30 Nisan Salı 2024
1 yıl önce

Skandal ilan veren Reuters'tan geri adım! Yayından kaldırdı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı dünyaya bir 'diktatör' gibi tanıtmaya çalışan ve Türkiye'yi dünyaya üçüncü dünya ülkesi gibi tanıtan İngiltere merkezli yayın kuruluşu Reuters, Linkedin üzerinden 21 Aralık 2022'de verdiği "Büro Şef Yardımcısı" iş ilanında skandal ifadelere yer vermişti. Reuters, açıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı bir gazeteci aradığını belirterek "Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında Türkiye'yi modern laik geleneklerden uzaklaştırarak Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü. Erdoğan'ın önümüzdeki aylarda yeniden seçilme hedefini tehdit eden yüksek enflasyon ve TL'nin sert darbeler aldığı kritik bir kavşakta, derinlemesine kurumsal hikayeler sunabilecek güçlü yazma ve raporlama becerilerine sahip birine ihtiyacımız var." ifadelerini kullanmıştı.  İLANI YOK ETTİLER Skandal iş ilanının gündem olmasından bir süre sonra Reuters’ın dikkat çeken bir hamlede bulunduğu öğrenildi. Reuters’ın Linkedin uygulaması üzerinden yayınladığı iş ilanını yayından kaldırdığı bildirildi. Haber7'nin haberine göre geri adım atan Reuters’ın “Erdoğan düşmanı” aradığı iş ilanı artık Reuters’ın iş ilanı sayfasında bulunmuyor. SESSİZ SEDASIZ Reuters, aradığı pozisyonla ilgili uygun bir personel bulup bulmadığına ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. Personel değil “Erdoğan düşmanı” arayan Reuters’ın yöneticileri, konuya ilişkin sorulara cevap vermekten de kaçınmıştı.  Reuters Basın İlişkilerinden Sorumlu Departmanı, “Açmış olduğunuz iş ilanındaki asıl amaç ve gerekçesi neydi” sorusuna cevap vermemişti. Reuters Basın İlişkileri Türkiye Sorumlusu Kayley Rogers'a gönderilen e-postaya rağmen resmi e-mailine ulaşılamamıştı. Reuters Basın İşlerinden Sorumlu departmanın başındaki isim Jamie Austin de benzer sorulara karşı suskun kalmıştı. Reuters'ın eski İstanbul Büro Şefi ve Ortadoğu Yazarı Dominic Evans, telefon yoluyla kontak kurulmasına rağmen sessiz kalmayı tercih etti. Basın ilişkilerinden sorumlu büroda çalışan, Asya ve diğer bölgelerden sorumlu Heather Carpenter ile JJ Minder'a ulaşma gayreti de netice vermedi. Her iki isimden gelen e-postalarda; Heater'in tatilde olduğu, JJ Minder'in ise ofis dışında bulunduğu iddia edildi.

1 yıl önce

Frontex'in yeni Direktörü, Ege Denizi'nde geri itmelerin engelleneceği güvencesi verdi

