/PYD yandaşları, ülke çapında şiddet olaylarının yaşanmasına sebep olmuştu. Yasin Börü ve arkadaşları nasıl öldürüldü? 7 Ekim'de kurban eti dağıtırken saldırıya uğrayan Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökoğuz, evdeki kadının yardımıyla bir apartmanın 3'üncü katındaki daireye sığındı. Olayı öğrenen ev sahibi Hasan Okçu da eve gelerek Yasin ve arkadaşlarının dışarı çıkmalarını istedi. Yasin ve arkadaşları ile ev sahibinin eşi polisi arayıp yardım isterken, ev sahibi Hasan Okçu ise saldırganlarla bağlantılı birini aradı. Kapıdaki grup arasında bulunan ve PKK mensubu Uğur Doğanay, üst katın balkonundan perde ve çarşaf yardımıyla alt kata girip ilk ateşte Hasan Gökguz'u vurdu. Ardından Yusuf Er'i bacağından yaraladı. Ev sahibi Hasan Okçu'nun verdiği anahtarla kapıyı açan Uğur Doğanay, dışarıda bekleyen grubu içeri aldı. Terörist grup, Yasin ve arkadaşlarını ateşli silahla vurup 3'ünü pencereden attı. Birini de sürükleyerek binadan çıkardı. Atıldıkları yerde can çekişen Yasin ve arkadaşları aşağıda bekleyen grup tarafından, satır, taş, sopa ve tekmelerle linç edilerek, üzerlerindeki değerli eşyaları gasp edildi. Evi arayan saldırganlar, yaralı halde tuvalette buldukları Yusuf Er'i döverek binadan dışarı çıkardı. Yerde yatan 4 cesede işkence edilirken, kaçmayı başaran Yusuf Er'in arkasından ateş edildi. İsabet almayan Yusuf Er bir süre kaçtıktan sonra bir sokakta bayılınca çevredekiler tarafından hastaneye kaldırıldı. Yasin Börü cinayeti davasının geçmişi Diyarbakır'da 6-7 Ekim 2014'te düzenlenen izinsiz gösterilerde Yasin Börü ve 3 arkadaşının öldürülmesiyle ilgili dava Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüş ve 24 Nisan 2017'de hüküm açıklanmıştı. Aralarında suça sürüklenen çocukların da bulunduğu 41 kişiden 25'i farklı hapis cezalarına çarptırılırken, 13'ünün beraatine, o tarihte firari olan 3 sanığın da dosyalarının ayrılmasına karar verilmişti. Firari sanıklardan Ersin Filizer, 2 Ocak 2018'de Diyarbakır'da yakalanmıştı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanıklardan kasten öldürme suçundan mahkum edilen 24'ü ile Hüseyin Okçu'nun beraatine ilişkin hükmü bozmuştu. Bozma ilamında Yasin Börü'nün olay tarihinde 18 yaşından küçük olduğuna dikkati çekilerek, "canavarca hisle öldürmek" suçundan mahkum edilen sanıkların bu suçu "çocuğa karşı" işlediğinin de değerlendirilmesi gerektiği belirtilmişti. İlamda, Hüseyin Okçu'nun cep telefonu arama kayıtları ve sinyal bilgileri değerlendirilerek, Diyarbakır'da bulunup bulunmadığı kesin olarak tespit edilmeden hüküm kurulmasının bozma gerekçesi yapıldığı bildirilmişti. Ersin Filizer ile firari 2 sanığın yargılanması ise mahkemenin başka bir dosyasında yürütülüyor.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Tescilli Türkiye düşmanlarının peşine düşerek ülkenin geleceğine talip olmaya kalkanların sonu hüsrandır."

