28 Nisan Pazar 2024
2 yıl önce

Sedat Peker suç örgütü operasyonunda kilit isim tutuklandı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince, yurt genelinde faaliyet gösteren ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "nitelikli yağma", "gasp", "rüşvet", "yaralama", "tehdit" ile "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" gibi birçok suça karıştığı belirlenen, elebaşılığını Peker'in yaptığı suç örgütüne yönelik 28 Mayıs'ta, İstanbul ve Çanakkale'de düzenlenen operasyonda gözaltına alınan şüpheli Abdullah S., Ümit G. ve Ulaş B'nin emniyetteki işlemleri tamamlandı. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden Abdullah S. tutuklanırken Ümit G. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Diğer şüpheli Ulaş B. ise savcılıktaki işlemlerinin ardından serbest kaldı. SÜREÇ Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce, 9 Nisan'da İstanbul merkezli 5 ilde düzenlenen operasyonda, haklarında gözaltı kararı bulunan 63 kişiden 56'sı yakalanmıştı. Emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen zanlılardan 12'si tutuklanırken 7'si adli kontrol şartıyla 37'si ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Hakkında gözaltı kararı bulunan şüphelilerden birinin bu süreçte vefat ettiği öğrenildi. Firari durumdaki 6 kişiden 3'ü 28 Mayıs'ta gözaltına alınırken, yurt dışında olduğu tespit edilen elebaşı Sedat Peker'in de aralarında bulunduğu 3 kişinin ise yakalanmasına çalışılıyor.