Leijtens, AB Komisyonunun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson ile Brüksel'de düzenlediği ortak basın toplantısında, 1 Mart itibarıyla göreve başlayacağı için onur ve mutluluk duyduğunu ifade etti. Varşova merkezli kuruluşun pek çok zorlukla karşı karşıya olduğunu belirten Leijtens, "Üye devletleri sınırlarını koruma konusunda destekleyecek insanlarla çalışacağım konusunda rahatım. Frontex çalışıyor ve gerçekten somut sonuçlar elde ediyor. Daha fazla gelişim yolunda hızla ilerlemeliyiz." ifadelerini kullandı. Leijtens, Frontex'in çalışma şekli konusunda geliştirilmesi gereken şeyler olduğuna dikkati çekerek, "Etkinliği artırmalıyız ve yasallığı sağlamalıyız. Benim için hesap verebilirlik, temel haklar ve sınır yönetimi önemli konular. Şeffaflığın temelini de bunlar oluşturuyor." dedi. Nasıl çalıştıkları konusunda çok açık ve şeffaf olmaları gerektiğinin altını çizen Leijtens, "Ne yaptığımızı ve neden yaptığımızı anlatabilmeliyiz çünkü Frontex özünde bir Avrupa ajansı ve Avrupa'nın değerlerini yansıtmalı. Bundan kesinlikle şüphe duyulmamalı." diye konuştu. Leijtens, sınır geçişlerinin modernizasyonu için çalıştıklarını ifade ederek, Şengen ve AB üyelerinin sınır geçişleriyle ilgili de çalışmalar yürüteceklerini söyledi. Leijtens, Ege'de Yunanistan'ın geri itmelerine göz yumduğu, hatta işbirliği yaptığı iddialarıyla gündeme gelen Frontex'le ilgili bir gazetecinin "Basit bir 'evet' ya da 'hayır' sorusu. Gözetiminiz altında yasa dışı geri itme uygulamasına son vermeyi taahhüt ediyor musunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Çalıştığım insanların 'geri itme' denilen şeyin bir parçası olmamasından sorumluyum. Eğer bir şey yasal değilse, yasak olmalı. Dolayısıyla bunun çok açık olduğunu düşünüyorum." GERİ DÖNÜŞLERE AĞIRLIK VERİLECEK Johansson da "Frontex'ten yüksek beklentilerimiz var. Frontex'in müdahil olması gereken çok alan var." dedi. Düzensiz göçlerdeki artış konusunda değinen Johansson, Batı Balkan bölgesinin iç sınırlarında AB'ye göçü engellemek amacıyla Frontex'in konuşlandırılması için müzakerelerin sürdüğünü belirtti. Johansson, Frontex'in uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele konusunda da rol üstlenmesi gerektiğini ifade ederek, "Son dönemde AB'ye çok büyük miktarda uyuşturucu kaçırıldı. Geçen sene örneğin Anvers limanında rekor düzeyde, 100 tonluk kokain yakalandı. Bu yüzden gelecek haftalarda Anvers'i ziyaret edeceğim. İşbirliğimizi artırmak için Kolombiya ve Ekvador'a da gideceğim." diye konuştu. Diğer bir konunun sığınma başvurusu kabul edilmeyenlerin geri dönüşlerinin sağlanması olduğuna değinen Johansson, "Gelecek hafta geri dönüşlerle ilgili operasyonel stratejiyi açıklayacağım. Bu, ağırlık vereceğimiz konulardan biri." ifadelerini kullandı. Johansson, geri itmelerle ilgili de Akdeniz'de yıl başından bu yana 30 kişinin yaşamını yitirdiğini belirterek, "Önceliğimiz her zaman hayat kurtarmak olmalı. Frontex'in rolü bu. Eğer (Frontex) batma ya da kaybolma tehlikesi olan bot ya da tekne görürse, bunu durdurması için sahil güvenliği uyarmalı." değerlendirmesini yaptı. FRONTEX'İN KARIŞTIĞI GERİ İTME SKANDALLARI VE YÖNELTİLEN SORUŞTURMALAR Yunanistan sahil güvenliği ve Frontex'in dahil olduğu geri itme olaylarına ilişkin haberler, 2020'den itibaren uluslararası basında yer aldı. Bu haberlere göre, Yunan sahil güvenlik botları, Türkiye'den Yunanistan'a geçmek isteyen göçmenlerin botlarını engelleyip, zarar verip, hatta batırırken Frontex olanlara göz yumuyordu. Bunlar üzerine Brüksel'de eleştirilere, izahat talebi ve soruşturmalara hedef olan Frontex ve yönetiminin, temel hak ihlallerini önlemediği sonucuna varılsa da iddiaların arkası kesilmedi. Bu haberler, tanık ifadeleri, video kayıtları, uydu görüntüleri gibi çok sayıda kanıtla desteklendi. Frontex'in veri tabanında yüzlerce düzensiz göçmenin Ege'de geri itilmesine yönelik kayıtların yer aldığı belirtildi. Avrupa basınına sızan rapora göre, Frontex'in üst düzey yetkilileri, muhtemel insan hakları ihlalleri vakalarını, kurumun temel haklardan sorumlu görevlilerinden sakladı. Bunlar üzerine Frontex'in son direktörü Fabrice Leggeri, 29 Nisan'da görevinden istifa etti. Hans Leijtens, Aija Kalnaja'nın geçici direktörlüğünün ardından Leggeri'nin yerine 20 Aralık 2022'de atandı. Geri itmelerle ilgili Yunanistan ve Frontex'e tepki gösterenler arasında Türkiye de bulunuyordu. Türk yetkililer, sık sık geri itmelerin insanlık dışı olduğunu vurguladı.