Spor Toto Süper Lig ekibi Atakaş Hatayspor'un iç saha maçlarını oynayacağı 25 bin seyirci kapasiteli yeni stadyumu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu'nun katıldığı törenle açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hatay'da toplu açılış töreninde açıklama yaptı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI ŞU ŞEKİLDE: Sizlerle uzun bir aradan sonra buluştuğumuz bu anlamlı günde en kalbi duygularımla selamlıyorum. Akdeniz'in incisi, tarihin, kültürün şehri Hatay'ın her bir ilçesindeki, mahallesindeki kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Kardeşlerim, bugün gördüğünüz gibi birçok açılışları yapacağız. Başta Hatay Şehir Stadı'mız olmak üzere barajlarla, birçok spor tesisleriyle inşallah Hatayımızı çok farklı bir hale getirmenin adımlarını atıyoruz. Ben bu arada Türkmeni, Kürdü, Arabıyla Hatayımızın hoşgörü atmosferi içerisinde bulunduğu için sizleri bu anlamda da selamlıyorum. Hep şunu söyledik. Bir olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız, dedik. Bu kardeşliğimiz hamdolsun bizi bugünlere getirdi. Önümüzde daha iyi günler var. Bunu sizlerle gerçekleştireceğiz. Ben sizlere inanıyorum. 2023'e hazır mıyız? 2023 inşallah Hatay'da bir değişim, bir dönüşüm yılı olacak mı? Sizin bu haykırışlarınız bunu gösteriyor. Gelirken yine gördüm, çakılı bir çivi yok. Bıraktığımız gibi kalmış Hatay. İşte arkamda 26 bin 600 kişi kapasiteli Hatay Şehir Stadı. Biz eserlerimizle konuşuyoruz. Onlar ise laf ederler. Unutmayın, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserlerimizle konuşuyoruz. Burada da Hatay Kapalı Spor Salonu var. Kısa zamanda inşallah onu da bitireceğiz. Hatay'ın gençliğine ne layıksa onu yapacağız. Bir şey sorayım; şu havalimanını kim yaptı? Havalimanından buraya kadar bütün yolları kim yaptı? Diğerlerinin burada yaptığı yolları var mı? Bizim işimiz gücümüz bu. Amik Ovası sürekli taşkınlar altındaydı. Elhamdulillah bunu da kurtardık. İnşallah yeni barajlarla, kapalı su dağıtım sistemleriyle beraber su sıkıntısını da tamamıyla çözme noktasına geliyoruz. Unutmayın! Bu ülkede Hatay nasıl ki işgalin acısını, özgürlüğün tadını, vatan hasretinin ne demek olduğunu çok iyi bilir. Biz de bunu çok iyi bilen Hatay'a hizmet etmenin ne demek olduğunu çok iyi biliriz. Yapacağımız çok şey var. Her bir yatırımın şehrimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Belediyelerimizi, mühendisinden işçisine herkesi tebrik ediyorum. Değerli kardeşlerim, ülkemizi eser ve hizmet siyasetiyle cumhuriyet döneminde yapılanların tamamını 5'e 10'a katlayacak yatırımlara biz kavuşturduk. Her alanda en gelişmiş alt yapıyla en ileri hizmetlerle biz donattık. 19 yılda Hatay'a toplam 35 milyar lira yatırım yaptık. Eğitimde 8 bin 836 adet yeni derslik kazandırdık. Hatay'a ikinci devlet üniversitesini biz kurduk. Antakya, Kırıkhan ve İskenderun'da 2350 kişili yeni yurt binaları daha açacağız. Hatay'a dünyanın en büyük mozaik müzesini biz kazandırdık. Şehrimize 44 adet spor tesisi ve gençlik merkezleriyle birlikte Hatay Stadyumu'nu da biz kazandırdık.  Hatay'a aktarılan sosyal yardım miktarını yıllık 1.3 milyar liraya ulaştırdık. Sağlıkta 14'ü hastane olmak üzere 45 adet sağlık tesisi inşa ettik. 23 sağlık tesisimizin yapımı devam ediyor. 660 yataklı İskenderun Devlet Hastanesi'nin projesi devam ediyor. 8 bin konut projesini hayata geçirdik. 6 millet bahçesi projesini başlattık. Hatay'a 7 baraj ve 3 gölet inşa ettik. Bu baraj aynı zamanda Hatay şehrimizi ve Amik Ovası'nı taşkın afetine karşı da koruyacaktır. Karasu Kanalı'nın da bir an önce tamamlanmasını sağlayacağız. Hatay'ın yarım asırlık hayali olan Tahtaköprü'yü yükselteceğiz. Hataylı çiftçilerimize bugüne kadar 3 milyar liralık tarımsal destek verdik. PKK tarafından yakılan ormanlarımızı çok daha fazlasıyla yeniden yeşillendirmek için kolları sıvadık. 4 yeni Organize Sanayi Merkezi, 2 Teknopark kurduk.  