2 yıl önce

Atatürk'ün Afrin'de kaldığı ev müze olacak

“Göç, kentsel Gelişim ve Kentsel Yaşanabilirlik Projesi” için ilk etapta İstanbul’un 19 ilçesinde saha çalışmaları yaptıklarını, ikinci etapta ise Yunanistan Midilli adasında bulunan göçmen kampını ziyaret ettiklerini aktardı. Üçüncü etap için yaklaşık 1 yıl beklediklerini ve nihayet bu gözlem araştırmasını gerçekleştirebildiklerini belirten Dalaman, Murat Lehimler’le gerçekleştirdikleri araştırmayla Suriye göç hareketliliği ile ilgili önemli veriler elde ettiklerini açıkladı.  Dalaman, “10 yılı aşan Suriye göç hareketliliğinin kaynağında olup bitenleri gözlemlemek, buradaki kişilerle görüşmeler yapabilmek, durumu görmek bizim için çok önemliydi. Üniversite araştırma merkezlerinin dünya ve ülke sorunlarını yerinde inceleyebilme fırsatı elde edebilmeleri çok önemli. Zira küreselleşme sürecinde kendi ülkenizi etkileyen olayları kaynak ülkelerde de incelemek zorundasınız. 3 yılı aşan bu zorlu projenin her adımında yanımızda olan üniversite yöneticilerimize öğrencilerimize, akademisyen arkadaşlarımıza, destek veren ulusal ve uluslararası kuruluşların yetkililerine ve devlet yetkililerimize şükran borçluyuz” dedi. İstanbul Ayvansaray Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Banu Dalaman, “2018’de Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin’de güvenliği sağlayan Türkiye, 10 yıldır harabeye döndürülmüş bir kenti elektriğinden sağlık, eğitim altyapılarına kadar ayağa kaldırmış. Bu göç hareketliliği açısından çok önemli. Aksi halde yeni göç dalgalarını durdurmamız mümkün olmayacak ve bölgede yüzbinlerce insanın zarar göreceği insani felaketler yaşanacak. Biz yapılan çalışmaları ve kentte yaşayan insanların bu çalışmalara bakışını görme fırsatı elde ettik.  İnsanlar çok acı çekmişler, kendilerine Türkiye tarafından bir fırsat sunulduğunun farkındalar ve bu fırsatı değerlendirme isteğindeler” dedi. TÜRKİYE MAHCUP Zeynep Banu Dalaman, burada yaşanan sorunun Türkiye açısından göçü durdurmanın bir stratejisi olarak kabul edilmesi gerektiğini ama Türkiye’nin neredeyse bu yardımlarından mahcup durduğunu belirtti. Dalaman, “Türkiye elbette göçü kaynağında durdurmak için buralarda tedbirler alıyor, almalı. Ama biz orada benzerlerini başka ülkeler ya da uluslararası kuruluşlarınkinde olmayan bir yaklaşımla, insani boyutuyla gerçekleştirmeye çalıştığını gördük. Hani biz bir ihtiyaç sahibine, yoksula yardım ederken nasıl mahcupsak Türkiye’de devlet olarak bu vakur duruşu sergiliyor. İnanın başka bir ülke diğer bir ülkenin insanına bu kadar kol kanat gerse herhalde yüz tane film yapar.  Orada Ankara’dan gelmiş kadın eğitimciler var. Coşkuyla kurslar düzenliyor. Konuşuyoruz sanki Keçiören’deki evinden kalkmış, Kızılay’daki işine gelmiş gibi rahat. Orada yetim çocuklarla kendi çocuklarını kendi maaşından giydirme telaşında genç memurlarımız var. Orada 11 yıldır elektrik olmamasını dert edinmiş, elektrik getirmiş bürokratlar var. Orada yaşayan insanların güvenliği sağlanmış, gençlere eğitim imkanları verilmiş, insanlara iş imkanlara yaratılmaya başlanmış. Tabii ki bu gelişmelerin hepsi çok yeni. Bölge hala tam güvende değil. Ama kadınlar umutlu. Çocuklar, gençler umutlu. Bu çok önemli” Kent sakinleri terör örgütünün vandalizmini yaşamış. Düşünün elektrik hatlarını imha ederek çekilmişler. O elektrik olmadan hastaneleri düşünün. İlaç fabrikası kurulmuş. Fırınlar açılmış. Tüm bunlar kentin yeniden yaşanılabilir olması için umut verici adımlar ve göç hareketliliğinin