1 yıl önce

Economist'ten, 2023 seçimleri öncesi Erdoğan karşıtı analiz

İngiltere merkezli The Economist dergisi, yaklaşan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri öncesi Türkiye'ye ilişkin analizlerini sıklaştırdı. Seçimler için 14 Mayıs tarihini işaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, halkın 73 yıl sonra aynı gün altılı masaya yanıtını vereceğini söyledi. Erdoğan'a karşı algı operasyonu Economist ise Türkiye'nin etki alanından bahsettiği yazısında, Erdoğan'a yönelik algı operasyonuna girişti. "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ülkesini tehlikeye atabileceğine" yönelik karalama kampanyasının yürütüldüğü analizde, Türkiye'nin NATO'nun en büyük ikinci silahlı kuvvetlerine sahip olduğu belirtildi. "Türkiye artan etkiye sahip" Türkiye'nin savaşın kavurduğu Suriye'de çok önemli roller üstlendiği, Batı Balkanlar'da, Doğu Akdeniz'de ve son zamanlarda da Afrika'da artan etkiye sahip olduğu vurgulandı. Yine Ankara'nın "geçen yıl aç bir dünyaya" Ukrayna tahılının gönderilmesini sağlayan anlaşmaya aracılık ettiği belirtilen yazının devamında Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadelerle hedef alındı: "Ülke felaketin eşiğinde" Dışarıdan bakanlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın bu hafta 14 Mayıs'ta yapılacağını söylediği Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine dikkat etmeli. Ülke felaketin eşiğinde. Seçimler yaklaşırken Erdoğan'ın davranışı, bugün son derece kusurlu olan demokrasiyi tam gelişmiş bir diktatörlüğe itebilir. Muhalefete seçim mesajı Muhalefete de mesaj gönderilen söz konusu yazıda, altılı masanın etrafındaki bileşenlerin ve diğer muhalefet partilerinin tek aday üzerinde uzlaşması gerektiği ima edildi. Londra merkezli yayın kuruluşunun muhalefete önerisi, şu ifadelerle aktarıldı: "En iyi adayın arkasında birleşirlerse..." Anketler, muhalefetin en iyi adayın arkasında birleşmesi ve seçimin temiz geçmesi halinde, (Erdoğan'ın) cumhurbaşkanlığını dört ay içinde kaybedebileceğini gösteriyor. "Erdoğan ile konuşmaları gerekiyor" Batılı liderlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşması gerektiği aktarılan yazıda, hiçbir ülkenin Türkiye'yi kaybetmek istemeyeceği ifade edildi. Böyle bir durumda Avrupa'nın karşılaşabileceği tablodan şu sözlerle bahsedildi: "Göçmenlere Avrupa kapıları açılabilir" Türkiye'deki 5 milyon göçmen ve mültecinin güney Avrupa'ya yelken açmasına izin verebilir. Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılımını engellemeye devam ederek, NATO üyesi olmasına rağmen Ukrayna'da taraf olmayı reddetmesinin ötesine geçebilir.

1 yıl önce

PKK destekçisi ülkenin vekilinden Türkiye'ye yönelik haddini aşan sözler

İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik başvurusuna Türkiye'nin 'terörle mücadele' vetosu damga vurmuştu. İki ülke, Türkiye ile Madrid'de üçlü muhtıra imzalamış ve Türkiye'nin tüm taleplerini yerine getireceğini taahhüt etmişlerdi. Verilen sözlere rağmen PKK'nın adeta kol gezdiği İsveç'te rezil bir eylem gerçekleşmiş, ardından da en büyük bankalarından birinde PKK/YPG'nin aktif hesabı olduğu öğrenilmişti. Türkiye ile İsveç arasında kriz yaşanmasına neden olan olayın ardından bu kez de İsveçli vekilden haddi aşan sözler geldi. Rusya-Ukrayna savaşının ardından NATO'ya girmek isteyen İsveç ve Finlandiya'ya Türkiye'den veto gelmiş, iki İskandinav ülkesinin teröre destek vermeyeceklerini taahhüt etmesinin ardından ise Türkiye NATO yoluna yeşil ışık yakmıştı. Ancak üyelik süreci devam ederken İsveç ve Finlandiya'dan skandal açıklamalar ve eylemler gelmeye devam ediyor. İsveç'te geçtiğimiz günlerde Başkan Erdoğan'a yönelik skandal bir saldırı gerçekleşmiş, olaya Türkiye'den çok sert tepkiler gelmişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "PKK/YPG, İsveç'in NATO üyeliği yoluna mayınları döşüyor. Sözde kararlılık göstermek olmaz, eylemde görmemiz lazım. Yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekiyor." ifadeleri ile yaşananlara tepki göstermişti. İsveç'te yaşanan skandallar silsilesine bir yenisi daha eklendi. İsveçli Demokrat Jimmie Åkesson Türkiye'ye yönelik haddi aşan sözler sarf etti. Åkesson, hükümetin Türkiye ile bir ip üzerinde denge kurduğunu ifade ederken, İsveç'in Türkiye'nin taleplerini yerine getirme konusunda fazla ileri gitmemesi gerektiğini söyledi. Åkesson, hadsiz sözlerini Türkiye'nin İsveç'ten isteyebilecekleri konusunda sınırını çoktan aştığı iddiası ile sürdürdü. 'SABOTAJ' DENİLMİŞTİ İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, terör örgütü PKK/YPG destekçilerinin başkent Stockholm'de belediye binası önündeki provokasyonu için "Bu olay İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği için bir sabotajdır." ifadesini kullanmıştı. İsveç Başbakanı, terör örgütü PKK/YPG destekçilerinin provokasyonunu bir kez daha "iğrenç" olarak nitelendirerek, "Her ülke, yabancı bir liderin infazını temsil eden bir olayın sergilenmesinin iğrenç olduğunu düşünür. Özellikle bizim önde gelen politikacılarımızdan ikisinin suikasta uğradığını hatırlarsak, bunun kabul edilemez bir olay olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu olay, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği için bir sabotajdır." demişti.