Sadece özetinin özeti şeklinde anlatsak bile hizmetler saymakla bitmiyor. Biz hizmet siyaseti yapıyoruz. Biz boş teneke gibi gürültü çıkarmıyor, eser inşa ediyoruz. Biz demokratlık görüntüsü altında faşistlik yapmıyor, herkesin özgürlüğünü teminat altına alıyoruz. Çünkü biz bu ülkeyi aşkla seviyoruz. Bu mücadelemizde yanımızda olan milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum. Dünya ile birlikte ülkemiz de 1,5 yıldır koronavirüs salgınının etkisi altındadır. Her alanda ülkemiz bu sıkıntılı süreci başarıyla yürütmüştür. Biz meselelerimizi çözerek yolumuza devam ettik. Şehir hastanelerini yaparken birileri çıkıp bu kadar hastaneye ne ihtiyaç var dediler ama biz yolumuza devam ettik. Eğer böylesine hastanelerimiz olmasaydı salgının zirve yaptığı dönemleri nasıl atlatacaktık? Her projeyi engellemenin, çamur atmanın peşinde olmuştur. Bunların ülke için yapılan hiçbir hizmete destek olduğunu görmedik. Türkiye'yi küresel sistemin en üst seviyelerine çıkarmak için girdiğimiz her mücadelede bunlar bizim karşımızda yer aldı. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, Hatay bunun en yakın ve acı şahididir. "YENİ ADIMLARIN HAZIRLIĞI İÇİNDEYİZ" Sınırlarımızı güvenlik altına alarak tuzağı yerle yeksan ettik. Senaryoları hamdolsun boşa çıkardık. Aynı çarpık durumu Libya'dan Karabağ'a her konuda yaşadık. İşte geçtiğimiz günlerde Şuşa'ya giderek kardeşlerimizin kurtuluş sevincine ortak olduk. Başka yerlerde yeni adımların hazırlığı içindeyiz. "SONU HÜSRANDIR" Bu basit gerçeği göremeyenlerin bir de büyük büyük laflarla milletimizden ülkeyi yönetmek için yetki istediğinde kendimizi acı acı gülmekten alamıyoruz. Karşımızdakilerin gerçek niyetlerini gördük, ona göre kendi yolumuzu çizdik. Tescilli Türkiye düşmanlarının peşine düşerek ülkenin geleceğine talip olmaya kalkanların sonu hüsrandır. Milletin gönlüne girmeye çalışmak yerine gözünü dışarıya diken bu zihniyete rağmen ülkemizi güçlendirmeye biz devam edeceğiz. Bu mücadelede bize sizlerden daha güçlü destek istiyoruz. Ülkemizin tüm şehirleri gibi Hatay'ı da daha büyük hizmetlerle tanıştırmakta kararlıyız. Yeter ki birliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkalım. STADYUMUN KAPASİTESİ KAÇ KİŞİ? Atakaş Hatayspor'un iç saha maçlarına ev sahipliği yapacak 25 bin kapasiteye sahip. 24 adet loca da bulunuyor. Zemini doğal çim olacak yeni stat bin 500 araçlık otopark alanına da sahip olacak. STADYUMUN MALİYETİ NE KADAR? 25 bin kişilik stadyum, 142 milyon 900 bin liraya mal oldu. Sadece futbol değil basketbol, voleybol ve tenis başta olmak üzere her branşa hizmet etmesi planlanıyor.

2 yıl önce

Cumhuriyet yazarı Tuncay Mollaveisoğlu CHP'nin paralı tetikçisi çıktı! Valilik soruşturma başlattı

CHP'nin finanse ettiği bilinen medya organlarından bir tanesi olan Cumhuriyet Gazetesi'nin köşe yazarı Tuncay Mollaveisoğlu, önce organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in sözcülüğüne soyunmuş, daha sonra da kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz'ın Artı1 kanalını finanse ettiği haberiyle gündeme gelmişti. CHP'nin tetikçisi Cumhuriyet'te bugün de "Bakan Soylu, iddiaya göre Korkmaz'ın uçan sarayını seçim döneminde özel taksisi gibi kullanmış" başlıklı köşe yazısıyla piyasaya çıktı. CHP'Lİ BELEDİYELERE YIKAMA YAĞLAMA Mollaveisoğlu'nun Yeniçağ gazetesinde yazar olduğu dönemde de köşesinde sürekli CHP güzellemesi yaptığı, 6 Mart tarihli köşe yazısında Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Muğla Büyükşehir adayı Osman Gürün'e övgü dolu kelimeler sarf ettiği görüldü. MOLLAVEİSOĞLU'NU CHP'NİN FONLADIĞI ORTAYA ÇIKTI Bağımsız Büyükşehir Adayı Behçet Saatcı ile Demokrat Parti Büyükşehir Adayı Mehmet Kocadon'u hedef alarak, bu ikisine verilecek oyun AK Parti'ye yarayacağını ifade eden Tuncay Mollavesioğlu'nun Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından, "Danışman" olarak işe alındığı ortaya çıktı. BÜYÜKŞEHİR'İN BELGESİ DOĞRULADI Mollavesioğlu'nun işe alındığı ile ilgili Büyükşehirce yayınlanan bir yazı tartışmalara da beraberinde getirdi. 02 Mart 2018 tarihli Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı'na ait Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Cumhur Çoban imzası ile yayınlanan yazıya göre, Tuncay Mollavesioğlu 15 Şubat 2018 tarihi itibariyle Muğla Büyükşehir Belediyesi'nde "Danışman" olarak işe alındı.