geleceği için de olumlu." şeklinde konuştu. AFRİN MECLİS YÖNETİMİNDE TÜRK DANIŞMANLAR Zeytin Dalı Harekatı’ndan sonra bölgede Afrinlilerden oluşan Yerel Sivil Meclis’in kurulduğunu aktaran Dalaman, bu meclise Türklerin danışmanlık yaptığını söyledi. Dalaman, “Orada bir Afrin Meclis Yönetimi var. Her meclis üyesi birer konudan sorumlu. Biri sağlıktan, biri eğitimden biri spordan sorumlu ve hepsinin birer Türk danışmanı var. Bizim bürokratlarımız orada canla başla çalışıyor. Bu konularda da meclis üyelerine danışmanlık veriyorlar. Bir sorun olduğu zaman yardımcı oluyorlar ama yönetimi tamamen Afrin halkının elinde” ifadelerini kullandı. Esed’in bıraktığı kabile, aşiret yönetiminin devam ettiğini ancak daha sonra bu durumun tamamen değiştiğini kaydeden Dalaman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kuzey Suriye, Ortadoğu’nun tipik bir parçası. Kabile ve aşiretler burada yoğun ama 2011 sonrası karışıklıklar, aşiretlerin de dağılmasına, üyeleri üzerindeki etkisinin azalmasına neden olmuş görünüyor. Biz bu konunun önemli olduğunu düşünüyoruz ve detaylı verileri yayınlayacağımız raporda açıklayacağız. Zorla Yerinden Edilme dediğimiz durum burada özellikle YPG’nin ve bölge dışı ülkelerin kışkırtmasıyla kaosa dönüşmüş durumda. Ama Türkiye, bu alanda bir sistem oluşturmaya başlamış. Halkın artık özgüveni yerine geliyor. Örneğin Şurta adı verilen polis teşkilatı artık oturmaya başlamış ve aralarında çok sayıda kadın polis var. Yani Arap Baharı, neredeyse her evden bir cenazenin çıktığı bir kaosla bitmiş durumda. Şimdi insanlar kentlerini yeniden kurmak için çabalıyor.” dedi. GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ BÖLGEDE FAKÜLTE KURDU Çalışmalar kapsamında eğitim alanında da oldukça yol katedildiğini gözlemlediklerini söyleyen Dalaman, “Gaziantep Üniversitesi, Afrin’de bir kampüs kurmuş. Eğitim fakültesi açmışlar. Oradaki gençler ise bunu çok yeterli bulmuyorlar. ‘Biz mühendis, avukat, doktor olmak istiyoruz ama bu eğitim fakültesi bize yeterli değil’ diyorlar. Tabii bunlar zamanla olabilecek şeyler ama orada güvenli bir şekilde ders yapabiliyor olmaları bile çok önemli. En azından geleceğe ufak da olsa bir umutla bakabildiklerini görmüş olduk” dedi. ATATÜRK’ÜN SURİYE SEFERİNDEYKEN KONAKLADIĞI EV Daha önce, Atatürk'ün 1’inci Dünya Savaşı'ndayken konakladığı ortaya çıkan evin temizlendiğini ve Hatay Valiliği’nce restore ettirilerek müzeye dönüştürülmesinin planladığını söyleyen Dalaman, “Orada Hatay Valiliği, canla başla çalışıyor. Genç bir devlet görevlimiz, Atatürk’ün Suriye seferinde kullandığı bir evi bulmuş. Afrin’de bulunan Ruca’da. Tabii temizlenmiş, yenilenmiş. Şu anda onu nasıl alabiliriz diye düşünüyorlar. O evi müze yapmaya yönelik bir hedefleri var. Bölgede milli değerlerimize bağlı, fedakar bir şekilde çalışan bürokratları görmek bizleri çok etkiledi” ifadelerini kullandı. HATAY VALİLİĞİ: RESTORASYON ÇALIŞMASI PROJE AŞAMASINDA Bölgede çalışmalarını sürdüren Hatay Valiliği’nin, söz konusu ev ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Mustafa Kemal Atatürk'ün Katme Savaşı stratejisini belirleyip karargah olarak kullandığı belirlenen ve Afrin ilçesinde bulunan ev, valiliğimiz tarafından muhafaza altına alındı. Evin çevresinde ve içerisinde temizlik çalışması yapılıp, iyi bir hale getirildi. Restorasyon çalışması da yapılacak. Projeler değerlendiriliyor. Bölgedeki hareketliliğin azalmasının ardından yapılacak restorasyon çalışmaları için muhafaza altındaki bina, proje aşamasında” denildi.