1 yıl önce

Çavuşoğlu: 'F-16 ile İsveç ve Finlandiya konusu bağlantılı değil'

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu resmi temasları kapsamında geldiği ABD'de Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. “F-16 GÜNDEMİMİZİN ÖNEMLİ MADDELERİYDİ” Görüşmenin ardından basın toplantısı düzenleyen Bakan Çavuşoğlu, ABD'li mevkidaşı Blinken ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi. Görüşmenin ana gündem maddelerinden birinin ABD'den alınmak istenilen F16'lar olduğunu belirten Bakan Çavuşoğlu, "F-16 modernizasyonu ve yeni F-16 alınması da gündemimizin önemli maddeleriydi" dedi. "İSVEÇ ŞU AN İÇİN YOLUN BAŞINDA BULUNUYOR" Konuşmasında İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinden de bahseden Bakan Çavuşoğlu, "İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğini ele aldık. Biz Türkiye olarak bugüne kadar atılan adımları olumlu karşıladık. İsveç şu an için yolun başında bulunuyor. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği için üçlü bir ahidname imzaladık burada hangi adımların atılacağı belli" açıklamasında bulundu. Bakan Çavuşoğlu, ABD'li mevkidaşı Blinken'a ABD'nin Türkiye-Yunanistan ve Kıbrıs ilişkilerinde dengeli olması gerektiğinin bir kez daha hatırlatıldığının altını çizdi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Türkiye-ABD Stratejik Mekanizma toplantılarını kurumsallaştırmak ve yılda en az iki kez toplanmak üzere ABD'ye teklifte bulunduklarını söyledi. 'F-16 TALEBİ İLE NATO ÜYELİKLERİ BAĞLANTILI DEĞİL' Bakan Çavuşoğlu, "Türkiye’nin F-16 talebi ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin bağlantılı olmadığını, ABD Kongresinin bunları bağlantılı gibi göstermemesi gerektiğini söylüyoruz." dedi.