SORUŞTURMA BAŞLATILDI Cumhuriyet Gazetesi'nde bir takım manipülatif haberlere imza atan ve aynı zamanda Muğla Büyükşehir Belediyesinde danışman kadrosunda görev yapan ve belediyeye uğramadan maaş aldığı bilinen Tuncay Mollaveisoğlu hakkında Muğla Valiliğince soruşturma başlatıldı. KİŞİYE ÖZEL KÖŞE YAZISI Bu olayla birlikte Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün'ün büyük bir seçim skandalına imza attığı ortaya çıkmış ve "Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesi ile maaşı ödenen Tuncay Mollavesioğlu, seçim sürecinde Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı'na özel köşe yazısı yazsın diye mi işe alındı?" sorusunu gündeme getirmişti. Osman Gürün ise bu hamlesiyle siyasi rakipleri tarafından da etik olmamakla eleştirilmişti. ORGANİZE SUÇ LİDERİ SEDAT PEKER, DOLANDIRICI SBK, SOYLU OPERASYONU... Tuncay Mollaveisoğlu şimdi de organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker'le ilgili algı operasyonlarına Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde devam ediyor. Mollaveisoğlu'nun "Peker'in sırları ve tek partide 5 ton kokain", "Peker, iktidarın Susutluk Kamyonu mu?" gibi köşe yazılarıyla suç örgütü lideri Sedat Peker'in tetikçiliğini yaptığı görülüyor. CHP'nin medya yapılanması içinde yer alan Mollaveisoğlu, daha sonra kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz'ın tetikçilik yapmak üzere kurdurduğu ve finanse ettiği Artı1 kanalıyla gündeme geldi. Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, sosyal medya hesabından kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz'ın kanalı finanse ettiğini iddia etmiş, Özdil'in bu iddiasına gazeteci Uğur Dündar sert tepki göstermişti. Mollaveisoğlu, yine aynı yazıda "Sonra Gezi olayları oldu... Artı 1'de, Gezi'yi baştan sona yayımlama kararı aldık..." ifadeleriyle Türkiye'ye diz çöktürme operasyonu olan Gezi teröründe kendisinin ve satılık medyanın nasıl bir rol aldığını adeta itiraf ediyor. KARA PARAYLA SATI ALINAN GAZETECİLERDEN! Tuncay Mollaveisoğlu, Artı 1 kanalının kara parayla kurdurulması operasyonunun da merkezindeki isimlerden bir tanesi. Yılmaz Özdil'in hakkında kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarıyla kırmızı bülten olan ve Avusturya'da tutuklanan SBK Holding'in sahibi Sezgin Baran Korkmaz'ın Uğur Dündar'ın da kuruluş döneminde yorumculuk yaptığı Artı 1 TV'yi kurdurduğu iddiası ortalığı karıştırmıştı. Bu iddiaların ardından Uğur Dündar, "Sen nasıl olur da benim namusuma şerefime ima yollu laf söylersin ayıp be utan utan yazıklar olsun sana yerin dibine gir! Karşıma çıkarsan çok fena yaparım..." ifadeleriyle Yılmaz Özdil'e çok sert tepki göstermişti. "SORMAYAYIM O HALDE..." Özdil, "SBK iddianamesinde yazılanları sordum, Tele1'de değerli ağabeyim Uğur Dündar'la Tuncay Mollaveisoğlu beni eleştiriyor, sormayayım o halde..." ifadeleriyle bir paylaşımda daha bulundu. 40 MİLYONLUK SKANDAL! "PARAYI ERDOĞAN TOPRAK TOPLADI" CHP yandaşı yazarların ifşaları CHP'deki milyonluk vurgunu da gün yüzüne çıkardı. Can Ataklı'nın kanalın kurulması için toplanan 40 milyon liranın CHP'li bir yönetici tarafından buharlaştırıldığını açıklamasının ardından CHP'li eski Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin de iddiaları doğruladı. Dönemin CHP'li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ise o paraların CHP Milletvekili Erdoğan Toprak tarafından toplandığını açıkladı. BELEDİYELER HARACA BAĞLANDI CHP'li eski Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, sürecin Gezi'den sonra başladığını anlattı. Buna