2 yıl önce

MİT'ten FETÖ operasyonu: Elebaşı Gülen'in yeğeni yakalandı

MİT, FETÖ/PDY'ye ağır bir darbe daha vurdu. Elebaşı Fetullah Gülen'in yeğeni olan ve hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan yakalama kaydı bulunan Selahaddin Gülen, MİT'in yurtdışında gerçekleştirdiği operasyonla yakalanıp Türkiye'ye getirildi. Selahaddin Gülen, FETÖ/PDY'nin gizli yapılanmaları ile örgüt elebaşı Fetullah Gülen arasındaki irtibatı sağlayan isimdi. Elebaşı Gülen'in sözde özel kalemi Cevdet Türkyolu'nun kayın biraderi olan Selahaddin Gülen, örgütün sözde istişare heyeti üyeleri ve üst düzey sorumluları ile ilişkiliydi.

2 yıl önce

4 buçuk yıllık Sedat Peker planı... Biden geldi Peker planı raftan indi

Michael Rubin, 12 Ekim 2016’da 3. darbe iddiasında bulunmuştu. Rubin, Türkiye’deki darbe heveslilerini heyecanlandıran yazısında, 15 Temmuz’u sulandırmaya çalıştı. Darbe girişiminin çok amatörce yapıldığını ve bu darbe girişiminin Erdoğan’a düşmanlarını temizleme imkanı verdiğini söyleyen Rubin, FETÖ’cülerin darbeye katıldığını belirtti ancak Kemalist subayların da darbeye katıldığını öne sürdü. HAYATINA DA MAL OLABİLİR Rubin daha sonra da AK Parti içinde bulunan herkesin ellerinin temiz olmadığını ileri sürdüğü yazısında “Erdoğan’ın durdurulması” gerektiği gibi imalarda da bulunuyor. Rubin, “Ama üçüncü bir darbe en şiddetlisi olabilir; pekâlâ Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatına da mal olabilir” diyor. Rubin’in darbe senaryolu yazısının en dikkat çeken kısmı ise organize suç örgütü soruşturması kapsamında aranan ve bir süredir yaptığı YouTube yayınlarıyla Türkiye’ye operasyon çekmeye çalışan Sedat Peker ile ilgili yaptığı değerlendirmeler. Peker’in durumunun ilginç olduğu ve Türkiye’nin en güçlü mafyası olarak bilindiği aktarılan yazıda, Erdoğan’a yönelik suikast girişimlerinin olacağı da öne sürülüyor. PEKER VE YOLDAŞLARININ HIRSLARI Yazıda şöyle deniliyor: “Genel olarak söylemek gerekirse, Peker ve yoldaşları hırslarını ve ideolojilerini bir kenara bırakmaya uygun değiller. Peker devletin dizginlerini hiçbir zaman eline almak istemese de, kendisini Cumhurbaşkanlığı sarayına bir kukla oturtmak için çok sayıda kıdemli Türk politikacıyla yeterli bağlantıları bulunmaktadır. Erdoğan bir sultan olduğuna inanabilir, ancak gerçekte ise, kendisi aslında sadece idama yürüyen ölü bir adam olabilir.” TRUMP HESAPLARI BOZMUŞTU 2016’da darbe girişiminin mesajını aylar önceden veren Rubin, ABD’deki seçimleri ise hesap edemedi. 15 Temmuz’un arkasındaki ABD’de 2016 Kasım’da yapılan seçimler, senaryonun rafa kalkmasına neden oldu. 15 Temmuz sürecinde ABD Başkanı olan Barack Obama’nın yerine Demokrat Parti’nin adayı Hillary Clinton oldu. ABD seçimlerinde FETÖ, Donald Trump’a karşı Clinton’a destek verdi. Hatta FETÖ yüklü miktarda bağışta bulundu. Farklı isimler üzerinden bağış yapıldığı için FETÖ’nün seçimde Clinton’a ne kadar bağış yaptığı net olarak tespit edilemese de rakamın 2 milyon dolar civarında olduğu belirtiliyor. JOE BIDEN’LA YİNE DEVREDE Ancak başkanlık seçiminin kazananı Trump oldu. Böyle olunca da Obama döneminde hazırlanan darbe senaryosu uygulanamadı. Ancak 2020 Kasım’da Joe Biden’ın ABD Başkanı seçilmesiyle 2016 yılındaki içinde Peker’in de yer aldığı darbe senaryosu devreye sokuldu. Kaçak konumundaki suç örgütü liderinin iddialarını doğru kabul eden CHP de hemen kolları sıvadı ve algı operasyonuna başladı. Kemal Kılıçdaroğlu, “Mafya batağına battılar. Cumhur İttifakı ve mafya iç içe geçmiş. İçişleri Bakanlığı tamamen kirlenmiş” iddiasında bulundu. Ayrıca ana muhalefet Peker ile ilgili birçok iddiayı da ortaya attı.  