1 yıl önce

Financial Times: kalıcı Rus zaferine giden bir yol yok

"Rusya'yı silmeyin" - bu, Moskova'da uzun deneyime sahip Avrupalı bir diplomatın isteğiydi. Bu adil bir nokta. Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgali çok yanlış ilerledi. Yine de Rusya, bol kaynakları ve acımasız, gaddar bir hükümeti olan devasa bir ülke olmaya devam ediyor. Ukrayna Başkanı Zelenski, geçtiğimiz günlerde Moskova'nın yakında Kiev'i ele geçirmek için yeni bir girişimde bulunabileceği konusunda uyardı. Ancak savaş alanındaki bir atılım bile Rusya'ya kalıcı bir zafer kazandıramadı. Putin'in güçlerinin bir tür habis mucize gerçekleştirdiğini, Ukrayna'yı yendiğini ve Zelenski hükümetini devirdiğini hayal edin. Peki sonra ne olacak? Gerçek şu ki, yaralı ve izole edilmiş bir Rusya, onlarca yıllık bir savaşa saplanıp kalacak. Kiev'deki işgalci güçler veya işbirlikçi bir hükümet sürekli saldırı altında olacaktır. "Zafer" Rusya'yı uzun vadeli bir felakete sürükleyecektir. Putin ve müttefikleri tarihten teselli bulmaya devam ediyor. Rusya, Napolyon ve Hitler'in elinde korkunç yenilgiler aldı ama sonunda galip geldi. Ancak bu savaşlar savunma amaçlıydı. Geri çekilecek hiçbir yerlerinin olmadığını bilen Ruslar, sonuna kadar savaştı. Bu kez vatanlarını savunanlar Ukraynalılar. Daha önceki büyük savaşlarda Rusya, daha büyük bir Avrupa koalisyonunun da parçasıydı. Ancak şimdi, Kremlin yanlısı bir stratejist olan Dmitri Trenin'in yakın tarihli bir makalesinde söylediği gibi : "Rus tarihinde ilk kez, Rusya'nın batıda müttefiki yok." Aslında, Rusya karşıtı koalisyon Avrupa'nın çok ötesine uzanıyor.  "İngilizce konuşan ülkeler, Avrupa ve ABD çevresindeki Asyalı müttefikler arasındaki uyum derecesi daha önce görülmemiş seviyelere ulaştı." Bu yeni durumda, Rusya'yı dost olarak Asya ve Afrika'ya yönlendirdi. Çin, Hindistan, Güney Afrika ve Endonezya gibi "küresel güneyin" önde gelen ülkelerinin Rusya'ya yönelik uluslararası yaptırım çabalarına katılmamış olması Kremlin'i biraz rahatlatıyor. Ancak İran dışındaki bu ülkeler, Rusya'ya Ukrayna'ya akan batı silahlarına karşılık verecek askeri destek sağlamadı. Küresel güneye güvenmek, son 30 yıldır ağırlıklı olarak Avrupa'ya enerji ihracatı üzerine inşa edilen Rus ekonomisinin yeniden yönlendirilmesini gerektiriyor. Rusya da şimdi tehlikeli bir şekilde Çin'e bağımlı. Putin ülkesini nasıl bu hale getirdi? Sorunun kökleri, diğer Avrupa devletlerinin zaten karşı karşıya kaldığı bir şey olan büyük güç statüsünün kaybını kabul etmemesidir. (Bazıları, Brexit'in İngiltere'nin henüz tam olarak orada olmadığını gösterdiğini söyleyebilir. Ancak, kendine zarar verme eylemleri söz konusu olduğunda, Putin'in Rusya'ya yaptıklarıyla karşılaştırıldığında hiçbir şey. Felaket eşdeğeri, İngiltere'nin İrlanda'yı işgal etmesi olurdu.) Putin'in nostaljik bir şekilde baktığı Avrupa düzeni, büyük güç rekabeti etrafında inşa edildi. AB ve NATO şemsiyesi altında devletler arası işbirliğine dayalı yeni bir sistemi kavrayamayan Putin, Rusya'yı tüm Avrupa kıtasından tecrit etmeye başladı. Georgetown Üniversitesi'nden Angela Stent'in dediği gibi , 1700'lerde “Putin, Büyük Peter'in Avrupa'ya açtığı pencereyi kapattı”. Putin, Rusya'nın kalıcı olarak süper güçlerin altında olduğunu kabul etmeye istekli olsaydı, Rus devlet yönetiminin dengeleyici bir orta güç rolü oynaması için fırsatlar olurdu. Bunun yerine Putin, Ukrayna'da aşırıya kaçtı. Bunun ironik sonucu, Rusya'nın bu savaştan küresel bir güç olarak daha da küçülmüş olarak çıkmasıdır. Rusya'nın çaresiz durumu, ülkenin bazı seçkinleri arasında belirli bir nihilizme yol açtı; televizyon konuşan kafalar yüksek sesle nükleer savaş ve Kıyamet hakkında fanteziler kuruyor. Savaşmaya devam etme argümanını giderek daha fazla öne süren Rus stratejistler, bunu gerçekçi bir zafer olasılığı gördükleri için değil, yenilgiyi tasavvur etmenin çok zor olduğu için yapıyorlar. Eski bir Rus askeri istihbarat albayı ve o zamanlar artık kapalı olan Carnegie Moskova Merkezi'nin yöneticisi olan Trenin kasvetli makalesinde, Rusya için "teslim olmanın teorik bir yolu" olsa da, bu seçeneğin "ulusal felakete" yol açacağı için kabul edilemez olduğunu savunuyor. , olası kaos ve egemenliğin koşulsuz kaybı”. Ancak bu, vatanseverliğin çok tuhaf bir tanımıdır. Hangi vatansever Rus, ülkesini daha fakir, daha izole, daha diktatörce ve dünya çapında daha tiksindirici hale getiren acımasız bir saldırı savaşında yurttaşlarını ölüme göndermeye devam etmek ister? Gerçek Rus yurtseverleri, Putin'i ve savaşını durdurmaya kararlı olanlardır - çoğu hapiste veya sürgündedir. Ancak bu gerçekleştiğinde Rusya'nın ahlaki, ekonomik ve uluslararası statüsünü yeniden inşa etme şansı olacaktır.