göre Halk TV'nin yanında yeni kanal için düğmeye basıldı. "Kanalın başına da Uğur Dündar gelecek" denildi. Bir otelde toplantı yapıldı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan Toprak'a düşüncesini sorduğunda Toprak, "10 belediye 300 bin dolar verirse yeterli destek sağlanmış olur" yanıtını verdi. Böylece para toplamaya başladılar. CHP'nin kurmak isteği kanal için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, küçük belediyelerden 300'er bin, Maltepe ve Sarıyer'den 2'şer milyon dolar istedi. TOPRAK'A PARAYI ELDEN VERDİM Dönemin CHP'li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de Toprak'ın kendisinden televizyon kanalı kurulmak için para istediğini söyledi. Toprak'ın Levent'teki ofisine gittiğini belirten Erzen, "Param yoktu, oğlumun düğünündeki altınlarını kuruş kuruş hesap ederek, bir kâğıda yazarak Erdoğan Toprak'a bürosunda verdim ve para yetmedi. Üzerine 48 milyar verdim" dedi. KANAL BATTI, PARA BUHAR OLDU CHP'li başkanların çoğu, genel başkan yardımcısı Erdoğan Toprak'ın Levent'teki ofisinde paraları ödedi. İddiaya göre kanal, ABD'de kara para aklamasıyla tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz'ın parasıyla kuruldu. Toplanan 40 milyon lira ise hiçbir zaman kanala gitmedi. Kanal battı, 40 milyon lira ise sırra kadem bastı. Partililer kayıp paranın peşine düşerken Toprak, olayı yalanladı. "Tüm iddialar, aday olamayan bazı kişilerin intikam çabalarının sonucu" diyerek eski belediye başkanlarını suçladı. BUGÜN DE SOYLU OPERASYONUYLA GÜNDEMDE CHP'nin tetikçisi bugün de yine Cumhuriyet'te "Bakan Soylu, iddiaya göre Korkmaz'ın uçan sarayını seçim döneminde özel taksisi gibi kullanmış" şeklinde algı kokan bir habere imza attı. Cumhuriyet'in iddiasına jet hızıyla yanıt veren Bakanlık, "Faturası ekte paylaşılan uçak kiralama hadisesi; 2017 yılında Ankara'daki bir sivil havacılık şirketinden ücreti mukabilinde yapılmış bir uçak kiralama işlemidir. Seçim yasakları sebebiyle 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu çalışmaları sırasında son bir haftada, esasen İçişleri Bakanlığı'na ait uçak ve helikopterler olmasına rağmen siyasi etik gereği bu araçlar kullanılmamış, seçim çalışmalarında daha önce de zaman zaman yapıldığı gibi, bedeli bizzat İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu tarafından karşılanmak suretiyle, en uygun fiyatı veren Söğüt Havacılık A.Ş. adlı ticari işletmeden uçak kiralama yoluna gidilmiştir." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Tuğçe Tatari arkadaşı Ahmet Şık’ı ifşa etti! ‘SBK’nın yalısına gitti…’

İşte Tuğçe Tatari'nin o yazısı: “Bu yazıyı yazmakla yazmamak arasında çok gidip geldim. Sevdiğim birini kayırmak istedim. Sonra bir türlü rahat edemedim. Rezilliği tümden ortaya dökülmüşler takımının "Bizi eleştirmek kolay tabii" dediğini duyar gibi geçti günler. Derken daha ilk hamleyi sindirememiştim ki ikincisi geldi. Maalesef benim için de bu yazıyı yazmak farz oldu. Öncelikle şunu söylemeliyim, Ahmet Şık arkadaşımdır ve sevdiğim bir insandır. Bunun da ötesinde duruşunu, cesaretini beğendiğim biridir. Ondandır ki sıklıkla kendimi Ahmet Şık'a destek verirken bulurum. Sadece kendisini değil karısını, kızını, köpeğini, eşini dostunu da severim. Yalan yok… Farkındasınız, biliyorsunuz, hâlâ utanmadan birbirinin yüzüne bakabilecek çok az insanız. Bir avuç! Belki de bundandır, geçen hafta yaşananlardan sonra kendimi daha da yara almış hissettim… Belki de bundandır, bir süre ne yapacağımı, ne düşünmem gerektiğini bilemedim. Veyis Ateş diye bir adam varmış falan