RUBIN ADIM ADIM YAZMIŞ The American Enterprise Institute’daki yazısının önemli bölümünü bugünleri görür gibi Peker’e ayıran Rubin şu ifadeleri kullanıyor: Gülenciler’in (FETÖ) geniş bir ağı olması karşın, Peker’in bağlantılarının da güçlü olduğu söylenmektedir. Erdoğan, Gülencileri (FETÖ), etnik liberalleri, politik rakiplerini hedef alırken Peker ve Peker’in en yakın müttefiklerini de bertaraf etmektedir. Geriye sadece Erdoğan ve Türk mafyası güç olarak kaldığında ne olacak? Böyle durumda hesaplaşma şiddetli mi olur? Erdoğan suikasta uğrarsa -ki girişimler olacaktır- Türk derin devleti, boşluğu doldurmak konusunda geride kalan en muhtemel güç olacaktır. Peker devletin dizginlerini hiçbir zaman eline almak istemese de, kendisinin Cumhurbaşkanlığı sarayına bir kukla oturtmak için çok sayıda kıdemli Türk politikacıyla yeterli bağlantıları bulunmaktadır. FİTİLİNİ ATEŞLEDİ Peker, yayınladığı 6. videoda Michael Rubin’den bahsetti. Kendisi hakkındaki gelişmelerin fitilini iki gelişmenin tetiklediğini söyleyen Peker, “Fitilin ilk ateşlenmesi Michael Rubin adında Amerikalı bir yazarın, yazdığı yazıyla oldu. ‘Sedat Peker etki alanını bu şekilde geliştirmeye devam ederse, Tayyip Erdoğan sonrasında, Tayyip Erdoğan’a ihanet etmez. PanTürkizm görüşüne sahip bu kişi bu şekilde güçlenmeye devam ederse, Tayyip Erdoğan sonrası oraya simge birinin seçilmesini sağlar. Arka perdeden de ülkeyi o yönetir’ dedi. Buna inanan ruh hastaları oldu, işin kötü yanı bizim arkadaşlarımız da gururlandılar” dedi. Rubin ise sosyal medya hesabından Peker’e yanıt verdi ve “Söylenmekten vazgeç. Türkiye’nin cezaevlerindeki politik esirlerin her biri senden daha şerefli ve onurlu davranıyorlar” dedi. GÜLEN İLE CLİNTON’DAN KARŞILIKLI İLTİFATLAR FETÖ’nün mahrem yapılanmasına ilişkin bir davada üst düzey bir mahrem imam, “Fetullah Gülen ile Hillary Clinton’ın araları iyi. Clinton, Gülen’e ‘Dünyada çok belirgin değilsiniz ancak dengeleri değiştirebilecek güçtesiniz, fark edilmeyecek bir gücünüz var’ diye iltifat ettiğinde, Gülen’in de Clinton’a ‘Asıl dünyadaki tüm dengeleri değiştiren Amerika’dır’ şeklinde iltifatlarda bulundu” ifadelerini kullanmıştı. CIA ile görüştüm Rubin’in 2016’daki yazısında adı Erdoğan’dan sonra en çok geçen isim Sedat Peker, söz konusu yazının ardından bir açıklama yapmıştı. 2000’li yılların başında, Swiss Otel’in kral dairesinde Amerika elçilik görevlileri, CIA ve DEA ajanları ile resmi bir görüşme yaptığını söyleyen Peker, “Bölgenin en büyük mafyası olduğumu belirten bu yazısına karşılık şunu sormak isterim: Sizin büyükelçilik yetkilileriniz ayrıca CIA, DEA ajanlarınız iki yeminli tercüman ile beraber dünyanın her yerindeki mafya babalarıyla görüşme mi yapıyor?  AMERİKA DEVLETİ’NİN RESMİ TALEBİ! O zaman Sayın Rubin sizin kendi devlet yetkililerinize böyle bir görüşmeyi nasıl yaparsınız diye sormanız gerekmez mi? Kıymetli dostlarım, önümüzdeki günlerde Michael Rubin’in merakını gidermek için Swiss Otel’de yapılan ve Amerika Devleti’nin resmi talebiyle gerçekleşen görüşmenin detaylarını sizlerle paylaşacağım. Kendisinin bu bölgenin en büyük mafyası dediği şahsıma Amerika devlet görevlilerinin hangi güzellemeleri yaptıklarını da mutlaka anlatacağım” demişti.