1 yıl önce

The Economist: Türkiye, kendi ağırlık merkezine sahip

Türkiye'nin Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan stratejik konumu İngiltere'de gündem oldu. Londra merkezli The Economist dergisi, "Türkiye'nin yeni agresif dış politikası: Batı için garip bir müttefike dönüştü" başlıklı bir analize imza attı. "Türkiye, Avrupa'nın çeperinde değil" Ankara'nın bazı kesimlerce Batı'yı terk etmekle suçlandığı belirtilerek, "Türk yetkililer ise terk edilenin kendileri olduğunu söylüyor." denildi. Türkiye'nin, kendisini Avrupa'nın çeperinde ve tek bir etki bölgesinin parçası olarak konumlandırmadığı, kendi ağırlık merkezine sahip olduğu belirtildi. "Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamazlar" "NATO, Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamaz." ifadesi kullanılan analizde, "(Cumhurbaşkanı) Erdoğan ulusal güvenlik konusunda daha da uzlaşmaz oldu. Suriye'ye operasyona ilişkin, kasım ayında 'Kimseden izin alacak değiliz' demişti." tespitlerine yer verildi. "Afrika ve Orta Asya'da atılımlar yaptı" Diğer taraftan Türkiye'nin son 10 yılda Afrika ve Orta Asya'da atılımlar yaptığı, Türk dizilerinin popülaritesini artırdığı ve Türk Hava Yolları'nın başarısının yanı sıra Türk SİHA'larını almak için birçok ülkenin sıraya girdiği vurgulandı. "Erdoğan, iyi bir iş çıkardı" Rusya ile Ukrayna arasında arabulucu olarak Ankara'nın öne çıktığı anımsatılırken, "Erdoğan, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik deniz ablukasını hafifletmesi, deniz yoluyla tahıl ihracatının yeniden başlaması ve esir takası müzakereleri için iyi bir iş çıkardı." denildi. "Finlandiya ve İsveç'i engellemekle tehdit ediyor" Aynı analizde, "Türkiye, NATO için önemli. Türk askerleri; Afganistan, Baltık, Bosna, Kosova ve Makedonya'da misyonlara katıldı. Ancak Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılımını engellemekle tehdit ediyorlar." ifadeleri aktarıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Helsinki ve Stockholm yönetimlerini, askeri ittifaka üyelik süreçlerini tamamlamak için zanlıların iadesine zorladığının altı çizildi.

1 yıl önce

İngiltere'de göçmenlerin Ruanda'ya gönderilmesi kararına yapılan itiraz kabul edildi

İngiltere'de, düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya gönderilmesi planlanıyor. Yüksek Mahkeme son olarak, 19 Aralık 2022’de hükümetin düzensiz göçmenleri Ruanda'ya gönderme planının "yasal" olduğuna karar vermişti. Karara yapılan itiraz kabul gördü Böylelikle İçişleri Bakanlığı, göçmenleri Ruanda'ya gönderme politikasına karşı açılan davayı kazanmıştı. Mahkemenin bu kararına itiraz eden bir hayır kurumunun temyiz talebi ise kabul edildi. Tepki çeken plan ve AİHM kararı İngiltere'de yasa dışı kalan göçmenlerin Ruanda'ya gönderilmesi için 14 Nisan'da iki ülke arasında Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı Anlaşması imzalanmıştı. Anlaşmaya insan hakları kuruluşları tepki göstermişti. Temyiz Mahkemesi yargıçları, 13 Haziran 2022'de, göçmen ve sığınmacıları Ruanda'ya götürecek ilk uçuşun yapılabileceğine hükmetmişti. Bireysel başvuruları reddedilen sığınmacıların avukatları, uçağın kalkmasına saatler kala Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapmıştı. AİHM de 14 Haziran'da uçağın hareketine dakikalar kala aldığı kararla uçuşu durdurmuştu.

1 2 ... 120 121 122 123 124 125 126 ... 392 393
Server Error
500
Server Error