filan, biliyorsunuz işte yaşananları. Ahmet Şık bu adamın Sezgin Baran Korkmaz'dan para istediği görüşmenin ses kaydını yayınlamış. Buna sinirlenen Veyis Ateş bizim arkadaşımız, yoldaşımız, sevdiğimiz kardeşimiz Ahmet Şık için Süleyman Soylu'yla ilişki kurmak istediği ve bunun için de kendi kapısını çaldığı yönünde bazı iddialarda bulunmuş. Okuduğum an tereddütsüz "yalan bunlar" dedim. "Ahmet bu adamı tanımıyordur bile" dedim. Üstelik "Kim bilir kaç yıldır Habertürk ekranlarında yasaklı olan Ahmet'in, bu adamla ne gibi bir ilişkisi olabilir" dedim. Veyis Ateş denen bu profille… Süleyman Soylu'yla filan Ahmet Şık, olacak iş mi Allah aşkınıza… Çok kısa bir süre içinde Ahmet iddialara yanıt verdi. Veyis'le 10 yıldır tanıştığı, Süleyman Soylu'yla röportaj yapmak için ondan aracı olmasını istediği, röportaj kabul edilmeyince de hakkında yazdığı kulise dayalı yazıyı okuyup yanlışsa uyarması yönünde ricacı olduğunu anlatan bir açıklama. Sonra tonla "siz şöyle düşüksünüz biz böyle yüksek" minvalinde sözler. Beynimden vurulmuşa döndüm. Bizim Ahmet Şık'tan söz ediyoruz. Dönüp dönüp okudum açıklama metnini. Üstelik bu olay olduğunda Ahmet öncelikle bir milletvekili. Seçimlerde HDP'den aday olmuş, sevenleri, inananları tarafından desteklenmiş ve seçilmiş bir milletvekili. Yazılar da yazıyor evet ama bir muhabir değil, bir köşe yazarı değil. Hatta bana göre artık siyasi kariyer başlayınca aktif gazetecilik de olamayacağından, gazeteci de değil. Eski bir gazeteci. Yeni bir siyasetçi. HDP'den seçilmiş, sonra oradan istifa ederek bir süre bağımsız kalmış, ardından TİP'e geçmiş bir milletvekili. Ve yazdığı yazıyı Süleyman Soylu'ya onaylatmak istiyor. Vay be, işe bak sen! Şimdi burada bir parantez açmam şart, mevzu bir başka gazeteci olsa belki bu konuyu konuşmak bile saçma olurdu. Sonuçta gazeteci dediğin herkesle görüşebilir, herkesle temasta olabilir, haber kaynaklarıyla açıklamayacağı ilişkileri de olabilir, ayrıca yazısının sadece bir bölümüyle alakalı teyit almak da isteyebilir, kabul. Ama Ahmet Şık gibi, duruşunu, yaşamının önüne koyduğunun her fırsatta altını çizen, politik görüşü için birçok yaşamsal konforundan vazgeçebilen, politik bilinci son derece yüksek, 'devlet' olgusunu bugünüyle değil dünüyle de değerlendirebilen, eylemlerin, sokakların, sol camianın göz bebeği birinden söz ediyoruz. Ve artık gazeteci olmayan, siyasetçi olan, üstelik önce HDP'de, halen TİP'te siyaset yapmakta olan birinden söz ediyoruz. Memlekette safların çok keskinleştiği, taraflar arasında uçurumlar olduğu, her an siyaseten yeni ve daha da korkunç gelişmeler yaşanan bu ortamda bırakınız o Veyis denen tiplerle bir ilişki içinde olmayı, tanış olmanın bile Ahmet'e yakışmayacağını düşünen biriyim. Daha iki hafta önce 'katil devlet' dediği için hedef gösterilen, gösteren kişinin geçmiş örneklerinden yüreğimizi ağzımıza getiren, "Aman Ahmet canım Ahmet" dedirten, bizim Ahmet'ten söz ediyoruz! Şimdi siz bana diyorsunuz ki yazısındaki bilgileri teyit etmek için Süleyman Soylu'ya göndermiş, onay gelince yazı yayımlanmış. Bir dakika arkadaşlar. Bu bana gerçekten fazla gelir! Ama maalesef konu bu kadarla da kalmadı. Daha hazmetmeye çalışırken Sezgin Baran Korkmaz'ı nereden tanıdığını anlattığı bir yayına denk geldim. Yanlış duyduğumu düşündüm. Biraz öne aldım yayını, sesini açtım "İşte ben de o ünlü yalıya gittim. Beni aradı çağırdı, ben de zaten seni merak ediyordum dedim ve gittim" gibi bazı sözleri duydum ve hızla kapattım. Arşive baktım, Ahmet Şık bu görüşmeyi yazmış mı, ben kaçırmış olabilirim diye