2 yıl önce

Türkiye Deprem Platformu ilk deniz araştırma seferine yarın çıkıyor

TÜBİTAK koordinasyonunda oluşturulan Türkiye Deprem Platformu, çalışmalarına, yarın TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi'nin 1. Deniz Araştırma Seferi ile İzmir'den başlayacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında yapılan yazılı açıklamaya göre, TÜBİTAK, 30 Ekim 2020'de Ege Denizi'nde meydana gelen depremin ardından, Kuşadası Körfezi'ne karadan uzanan fayların depremselliğini araştırmak üzere kolları sıvadı. TÜBİTAK, Kovid-19 salgınında milli aşı ve ilaç geliştirme konusunda uyguladığı birlikte çalışma ve başarma yaklaşımını deprem çalışmalarında da harekete geçirdi. Açıklamada görüşlerine yer verilen TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal, ülkenin yetkin kurumlarının, akademisyenlerinin tek bir çatı altında toplandığına ve bu çatı altında tıpkı COVID-19 Türkiye Platformu'nda olduğu gibi, deprem konusunda da altyapıların, bilgi ve deneyimlerin paylaşılarak, Ege Denizi'ndeki depremlerin ve fay hatlarının karakteristiğinin araştırılacağını belirtti. Mandal, İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türk Deniz Kuvvetleri Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı (SHOD) ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) koordinasyonunda, İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) yürütücülüğünde "Kuşadası Körfezi İçindeki Fayların Depremselliğinin ve Aktif Tektonik Özelliklerinin Yüksek Çözünürlüklü Deniz Tabanı Ölçümleri ile Belirlenmesi Projesi"nin başlatıldığını bildirdi. Projenin, Kuşadası Körfezi'ne karadan uzanan fayların karakterlerinin ve aktif tektonik özelliklerinin araştırılması için yüksek çözünürlüklü batimetrik ve jeofizik veri setlerinin toplanmasını, bu faylar üzerinde meydana gelmiş geçmiş depremlerin deniz tabanındaki jeolojik izlerinin tespit edilmesi için karot örneklerinin alınmasını hedeflediğini ifade eden Mandal şunları söyledi: "Proje kapsamında icra edilecek ve yaklaşık 10 gün 24 saat üzerinden kesintisiz sürmesi planlanan 1. Deniz Araştırma Seferi, 31 Mayıs 2021'de gerçekleştirilecek. Çalışmaların batimetri ve jeofizik ölçümleri ağırlıklı bu ayağında, TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü (ÇTÜE), DEU, İstanbul Üniversitesi (İT), İTÜ, ODTÜ, AFAD ve SHOD'dan 11 araştırmacı, TÜBİTAK MAM ÇTÜE'den 12 gemi mürettebatı yer almaktadır." "İLK MİLLİ DENİZ ARAŞTIRMA PROJESİ" Mandal, platform kapsamında gerçekleşecek projede Kuşadası çevresindeki aktif fayların yaratacağı deprem tehlikesinin ortaya konmasının hedeflendiğine dikkati çekerek, "İzmir yakın zamanda yıkıcı bir deprem yaşadı, çok sayıda vatandaşımızı depremde kaybettik. Sahadan gelecek ortak akıl, çaba, bilimsel araştırma ve yetkinlikle Ege Denizi'ndeki deprem risklerinin ortaya konulması büyük önem taşıyor. İzmir, topyekun ortaya konan bu çalışmanın pilot bölgesi olacak. Bu proje Ege Denizi'nde hem ulusal hem de uluslararası sularda tamamen ulusal destekle, ülkemiz araştırmacıları ve kurumları tarafından ortak yapılacak ilk milli deniz araştırma projesi olma özelliğine sahip. Bu yönüyle Türkiye'nin deprem alanında bilimsel altyapısının da gücünü gösterecek." değerlendirmesinde bulundu. Mandal, elde edilen veriler ışığında birlikte çalışma ve başarma prensibiyle üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'nin deniz araştırmaları alanında bilimsel yetkinliklerinin artırılmasının da platformun hedefleri arasında olduğunu vurguladı. TÜBİTAK MARMARA ARAŞTIRMA GEMİSİ, 10 GÜN KESİNTİSİZ GÖREV YAPACAK Kuşadası Körfezi İçindeki Fayların Depremselliğinin ve Aktif Tektonik Özelliklerinin Yüksek Çözünürlüklü Deniz Tabanı Ölçümleri ile Belirlenmesi Projesi kapsamında TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi, yarın İzmir Alsancak Limanı'ndan ayrılarak 10 gün boyunca 24 saat kesintisiz sürmesi planlanan 1. Deniz Araştırma Seferi'ne başlayacak. Çalışmalarda batimetri ve jeofizik ölçümleri ağırlıklı ayağında, TÜBİTAK MAM ÇTÜE, Dokuz Eylül Üniversitesi, İT, İTÜ, ODTÜ, AFAD ve Türk Deniz Kuvvetleri Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığından 11 araştırmacı, TÜBİTAK MAM ÇTÜE'nden 12 gemi mürettebat yer alacak. Projeyle, Kuşadası Körfezi'ne karadan uzanan fayların karakterlerinin ve aktif tektonik özelliklerinin araştırılması için yüksek çözünürlüklü batimetrik ve jeofizik veri setlerinin toplanması, bu faylar üzerinde meydana gelmiş geçmiş depremlerin deniz tabanındaki jeolojik izlerinin tespit edilmesi için karot örneklerinin alınması hedefleniyor. Birinci sefer sonucunda elde edilen verilerin değerlendirmesinden sonra daha kapsamlı ikinci sefer hazırlıklarına başlanacak. İlk seferde haritalanan fayların deprem üretme potansiyelleri detaylı bir şekilde tespit edilecek, ikinci seferle Kuşadası Körfezi'nin depremselliği aydınlatılmış olacak. 2 yıl sürecek projede, seferde yer alacak araştırmacıların yanı sıra proje ortağı kurumlardan 17 araştırmacı da projeye laboratuvarlardan katkı verecek. Bu şekilde toplamda 28 araştırmacı ve 12 gemi personeli olmak üzere 40 kişi projede yer alacak. Ayrıca gelecekte bu konuda yetkin araştırmacılar da projeye dahil olabilecek.

2 yıl önce

"Türk Hava Yolları ve büyük holdinglerle işbirliği" iddiasına yanıt!

Engin Sigorta tarafından yapılan açıklamada şu ifdelere yer verildi: "1996 yılında Gaziosmanpaşa'da kurulmuş, 25 yıldır aynı yerde ticari faaliyetlerini sürdüren, ülkemizin önde gelen şirketlerinin acenteliklerini bünyesinde barındıran ve gerek ciro gerekse personel kapasitesi bakımından sigorta acente sektöründe orta ölçekte sayılabilecek bir sigorta acentesiyiz. Kurucumuz sayın Süleyman Soylu'nun siyasi kimliği dolayısıyla, kaynağı ve maksadı belli ancak temelsiz iddialarla siyaset gündemine çekilmeye çalışıldığımız daha önce de vaki olmuştur. Sayın Soylu'nun AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olduğu 2014 yılında, FETÖ kaynaklarının servis ettiği, bir muhalefet milletvekilinin de meclise soru önergesiyle getirdiği 'THY uçaklarının sigorta işlemlerini yaptığı' gibi mesnetsiz, mesnetsiz olduğu kadar sektör işleyişine de aykırı bir iddiaya ne yazık ki konu edilmiş, bu asılsız iddialarla ilgili gerekli açıklamayı kamuoyu ile paylaşmıştık. Son günlerde yine aynı kaynaktan beslendiği ve aynı hedefe yöneldiği anlaşılan provakatif bir gündem çalışmasının öznesi haline getirilmeye çalışılmakta olduğumuzu üzülerek izliyoruz. Bu iddialara kesin ve net bir cevap olması için paylaşmak isteriz ki; Engin Sigorta ve Aracılık Hizmetleri'nin ne Türk Hava Yolları ile ne de ülkemizin büyük holdingleri ile hiçbir ticari bağı, ilişkisi, herhangi bir sigorta ilişkisi, geçmişte olmadığı gibi bugün de söz konusu değildir. Sigortacılık tekniği gereği, yaptığımız bütün işlemler, ana şirketlerin dijital altyapıları üzerinden gerçekleşmekte olup, tüm acente olduğu gibi bizim işlemlerimiz de bu sistemlerde kayıt altındadır. İddia sahipleri gerekli başvuruları yaparak iddiasını ispat imkanına sahiptir ve bununla mükelleftir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Okçuların yazdığı destanı İHA'larla tekrarlıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aziz milletim, sevgili İstanbullular, Uluslararası Fetih Kupası'nın 9'uncusu vesilesiyle Okmeydanı'nda bir araya gelen kıymetli sporcularımız, değerli misafirler, hepinizi en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum." diyerek başladığı konuşmasında, İstanbul'un fethinin 568. yıl dönümünün hayırlı olmasını diledi. Fatih Sultan Mehmet Han başta olmak üzere İstanbul'u fethedip milletin ebedi şehri haline getiren kutlu ordunun her bir ferdine şükranlarını ileten Erdoğan, "Bin yıldır bu toprakların vatanımız olması için gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, kahramanlarımızı rahmetle şükranla yad ediyorum. Fetih Kupası Okçuluk Yarışmalarına Türkiye ile özellikle 30'dan fazla ülkeden gelerek iştirak eden 200 sporcumuza başarılar diliyorum. 'Ya Hak' diyerek attıkları oklarıyla fetih ruhunu günümüze taşıyan okçularımıza özellikle teşekkürlerimi sunuyorum." diye konuştu. "İSTANBUL'UMUZU GELİŞTİRİP GÜZELLEŞTİREREK EMANETİ KORUYORUZ" Yarışmanın bir spor müsabakası olmanın ötesinde çağlar açıp çağlar kapatan o büyük dönüm noktasının manasının nesilden nesile aktarıldığı bir kültür festivali olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Salgın şartları sebebiyle arzu ettiğimiz coşkuyla gerçekleştiremiyor olsak da Fetih Kupası'nda somutlaşan fetih heyecanının tüm gençlerimizin yüreklerini dalga dalga sardığına inanıyorum. Biz geçtiğimiz yıl Ayasofya'yı yeniden ibadete açarak, önceki yıl Büyük Çamlıca Camii'ni