düşündüm. Evet Ahmet Şık bir Sezgin Baran Korkmaz yazısı yazmış. Ama yazının içeriğinde 'evde yapılan görüşme' ve o görüşmede sorulan sorulara alınan yanıtlara dair bir bölüm yok. Yazı T24'te ocak ayında yayımlanmış, Sezgin Baran Korkmaz aralık ayında kaçmış. Ahmet Şık evine ne zaman gitmiş bilmiyoruz. Henüz memleketin bu derece konusu değilken evet Ahmet Şık etraflı bir yazı yazmış… Bugünlerde 'bu tip' adamlarla yan yana gelmiş birçok gazeteci arkadaşımız gündem oluyor bir bir. "Yahu bir ben mi kalmışım bunları tanımayan" diyecek kadar kalabalıklar. Ama hiçbiri bir Ahmet Şık değil! Hiçbirinin bende yarattığı his de bu değil. Şoktayım, beni itin, dürtün, bir şeyler yapın! Yanlış anlamışsın o olaylar öyle değil, deyin. Sağıma soluma bakıyorum, sosyal medyama bakıyorum, yaşamımın ciddi bir bölümü Ahmet'le dayanışarak geçirmişim. Yanlış anlaşılmasın, en ufak bir pişmanlığım yok. Ayağına taş değmesin tabii; yine hakkı yensin, yine koşarım şüphe etmem. Belki de sırf o yüzden hak ediyorum özeleştiri talep etmeyi. Çok normalmiş gibi, hayatın olağan akışında Ahmet Şık'ın bir an bile olsa Veyis Ateş'le yakın olmasının, Süleyman Soylu'ya yazı teyit ettirmesinin, Sezgin Baran Korkmaz'ın evine gitmesinin yeri varmış gibi anlattığı anılarını değil de gerçek bir özeleştiri verdiğini duymak İstiyorum. Tıpkı bizi hayal kırıklığına uğrattığını düşündüğümüz siyasetçilerden beklediğimiz gibi. Tıpkı siyaseten yapılmış yanlışlar ve hatalı adımlardan sonra olması gerektiği gibi… HDP'den seçilmiş… Şimdinin Türkiye İşçi Partili milletvekili… Sol tandanslı eski bir gazeteci, hak insanı, adalet savaşçısı, aktivist, cesaret ve dürüstlük timsali olarak Ahmet Şık'ın kendisini seven, inanan ve hatta belki hayran olan yüzlerce insana özeleştirisini verdiğini görmek istiyorum… Bu insanlardan biri de benim pek tabii. O yüzden de bu yazıyı kendimce çok büyük bir risk alarak yazdığımı itiraf etmek istiyorum. O da sevdiğim bir arkadaşı kaybetme riski. Eleştiri zor kabul edilir, hele de çoğunlukla övgü duyuyorsan. Ahmet'le de ilk defa böyle bir pozisyonda karşı karşıya kaldık. Nasıl bir tavır takınacağını da inanın bilmiyorum. Belki gerçekten özeleştirisini verecek… Belki darılacak… Belki kızacak… Ama fark etmez… 'Politik kankacılık' etiketini kendime yakıştırmadığım için bu gelişmeleri görmezden gelemezdim. Dediğim gibi dargınlığı da göze alarak girdim bu işe. Biz kendimizi önce vicdanımız, sonra doğrularımızla tartmaya eğitmişiz. Kimse ses etmese de biz kendimizi bunu yapmaya mecbur hissederiz. Aksi haksızlık olur. Aksi aldatmaca olur. Aksi sadece sevmediğin, sadece ters düştüğün, sadece herkesin bildiği isimleri eleştirmek, senden olanı koruyup kollamak olur. Ve ben Ahmet Şık'ın da bu davranışa layık olduğunu düşünmüyorum. Aksine politik bilinci yüksek insanlar eleştiriyle büyür, perspektif genişletir. İdeolojik olarak oluşumunu tamamlayanlar için özeleştiri yaşamsal devamlılık niteliğindedir. Çünkü hatasız yaşam olmaz. O yüzden de ben Ahmet Şık'tan bulunduğu pozisyon, temsil ettiği insanlar, her dem yanında olan bizleri unutup kurduğu bu ilişkilerle alakalı bir özeleştiri vermeye davet ediyorum. Ahmet Şık'ın özeleştiri verdiğini görmek de yanılmadığımın, yanılmadığımızın bir nişanı olsun istiyorum…”

2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı, Cumhuriyet gazetesinin “Soylu, SBK Uçağı İle Kaç Kez Uçtu?” İddialarını yalanladı