hizmete vererek, dün de Taksim Camii'nde ilk cumayı eda ederek ecdadın mirasına sahip çıktığımızı gösteriyoruz. Yollarıyla köprüleriyle Marmaray'la Avrasya Tüneli'yle metrolarıyla parklarıyla hepsinden önemlisi doğrudan insanımıza sunduğumuz nice hizmetlerimizle İstanbul'umuzu geliştirip güzelleştirerek emaneti koruyoruz. Fatih'in İstanbul'daki ilk vakfiyesi olan Okçular Vakfı bünyesinde yürütülen faaliyetleri hem ecdadın hatırasını ve kadim geleneklerimizi yaşatma hem de gençlerimizi sporla buluşturma işlevleriyle bu çerçevede takdirle takip ediyoruz." "OKÇULARIMIZLA YAZDIĞIMIZ DESTANI İHA'LARIMIZLA TEKRARLIYORUZ" Vakfın bünyesindeki gençlerin Malazgirt'ten İstanbul'a, oradan yurt dışındaki etkinliklere kadar uzanan başarılı çalışmalarıyla gurur duyduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz gençlerimizle birlikte Malazgirt'te Alparslan'ın cesaretini, Söğüt'te Osman Gazi'nin rüyasını, İstanbul'da Fatih'in devrimini, Ankara'da Gazi Mustafa Kemal'in dirayetini, 15 Temmuz'da istiklaline sahip çıkma iradesini yaşatarak adım adım, büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa ediyoruz. Kanlarımızla ve terlerimizle sulayarak vatan yaptığımız bu topraklara mührünü vurduğumuz medeniyetimizi yeniden yükseltecek ve zirveye çıkartacak olan işte bu gençlerimizdir. Dün okçularımızla yazdığımız destanı bugün insansız hava araçlarımızla, yazılımlarımızla, üretimimizle, ihracatımızla tekrarlıyoruz." Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bunları da tıpkı ecdadın okçuluğa verdiği ehemmiyetin, ona yüklediği misyonun hassasiyetiyle yürüttüklerini belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı: "Okmeydanı'na abdestsiz girilemeyişi, müsabakalara mutlaka besmeleyle başlanması, sınavlarda ok kullanma kabiliyeti yanında; ahlakın ve karakterin de dikkate alınması bize bugün takip etmemiz gereken yolu da gösteriyor. Kökleriyle bağı kopmuş bir ağacın ayakta kalamayacağı gibi inanç ve kültür kökleriyle bağı kopmuş bir toplum da varlığını uzun süre devam ettiremez. Gençlerimizden okçuluk, binicilik, kılıç, hat, tezhip gibi geleneksel spor ve sanat dalları ile günümüze ait her türlü sosyal ve kültürel faaliyeti işte bu anlayışla yürütmelerini bekliyoruz. Aklıselim ile düşünen, kalbiselim ile hisseden, zevkiselim ile inşa eden gençlerimizi gördükçe geleceğimize daha bir güvenle bakıyoruz. Bu duygularla Uluslararası Fetih Kupası'nın 9'uncusunun başarılı geçmesini diliyorum. Sizlerin nezdinde geleneksel spor dallarımıza sahip çıkan gençlerimizin her birine teşekkürlerimi iletiyorum. Dünyanın farklı ülkelerinden gelerek Fetih Kupası'na iştirak eden tüm sporcularımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Hepinizi bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla."

2 yıl önce

Hakkında “cinsel saldırı” ve benzeri iddialar paylaşılan Sercan Keskinkılıç adlı şahıs gözaltına alındı

Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklama şöyle; “Adana'da meydana gelen "şüpheli S. K.'nın, kadınlar ve reşit olmayan kız çocuklarını zorlayarak cinsel şiddet uyguladığı" yönündeki iddia ile ilgili aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bazı sosyal medya platformlarına da yansıyan iddia ile ilgili firari şüpheli S. K. 29.05.2021 günü Adana Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınmıştır. Olaya ilişkin soruşturma çok yönlü devam etmektedir.”

1 2 ... 795 796 797 798 799 800 801 ... 949 950
Server Error
500
Server Error