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle; “Cumhuriyet Gazetesi’nde bugün yer alan “SBK Uçağı Kimleri Uçurdu?” “Soylu, SBK Uçağı İle Kaç Kez Uçtu?” başlıklı herhangi bir belge veya somut olay bilgisi içermeyen ve yeni bir iftirayı barındıran iddialarla ilgili aşağıdaki açıklamanın yapılma zarureti doğmuştur: Söz konusu haberde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, halen kaçak olan SBK Holding’in sahibinin “kendi özel uçağını özellikle seçim döneminde neredeyse özel taksisi gibi kullandığı iddia ortaya atılmış”, bu suretle kamuoyu nezdinde olumsuz bir algı oluşturulması gayreti içine girilmiştir. Faturası ekte paylaşılan uçak kiralama hadisesi; 2017 yılında Ankara’daki bir sivil havacılık şirketinden ücreti mukabilinde yapılmış bir uçak kiralama işlemidir. Seçim yasakları sebebiyle 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu çalışmaları sırasında son bir haftada, esasen İçişleri Bakanlığı’na ait uçak ve helikopterler olmasına rağmen siyasi etik gereği bu araçlar kullanılmamış, seçim çalışmalarında daha önce de zaman zaman yapıldığı gibi, bedeli bizzat İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu tarafından karşılanmak suretiyle, en uygun fiyatı veren Söğüt Havacılık A.Ş. adlı ticari işletmeden uçak kiralama yoluna gidilmiştir. Uçak veya araç kiralama şirketlerinin o an müsait uçağı olmaması durumunda, başka bir şirketten ikincil kiralama yaparak müşterilerinin talebini karşıladığı, sivil havacılıkta sıklıkla rastlanılan ve bilinen bir durumdur. Anlaşıldığı kadarıyla Söğüt Havacılık firması, o an müsait uçağı olmadığı için, Borajet adlı firmadan da uçak temin ederek müşteri talebini karşılama yoluna gitmiştir. Toplam 12,5 saatlik yurt içi uçuş gerçekleşmiştir. Seçim çalışmaları tamamlandıktan sonra, Söğüt Havacılık A.Ş. tarafından söz konusu hizmete ait fatura düzenlenmiş, Sayın Süleyman Soylu’nun sahibi bulunduğu işyeri adına kesilen faturanın bedeli, yine kendi firmasından ödenerek, süreç tamamlanmıştır. 2017 yılındaki seçim çalışmaları sırasında gerçekleşen bu hadisede, gerek uçak talebi, gerekse hizmetin karşılığı olan ödemenin yapılması sırasında temas edilen *tek kurum, Söğüt Havacılık A.Ş.’dir.* Bu durumu teyit eden fatura da ekte olup, kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Daha önce Sözcü Gazetesi tarafından dile getirilen ve şimdi de benzer şekilde Cumhuriyet Gazetesi tarafından hangi amaca yönelik olduğu belli olan iftira kampanyasının bir bölümü olarak planlanan bu haberlere karşı, hukuki hakkımızı kullanacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

2 yıl önce

Malatya'da 1,5 milyon liralık uyuşturucu ele geçirildi

Malatya İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri uyuşturucu ticareti yaptıkları değerlendirilen 6 şahsa yönelik operasyon yaptı. DEĞERİ 1,5 MİLYON LİRA Yapılan operasyonunda piyasa değeri yaklaşık 1,5 milyon lira olan bin kutu içerisinde 56 bin adet hap ele geçirilirken H.H.D, U.B, İ.Ç, E.N, R.K, ve O.K. gözaltına alındı. Gözaltına alınan 6 kişinin emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edileceği bildirildi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İstişare Toplantısı'na başkanlık etti

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki toplantı, basına kapalı gerçekleştirildi. Toplantıya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özlem Zengin, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu Başkanı, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı, AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal, milletvekilleri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.

1 2 ... 778 779 780 781 782 783 784 ... 949 950
Server Error
500
Server Error